Etiket arşivi: Mesut ZEYBEK

BİR İTTİHAD-I İSLÂM AŞIĞI

BİR İTTİHAD-I İSLÂM AŞIĞI:
MESUT ZEYBEK AĞABEY
(Refikası Zehra Zeybek Hanım ile ve Merhum Mesut Ağabey ile röportaj- A. Çelebi)
1-Mesut Zeybek Ağabey’in hayatından kısaca bahseder misiniz?
Mesut Bey ömrünü Risale-i Nur hizmetine adamış gecesi gündüzü hizmet olan, içi nur dışı nur bir zat-ı muhteremdi. Hayatında her yaptığını Risale-i Nur hizmetini düşünerek yapardı. Çocuklarla bile muhatap olurken onlara faydalı olmayı hedeflerdi. Çok şefkatliydi. Kimsenin derdine kayıtsız kalamazdı. Kendi deyişiyle “Ben diğergamım neme lazım diyemiyorum” derdi.
Gittiğimiz yerlerde mutlaka hizmetlerle meşgul olan abilerle, aileleriyle irtibat kurar onları ziyaret etmeden dönmezdi. Tanıştığı herkesin hayatında iz bırakan birisiydi.
Neşriyata çok önem verir sürekli Risale-i Nur okur oralardan tespitler yaparak internet sitesinde yayınlar, derleme kitaplar olarak basardı. Çok ileri görüşlüydü olayların sonuçlarını çok iyi tahmin ederdi. Doğru bildiği şeyin sonuna kadar arkasından giderdi. Risale-i Nur’a çok vakıftı. Hayatında bazı işlere teşebbüs etmiş hatta genç yaşta kendi işini kurmuş ama hizmetleri tanıyınca hepsinden vazgeçmiş.
Bu nedenle 16 yaşında Risale-i Nur’u tanımış ve o günden itibaren sürekli okumuş ve hizmetin çeşitli birimlerinde durmadan çalışmıştı. Gece yatmadan mutlaka okur, sabah kalkınca mutlaka okur seninle konuşurken bilgisayar başında işine devam ederdi. Bir çalışması bitince hemen diğerine başlar bilgisayarı öyle kapatırdı.
2- Mesut Zeybek Ağabey’in, Rüştü Tafralı Ağabeylerle tanışma süreci ve birlikte hizmet hayatları nasıldı?
Mesut Bey’in Rüştü abi ile tanışma hikayesini yine kendi ağzından dinleyelim:
(Bu arada kendisi Cağaloğlun’da küçük bir büro tutarak Bab-ı Ali’deki yaşamına devam etmeye başladı.)
Ben o devrede büromuzda uzun zamanlar boştum. Sürekli kitap okuyordum. Bir ara Sultanahmet kitap fuarından aldığım Abdülkadir Badıllı Ağabeyin “Bediüzzaman Hazretlerinin Mufassal Tarihçe-i Hayatı” kitabını okuyordum.
Merhum Zübeyr Ağabey’in son İstanbul hayatının anlatıldığı kısımları okurken bazı hakikatlere ulaştım. Zübeyr Ağabey’in gazetenin çıkışında 19 maddelik şartname hazırladığını yazıyordu ve bu maddelerin aslının İstanbul’da bir zatta olduğunu söylüyordu.
Sonra Hüseyin Demirel geldi ona sordum. Çünkü Hüseyin kardeş 15-20 yıla yakındır Yeni Asya gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yapmıştı. O dedi ki, “Evet ben de duydum fakat o belgeyi görmedim.” Ben hayret etmiştim. Sonra ta Zübeyr Abi zamanından beri gazetenin resmi yazı işleri müdürlüğü yapan abiye de sormuş ondan da aynı cevabı almış ve merakım büsbütün artmıştı.
Sonra Hüseyin dedi ki, benim eniştem Abdülkadir Usta’nın dersine gittiği Rüştü Tafral Abi var. Bu bahsedilen zat odur dedi. Biz de sen bir görüş ve görüşme izni al ziyaret edelim dedik.
