Etiket arşivi: latin amerika

Diyanet’e Gelen Esrarengiz Mektup!

Diyanet İşleri Başkanlığı ev sahipliğinde İstanbul Conrad Otel’de düzenlenen 1. Latin Amerika Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi kapanış programı ile sona erdi.Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez: “Her şey İmam Hanif’in, Diyanet İşleri Başkanlığı’na gönderdiği mektupla başladı”Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, her şeyin Haiti’de Müslümanlar tarafından kurulan Hz. Bilal Habeşi Hazretleri’nin ismini taşıyan müessesenin başında olan İmam Hanif’in, Diyanet İşleri Başkanlığı’na gönderdiği mektupla başladığını söyledi.

Görmez, “İmam Hanif yazdığı mektupta şöyle demişti: “Biz ataları köleleştirilerek Afrika’dan buralara taşınan Müslüman annelerin ve babaların çocuklarıyız. Ecdadımız, Afrika’dan buralara köle olarak taşındı. Yıllarca, anneler babalar, çocuklarını uyuturken, “Oğlum korkma bir gün İstanbul’dan Müslümanlar gelecek ve bu köleliğe son verecek” diye anlatırmıştı. Ancak çok bekledik siz gelmediniz. Şimdi, atalarımızın dinini yeniden keşfettik. Müslüman olduk. Müslümanlığımızı yaşamaya başladık. Ne camimiz var, ne mescidimiz. Ne kitabımız var ne çocuklara öğretecek insanımız. Son kez size yazıyorum. Lütfen bir heyet gönderin” çağrısında bulundu.

Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bir hafta içinde bir heyet oluşturarak Haiti’ye gönderdiklerini vurgulayan Görmez, “Allah’a hamdolsun önce gruplar halinde Haiti’den kardeşlerimiz Türkiye’ye geldiler. Türkiye’de dini eğitimi aldılar.Sonra camiler inşa edildi. Şimdi İmam Hanif’in oğlu, İlahiyat Fakültesi’nde okuyor. O’da bugün aramızda. Onun için bu tarihi toplantıyı başlatan İmam Hanif’e teşekkür ediyorum” dedi.

İkinci Mektup Küba’dan geldi

İkinci mektubun Küba’dan İmam Yahya Pedro’dan geldiğini vurgulayan Görmez,“İmam Yahya Pedro, mektubunda, “Biz Küba’daki 450-500 Müslüman olarak yaşıyoruz. Ancak bizim içerimizde sonraki nesillere İslam’ı taşıyacak kimse mevcut değil. Lütfen içimizden bazı insanları Türkiye’ye götürüp orada dini eğitim verin. Geri dönerek bize dinimizi anlatsın” talebinde bulunduğunu kaydetti.

Bunun üzerine çalışma başlattıklarını vurgulayan Görmez, “İmam Yahya Pedro bize 10 kişi gönderdi. Onlar Konya’da Hz. Mevlana’nın yanı başında İhtisas Eğitim Merkezi’mizde İslam Dinini öğrendiler. Gidecekleri zaman ziyaretime geldiler ve son kez bir şey istediler ve çok duygulandım: “İçimizden sadece bir kişiyi Umre’ye götürün. O Kabetullah’ı görsün, Mescidi Nebevi’yi görsün. Küba’ya döndüğümüzde, Kabe’yi, Medine’yi gören bir insanı, biz de görmüş olalım.” dediler. Biz bu 10 kişiyi Umre’ye gönderdik. Onların tamamı Umrelerini yapmış olarak ülkelerine döndüler. İşte bu toplantı, bu iki dostumuzun bizleri haberdar ederek, bizim unuttuklarımızı bizlere hatırlatarak başlattıkları bir toplantı oldu” dedi.

“Latin Amerika’da yaşayan Müslümanlara mahcubiyetimiz var”

