Etiket arşivi: Müslüman oldu

Latin Amerika ve Şili’de Risale-i Nur’la Müslüman Oldular

Latin Amerika ve Şili’den Kur’an ve iman hizmetleriyle ilgili yeni haberler geldi. Ramazan ayı Şili’de de meraklı sorulara yol açarken, Risale-i Nur’dan verilen ikna edici cevaplar bir çok kişinin Müslüman olmasını sağlıyor.

İşte o hizmet mektubu:

Aziz, sıddık, mübarek abilerimiz!…

Evvela: Ramazanınızı, gelen Leyle-i Kadrinizi ve bayramınızı, Ramazan-ı Şerifte makbul dualarınızı bütün ruh u canımızla tebrik ve tes’id ediyoruz.

Saniyen; Ramazanın mübarek günlerinde sizlere Latin Amerika ve Şili’den bazı hizmet havadislerini aktaracağız İnşaallah. Öncelikle sizlere internetteki gelişmelerden kısaca bahsetmek istiyoruz. İnternette beş farklı facebook sayfamız var. Bunların dört tanesi beş yüz milyona hitap eden İspanyolca. Diğer sayfamız da üç yüz milyona hitap eden Portekizce. Bu sayfalarla Peru, Miami, Brezilya ve Türkiye’den alakadar olan fedakar bir grubumuz var. Bir kısmı sorulara cevap veriyor, bir kısmı kitap gönderiyor.

İSPANYOLCA KONUŞAN 22 ÜLKEDEN RİSALE TALEBİ

Latin Amerika ve Şili halkı İslama çok meraklı… Bu güzel dini tanımak, bilmek ve yaşamak istiyor. Bu sıralar 22 tane İspanyolca konuşan ülkelerden internet üzerinden kitap isteyen yüzden fazla adres oldu. Meksika, İspanya, Kolombiya, Venezuela, Peru, Arjantin, Şili, Puerto Rico, Guetemala gibi bir çok farklı ülkelerden, ABD’den İspanyolca konuşan şehirlerden, İspanyolca Risaleleri istiyorlar ve bu adreslere de risaleler gönderiliyor. Bu  giden Risale-i  Nurlar vesilesiyle dört kişi İslamiyetle şereflendi elhamdulillah… İnternetteki sayfalarımızdan Risale-i Nurları okuyanlardan o kadar çok yorumlar geliyor ki; artık bize neredeyse ülfet olmuş durumda… Bunlardan bir kaç tane numune sizlerle de paylaşalım.

Meksika’dan bir Hıristiyan, Kur’an Hakikatleri (Las Verdades Del Coran) adlı facebook sayfamızdan İspanyolca Risale-i Nur parçalarını okuduktan sonra bize şöyle yazıyor: “Kur’andan bölümler yayınladığınız için çok teşekkür ediyorum. Ben düşünüyordum ki; Kur’an karmaşık konulardan bahsediyor ve bunları anlamak ve öğrenmek çok zor. Halbuki tam tersine Kur’anın mesajlarını sayfanızdan okuduktan sonra gördüm ki; çok harika, güzel ve kolay anlaşılabilirmiş bu hakikatler. İnşaallah bir gün sizin kitaplarınıza Risale-i Nurlara kavuşmayı çok isterim. Sizi çok kuvvetli bir şekilde kucaklıyorum.”

Başka bir misal; Şili’den Risale-i Nurları okuyup Müslüman olan İrma; “Bu kitapları bana hediye edip ulaştırdığınız için sizlere çok teşekkür ediyorum. Harika ve çok güzel bir içeriğe sahip olan bu eserler, beni farklı şeyleri görmeye sevk etti. Bunlar benim için çok büyük hediyeler. Benim için özel olan arkadaşlarıma bu kitapları tavsiye ediyor ve onların da bu hakikatleri okumalarını çok istiyorum. Sizlere ve Risale-i Nurları bizlere tanıtanlara çok teşekkür ediyorum.”