Biz 1992 yılının Ramazanında bu zatı ziyaret ettik. Bütün sorularımızı sorduk. Meğer bu zat bizim bir devresini bilmediğimiz Zübeyr Abili hizmet hayatının en önde gelen şahsiyetlerindenmiş. Sanki bizi bekliyormuş gibi eski günleri canlı yaşarcasına anlatıyordu. Birinci gün sohbet bittiğinde saat gecenin 03.00 gösteriyordu neredeyse bir bardak su bile içmeden oruca niyetlenecektik.
Mesele büyük ölçüde vuzuha kavuşmuştu. Fakat daha çok eksik noktalar vardı. Sonra Üstadın bizim hiç tanımadığımız talebeleri vardı. Onlardan da dinleyeceklerimiz vardı. Farklı zamanlarda onları da dinledik. En mühimmi manevi hayat kaynağımız olan Risale-i Nur ne diyordu. Onda var olan fakat o zamana kadar görmediğimiz meselelerin sebepleri ve sonuçları ve çarelerini bulmalıydık. Hamdolsun bulduk da…
3- İttihad Yayıncılık’ın kuruluşu, hizmetleri ve kısaca tarihçesinden bahseder misiniz? Mesut Zeybek Ağabey, İttihad Yayıncılık’ı kurmaya nasıl karar verdi?
İttihad Yayıncılığın kuruluşuna gelirsek; (kendi ağzından) İşte ben o halette iken yani dünyadan bütün bağlarım kesik bir gün Cağaloğlu’nda dolaşırken eski bir arkadaşımın ajansına uğradığımda yandaki iş hanında kiralık büro olduğunu söylediler. Sonra merhum Hüseyin Demirel’e de bahsettim o da Marmara Üniversitesi matbaasında çalışıyordu.
Sonra baktım başka yapacak bir şeyim olmadığından o büroyu cüzi bir ücret karşılığı tuttum. Böylece yeni ufuklara yelken açtığımı çok sonraları anladım. Çünkü o zamanlar bunları düşünecek, planlayacak durumda değildim. Adeta ihtiyarsız sevk ediliyordum. Büronun adını Nur Talebelerinin ilk olarak dış dünyaya açıldıkları neşriyat vasıtası olan “İttihad” mecmuasının ismini verdik.
4-Kitapların mevzularının seçimi ve tab’ etme süreci nasıl işliyordu? Dönemin şartlarına göre mi konular belirleniyordu?
(Zehra Hanım:) Kitapların mevzuları gündeme göre seçiliyordu. Beraberinde, çalıştığı o gazeteden (Yeni Asya) ayrılma Rahmetli Hüseyin Demirel Ağabey vardı. O yazı işlerinden anlardı. Çok iyi hatırlarım ilk kitap olan heyecanla hazırladıkları “Kemalizm ve Deccaliyet” kitabını çoğu zaman akşamları bizim evde çalışarak tamamladılar. Beni anneme gönderirler onlar heyecanla saatlerce çalışırlardı. Kitabın çok ses getireceğini söylüyorlardı evet kitap çok ses getirdi birilerini rahatsız etmiş olmalı ki kitap toplatılma kararı alındı… Toplatıldı.
Daha sonraları Rüştü Tafral Ağabey ile derlemeler yapılmaya başlandı. Rüştü abi ömrünü Risale-i Nur hizmetine vakfetmiş bir Nur talebesi. Nurlardan Derleme Çalışmaları çok. Ve yapmaya da devam ediyor. Mesut Bey neşriyat hizmetinin ehemmiyetini çok iyi bildiğinden beraberce bu çalışmaları tek tek yayın hayatına geçirdiler.
5- Mesut Zeybek Ağabey’e suikastler yapıldı mı? Tehdit edildi mi? Kaç tane suikast yapıldı? Ne gibi olaylar yaşandı?
Bizim Cağaloğlu’ndaki büroya çok insan gelirdi. Her gruptan. Kimi iyi niyetiyle Mesut Bey’den istifade amacıyla kimi de kendi bildiğinden vazgeçmeden ama Mesut Bey’den de vazgeçemeden gelir giderlerdi. Tabi bunlardan başka kimler geldi Allahu Alem…
6- Mesut Zeybek Ağabey, A Haber’e nasıl davet edildi?