Görmez, İslam dünyası olarak tarih boyunca Latin Amerika kıtasında yaşayan Müslüman kardeşlerine karşı büyük mahcubiyetleri olduğunu aktardı. Görmez, bunlardan ilkinin, “İslam medeniyetine katkıları sayılamayacak kadar çok olan Endülüs’te yaşarken engizisyon mahkemelerinin toprağından, yerinden, yurdundan ettiği Müslümanların akıbetinin sorulamaması, araştırılmaması ve o Müslümanlara Ensar olunmaması” olduğunu söyledi. Mahcubiyetlerinin ikincisinin, “Batının sömürgeleştirme ve köleleştirme politikaları neticesinde Afrika kıtasından toplanarak bu kıtaya getirilen Müslüman kölelere sahip çıkamamaları ve onları kendi hallerine terk etmeleri. Biz bu toplantı vesilesiyle onlardan şunu öğrendik. Köleler başka bölgelere taşınmadan önce, elleri ve ayakları bağlı olarak bazı yerlerde bekletiliyorlardı. Bazı İslam bilginleri, İslam alimleri gizlice onların aralarına girerek kendi ellerini ve ayaklarını bağlayarak kendilerine köle süsü verirdi. Kölelerle birlikte giderek, kölelerin İslam kimliğini kaybetmeden yaşamalarına yardımcı olmuşlar. Bu yolla İslamiyet’i korudukları ve muhafaza ettiklerini bu toplantı vesilesiyle öğrenmiş bulunuyoruz” dedi.

Görmez, şöyle devam etti:

“Üçüncü mahcubiyetimiz ise 150 yıl onca Osmanlı coğrafyasından bu kıtaya göç eden, ‘Al-Turko’ adını taşıyan ve ciddi asimilasyon politikalarına maruz kalan Müslüman topluluklardan İslam dünyasının büyük merkezlerinin haberdar olmaması. ‘Al-Turko’ların kendi kimliklerini nasıl inşa ettiklerini, kültürlerini hangi şartlarda muhafaza ettiklerini bilmememiz, onlara sahip çıkamamamız. Diğer mahcubiyetimiz İsrail Devlet Filistin’in elinden vatanlarını çaldıktan sonra topraklarını ellerinden aldıktan sonra, yerlerinden yurtlarından edilen Filistinli kardeşlerimiz, farklı ülkelere, Ürdün, Lübnan, Suriye, Avrupa ve Latin Amerika’ya da göç ettiler. Biz sadece bu göçlerden haberdar olduk. Müslüman ülkeler olarak sahipsiz bırakmışız. Beşinci mahcubiyetimiz ise bu topraklarda sonradan İslam’la karşılaşan insanlara yeterince yardımcı olamamamız.”

Mehmet Görmez, konuşmasında 1865 yılında Bursa ve İzmir adlarını taşıyan ve İstanbul’dan Basra Körfezi’ne doğru yolan çıkan, ancak okyanusta yakalandığı fırtına nedeniyle yollarını yitirip Brezilya sahillerine ulaşan iki Osmanlı savaş gemisinde yer alan Bahriye imamı Abdurrahman Efendi’nin hikâyesini anlattı.

Limandaki halkın ve buradaki siyahilerin büyük ilgisini çeken Abdurrahman Efendi’nin 6 yıl kaldığı bölgede yıllarca süren kapsamlı bir irşad ve tecdit çalışması yürüttüğünü, orada bulunan ve daha önce yanlış bilgilerle donatılan Müslümanlara Abdurrahman Efendi’nin İslamiyet’i doğru bir şekilde anlattığını aktaran Görmez, Abdurrahman Efendi’nin yazdığı seyahatnamenin Brezilya Müslüman toplumunun tarihsel serüveninin bir dönemine ışık tuttuğunu söyledi.

Görmez, Abdurrahman Efendi’nin bizzat kaleme aldığı günlüğünü, 5 dile çevirerek Brezilya Seyahatnamesi adıyla kitaplaştırdıklarını vurguladı.

Toplantının çok büyük bir yükü omuzlarına yüklediğini belirten Görmez, “40 ülkede yaşayan Müslüman kardeşlerimize karşı din hizmetleri alanında daha fazla şeyler yapmamızı zorunlu hale getirdi.” dedi.

İspanyolca eğitim veren İmam Hatip Lisesi

Görmez, İstanbul’da İspanyolca eğitim veren bir İmam Hatip Lisesi’nin de artık zorunlu hale geldiğini belirterek, “İspanyolca eserler yayınlayarak bu kardeşlerimize ulaştırmayı kararlaştırmış bulunuyoruz” dedi.

Haiti’den İmam Hanif: Eşim Kur’an-ı Kerim’i Türkiye’de öğrendi

Haiti’den İmam Hanif ise geçmişte dedelerinin kölelikten kurtulmak için hep Osmanlı’yı beklediğini anlatarak, şu anda da İslam dinin öğrenmek için Türkleri beklediklerini söyledi.

Eşinin 6 ay Türkiye’de kalarak Kur’an’ı öğrendiğini vurgulayan Hanif, şöyle konuştu “Türk hükümetine şükranlarımızı sunuyoruz. Diyanet İşleri Başkanımıza teşekkür ediyoruz. Türkiye Diyanet Vakfı, Haiti’de bizlerin yanında. Allah Türk halkını korusun” dedi.

