Etiket arşivi: mevlid

AZİZ HATIRASINA…

sungur10.jpgMustafa Sungur Ağabey’in Ruhu İçin 01 Aralık  Pazar Günü Mevlid Okutulacak

Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin önde gelen talebelerinden Mustafa Sungur ağabey için vefatının birinci yıldönümünde mevlid okunacak….
Arslanbey Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından düzenlenen Mevlid, Mustafa Sungur ağabeyin vefat yıldönümü olan 1 Aralık Pazar günü öğle namazını takiben Fatih Camiinde okunacak.
Bediüzzaman Hazretlerinin hayatta olan talebelerinin de katılacağı mevlide, yurdun dört bir yanından geniş katılım bekleniyor.
Türkiye’nin meşhur hafız ve mevlidhanlarının katılacağı Mevlid, çeşitli televizyon kanalları ve internet vasıtasıyla da canlı olarak yayınlanacak.

Gözümün Nuru Peygamberim (A.S.M) (Şiir)

ﻪﻧ ﺎﺤﺑﺴ ﻪﻣﺴ 

ﻪﺘ ﺎﻜ ﺮﺑ ﻭ   ﷲ ﺔﻤﺣ ﺭ ﻭ   ﻡﻜﻴﻠﻋ ﻢ ﻼﺴﻠ ﺍ

Pek Aziz ve Muhterem Gayyur Kardeşlerim!.. Âlemlere Rahmet olarak gönderilen, gözümüzün Nuru, kalbimizin huzuru, kâinatın sebebi vucudu olan Zati Risalet penah (a.s.m) ın viladetinin sene-i devriyesi  20 nisan 2013 tarihıne isabet eden kutlu ve mutlu günümüzü paylaşmak niyeti ile âcizane size bu tebriği yazıyorum. Türkiyede yaşayanların  %/99,6 müslüman olan milletimiz bu kutlu doğum haftasını epey zamandan sonra işte 5-10 senedir ve bilhassa bu sene bu kadar büyük bir yekün ile bu mübarek günden  hisse almak için âzami gayret gösteren benim müslüman vatandaşım, biri diğerini tebrik ve tesîd ederek bu mübarek doğum Bayramında sevinçlerinden kendilerinden geçercesine çok farklı bir coşkuyla katılmalari bizide sevince garketti. Hatta gazete, dergi, Efem kanalları ile birlikte bazi televizyon kanalları dahi müslümanların bu mutlu gününe bu kadar destek vermeleri, Müslimanların bu hasretini gidermeye  koşup  yardım etmeleri, tüm müslümanları cidden menun ve mesrur etmektedir.

      

Ne kadar hayran olmamıza sebep olan bir vaz’iyyet ki: Hislerimizi dumura uğratan ve ruhumuzun penceresi olan gözümüzün merceğine hakikati görmemesi için yüzü ters gösteren fitne fesat asrının müessir silahları olan günahlar ve müslimanlara empoze etmek için çok yönden gelip önümüze serilen çirkef reklamlar ve ma’nevi gıdasına alamayanlari mahf eden demogogik ifadelerler ve o sapık fikirlerden çoğunu geride bırakmaya devlettimizle beraber Müslğman milletimiz geride bırakmaya gayret ediyorlar Elhamdülil-lah. Dedeleri şehid olan bu sakinler ve şehid kanıyla yoğurulan bu toprakta yürüyen bu millette kendine gelmeye başladi şükür, bu mübarek kutlu günde onların bu ferasetini (ince gürüşünü ) görünce memnun olmayıp sevinç gözyaşları dökmemek elden gelmiyor.