Mesut Bey Fetö’yü oldum olası tasvip etmezdi ve onlarla mücadele ederdi. Çoğu insanın onlara müsbet olarak baktığı bir dönemde dahi mücadelesini sürdürdü. Fetö Lideri’ni İzmir’den tanırdı ve o yüzden duyduğu şahit olduğu şeyler vardı. Bunları neşretmekten de geri durmazdı. Gerek internet sitesinde gerekse broşür olarak sürekli onların yaptıklarının Risale-i Nur hizmeti ile alakası olmadığını neşrederdi. Bu yüzden yayınlarımızı alanların bir kısmı almamaya bile başlamıştı.
İşte o olayların kızıştığı bir dönemde neşrettiği şeyleri tv de anlatması için aradılar. O medyadan kaçardı çünkü daha önce de bir iki teklif gelmişti. Ama bu meselede neredeyse hiç düşünmeden kabul etti. Programa birkaç saat kala aramışlardı hemen hazırlandı ve gitti.
7-Mesut Zeybek Ağabey, Rumuzat-ı Semaniye Risalesi’ni canını ortaya koyar derecede tab’ etmeye nasıl karar verdi? Tab’ sürecinde hangi Abiler ile istişare etti?
Rumuzat-ı Semaniye çok önemli bir eser. Ve içinde bulunduğumuz dönemin gereği olarak neşredilmesi gerekiyordu. Mesut Bey bir şeyin olması gerektiğine inanıyorsa onu mutlaka yapmak için çabalardı. O dönemde Ahmed Aytimur ve Rüştü Tafral Ağabeylerle istişare ederdi.
Bu kitapla ilgili ilginç bir hatıram var. Mesut Bey her basılan kitabı matbaadan geldiği gibi hemen bir tane çantasına koyar ve eve getirirdi. Büyük bir mutlulukla çantasından çıkarır ve bize takdim ederdi. Rumuzatta öyle oldu. Getirdi ve ’’Basmam gereken son kitabı da bastım’’ dedi. Bir irkildim ama anlam veremedim. Çünkü hiçbir zaman son demezdi. Hep yapacağı bir şeyler vardı. Meğer gerçekten bastığı son kitapmış…
Bu arada bir de çalışmaların tashihlerini yapan sürekli beraber hareket ettiği Recep Hocamızı da anmadan geçemeyeceğim. O da eserlerin tashihlerine çok yardımcı olurdu. Ve Rumuzat basıldığında Mesut Beyle aynı heyecanı yaşamıştı.
8-Mesut Zeybek Ağabey’in Envar ve Sözler Neşriyat ile diyalogları nasıldı?
Mesut Bey, Envar Neşriyat’a çok eser hazırladı. Çoğu çalışmaları onlarla beraber neşrettiler. Zaten biliyorsunuz Ahmed Aytimur Ağabey’in kurduğu bir yayınevi. Ve Ahmed Abi de Risale-i Nurları basmada Üstâd Hazretleri tarafından görevlendirilmiş biri. Araları çok iyi idi. Baba gibi severdi Ahmed Ağabeyi. Mesut Bey babasını çok küçük yaşta kaybetmiş hiç bilmiyordu. Ahmed Ağabey’de kendisine karşı o şefkati bulmuştu.
Sözler Yayınevi’ne daha sonra eser hazırlamaya başladı. Onlara da Osmanlıca Latince Külliyatı hazırlıyordu, hepsini tamamlamaya ömrü vefa etmedi.
9-Ayet ve Hadis Meali çalışmasını Envar Neşriyat’a yapmaya nasıl karar verdi?
Ayet ve Hadis meallerini hazırlarken şöyle demişti “Ben bu eseri hazırlarken külliyatı yeniden okuyorum.” O yüzden O’nun için her bir çalışma külliyatı yeniden baştan sona taramaktı. O yüzden bu eser de onun için en güzel çalışmalarından biriydi.
10-Mesut Zeybek Ağabey’in hususi hayatı nasıldı?
Mesut Bey insanlarla iyi iletişim kuran, her zaman anlatacak bir şeyleri olan, sohbeti tatlı, güler yüzlü, şefkatli, ileri görüşlü, hikmet sahibi birisiydi.
11-Bir eş ve baba olarak Mesut Zeybek Ağabey nasıl biriydi?