Küba’dan İmam Yahya Pedro: Müslümanların size ihtiyacı var

Küba’dan İmam Yahya Pedro ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Diyanet İşleri Başkanı Görmez’i Küba’ya davet etti.

Pedro, “Türk kardeşlerimiz Küba’ya bakabilsin ve bizleri görsün istiyorum. Küba’nın size ihtiyacı var. Türklere özellikle ihtiyacı var. Ekonomi ve sosyalalanlarda ihtiyacı var. Yatırımlarınızı bizim ülkemize yapabilirsiniz.Müslümanlar olarak kendi birliklerimizi geliştirebiliriz.” dedi.

Küba’da cami ve mescite ihtiyaçlarının olduğunu söyleyen Pedro, zirveyi düzenleyerek Latin Amerikalı Müslümanları bir araya getiren Diyanet İşleri Başkanlığı’na teşekkür etti.

Toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 5 dile çevirisi yapılan “Brezilya Seyahatnamesi” takdim edildi.

Kaynak : Diyanet Basın

Uruguay Risale-i Nur Seyahati

Colonia del Sacramento2Esselamu Aleykum Verahmetullahi veberekatuhu;

Latin Amerika’nın bir çok kısımlarında hizmetler pür şevk devam ettiği gibi Uruguay’ada bir seyahat nasib oldu.

Ispartadan hizmet seyahati maksadıyla  Arjantin’e gelen ve Buenos Aires medresemizde misafir ettiğimiz abilerimizle Buenos Aires medresemizden sabahın ilk ışıkları ile Uruguay’ın Colonia del Sacramento şehrine yola çıktık.

Güney Amerika’nın en küçük ülkesi olan Uruguay’ın sahil şeridinde yer alan Colonia del Sacramento, 17. yüzyıldan kalma latif bir şehir.

Buenos Aires’ten gemi vasıtasıyle 2 saatlik mesafede, Uruguay’ın başşehri Montevideo’dan 180 kilometre uzaklıkta olan bu küçük kıyı şehri; daracık taşlı sokakları, surları, ve renkli evleriyle bize gayet mütevazi geldi.

İspanyol lisanında  “gümüş nehir” manasında olan Rio de la Plata Nehri’nin üstünde bulunan bu şehrin mazisi 1680’lere kadar gidiyormuş.

Bu şehir yerli insanların haricinde turistik bir şehir olmasından dolayı burda elimizdeki risalelerden hem Uruguaylı market bakkal vs esnaflara tüccarlara  hemde Latin Amerikanın bir çok ülkesinden buraya gelen Meksikalı Şilili Perulu bir çok insana ulaştırmak nasib oldu elhamdülillah.

Neşrettiğimiz İspanyolca tercüme Nurları alan vatandaşlardan bir çokları hakikatlere ciddi müteveccih olmaları dikkate şayandı.

Risale-i Nurların bu insanların aleminde bu kadar dünyevi cazibedar haletler içerisinde lezzetini ve halavetini devam ettirmesi hem Kuranın mucize-i maneviyesi ve kıyamete kadar devam edecek bir ders-i Kurani olduğuna tasdik eder bir kare olarak alemlerimize nakş oldu.

Şehre girdiğimizde Mescidin olup olmadığını sorduğumuzda buralı bir vatandaş Colonia şehrinde  mescid mevcud değil ve zaten burda Müslüman vatandaşlarla ben hiç karşılaşmadım demeside bizleri bir yandan üzerken bir yandan da gayret ve hamiyetimizin hararetini artırdı.

Bu vesile ilede  Eyüp Ekmekçi Ağabeyimizin Hizmetimiz nisbetinde Üstadımız ve Vekillerinden himmet bekleyebileceğimiz manası ve noktası nazar-ı dikkatimize çarptı.

Uruguay’dan Tüm Kardeşlerimize, İhvanlara Binler Selam eder dualarınızı bekleriz.

Latin Amerika Nur Talebeleri

www.NurNet.org

Paraguay’da Nur’lu Seyahat (Hizmet Mektubu)

Latin Amerika’nın okyanusvari geniş topraklarındaki hizmetin lezzetine “hel min mezid” (daha yok mu?) dememek elde mi? İşte bu heyecan ve şevk ile Brezilya’dan bindiğimiz taksi bizleri Paraguaya getirdi. Ellerimizde İspanyolca Risale tercümeleri ve çok sayıda da Risalelerden vecizelerin olduğu broşürler…

İşte Kuran-ı Kerim, Cevşen, Risale kıraatleri ile şehre giriyoruz.