      

Biz bu Kutlu Doğumdan acaba ne anlıyoruz dersek, bunun izahi ciltlere sığışmayan o bahri ummandan biz bir kaç satırla kifayet edelim . Nasıl ki zifiri karanlıkta olan birisini Güneşin nurlu ışığına aydınlanmasi için çıkarsak nekadar çok sevineceği ma’lum değilmi. Veya çok miskin birisine milyarlarca Euro versek? Villaların önünde şarıl şarıl akan sular,  çeşit çeşit meyveli bahçeler hediye edip verilse ne kadar sevinir anlayabiliyoruz değilmi? Veya kanser mikrobuna yakalanan bir hastaya, Doktoru  hemen eve götürün bunun ölümü, saati saatine bakar dediğini Doktorun ağzından işitip hasta böyle tehlikeli bir halde iken, hızır gibi biri gelip o hastayı sıhhat ve afiyete kavuşturursa ne kadar sevinir düşünebiliyorsak? Bu tarif ettiğim misallerden en az bin defa fazla sevinç bize kazandıracak Peygamberimiz (a.s.m) ın doğumu. O doğom bizi memnun ve mesrur etmesi lazım gelir değilmi. Çünkü Allah tarafından“levlake levlake lema halektul eflak” yani (Habibim ahmet Resulum ya Muhammed ben zatını halketmeseydim kâinatı halketmezdim) sırrı hitabına mazhar olan bir Habibi Edibin ümmeti olduğumuz için ne kadar sevinmemiz lazim, Allahımıza nekadar şükretmemiz lazım, siz sözleyin. kâinatın şûurlu meyvesi olmayi biz ne ile hakkettik? Dinlerinin zamanı geçmiş Moskvada bir rus govurunun dininde olmadığımızdan, veya İsrailde bir yahudi dinine mensup olmamaktan bizi kim kutardi düşünüp Allahımıza şükrederken. Kâinatın sebebi vucudu olan Zatı Mübareki a.s.m. dahi arabamızdan, evimizden, paramızdan, anamızdan, babamızdan hatta ve hatta en çok sevdiğimiz canımızdan fazla sevmezsek nankörlük edip Allaha şükretmemiş oluruz, hayatımız boşa gidiyor demektir değilmi? Hatta O Zatın Güneş gibi ışığından istifade edemeyip zifiri siyah karanlıkta yaşayan bukadar sapık insanların mevcudiyetini görünce, Allahım Sana nekada hamdu sena etsek azdır çünkü hakkettiğımizden değil ancak ve ancak senin lutfu ihsanınla biz fakirlerler Zati Risalet Penahın Alemi (bayraği) altina girebildik senin ihsanınla bizi ölü atomlardan yaratıp kâinatta hiç bir mahluka vermediğin nimetleri bize verdin Aleyhissatu vesselamı sevdir bize. Ve merhamet çeşitli sebeplerle yolundan çıkan bizim gibi insan olanlara.  Çünkü biz ehli keşfin tasdiki ile biliyoruz ki Validesi, Annemiz Amine (r.a ha)rivayet etmiş ki (a.s.m) dünyaya geldiği anda “Ümmeti Ümmeti” diyerek Allahtan bizim için dua etmiş. Ve mahşerde herkes: “Nefsi! Nefsi!” Diyerek kendini nefsini kurtarmaya koştuğu bir anda, yine o Zatı Mübarek “Ümmeti Ümmeti” diyerek Allahtan bizim cehennemden kurtulup cennete gidip orada mes`ud olmamız için yalvaracak. Bunun için bu Zatı Mübareke (a.s.m)a çok salavati şerife okuyup salatu selam göndermeliyiz, Zaten “Es-sbebu kelfailu sırrınca” Âmali hasenemizin tamamı, sebep olduğu için  önce  Aleyhissatu vesselama gidiyor sonar bize, değilmi benim Nur aşiği Kardeşlerim.

 