Mesut Bey çok iyi bir eş, çok fedakar bir baba oldu. Çok şefkatli çok güler yüzlüydü. Kendi işini kendi gören kimseye yük olmamaya çalışan zahmetsiz biriydi. Hayatının her aşamasında Risale-i Nur hizmeti vardı bu onun dışına da aksetmiş olmalı ki onu her gören hürmet gösterme ihtiyacı hissederdi adeta. Bence yeri herkes için dolmayacak çok farklı biriydi…
12- Envar Neşriyat için Yunanca tercüme dizgisi, Zülfikar, Asar-ı Bediiyye, Büyük Ansiklopedik Lügat, Fihrist Risalesi dizgilerini nasıl yaptı? Çalışma programı nasıldı? Hayatı boyunca yaptığı bu çalışmalardaki özveriyi neye borçluydu?
Mesut Bey çok çalışkan, azimli ve gayretli biriydi. Onun lügatında olmaz diye bir şey yoktu “Çaresi olan şeyde acze düşülmez” derdi sık sık. Bilmediğini mutlaka bilene sorar onu öğrenene kadar yılmazdı. Zaten hayatı buna şahit.
Yayın hayatına atıldığında gördünüz büroda bol bol kitap okur durumda iken en son geldiği nokta Cağaloğlu’nda Arapça, Osmanlıca bir dizgi yapılacaksa “Bunu en iyi Mesut Abi yapar’’ imajıydı. Yayın hayatında o noktaya gelmek için çok çabaladı. Ama bunu maddi gelir elde etmek için yapmadı. Çoğu eserleri başka yayınevine yaptığı piyasanın çok altında bir fiyatla yapardı. Gece gündüz hiç fark etmez geç saatlere kadar bilgisayarın başında eserleri yayına hazırlardı. Basılmadan önce defalarca tashih eder sonra basılırdı. Bu işleri yaparken çok büyük zevk alırdı. Sanki emek emek büyüyen bir çocuk gibi, kitap nihayet çıktığında büyük bir sürur yaşardı.
Gayesi İbrahim (as) gibi arkasından hayırla anılmaktı. Üstadımızın “Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme” dediği gibi o da arkasında okundukça sevabına hissedar olacağı onlarca eser bıraktı. Biraz dikkatle baktığınızda kitabın tasarımından onun elinden çıktığını anlamanız mümkün…
13-Sözler Neşriyat için Hanımlar Rehberi Osmanlıca, Barla Lahikası Osmanlıca eserlerinin dizgisini yaptığını biliyoruz. Zor dönemlerde, sıkıntılı zamanlarda, teknolojik gelişmelerin günümüzdeki gibi olmadığında bile çok faalane neşriyat hizmetlerinde bulunmuş. Neşriyat hizmetine nasıl girdi?
Gerçekten teknik imkanlar çok sınırlı idi. İlk başlangıç zaten daktilo ile olmuştu sonra yavaş yavaş bilgisayara geçildi. Yani başka yerlerde bir iki kitap yazacak olanlara bile birçok imkanlar sunulurken Mesut Bey bunları çok zor elde etti.
Bazen derdi “Şu işi bitirelim oradan gelecek kazanç ile bilgisayarı biraz daha yükseltelim” diye. Böyle böyle diyorum ya bugün “Badıllı Ağabeyin İşârâtü’l-İ’caz Tefsiri , Mesnevî-i Nuriye Tercümesi, Asar-ı Bediyye, Zülfikar, Rumuzat-ı Semaniye, İslam Prensipleri Ansiklopedisi, Esasat-ı Nuriye, Ebu Suud Tefsiri” ve daha niceleri bugün hepsini yan yana koyduğunuzda bir kütüphane eden eserlerde imzası var Elhamdülillah.