Ciudad del este yani Paraguay’ın Brezilya’ya komşu şehrindeyiz.

Hudut vazifelileri “haydin hizmete” dercesine pasaportlara damgaları basıyorlar.

Bizde bilmukabele ellerine Nur Risalelerini zer ediyoruz.

Gece yarısında Ciudad del este’den bindiğimiz otobüs bizi Acunsion’a sabahın ilk ışıkları ile beraber getiriyor.

Paraguay deyince ilk intiba tevazu oluyor samimiyet oluyor muhabbet oluyor; tamamdır bu iş Allahın izniyle diyoruz.

İlk hizmet sahamız Acunsion’da otobüs terminali oluyor. Ellerimizdeki içinde Nurlardan vecizeler içeren broşürleri neşrediyoruz. İlk broşür alanlardan bir Psikolog bize “elinizde kitap var mı?” diyor ve ne kadar çeşit varsa satın alıyor. İlk anlar bu şekilde şevk içinde geçiyor.

Risale broşürlerindeki hakikatleri okuyan Paraguaylıların gözleri doluyor ve özleri de Nurlanırken sözlerine bu terennüm geliyor; “İnananlar kardeştir”. Bizde bir olan Rabbe iman ediyoruz…

İnşaAllah şeref-i İslam ile de şerefyab olacakları işaretlerini alıyoruz.

Bu arada şunu da söylemeden geçmeyelim. Burdaki insanların kalbi sıcaklıkları sözlerine şöyle yansıyor. Latin Amerikada insanlar birbirlerine genelde Arkadaş manasında Amigo diye hitab ediyorlar. Fakat Paraguay insanları birbirlerine Hermano yani Kardeş diyorlar…

Evet, Acunsion’un merkezinde bir çok Araplar var. Arap kardeşlerimizlede tanışıyoruz ve caminin adresini öğrenip Mısırlı bir imamın vazifeli olduğu camiyede gidip namazlarımızı eda ediyoruz.

Belki oranın tek camisi olduğundan mıdır, caminin duvarlarından sanki Nur fışkırıyor gibi geliyor bize. Namazdan sonrada herkeste aynı hissiyatın olduğunu görünce hakikaten bu gibi mahrumiyet bölgelerinde bir cami bir medrese ne kadar ehemmiyet arzediyor bunu müşahede ediyoruz.

Ve kıldığımız namazdan sonra Arjantine dönmek üzere ellerimizdeki broşür ve kitaplardan cami imamına hediye ederek ayrılıyoruz.

Buralara tekrar tekrar gidip geleceğiz inşallah.

Sungur Ağabeyi hatırlamadan geçemeyeceğiz.. Malum ağabeyimiz dünyanın bir çok yerini gezdi, Türkiyede derslere iştirak etmediği köy kasaba kalmadı hatta defaatle mekik dokur gibi.

Bizlere de İspanyol alemi ile alakalı verdiği işaret ve beşaretleri unutmuyoruz, unutmayacağız. Onların tarz-ı hareketi gölgesinde bizde inşallah karınca kararınca Nurları neşre devam edeceğiz İnşaAllah!

Latin Amerika Nur Talebeleri

www.NurNet.Org

Küçük Sözleri Okudu Risale-i Nur Gönüllüsü Oldu

Latin Amerika’da 18.si düzenlenen Lima Kitap Fuarı’ndan sevindirici haberler gelmeye devam ediyor.

Öncki gün Risale-i Nur Külliyatı’ndan Küçük Sözler ve Gençlik Rehberini alan Perulu Hıristiyan hanım bir kardeşimiz bir gün sonra standımıza geri geldi.

Kitapları okuduğunu ve çok yararlandığını açıklayan hanım kardeşimiz, Risale-i Nur gönüllüsü gibi aynı duygularını standı ziyaret eden Perululara da anlattı, kitapları tavsiye etti, broşür dağıttı.

Bir tv kanalına röportaj vererek okuduğu kitaptan ne kadar etkilendiğini anlatarak başkalarına da okumalarını tavsiye etti.

Ahmet Çiftçi / Risale Haber

Latin Amerika ve Şili’de Risale-i Nur’la Müslüman Oldular

Latin Amerika ve Şili’den Kur’an ve iman hizmetleriyle ilgili yeni haberler geldi. Ramazan ayı Şili’de de meraklı sorulara yol açarken, Risale-i Nur’dan verilen ikna edici cevaplar bir çok kişinin Müslüman olmasını sağlıyor.

