Etiket arşivi: M. Fatih Özbilen

Gözlerime Dokun! (Şiir)

Gözlere nice ok saplanır
Nice gözler karanlığa saklanır
Gözler düşer de yanaklardan
Bir el ve göz ve şefkat
Onları aslına kavuşturur

Çok gözlükçü ve gözcü var
Çok göz ve görünüş var
Görünmez çok perde var
Sen Ey Cemalullah’ı Gören Göz!
Nazar et, göster kendini, göreyim.

Ben gafletin bin perdesiyle
Kör olmuşum,
Günahın bin lekesiyle
Kömür olmuşum,
Sen Ey Şifa Sultanı,
Dokun! Bin ömür yoluna
Baş koymuşum.

Pınarın gözünden hak akar
Gözünden pınar akar
Sen Ey Rahmetin pınarı
Rahman’dan aldığın
Bin bereket gözün
Bir damlasını gözlerime akıt.

Nüfuz et kalbime Ey Göz!
Hayallerime nazar et
Yalancı güneşler yok olsun
Cemaline, göz kapaklarım felç
Hislerim aşık,
Bakışım aşk olsun.

Öyle dokunur ki Adın,
Uykuyu kaçırır, damla damla ağlatır
Kör, gör olur.
Göz, kor olur.
Sen Gözlerin Şifası
Ey Muhammed!
Gel ne olur!

Muhammed Fatih Özbilen

www.NurNet.Org

Haydi!

Küçücük bir çekirdeğin,

Ağaç kadar büyüklüğü..

Yaprakları kadar vazifesi..

Meyveleri kadar neticesi..

Yine meyvelerindeki çekirdekleri kadar gayeleri var.

Sen ey bir damladan yaratılmış koca çınar!

Bulunduğun hayata, yeşil kalmış bir-iki yaprağına, çürümemiş birkaç meyvene güvenme..

Silkin ve titre..

Sen, bu Kainat Sahibinin, çok gayelerle yaratılmış mucize bir meyvesisin.

Çok vazifelerin var. Çok kayıtlar alınıyor senden.

Çürüyüp kokuşma..

Ateşe kesilecek bir odun yerine sonsuz bereketli topraklara, sonsuz bir hayat ol.

Haydi çatlat gaflet kabuğunu, çıkar ümit başını, al manevi nefesini ve yüksel marifet kanatlarınla semaya.

Haydi!

Nice rüzgar yaprağını, nice kuşlar dallarını, nice hayat sahipleri gölgeni bekliyor.

Haydi!..

Muhammed Fatih Özbilen

www.NurNet.Org

Taassub

Taassub, kelime manası lügatte şu şekilde geçmektedir:

Bir şeye veya bir kimseye taraflı olma.

Din bakımından fazla salabetli olma.

Kendi dinini çok üstün görmek.

Haksız yere husumet etmek.

Bir düşünüşe, bir inanışa körü körüne bağlanıp ondan başkasını düşünmemek hali…

Münazarat’ta, Üstadımız’ın ele alış şekli ise:

İslâmiyeti, onu paslandıran hikâyat ve İsrailiyat ve taassubat-ı bârideden kurtarmak. 

Evet İslâmiyetin şe’ni metanet, sebat, iltizam-ı hak olan salabet-i diniyedir. 

Yoksa cehilden, adem-i muhakemeden neş’et eden taassub değildir. 

Bence taassubun en dehşetlisi, bazı Avrupa mukallidlerinde ve dinsizlerinde bulunur ki; sathî şübhelerinde muannidane ısrar gösteriyorlar. 

Bürhan ile temessük eden ülemanın şanı değildir.

Yorum:

Ehl-i Sünnet’in en önemli şe’ni yek diğer kardeşine uhuvvetidir. İlmi ve mudakkik oluşudur. Nazikane tutumudur. Müminin  tezyifi değildir. Ehl-i Sünnet bir müminin,  eleştirdiği tarafı (Cemaatler, Batıniler, Vehhabiler, Şia, Ruhani Hristiyanlar gibi) taassubane tezyifi doğru değildir. Hem bir ehl-i hizmetin metodu olamaz. 
 
Tartışmalarımızda hep hissediliyor ki, taassubane yaklaşımlarımız oluyor. 

Bu taassubiyet müminlerin mabeynindeki mükâlemelerde ifrata ve tefrite yol açabilir ki, bu tefridat ve ifradat ise yeterli derecede bilemeyişimizden yani bilgisizliğimizden, burhansız yaklaşımımızdan ve bazen de nefislerin müdahalesinden kaynaklanıyor. 
 
Bu ders, hususan bu zamanda fitnenin önlenmesinde, mizanlı davranışlarımızda ehemmiyetli görünüyor. 

Bu gözle, kendi dünyamızdaki taassubata bir ders mahiyetinde okunursa çok faideli olabilir.

Risale-i Nur gibi mahza ilim ve marifet olan bir güneşin, mütalaasında, müdafaasında ve tebliğinde taassub pek müstamel olamaz. Taassub, bilememezliğin ve bilmek istemeyenlerin işi olarak hissedilecektir.