Teknik konularda ise en büyük yardımcısı oğlumuz Abdullahdı. Yeni bir programın kullanılmasında dijital ortamda yayına hazırlanmasında o da elinden geleni babasına öğretiyordu. Bir de Ahmet Çelik kardeş çok özveri ile her zaman Mesut Ağabeyi’nin yanında olmuştur. Bir de gizli kahramanlar var bunaldıkça maddi olarak destek verenler, zaman zaman bilgisayarın yenilenmesinde, büronun kirasının ödenmesinde destek olanlar. İsmen söylemeyeceğim ama hayatımızda maddi manevi çok katkıları olan birkaç isim var. Her zaman dua ederek andığımız. Allah onlardan da ebeden razı olsun.
14-Ömer Çiçek Ağabey’in yayına hazırladığı Zübeyir Gündüzalp Ağabey’in “Üstadım Bediüzaman” kitabının tab’ını nasıl yaptı? Sadece Risale-i Nur derlemeleri ile sınırlı kalmayıp, hizmet için arşiv değeri taşıyan ağabeylerimizin de notlarını yayınlamasını nasıl değerlendirmek lazım?
O’nun hayatında hizmete katkı sağlayacak yaşanmış her şeyin önemi vardı. Hele bu Zübeyir Abi ile ilgili olursa daha bir önem arz eder. Çünkü Zübeyir Ağabey, Üstadımızın meslek ve meşrebini en iyi anlamış talebelerinden biri belki de birinci olma özelliğine sahiptir. O yüzden basmakta tereddüt etmemiştir.
15-Mesut Zeybek Ağabey’in hizmet hayatında, iyi ki yaptım dedikleri nelerdi? Mesut Zeybek Ağabey’in keşke yapmasaydım dedikleri var mıydı?
İçinde Risale-i Nur’un olduğu her şey O’nun için iyi ki’dir. Ve 16 yaşından itibaren hayatının hiçbir safhasında Risalenin olmadığı bir dönem yok. Tabi her dönemde birtakım sıkıntılar çekilmiş olsa bile ben pişmanlık ifadesi kullandığını hatırlamıyorum. Ama zor ve zahmetli de olsa bu hayatı yaşamış olmaktan memnundu. Bir zamanlar çok zoruna giden şeylerin sonra kendisi için hayır olduğunu bizzat yaşayarak tecrübe etmiş olduk.
16-Mesut Ağabey’in çalışma azmi nereden geliyordu?
Mesut Bey fıtrat olarak da yılmayan bir karaktere sahipti. Okumayı ve öğrenmeyi çok severdi. İlkokulu bitirip İzmir’e geldiğinde okul hayatına devam etmek istemiş ama imkanlar buna el vermemiş sahip çıkan da olmamış. Hatta kendinden 3-4 yaş büyük bir arkadaşını veli göstererek kendisini imam hatip ortaokuluna yazdırmış devam edememiş ve 2. Sınıfta bırakmak zorunda kalmış. Ama okuma aşkı hiç bitmemiş “Ne bulsam okurdum hatta gazete kağıtlarından yapılmış kese kağıtlarını bile…” derdi.
İşte 16 yaşına geldiğinde de Allah’ın lütfu karşısına Risale-i Nur çıkmış ve bütün okuma azmini oraya vermiş. Ve gerçekten birçok konuda fikir sorulacak bilgiye sahipti. Osmanlı Tarihi, Yakın Tarih, İlmihal ne sorarsanız cevabı vardı. Üstadımızın dediği gibi 15 hafta ciddi okuyan zamanın alimi olur diyor ya Mesut Bey işte öyleydi.
17- Okumalarında nelere ağırlık verirdi? Notları var mıydı? Not tutarak mı okurdu?
Sabah namazdan sonra ve gece yatmadan önce mutlaka Risale-i Nur okurdu. Çoğu zaman bu iki namazı beraber kılar tesbihatımızı yapar ve kitabı da beraber okurduk. Kendi takip ettiği külliyatının üzerine kırmızı ve yeşil rengi kullanarak satırları çizer gerekirse kısa notlar yazardı. Ben şimdi O’nun kitaplarından okumaya devam ediyorum ve o notlardan çok istifade ediyorum. Keşke ağzından çıkan her şeyi kaydetseymişim dediğim zamanlar da çok oluyor. Ama yaşarken ben yapamadım…
Ruhune El Fatiha
www.NurNet.org