İşte o hizmet mektubu:

Aziz, sıddık, mübarek abilerimiz!…

Evvela: Ramazanınızı, gelen Leyle-i Kadrinizi ve bayramınızı, Ramazan-ı Şerifte makbul dualarınızı bütün ruh u canımızla tebrik ve tes’id ediyoruz.

Saniyen; Ramazanın mübarek günlerinde sizlere Latin Amerika ve Şili’den bazı hizmet havadislerini aktaracağız İnşaallah. Öncelikle sizlere internetteki gelişmelerden kısaca bahsetmek istiyoruz. İnternette beş farklı facebook sayfamız var. Bunların dört tanesi beş yüz milyona hitap eden İspanyolca. Diğer sayfamız da üç yüz milyona hitap eden Portekizce. Bu sayfalarla Peru, Miami, Brezilya ve Türkiye’den alakadar olan fedakar bir grubumuz var. Bir kısmı sorulara cevap veriyor, bir kısmı kitap gönderiyor.

İSPANYOLCA KONUŞAN 22 ÜLKEDEN RİSALE TALEBİ

Latin Amerika ve Şili halkı İslama çok meraklı… Bu güzel dini tanımak, bilmek ve yaşamak istiyor. Bu sıralar 22 tane İspanyolca konuşan ülkelerden internet üzerinden kitap isteyen yüzden fazla adres oldu. Meksika, İspanya, Kolombiya, Venezuela, Peru, Arjantin, Şili, Puerto Rico, Guetemala gibi bir çok farklı ülkelerden, ABD’den İspanyolca konuşan şehirlerden, İspanyolca Risaleleri istiyorlar ve bu adreslere de risaleler gönderiliyor. Bu  giden Risale-i  Nurlar vesilesiyle dört kişi İslamiyetle şereflendi elhamdulillah… İnternetteki sayfalarımızdan Risale-i Nurları okuyanlardan o kadar çok yorumlar geliyor ki; artık bize neredeyse ülfet olmuş durumda… Bunlardan bir kaç tane numune sizlerle de paylaşalım.

Meksika’dan bir Hıristiyan, Kur’an Hakikatleri (Las Verdades Del Coran) adlı facebook sayfamızdan İspanyolca Risale-i Nur parçalarını okuduktan sonra bize şöyle yazıyor: “Kur’andan bölümler yayınladığınız için çok teşekkür ediyorum. Ben düşünüyordum ki; Kur’an karmaşık konulardan bahsediyor ve bunları anlamak ve öğrenmek çok zor. Halbuki tam tersine Kur’anın mesajlarını sayfanızdan okuduktan sonra gördüm ki; çok harika, güzel ve kolay anlaşılabilirmiş bu hakikatler. İnşaallah bir gün sizin kitaplarınıza Risale-i Nurlara kavuşmayı çok isterim. Sizi çok kuvvetli bir şekilde kucaklıyorum.”

Başka bir misal; Şili’den Risale-i Nurları okuyup Müslüman olan İrma; “Bu kitapları bana hediye edip ulaştırdığınız için sizlere çok teşekkür ediyorum. Harika ve çok güzel bir içeriğe sahip olan bu eserler, beni farklı şeyleri görmeye sevk etti. Bunlar benim için çok büyük hediyeler. Benim için özel olan arkadaşlarıma bu kitapları tavsiye ediyor ve onların da bu hakikatleri okumalarını çok istiyorum. Sizlere ve Risale-i Nurları bizlere tanıtanlara çok teşekkür ediyorum.”

ALLAH’TAN TEK DUAM ŞUDUR; EVİMDE BİR KUR’AN BULUNSUN

Kolombiya ‘dan Luis Rodriquez: “Bu eserlerde ben gerçekten Kur’an’ın büyüleyici bir tarzını gördüm ve bu yazdığınız hakikatleri çok seviyorum ve herkese tavsiye ediyorum ki bunlar hakikaten mükemmel.”

Başka bir takipçimiz yine diyor ki: “Bu kitapları tanıdığım günden bu yana hayatım değişti. Ben şimdi  çok mutluyum, bu sayfadaki sözler hayatımda çok az işittiğim fakat çok büyük sözler. Allah’tan tek duam şudur ki; evimde bir Kur’an bulunsun ve O’nun güzelliğini arkadaşlarımla paylaşayım ve konuşayım, böylece eksiklerimi gün geçtikçe azaltmış olacağım ve Allah’ın korumasında kendimi hissedeceğim.”

