Etiket arşivi: Molla Resul

Namaz kılmaktan ayakları yara olmuştu

Biz de Allah’tan korkuyoruz, ama senin ödün patlıyor.

Bediüzzaman Said Nursî, ibadetle ve münacatla meşgul olurken, saatlerde diz üstüne otururdu. Bir gün bu şekilde oturmaktan, ayağının parmağı yara olmuştu. Talebesi olan Molla Resul’e parmağını göstererek bir merhem sürmek istediğini söylemişti. Molla Resul ateş yakmakla meşguldü ve Bediüzzaman’a dönerek:

– Biz de Allah’tan korkuyoruz, ama senin ödün patlıyor. Bizim gibi rahat otursan ayağın yara olmayacaktı, demişti.

Bediüzzaman da ona şu cevabı vermişti:

– Molla Resul! Kısa ömürde, kısa dünyada, ebedî hayatı kazanmaya gelmişiz. Hem burada rahat oturayım, hem cennet dava edeyim, olmaz böyle şey! Onun için cesaret edemiyorum rahat oturmaya…

Namazı yaşayanlar – Said Demirtaş

Hayvanın Gıybeti Yapılır mı?

Bediüzzaman Hz.leri Van Nurşin Camii’nin küçük odasında talebelerine ders veriyordu. Bir gün odanın kapısı açık kalmış ve içeri bir köpek girmişti.

İçeride küpte et kavurması vardı. Bir öğrenci için çok değerli bir yiyecekti kavurma… Kış boyu onu yiyeceklerdi. Bunun için küpü gözleri gibi koruyorlardı.

Köpek kavurmayı yemek için başını küpe sokmuş, kavurmayı yemiş, ancak kafasını çıkaramayınca küpü de kırıp kaçmıştı.

Buna talebelerin çok canı sıkılmıştı. Bir planla köpeğin tekrar odaya gelmesini sağlayacak ve onu bir güzel döveceklerdi.

Anlaştılar. Planlarını da Bediüzzaman’dan gizli tuttular.

Fakat Bediüzzaman durumu nasıl olduysa öğrendi. Ve onları bu davranışlarından vazgeçirmek istedi. Hepsini yanına çağırdı. Neler olup bittiğini sordu.

Talebelerin yaşça biraz büyüğü olan Molla Resul:

– Seyda, dedi. Biraz kavurmamız vardı. Yemeye kıyamıyorduk. Halbuki bu köpek gelmiş, hem kavurmayı yemiş, hem de küpü kırıp gitmiş. Şimdi biz bunu nasıl dövmeyelim?

Bediüzzaman:

– Molla Resul, senden soruyorum, vicdanen söyle: Sen aç kalsan, paran da olmasa, bir şey almaya gücün de yetmese, sonunda açık bir yerde bir et bulsan, yer misin yemez misin, dedi. Halbuki aklın var, biliyorsun ki, bu etin sahibi var.

Molla Resul bir süre sustu. Sonra cevaben:

– Evet, yerim Seyda, dedi.

Bediüzzaman tekrar:

Bu hayvandır, aklı yoktur. Haramı helali bilmez. Hayır ve şerri tanımaz. Sahibinin kendini döveceğini de düşünmez. Açık kapıdan girip kavurmanızı yemiş. Bundan dolayı dayağı hak etmiş midir? Elinizi vicdanınıza koyun ve öyle cevap verin.

Molla Resul ve arkadaşları verecek cevap bulamadılar ve:

– Köpekte kabahat yoktur, demek zorunda kaldılar.

Bunun üzerine Bediüzzaman:

Madem öyledir, artık bu hayvanın gıybetini yapmayın ve helal edin.

Molla Resul diğerlerine göre Bediüzzaman’la daha samimi konuşur, içinden geçeni olduğu gibi söylerdi. Gülerek şöyle dedi:

Seyda, içimizden gelmiyor ki, helal edelim. Fakat siz helalleşmemiz için bizi ikna ettiniz.

(Bediüzzaman’la Yaşayan Öyküler kitabından)

İrlanda’dan Gelen Çağrı !

Fedâkâr ve Dîn-i Mübîn-i İslam’ ın derdiyle cefâkâr ağabeyler ve kardeşlerimiz,

Maddiyyunluk taununun müminleri dahi derinden etkilediği, sefahet ve günahların yaygınlaşarak akılları iptal edip kalpleri çürüttüğü helaket ve felaket asrında “önce kendi imanımızı, sonra başkalarının imanını kurtarmak” için itfaiye memurları olarak ellerimizde su tulumbalarıyla yanıp kavrulanların imdadına yetişmemiz gerektiğinin farkındayız..