Peygamberimiz Aleyhissatu vessalama karşi muhabbetimiz artması için Bediüzzaman hazretlerinin Mektübat kitabından ondokuzuncu Mektübü. Ve Aleyissalatu vesselamın hiç şübhesiz hakiki Peygamber olduğuna inanmak için ayni Külliyattan Sözler kitabından  Odokuzuncu Sözü siz okuduğunuz gibi başkasına da tafsiye ediniz. Hatta va hatta Risale-i Nur eserleri Kur’ani Kerimin bu zamana bakan hakiki bir tefsiri olduğu için, bu eserleri çok okuduğunuz gibi başka kardeşlere dahi tavsiyede bulunun ve o eserler okunan derslere iştirak ettiğiniz gibi başkasına dahi tavsiye edin. Ben müsliman kardeşlerime diyorum ki: Bu eserleri okursanız çak memnun kalırsınız, çok istifade ederseniz banada dua edersınz. Yok Haşa! O kitaplarda begenmedığınız herhangi bir şey varsa, (ki mümkün değil) çekinmeden bana beddua edin. Çünkü bu eserlere kavuşmak için ben fakir nekadar zahmet çektığımi size bildirsem şaşarsınız. Övünmek için değil, belki ben fakir Allaha karşi benim kadar şükürle mükellef kul görmedığımi bildirmek için, diyorum ki: Bu fakir 54 sene okuyorum nekadar faydasını gördüm sizlere tariften âcizim. Ölünceye kadar Allah (c ş) Kur’ani kerimi ve Risale-i Nur külliyati eserlerıni okumaktan ben fakiri ayırmasın Âmin.   

Bu yazdıklarımı zatı alinizden dahi bilenleriniz olduğu için belki zaid olur amma (malumu ilam) kabilinden olsa bile ciddi mes’eler (ettekraru ashen velevkâne yüzseksen) kardeşlerim

ile ana derdimiz olan meselelerimizi ne kadar fazla tekrak etsek bile ağır gelmek şöyle dursun bize ferah  fuhur verir inancındayim.

 

GÖZÜMÜN NURU PEYGAMBERİM (A.S.M.)

 

Ahmed-i Mahmud-u Muhammed  Aleyhisselam,           

Alemin Nuru’dur, ederim mâlum-u i’lam,

Leyl ü nehar Peygamberime göndersem selam,

İçim güler senin için ciğerim yansa da.

 

Sen bizi kurtarmaya geldin gönderdi Rabbim,

Mübarek Nurunu görmeye çarpıyor kalbim,

Yüce dergâhını temaşaya doyamadım,

Geldim ama tam hisse alamadım Ravza’nda.

 

Sensin ki bu kadar mucize ile övülen,

Pak dâvan için Mekke’den de sürgün edilen,

Miraca uçturuldun Aksa ve Medine’den,

Birçok velilerin saf tutar senin arkanda.

 

O mübarek ayağının tozu olabilsem,

Sönmez Nurunu, bari menamda görebilsem,

Mecnun gibi o Nur dağına  tırmanabilsem,

Deruni hislerim nurlanırdı o makamda.

 

Peygamberime muhabbetle kendimi yaksam,

Hislerimi pür nur eylerim nuruna baksam,

Yardımınla Rabbimin rızasına kavuşsam,

İsminize hürmeten daim kalsam kıyamda.

 

Bana bir şeref, risaletini  ispat etsem,

Münkirleri birkaç mu’cizeyle ıskat etsem,

Mülhidlere  Nur’dan berahin gösterebilsem,

Sevinirim sünnetini yaşasam dünyada.

 

O mübarek derdinden bir katre alabilsem,

Ruhum gitmeden dinine sadik kalabilsem,

Burada ağlasam da, orada gülebilsem,

Senin aşkın ile durmadan koşsam bu yolda. 

 

Bu dünyada hiç yoktur daha güzel bir haber,

Kur’andır Allahtan getirdi büyük Peygamber,

Rabbim bize tükenmez rahmetini Sen gönder.

Yoksa bize karşı düşman hücumda her kolda.

 

Allah’ım! Son müceddidinden ayırma bizi,

Vermek için Nur hizmetine biz kendimizi,

Nurlu kervana rehber eyle rahmetinizi.

Mahvolmayalım gönder Habibini imdada.