HIRİSTİYANDI BUDİST OLDU, SONRA MÜSLÜMAN OLDU

Bunları söyleyenler çoğunluğu Hıristiyan olan insanlar. Daha önceleri, Risale verdiğimiz insanlara  en son verilecek eser Ramazan Risalesi olarak düşünüyorduk. Halbuki internetteki facebook sayfalarımızdan gördük ki, en çok beğeni alan eser İspanyolca Ramazan, İktisat ve Şükür Risalesi oldu. Orucun toplum hayatına bakan hikmetleri ve bedene olan faydaları insanların çok dikkatini çekiyor, yorumlar yapıyor çok beğeniyorlar ve Ramazan Risalesindeki hakikatlari tasdik ediyorlar.

İki hafta önce internet vesilesiyle tanıştığımız Şilili bir aile… Hıristiyan olan bu şahıs sonra Budist oluyor ve ardından dinsizliğe geçiyor. Daha sonra bunların hepsinin boş ve bir hakikate dayanmadığını anlıyor. Araştırmaya devam ederken, İslamiyet çok ilgisini çekiyor. Facebookdaki sayfamızla tanışıyor ve risalelerden okumak istediğini bize yazdı. İlk kitap bırakmaya gittiğimizde kırk yaşlarında olan Karina; bize hayatında ilk kez bir Müslümanla karşılaştığını söylüyor. Çok dikkatli ve heyecanlı bir şekilde; “İslamiyetteki barış ve sükûnet beni çok etkiliyor. Buna rağmen neden İslam ülkelerinde savaş var? Müslümanlar eşittir terörizm midir?” gibi  aklına takılan bir çok sorular sorduktan sonra bizden Risale-i Nurları alıp ayrıldı.

Yaklaşık on gün sonra Asâ-yı Mûsa ve küçük eserleri de bitirdiğini, Ramazan ve oruç hakkında acilen bilgi istediğini söyledi. Ardından Ramazan arefesinde İslamiyeti kabul ettiğini bize müjde olarak verdi. Biz de büyük bir aşk ve heyecanla bu haberi karşıladık. İslamla şereflenen ve Ramazanın ilk gününü oruçla geçiren Karina; akşam orucunu açması gerektiğini söylediğimiz halde tam anlamamış herhalde ki, ertesi gün görüştüğümüzde gece de oruç  tuttuğunu ve bugün de devam edip etmeyeceğini sordu. Biz de tebessüm ederek akşam gün batımında orucunu açabileceğini ve İslamın kolaylık dini olduğunu ifade ettiğimizde cevaben: “Hiç merak etmeyin, ben bunu şevkle yapıyorum” diye cevap verdi. Bıraksak daha ramazanın sonuna kadar oruç tutmaya devam edecekti.

ÜÇ NESİL RİSALE-İ NUR DERSİ İLE ŞİMDİ MÜSLÜMAN

Bu aile ile birlikte yaklaşık son iki buçuk ay içinde Şili’de Müslüman olan üçüncü aile oldu elhamdülillah. Berât gecesinden bir gün önce bir aile daha müslüman olmuştu… Torun, anne ve onun da annesi yani büyükanne; üç kuşak birden Risale-i Nur dersiyle hep bir ağızdan şehadet getirerek İslama koştular. Dua edin; Cenab-ı Hak, Ramazan gecelerinin hürmetine bu ecnebî memleketlerinde ebedî berâtını alanların sayısını arttırsın!… Bu aileyle de bir Türk abi vesilesiyle tanışmamız beş altı ay önce olmuştu.. O vakitler yaz ayları olduğu için, ziyarete gittiğimizde bahçelerinde cemaatle namazlarımızı kılmıştık. Hatta ikindi namazını kılmak için bahçede yüksek sesle ezan okurken, ev ahalisi bizim ne yaptığımızı merak ettiklerinden, perde arkasından bizi izliyorlardı. Nihayet namaz bittikten sonra yanlarına gittiğimizde heyecanlı bir şekilde ezan okunurken çok yoğun ve şiddetli ama içlerine huzur veren çok hoş bir ses duyduklarını ifade ettiler. İçimizden bir ağabey, Cenab-ı Hakkın çok ruhani mahlukatı olduğunu ezanı duyunca bu havalide bulunan ruhanî ve melaikelerin namaza iştirak etmek için gelmiş olabileceğini açıkladı. Elhamdulillah, bu aile üç nesil birden şimdi Müslüman…