Rüştü Tafralı ağabey hakkında . .

Rüştü Tafralı ağabey hakkında ileri geri konulaşan ve hezeyanlar savuram birisi ve iddialarına Mesud Zeybek (ittihad.com) cevab vermiş.

 

Aziz Kardeşim,

E-Mail mektubunu okudum. Bazı şeyler soruyorsunuz. Ben de bildiğimce cevaplıyorum.

Birinci sorunuz:

Cevap: Rüşdü Abi Yeni Asya’nın rüknü değildir. Benim bildiğim kadarıyla  Merhum Zübeyir Abinin tensibiyle istişare/denetleme heyetindeydi. Daha doğrusu Zübeyir Ağabey onunla Yeni Asyacıları kontrol altında tutmak istiyordu. 

 

Cevap: Zübeyir Abinin teşkil ettiği ve 19 madde halinde yazılı hale getirdiği gazeteyi denetleme/istişare heyeti var. Bu 13-14 kişilik heyetin içinde Rüşdü abinin ismi de konmuştur. Fakat baştaki Mehmetler bu heyeti hiç toplamamışlar ve heyetin faaliyeti olmamıştır.

Bu 19 maddelik Gazete Şartnamesi ittihad.com.tr ve http://yozgatnur66.blogcu.com/zubeyr-agabeyin-gazete-sartnamesi/20112431 adreslerinde vardır. 

Bunun işlemediğini gören Zübeyir Abi Süleymaniye dersanesinden Rüşdü Abilerle beraber 1967-1968 lerde ayrılmıştır. Fakat bu ayrılış öyle bıçak keser gibi ayrılış değildir.

 

Cevap: Rüşdü Abiyi 92 yılı başlarında tanıdım. Elhamdülillah bugüne kadar da beraberliğimiz devam etti. Bu 23 sene zarfında çok olaylar oldu. Fakat uzun çeker, detaylarını ihtiyaç olursa anlatırım. “Bunlar Yeni Asyacılarla, F. “Gülenlerle” ittifak ettiler; fakat muvaffak olamadılar” diyenin aklindan şüphe etmek lazım. Aklı sağlamsa başka bir maksadı, başka bir hedefi var diye düşünmek gerekir.  

Cevap: Ben İstanbula 1979 da geldiğim için o devrelerdeki olanları görmedim, yaşamadım, bilmiyorum. Fakat Rüşdü Abide bu 23 senelik hizmet beraberliğimde öyle dedikleri gibi bir olaya şahit olmadım.Bilakis dava adamı yetiştirmek istediğine şahitim. Herhalde bu iddiadaki adamların vasıfsızlığını, çapsızlığını veya başka durumlarını gördü ki yanından uzaklaştırdı diye düşünüyorum.

 

Cevap: bu iddia bana hiç inandırıcı gelmedi…

 

Cevap: Ya bu iddiaya ne diyeyim bu kadar uçuk hayalperestlik olur mu? Bizim ne F:G. ile ne de Y.Asya alakamız var. Bu iddia sahibini acil ruh hastalıkları doktoruna havale ederim.  

Ben Allahın lütfuyla Fethullahin mahiyetini 1972 de Merhum Ahmed Feyzi Abi vasıtasıyla İzmir’de bizzat kendinden öğrendim. Nesil Yayınlarında çıkan “Risale-i Nur’un manevi avukatı Ahmed Feyzi Kul” isimli eserde tafsilatını yazdım. Oraya bakılabilir. Sonra 1974’te F.”Gülenin” bazı talebelerinin çevrede “Gülen Hz. İsa’dır” iddialarına karşı tavır koymakla aramız iyice açıldı. Bunu mecburiyet altında ekrana çıktığım geçen sene AHABER tv de canlı yayında açıkça söyledim. Bu güne kadar kimse çıkıp yanlış diyorsun demedi. 

 

Sonra yani 1980 den sonra kader beni İstanbula sevk etti F. “Gülen” yine burada karşıma çıktı. O zamanların Nurun bir merkezi olan Nurtaşında (Kıztaşı) hizmetlerde kaldım. Fakat kısa süre sonra onlarla anlaşamadım ayrıldım. Sonra İttihad yayınevini kurdum. Bir kaç sene sonra Rüştü Abi ile tanıştık. Benim neşriyat yaptığımı öğrenince o da yardımcı olmaya başladı. 1994 yılında Gülen taifesinin Risaleleri sadeleştirme çalışmalarını yakinen öğrenince Rüşdü Abiyle beraber “Risale-i Nur’un Mahiyeti ve Sadeleştirme Mes’elesi” adıyla bir kitapçık hazırladık ve neşrettik. Hekimoğlu İsmail Bey bunu bizzat “Gülene” ve adamlarına götürdü ve bizzat onlara okuduğunu söyledi. Buna karşılık o zaman sadeleştirme çalışmalarına son verdikleri söylendi.