Hz. Üstad Bediüzzaman’ın ibadet esnasında diz üstü oturmaktan yara olmuş ayaklarına merhem süren talebesi Molla Resul’ e dediği gibi deriz ki: Ömür sermayesi azdır, lüzumlu işler çoktur.. Nasıl rahat oturalım !..

Zübeyir Gündüzalp Ağabey’in de ihtarıyla sarsılırız ve  “bir genç dinsiz olmuş” haberi karşısında kalbimiz parça parça olur .. Kur’ an’ ın ve Risale-i Nur’ un ulaştığı insanlar için seviniriz, şevkimiz artar. Fakat Allah ve Resul’ünü (aleyhissalatü vesselam) henüz duymamış insanlar için üzülürüz ve yanarız.. Ah nasıl yapsak da onlara da Nur’ u tanıtsak!..

İ’lâ-yı Kelimetullah davasında adım atmakta da cesur davranırız, çünkü esbabı halk edecek Müsebbibül Esbab dan başkası değildir. O sonsuz kudret sahibi bize Yardımcıdır ve bizi tutup kaldıracaktır …

Bu mektuba vesile olan hamiyetli kardeşimiz İrlanda Dublin ‘den sesleniyor ve diyor ki:

“Arzu eden ağabeyler buralara teşrif etseler, hizmeti başlatsalar, Risale-i Nur’ a ayna ve hakikatı arayan gönüllerin nefes alacağı adres olsalar, inançsızlıktan perişan olmuş ruhlara ve kalplere ab-ı hayat takdim etseler; kısacası İrlanda’yı da Nurlandırsalar…. “

Bu samimane çağrının yankı ve tesir bulmasını Cenab-ı Erhamürrahimin’ den niyaz ederiz. Âmin.

İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda malları ve canlarıyla cihat edenler, Allah katında derecesi en büyük olanlardır. İşte onlardır kurtuluşa erenler. (Tevbe 9/20)

Kim, Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde yerleşecek çok yer ve bolluk bulur. Kim, evinden Allah’a ve Rasülüne muhacir olarak çıkarsa, sonra da ölüm kendisine erişirse, muhakkak onun sevabı Allah’a düşer. Allah, bağışlayıcı ve esirgeyicidir. (Nisa 100)

NurNet.Org

Not: Çok şükür bu çağrıya cevap geldi. İrlanda’ya dershanemiz açıldı. Rabbim rızasına uygun hayırlı hizmetlere vesile etsin inşallah. http://www.nurnet.org/irlandadan-gelen-cagriya-cevap/

Bu Hayvanın Gıybetini Yapmayın

Bir gün camiin hücre kapısını açık unutmuştuk. Talebe arkadaşların küpte kavurmaları vardı. İçeri giren bir köpek, küpe kafasını sokup kavurmaları yemiş, sonra da kafasını çıkaramayınca küpü kırıp kaçmış. Talebe arkadaşların canı çok sıkılmıştı. Bir tertiple köpeği tekrar celbedip, sopa ile döveceklerdi.

Üstad vaziyeti öğrenince, onları vazgeçirmek istedi.

Molla Resûl: “Seyda biraz kıymamız vardı. Biz kıyamıyorduk ki, yiyelim. Halbuki bir köpek gelerek hem kıymayı yemiş, hem de küpü kırmış. Bize zarar verdi. Nasıl biz onu dövmeyelim?’ dedi,

Üstad: “Molla Resûl, senden soruyorum, vicdanen söyle, sen aç kalsan, paran da olmasa bir şey almaya gücün de olmasa, nihayet açık bir yerde bir et bulsan, yer misin, yemez misin? Halbuki aklın var, idrak ediyorsun ki, bu etin sahibi var’ diye konuştu.”

Molla Resûl, Üstad’ın bu konuşması üzerine bir müddet konuşmayarak sustu. Sonra cevaben: “Evet, yerim Seyda!’ dedi.

“Üstad tekrar dedi ki: “Bu hayvandır, aklı yoktur. Haramı helâli bilmiyor. Hayır ve şerri tanımıyor. Sahibinin kendisini döveceğini de bilmiyor. Elbette açık kapıdan girip, kıymalarınızı yemiş. Bundan dolayı cezaya müstehak mıdır? Sizden soruyorum, elinizi vicdanınıza koyarak cevap verin.”

Sonra Molla Resûl ve arkadaşları, köpekte kabahat yoktur diye kabul ettiler.

Üstad: “Madem öyledir. Bu hayvanın gıybetini yapmayın ve helâl edin!

Molla Resûl, Üstad Hazretleriyle biraz samimî konuşurdu, hem yaş itibariyle de Üstad’dan birkaç yaş büyüktü. Gülerek, Üstad’a hitaben: “Seyda içimizden gelmiyor ki, helâl edeyim. Fakat siz helâlleşmeye bizi ikna ettiniz’ dedi.”

Bediüzzaman’la Yaşayan Hatıralar…