LİSE ÖĞRENCİLERİNE RİSALE-İ NUR BROŞÜRÜ

Cenâb-ı Hakk’a şükürler olsun ki, bu hizmeti imaniye ve Kur’aniyede bizim gibi aciz ve günahkar kullarını istihdam ediyor. Bir misal olarak, Şili’de başkent Santiago’da bir cuma namazından sonra nasip olan hizmetlerden bahsetmek istiyoruz. Elimizde bine yakın broşürle birlikte, çarşıya doğru ilerlerken bir de baktık ki, kolejin çıkış vaktine tevafuk ediyoruz. Ellerimizde broşürler; karşımızda lise okul öğrencileri. Kolej çıkışı bütün broşürlerimiz dağıtıldı ve iki liseli gence risale verdik; inşaallah dua edin, Allah tesir halketsin…amin..

Liseli gençlerden birisi Diego; ondört yaşında. Tarihe çok meraklı birisi, özellikle Osmanlıya. Çok antika! Şili gibi Türkiye’ye 16 bin kilometre uzaklıkta bir memlekette böyle bir genç, acip bir tevafuk… İnşaallah dua edin; ecdadımızın hakiki mirası olan iman ve Kur’an hizmetine Cenâb-ı Hakk bu genci musahhar eylesin amin… Diego ve arkadaşı, metrodan iner inmez bu sefer elli yaşlarında bir coğrafya öğretmeniyle karşılaşıyoruz, bizimle muhatap olmak istiyor. Diyor ki “Artık ben doluyum, herşeyi biliyorum.” Biz de dedik ki; “Bu kitapta bir insan tarifi var, hiçbir yerde bulamayacağınız bir tarif.” Ve ardından Meyve Risalesi hediye etmek ile neticelenen metroda ayak üstü bir muhabbet. Metrodan inip dolmuş taksiye bindik, yine yanımızdaki şahsa Hastalar Risalesi takdim ettiğimizde fiyatını ödeyip risalemizi alıyor. Bu şahıs İslamiyete çok yakın bir Hıristiyan, dua edin Cenâb-ı Hak hidayet versin, Amin.

CENÂB-I HAKK BURALARI MEDRESE-İ NURİYEYE ÇEVİRSİN

Daha sonra Türk esnaf abimizi ziyaret ediyoruz ve yanında çalışan elemana Risale-i Nurları takdim ettikten sonra soruyoruz: “İki kitabımız kaldı, birini seçebilirsiniz. (İhlas ve Ramazan İktisat Şükür Risaleleri)” Büyük bir sevinçle İhlas Risalesini alıyor ve okumak istiyor. Diyeceksiniz ki, ihlas risalesini Hıristiyanlar da okuyor mu? Hem de nasıl okuyorlar. Çok büyük bir iştiyakla. Esnaf abimizin yanından ayrılıyoruz. Durakta bekliyoruz; bir saat önce beraber geldiğimiz yaşlı teyze ile tekrar karşılaşıyoruz. Allah var, aklımızdan geçmişti; ilk bindiğimizde bu yaşlı teyzeye de risale versek diye ama fırsat olmamıştı; Cenâb-ı Hak dua olarak kabul etmiş olacak ki, aynı teyzeyi gönderiyor. Tekrar beş dakikalık ayak üstü bir sohbet. İslamiyetten, namazdan, oruçtan bahsediyoruz. Yaşlı teyze hayretler içerisinde. Elimizde tek kitap kalmış o da Ramazan iktisat Şükür Risalesi. Biz fiyatını söylüyoruz; teyze üzgün bir şekilde parasının olmadığını söylüyor, biz de kitabı ona hediye etmek istediğimizi söyleyince “Gerçekten mi?” diyerek çok seviniyor. Ardından taksi geliyor, dışarıyı seyrederek duâ ediyoruz oradaki binalara bakarak. Cenâb-ı Hakk buraları Medrese-i Nuriyeye çevirsin diye. Hatta dubleks daireler var, dedik ki; burası dersane olsa büyük bir salon, umumi dersler yapılsa…