 

                DOKUZUNCU REŞHA: Hem bilirsin: Küçük bir adam, küçük bir haysiyetle, küçük bir Cemâatte, küçük bir mes’elede, münazaralı bir dâvâda hicabsız, pervasız; küçük, fakat hacaletâver bir yalanı, düşmanları yanında hilesini hissettirmeyecek derecede teessür ve telâş göstermeden söyleyemez. Şimdi bak bu Zâta; a.s.m. pek büyük bir vazifede, pek büyük bir vazifedâr, pek büyük bir haysiyetle, pek büyük emniyete muhtaç bir halde, pek büyük bir Cemâatte, pek büyük husumet karşısında, pek büyük mes’elelerde, pek büyük dâvâda, pek büyük bir serbestiyetle, bilâ-perva, bilâ-tereddüd, bilâ-hicab, telâşsız, samimî bir safvetle, büyük bir ciddiyetle, hasımlarının damarlarına dokunduracak şedid, ulvî bir sûrette söylediği sözlerinde hiç hilaf bulunabilir mi? Hiç hile karışması mümkün müdür? Kellâ!
اِنْ هُوَ اِلاَّ وَحْىٌ يُوحَى   Evet, hak aldatmaz, hakikatbîn aldanmaz. Hak olan mesleği hileden müstağnidir; hakikatbînin gözüne hayâlin ne haddi var ki, hakikat görünsün aldatsın..

        Sizi Allah için seven her an ve zaman sizin için dua eden, duaya çok muhtaç pür kûsur kardeşiniz ABDÜLKADİR HAKTANIR.

Mustafa Sungur abi mevlidine davet!

Geçtiğimiz ay vefat eden Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinden Mustafa Sungur ağabey için Mevlid düzenlenecek.

Ailesinin düzenleyeceği mevlidle ilgili Risale Haber’e bilgi veren Muhammed Nur Sungur, mevlide tüm Müslümanların ve özellikle Nur talebelerinin davetli olduğunu söyledi.

Mevlid, Mustafa Sungur ağabeyin ruhuna ithaf edilmek üzere 13 Ocak 2013 Pazar günü ikindi namazını müteakip İstanbul Bahçelievler Hafız Ali camiinde yapılacak.

Kaynak: Risalehaber.com

Risale-i Nur Nedir ve Nasıl Bir Tefsirdir?

Kur’an’ın hakikatlerini müspet ilim anlayışına uygun bir tarzda izah ve ispat eden Risale-i Nur Külliyatı, her insan için en mühim mesele olan “Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakikatleri nedir?” gibi suallerin cevabını vazıh ve kat’i bir şekilde, çekici bir üslûp ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akılları tenvir ve tatmin ediyor.(Tarihçe-i Hayat)

1930’lu yıllarda Bediüzzaman Said Nursi Çam Dağında Risale-i nuru yazdırır. Bir gün talebelerinden biri Üstadına derki;

“Üstadım siz söylüyorsunuz, ben yazıyorum. Bu dağ başında ikimiz yalnız, garip, kimsesiz bu yazdıklarımızı kim duyacak, kim okuyacak, kim görecek?”

Üstad diyor ki, “Yaz kardeşim. Bir gün gelecek bütün dünya bu eserleri okuyacak ve istifade edecektir.”

“İnşallah, bir zaman gelecek, Risale-i Nur külliyatı altınla yazılacak ve radyo diliyle muhtelif lisanlarda okunacak ve zemin yüzünü geniş bir dershane-i Nuriye ye çevirecektir.” (Tarihçe-i hayat)

Gene, “Size katiyen ve çok emarelerle ve kati kanaatimle beyan ediyorum ki, gelecek yakın bir zamanda, bu vatan, bu millet ve bu memleketteki hükümet, alem-i İslam’a ve dünyaya karşı gayet şiddetle Risale-i Nur gibi eserlere muhtaç olacak; mevcudiyetini, haysiyetini, şerefini, mefahir-i tarihiyesini onun ibrazıyla gösterecektir.” (Emirdağ lahikası)

Risale-i nurun bu güne kadar 70 dile tercüme edilmesi, üstadımızın ta! doksan sene önceden alem-i islama verdiği müjde ve kemal-i iştiyakla  verdiği  ‘ümit’in tezahürüdür.

Bediüzzaman başka bir beyanında: “Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek ve gür seda İslam’ın sedası olacaktır.”demiştir.