Beni çok etkileyen bir vakıa: 

Peygamber Efendimiz’e (asm), müşrikler, Efendimiz’i zor durumda bırakmak için ehl-i kitaptan bazı sualler öğrenip, onları Efendimiz (asm)’a sormuşlar. Efendimiz’in (asm) ise o tatlı ağzından, “Ben bunu bilmiyorum” şerbeti dökülmüş. (Bakınız Kehf Suresi naziline dair ehadise).

Yıllarca, bilmediğim halde bilirmişlik davranışım veya soruları cevapsız bırakmama gayretimdeki vicdani azabımın tedavisi, bu latif vakıayı öğrenince hasıl oldu. Bazı taassubumun da tedavileri oldu, elhamdülillah.

Affınıza sığınarak derim ki, taassub, her müminde az çok vardır. Bunu ilimle, marifet ile, müzakere ile izale edeceğiz inşaallah.
 
M. Fatih Özbilen
 
www.NurNet.Org

Adavet

Adavet, Sünnilerin de Şia’nın da damar ve hislerine kadar yerleşen bir hastalık olmuş.

Her hatadaki ilk tepki, kalpten çıkan bir adavet, bir intikam, ‘zaten böylelerdi‘ şeklinde olmuş. Demek herkes birbirini riyakârane seviyor! 

Kraldan çok kralcı, devletten çok devletçi, Müslümandan çok İslamcı, yaşamaktan çok yaşatıcı libasıyla dolaşan birer meczup, birer hodbin olmuşuz!

En hassas daireler yerine en geniş daireler bizi yönlendirir olmuş!

Önündeki yetimi, hatta kalbindeki miskini değil, ötelerde heyecan arar olmuşuz!

Adavet, en zevkli lisanımız.. en müstamel silahımız.. en umumi mergubumuz olmuş!

Koca Ümmet paydasına yıllardır ağıt yaktıran, Nebi’yi secdelerden kaldırmayan bu cehalet değil de nedir?

Ey Nurcu, sen de düştün bu kuyuya.

Nefsin attı vicdanını, şeytan sürdü ağzına zehirli balı.

Sen Ey Nurcu, boğulurken siyasette, aklın sarhoş olurken, kanarken kalbin, hem şiddete taraftar olmaya başlarken dilin, nasıl kurtaracaksın ümmeti?

Cankurtaran cana muhtaç, ne yapsın çocuk-misal şu alem-i İslam?

Sen canında adavet lekesini temizleyip atmadıkça, nasıl ıslah eder, hidayet dağıtır bir musluk olursun?

Sorarım size, nasıl ıslah olacak bu ümmet-i Muhammediye (asm)?

Ne zaman kılıçlar düşüp, kelimeler kalblere yerleşecek?

Nur var Nurcu yok..

Kitap var Kari yok..

Dert var Doktor yok..

Derman var Talip yok..

Sizlere ‘Düşmanlık zevkinin müptelaları’ deseler ne deriz, o müptelalara ne yaparız?

M. Fatih Özbilen

www.NurNet.Org

Gitti Ama Gel… (Şiir)

Gitti, tohumların yağmuru
Yüzyılda bir yağar oldu
Gitti, aşk bahçesinin
Yiğitleri, varis arıyor

Gitti, gecesi gündüzü bir olan
Arada bir uyanır oldu
Gitti, söz bahçesinin
Destanları, kulak arıyor

Gitti, gözlerin pınarı
Çeşmeden kan akar oldu
Gitti, ümmet hamurunun
Mayası, su arıyor

Gitti, yeminlerin sultanı
Arada bir tutar oldu
Gitti, biat şecerelerinin
Sadıkları, yürek arıyor

Gel artık, Ey Güneş!
Yırt kara bulutları
Gelsin, gölgen gibi yaşayan
Neslin, zulmet dağılsın.

Gel artık, Ey Rüzgar!
Fıtratı mevsimine uçur
Gelsin, nefesin gibi yaşayan
Neslin, toz dağılsın.

Gel artık, Ey İntizam!
Hizasını düzelt namazların
Gelsin, topuklarında yaşayan
Neslin, şeytan dağılsın

Gel artık, Ey Mizan!
Dağıt adaletini insanların
Gelsin, kınında yaşayan
Neslin, kılıçlar dağılsın

Gel artık, Ey Nur!
Doldur muhtaç kalplerini
Gelsin, dudağında yaşayan
Neslin, cehil dağılsın.

Gel artık, Ey Gayyur!
Kaldır yakalarından gafletin
Gelsin, omuzlarında yaşayan
Neslin, yeis dağılsın.

Gel artık, Ey Uykusuz!
Aç kalın perdeleri
Gelsin, gecelerinde yaşayan
Neslin, gaflet dağılsın.

Gel artık, Ey Hidayet!
Topla bencil ümmetini
Gelsin, isar ve infak ile
Neslin, kurtlar dağılsın.

(bu sabahın bir ağıtı)

M. Fatih Özbilen

www.NurNet.Org