BİZ BİR MEHMEDE GİDERKEN, CENÂB-I HAK İKİ MEHMETLE BULUŞTURUYOR

Sizlere bu hissiyatımızı bahsetmekten maksadımız dualarınıza vesile olmak. Taksiciye adresimizi gösteriyoruz; bizi bu adrese götür diye. Adres de bir Türk abinin halıcı dükkanı. Adrese daha varmadan önce indiriyor bizi. Diyoruz, “Bu adres değil.” Israr ediyoruz, taksici hiç umursamıyor. Bizi bu adreste indirmekte kararlı. Neyse iniyoruz taksiden. Gayri ihtiyari indiğimiz yerdeki dükkana yöneliyoruz. Bakıyoruz halıcı dükkanı. Dükkana soruyoruz: “Burada çalışan bir Türk var mı?” diye. Çalışan eleman “Evet var” diyerek karşıdan gelen kişiyi işaret ediyor. Gelen de bizim Türk olduğumuzu görünce şaşırıyor. “Siz nereden geliyorsunuz?” diyor. “Mehmet abiyi arıyoruz” deyince “İşte Mehmet benim” deyip bizi dükkanına davet ediyor. Biz de içeriye giriyoruz. Sohbet,muhabbet. Ardından Türk kahvesi. Biz hizmetlerden, burada ne için bulunduğumuzdan bahsediyoruz. Hayretler içerisinde kalıyor Mehmet abi. Bu arada diyoruz ki “Abi bizi aslında başka Mehmet bekliyor gitmemiz lazım.” Mehmet abi; bizi tekrar beklediğini, başka zaman muhabbet etmek istediğini söylüyor ve oradan ayrılıyoruz. Elhamdülillah biz bir Mehmede giderken, Cenâb-ı Hak iki Mehmetle buluşturuyor, ihtiyarımız haricinde.

HIRİSTİYANINDAN MÜSLÜMANINA RİSALE-İ NURLARIN ULAŞMASI

Düşünün; dünyanın bir ucunda, hiç ismini duymadığınız, kimsenin size bahsetmediği, onbeş senedir Şili’de bulunan bir Türkle Cenâb-ı Hak sizi karşılaştırıyor, hem de Şili’de çok çevresi olan, hizmete sahip çıkabilecek birisi. İnşaallah dua edin Cenâb-ı Hak kalbini hakikatlere ısındırsın. Diğer Mehmet abimizi ziyaret edip dönerken elimizde ne broşür var, ne de kitap; herşeyimiz bitmiş. Dershaneye vardığımızda ise internetten sevinçli bir haberle adeta coşuyoruz. Facebook sayfamızdan Risaleleri okuyan Şili Santiago’da oturan birisi, çok heyecanlı bir şekilde bizimle görüşmek istiyor ve müslüman olmak istediğini söylüyor. Bu numune olarak bahsettiğimiz cuma namazından sonra günün sonuna kadar başımızdan geçen hadiseler, yani öğrencisinden öğretmenine, yaşlısından gencine, Hıristiyanından Müslümanına Risale-i Nurların ulaşması; Üstad Hazretlerinin bizzat hizmetin başında olduğunu, istihdam olunduğumuzu aşikar bir şekilde bize hissettirdi elhamdülillah…

BİR ADAMIN İMANI, EBEDÎ VE DÜNYA KADAR BİR MÜLK-Ü BÂKİNİN ANAHTARI VE NURUDUR

Her sokağa çıktığımızda dağıttığımız broşürler; Üstadımızın Kastamonu Lahikasında şu hakikatına bir parça yetişebilmek ve mazhar olmak niyetiyle: “Evet bir adamın imanı, ebedî ve dünya kadar bir mülk-ü bâkinin anahtarı ve nurudur. Öyle ise, imanı tehlikeye maruz her adama, bütün küre-i arzın saltanatından daha faideli bir saltanat, bir fütuhat kazandıran Risaletü’n-Nur, elbette bu ayetlerin bu asırda bu beşaretlerinin kasdî bir medâr-ı nazarlarıdır.”

Latin Amerika, bu manalara mazhar olmak için günden güne İslam ve Kur’an hakikatlari olan Risale i Nurlara koşuyor.

Bizler Latin Amerika Nur Talebeleri, Üstadımızın aşağıdaki cümlelerini bütün kuvvetimizle kendi alemimizde tasdik ederek mektubumuza hâtime veriyoruz:
“Hem دَادِ حَقْ رَا قَابِلِيَّتْ شَرْط نِيسْتْ kaidesince, Cenab-ı Hak merhametkârane kudretini benim hakkımda böyle göstermiş ki; en edna bir nefer gibi bu şahsiyetimi, en a’lâ bir makam-ı müşiriyet hükmünde olan hizmet-i esrar-ı Kur’aniyede istihdam ediyor. Yüzbinler şükür olsun. Nefis cümleden süflî, vazife cümleden a’lâ.’
اَلْحَمْدُ ِللّهِ هذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Bu Ramazan ayinin mübarek gecelerinde sizlerin kıymettar dualarını bekleyen, dualarınıza muhtaç

Şili ve Latin Amerika Nur Talebeleri

Risale Haber