Sonra 1995 yılında Hem Hürriyet Gazetesinde hem Sabah Gazetesinde  F.”Gülenin” ropörtajı 11 gün yayınlandı. Ben o nüshaları biriktirdim sonra bir defa daha okudum. Dehşet şeyler vardı içinde.

Sonra Rüşdü Abiyle, Merhum H. Demirelle istişare ettik bir cevap verelim hiç olmazsa broşür neşredelim dedik. Usulünü görüştük ve Risale-i Nurlara taalluk eden konulara cevap yazalım gerisini hocalar, müftüler Diyanet cevap versin dedik. Broşürden bin bastık her taraf gönderdik.

Akit yazarı bizim broşürü köşesine taşıyıca bizim adresi de, telefonu da verince binlerce insan mektup, telefon broşürden istemeye başladı. Tabi ki meccanen 10 bin basıp her yere gönderdik. Zaten bize eskiden beri kızan F.”Gülen” taraftarları hücuma da geçtiler.

Fakat en garibi Hekimoğlunun Zaman Gazetesinde aleyhimize yayınlanan yazısı ve bazı abilerin “Gülene” sahip çıkıp bizim hakkımızda aleyhte yazıları idi.

Fakat biz hiç gücenmedik zaten gücenmeye de hakkımız yoktur. Neticede o hareket yanlış da olsa bizim bir şey dememiz uygun olmazdı. Zaten o lahikayı yazan abiler kendileri hatalarını tashih ettiler.

Sonra “Gülenin” adamları bizim yayınevine  ambargo uyguladılar, onlarla iş yapan bütün dağıtıcılar kitapçılar da bize tavır aldı. Sonra bazı nurcular da kraldan fazla kralcı kesilerek bizi sözlü veya telefonla tehdit, ikaz her şeyi yaptılar. 

  

Cevap: Benim bildiğim Rüşdü abiyi evvela Hasekide bir eve yerleştirmiş onların yanlarında ayrılarak kendisi de oraya yerleşmiştir. Bunu Rüşdü Abi hem bana hem kendisiyle röportaj yapanlara açıkça anlatmıştır.

 

Cevap: Ben yirmi küsur senedir tanıyorum diğer abilerle bir problemini görmedim, duymadım. Ahmet Aytimur abiyle Hüsnü Bayram abiyle beni tanıştıran Rüşdü Abidir. Her Pazar gündüzleri Sofular dersanesinde ders vardı Ahmet Abi daha düne kadar sağlığı yerinde iken Rüşdü Abini yaptığı derse gelirdi. (Video) Şimdi ikisinin de sağlığı müsait değil dışarı çıkamıyorlar, birinin desteği olmadan şahsi işlerini de göremiyorlar.

Hem bundan iki üç ay evvel Ahmet Abiyle beraber Rüşdü Abiye Büyükçekmeceye ziyarete gittik. Rüştü Abi dediki kısa bir süre önce Abdullah Abi de ziyarete gelmiş, sohbet etmişler. Çünkü Rüştü abi eskidenberi merdumgiriz hem sıhhati daha kötü durumda.

Abilerimiz işte böyle faziletli insanlar!

Ya bu iftiraları, dedikoduları atanların durumu nedir?

Cevap: Buna cevaben: Sana ne be adam diyesim geliyor? Abiler neden F.”Güleni” müdafaa etsinler. Hem 90 yılında yine verdikleri bir cevapta “Gülenin” adamları için çok sert ifadeler kullandılar. Risale-i Nurun müdafaası her nur talebesinin vazifesidir. Üstad demiyor mu her biriniz bekçisiniz diye!

 

Cevap: Ben bu devrede burada olmadığım için bilmiyorum. Fakat tüm abilerin tasvibiyle basıldığını biliyorum. Belki Ankaradaki abi karşı olmuş olabilir.  

