Etiket arşivi: münacaat

Münacaat (Şiir)

Ya İlahi! Rahmetinle, bize imdada yetiş,

Senin rahmetin ermezse, bizi bekliyor bitiş,

 

İnkârcı yapmak için, her taraf düşman dolu,

Gafillerin çoğu, sağ yerine tutuyor solu.

 

Allah’ım! Bu gençleri, namertlere terk etme,

tuzaklara düşmesinler, kâfirlere benzetme.

 

Yoksa şeyatin gũruhu, onları saptırırlar,

Sonra narı cehiminde, alev alev yanarlar.

 

Rabbim! bizleri sonsuz, nimetlere gark ettin,

Sen rahmetinle, bizleri İslama dahil ettin.

 

Senin en büyük lütfün bize, akıl nimetin,

Onu verirken, dedin onla hakkı fark edin.

 

Aman Ya Rabberrahim! Şaşırtma, yoksa felaket,

Eğer yolumuzu kaybedersek, bulur helaket,

 

Ya Rab! Koru gençleri , tagutlara olmasınlar yem ,

Onlar hazır seyyiat önünde, düşmeye her dem.

 

Allah’ım, günah girdabından koru bu milleti,

Sapmasın yolundan, boğmasın o inkâr zilleti.

 

Şanın Yüce! Eşrefi mahluk yaratmışken bizi,

Aman Ya Rab! Bizi koru unutmayalım Sizi.

 

Bizler Sana sığındık, kurtulalım zarardan,

Zararların en büyükleri olan günahlardan.

 

Ya ilahi! Sana dayandık, zanadık sardı bizi,

Onların ana hedefleri, unutalım biz Sizi.

 

Kalbimizle, ruhumuzla, inanıyoruz Sana,

Gafletten koru bizi, gitmeyelim yabana .

 

Şefiîn Hz Muhammed Mustafa hürmetine,

Lütfünla, Kereminle, bizi dahil et rahmetine.

 

Onsuz hayat zindan olur, biz âcizlere elbet,

Yüce Rabbim! Kêrim isminle bize şefkat et.

 

Allah’ım! Rahmet et, akyüzle gelelim Size,

Bitmez İhsanınla, Nurları unutturma bize,

 

Ya Rab! Nuru Kur’anı okumak nasip ettin bana,

Onu okursam, umarım ki Nurlu gelirim Sana.

 

Ya ilahi! Hak dininden bihakkin hisse ver bize,

Bu gaddar dünyadan, ak yüzle gelebilelim Size.

 

Kalan ömrümle, Nurlara hizmet ettir bu fakiri,

Rahmetinle rızana dahil eyle, bu alilu hakiri.

Abdülkadir HAKTANIR

Bediüzzaman ‘Çocuklarınızı okutun’ dedi!

Son Şahitler’den H. Münir Bakan

Bediüzzaman Hazretleri 1925’te, Pasinler’in Korucuk köyüne teşrif etmişlerdi. Biz gelenleri tanımıyorduk. Meğer bu kafile Kürdistan’dan Batı Anadolu’ya sevkiyat olarak geliyormuş. Bu kafilede şeyhler, ağalar ve seyyidler ile Bediüzzaman Hazretleri de vardı. Bizim köyde iki gün kalmışlardı. O yıl kış çok şiddetliydi. Kendisini kimseyle görüştürmüyorlardı. Biz de ziyaret etmeye çekiniyorduk. Kafilenin başındaki yüzbaşı, ‘Gelin, bu zatı ziyaret edin. Bu zatın Türkiye’de emsali yoktur. Lâkabı Bediüzzaman’dır. İsmi, Said Kürdî’dir‘ derdi. O sırada mübarek Ramazan ayı idi.

Sonra yine kahveye geldiğimde, içeride Van müftüsü vardı. Ona dedim: ‘Ben Şeyh Hazretlerini görmek istiyorum.‘ Kahvenin içinde küçük oda gibi bir yer vardı. Orada kıbleye dönmüş, okuyordu. Mübareğin öyle lâhutî bir sedâsı vardı ki, bu ses kara taşı bile delerdi.

“Birkaç satır okumaya başladı. Ben de ‘Acaba okuduğu nedir?‘ diye düşündüm. Sonra bana dönerek, ‘Bu bir münacattır. Bu münacatı okuyorum. Milletin başından büyük bir belâyı defedecek. Çünkü kopan bu felâket Cehenneme denk bir ateştir. Bu Hazret-i Hüseyin Efendimizin evradıdır. Bu Zeynel Âbidin Hazretlerinden rivayet edilmiştir, bu duayı okuyorum. Ben durduğum yerde sen âmin diyeceksin‘ dedi.

Kardeşim, başımıza gelen bu felâketler geçicidir, korkmayın. Yalnız dikkat edeceğiniz bir nokta var, ondan korkun. Çocuklarınızı okutun, yoksa bu din elinizden tez çıkar‘ diye bizlere dualar etti.

Kaynak: Necmettin Şahiner, Son Şahitler