Nurs Köyü, misafirlerini onurlandırdı

1/Eylül/2012 günü Van’da, 2/Eylül/2012 günü ise Üstadın Şark yaylası ve güneşin doğduğu mekân diye tabir ettiği yöreden (üstadın doğduğu) Nurs Köyünde ‘’Bediüzzaman mevlidi’’ yapıldı. Bediüzzaman camiinde okunan mevlitten sonra, öğle namazı ve daha sonra da misafirperver yöre halkı ev sahipliği için kadirşinaslığı daha önceden göstermiş, çoluğu-çocuğu ve elbirliği ile seferber olup gerekli hazırlıklar yapılmıştı, bu meyanda hazırladıkları, katkısız ve hormonsuz, buram- buram nefis tandır ekmeği;  Köyün orman ve meşeliklerinde otlatılan, çeşit-çeşit şifalı bitkilerle ve buz gibi soğuk su ile beslenen keçilerin sütünden hazırlanmış yoğurt ve yayık ayranı,  yemek sofrasına ayrıca lezzet katmıştı,

Anadolunun her yerinden tahminen üç bin civarında mevlide iştirak edilmiş, büyük bir iştiyak ve muhabbetle konukları ağırlayan, gönlü zengin ve cömert Nurs halkı mütevazı ikramlarıyla misafirleri onurlandırdı,

 Nurs ve yöre Halkının göstermiş oldukları misafirperverliğe teşekkürler!

 Rüstem Garzanlı

Kamu Yöneticisi/Diyarbakır

Doğu Ziyaretimiz

Kırklareli ve Lüleburgaz’dan yola çıkan grubumuzun ilk durağı Malatya idi, daha önce Lüleburgaz dershanesinde kalmış olan Kazım kardeşimiz, Reşit kardeşle beraber bizleri karşılayıp Malatya’da dershanede derse katılıp ilin ziyaret yerlerini dolaştık.

Sonra Elazığ da yapılmakta olan Hulusi ağabeyin mevlit törenine de katıldık, abilerden dersler okunarak yapılan mevlit, hafızların mevlit okumasıyla devam etti, yemek ikramı da yapılan mevlide katılım oldukça yoğundu.

Ziyaret grubumuzun bu kez durağı Diyarbakır’dı. HASEV Vakfını ve diğer dershaneleri de ziyaret eden grubumuza Mahmut kardeşimiz eşlik edip şehrin ziyaret yerlerini gezdirdi.

Urfa’da ve Adana’da da bir takım ziyaretler gerçekleştirdikten sonra Ankara’ya da uğrayarak Trakya dershanelerinden selamları ilettik bolca dualar alarak yolculuğumuzu Kırklareli’nde bitirdik.

Sonuç:

Gezdiğimiz ve ziyaret ettiğimiz tüm yerlerde oldukça hoş karşılandık doğunun misafirperverliğini bir kez daha müşahede etmiş olduk. Trakya’daki ne kadar güzel nurani hizmetler yapıldığını ve ayrıca yapılmakta olan dershanelerimizi anlattık. Hepsi “Maşallah Rumeli Bostanı çiçek açmış” dediler ve hizmetlerin inkişafı için hususi dualar ettiler ve bundan sonrada edeceklerini söylediler ve kucak dolusu selam söylediler.

Bu ziyaretin çok faydalı olduğunu, dershaneler arası ziyaretlerin mutlaka yapılması gerektiğini bir kez daha müşahede etmiş olduk. Hele Trakya gibi hizmetlerin doğuya nazaran daha az geliştiği mekânlardan, hizmetlerin yoğun olduğu beldelere gitmek insanın şevkini bin kat daha arttırdığını gördük. Ayrıca Asya’nın geri kalmışlığını meşveretsizliğe bağlayan Üstadımızı daha iyi anladık. Bilhassa Ülkemizin bir takım sorunlarıyla boğuştuğu bu zamanda doğu illerini ziyaretimiz çok isabetli olduğu kanaatine vardık. Bizim ziyaretimiz kadar doğu illerininde Trakya’ya ziyaretler yapması gerektiğini oralarda ziyaret ettiğimiz mekânlardaki ağabeylerimize söyledik sadece duymak yetmez görmekte gerekir diyerek herkesi Trakya’ya davet ettik.

Çetin Kılıç / Lüleburgaz