Rüştü Ağabeyin dilinden: VİDEO

 

Cevap: Hizmet Vakfını tüzüğü gereğince kurucu heyetin her biri vefatından sonra yerine seçilecek üç kişiyi kapalı zarf usulüyle tayin etmişlerdir. Merhum Tahir Ağabeyin vefatından sonra açılan kapalı zarf içinde Salih Özcan, Fetullah Gülen ve Ramazam demir isimleri çıkmış  ve mütevelli heyet de bu üç isimden Fethullah Güleni tercih etmiştir. Durum bundan ibarettir.

 

Cevap: O konuyu bana kendi anlattı dedi ki: Zübeyir Abi bir kış günüydü odasına çağırdı sobada yanıyordu. Buyur abi dedim. Bana O günkü ahvali ve  o ahvalin başları hakkında  yazdığı mektubu uzattı, okudum, dondum kaldım. Yüzüne baktım.  O da bana baktı hiç konuşamadım o da konuşmadı. Şuurum taalluk etmiyordu. Ben ona yanan sobayı gösterdim. O da şöyle elini havada bir salladı ve tek cümle olarak “Ben de zamana havale ediyorum.” dedi. Başka konuşmadık.  Şöyle düşündüm. Kan gövdeyi götürecek. O da tam inanmamıştı ki ısrar etmedi.

Durum bundan ibarettir. Yazacak daha çok şeyler var. Fakat şimdilik bu kadar yeter. O vesveseli zatlar hakkında da yazacak bazı şeyler var. 

Her neyse sükut lazım…..

Selam eder, Mi’racınızı tebrik ederim.

Kardeşiniz Mesut Zeybek 

İttihad Yayınları Sahibi Mesut Zeybek Vefaat Etmiştir!

inna lillahi ve inna ileyhi raciun                                  اِنَّا للهِ وَ اِنِّا اِلَيْهِ رَاجِعُون

Ömrünü Kur’an ve iman hakikatlerine adayan, Risale-i Nur çalışmaları ile maruf İttihad Yayınları İlmi Araştırma Heyeti üyesi ve Yayınevi Genel Müdürü Mesut Zeybek geçirdiği beyin ameliyatı sonunda aylardır bulunduğu yoğun bakımdaki yaşamını bu gün tamamlamış ve vatan-ı aslisine dönüş yoluna girmiştir.  

Twitterde attığı son mesaj şöyle:   “Risale-i Nur’dan aldığım derse binaen anayasa değişimi referandum oylamasına EVET diyorum. Herkesi de alenen davet ediyorum.”  

Ailesinden alınan malumata göre CENAZESİ’nin  yarın (Çarşamba) günü ikindi namazını müteakip Fatih camiden kaldırılacağı öğrenildi.

NurNet.org olarak hizmet ehli olan bu ağabeyimize Allah’tan rahmet, ailesine ve dava arkadaşlarına sabır diler taziyelerimizi bildiririz.

www.ittihad.com.tr

www.NurNet.Org

Yunanistana Yeni Tercümeler Giriyor..

Yunanistan Nur Talebeleri Risale-i Nurun eczalarından 5 Tanesini [Ayet-el Kübra’yı, Tabiat risalesini, Haşir Risalesi, Mucizat-ı Ahmediye, Hastalar risalesini] Rumca’ya (Yunanca) tercüme ettiler.

Teknik işlemler Türkiyede ittihat Yayıncılık Tarafından yapılan eser Komşu ülke Yunanistana Nur’a Müştaklara ulaşması içn sevkedildi.

Eserler Türkiyede Envar Neşriyat Bünyesinde tercüme edildi.

Tercüme esnasında Risale-i Nurun haricinde başka yerden ve tercümelerden alıntı yapılmadı ve orijinal metine sadık kalındı.

Tercümelerde bilir ki hiçbir tercüme aslını tutamaz inşaallah Bu Ayet-el kübrayı, Tabiat risalesini, Haşir Risalesi, Mucizat-ı Ahmediye, Hastalar risalesi Tercümeleri ile hidayet nasip olur ve orijinalinden okumak nasip olur. 

Roportaj: ittihat Yayınları İlmi Araştırma Heyeti / Mesut ZEYBEK

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.Org