ALLAH’TAN TEK DUAM ŞUDUR; EVİMDE BİR KUR’AN BULUNSUN

Kolombiya ‘dan Luis Rodriquez: “Bu eserlerde ben gerçekten Kur’an’ın büyüleyici bir tarzını gördüm ve bu yazdığınız hakikatleri çok seviyorum ve herkese tavsiye ediyorum ki bunlar hakikaten mükemmel.”

Başka bir takipçimiz yine diyor ki: “Bu kitapları tanıdığım günden bu yana hayatım değişti. Ben şimdi  çok mutluyum, bu sayfadaki sözler hayatımda çok az işittiğim fakat çok büyük sözler. Allah’tan tek duam şudur ki; evimde bir Kur’an bulunsun ve O’nun güzelliğini arkadaşlarımla paylaşayım ve konuşayım, böylece eksiklerimi gün geçtikçe azaltmış olacağım ve Allah’ın korumasında kendimi hissedeceğim.”

HIRİSTİYANDI BUDİST OLDU, SONRA MÜSLÜMAN OLDU

Bunları söyleyenler çoğunluğu Hıristiyan olan insanlar. Daha önceleri, Risale verdiğimiz insanlara  en son verilecek eser Ramazan Risalesi olarak düşünüyorduk. Halbuki internetteki facebook sayfalarımızdan gördük ki, en çok beğeni alan eser İspanyolca Ramazan, İktisat ve Şükür Risalesi oldu. Orucun toplum hayatına bakan hikmetleri ve bedene olan faydaları insanların çok dikkatini çekiyor, yorumlar yapıyor çok beğeniyorlar ve Ramazan Risalesindeki hakikatlari tasdik ediyorlar.

İki hafta önce internet vesilesiyle tanıştığımız Şilili bir aile… Hıristiyan olan bu şahıs sonra Budist oluyor ve ardından dinsizliğe geçiyor. Daha sonra bunların hepsinin boş ve bir hakikate dayanmadığını anlıyor. Araştırmaya devam ederken, İslamiyet çok ilgisini çekiyor. Facebookdaki sayfamızla tanışıyor ve risalelerden okumak istediğini bize yazdı. İlk kitap bırakmaya gittiğimizde kırk yaşlarında olan Karina; bize hayatında ilk kez bir Müslümanla karşılaştığını söylüyor. Çok dikkatli ve heyecanlı bir şekilde; “İslamiyetteki barış ve sükûnet beni çok etkiliyor. Buna rağmen neden İslam ülkelerinde savaş var? Müslümanlar eşittir terörizm midir?” gibi  aklına takılan bir çok sorular sorduktan sonra bizden Risale-i Nurları alıp ayrıldı.

Yaklaşık on gün sonra Asâ-yı Mûsa ve küçük eserleri de bitirdiğini, Ramazan ve oruç hakkında acilen bilgi istediğini söyledi. Ardından Ramazan arefesinde İslamiyeti kabul ettiğini bize müjde olarak verdi. Biz de büyük bir aşk ve heyecanla bu haberi karşıladık. İslamla şereflenen ve Ramazanın ilk gününü oruçla geçiren Karina; akşam orucunu açması gerektiğini söylediğimiz halde tam anlamamış herhalde ki, ertesi gün görüştüğümüzde gece de oruç  tuttuğunu ve bugün de devam edip etmeyeceğini sordu. Biz de tebessüm ederek akşam gün batımında orucunu açabileceğini ve İslamın kolaylık dini olduğunu ifade ettiğimizde cevaben: “Hiç merak etmeyin, ben bunu şevkle yapıyorum” diye cevap verdi. Bıraksak daha ramazanın sonuna kadar oruç tutmaya devam edecekti.

ÜÇ NESİL RİSALE-İ NUR DERSİ İLE ŞİMDİ MÜSLÜMAN

Bu aile ile birlikte yaklaşık son iki buçuk ay içinde Şili’de Müslüman olan üçüncü aile oldu elhamdülillah. Berât gecesinden bir gün önce bir aile daha müslüman olmuştu… Torun, anne ve onun da annesi yani büyükanne; üç kuşak birden Risale-i Nur dersiyle hep bir ağızdan şehadet getirerek İslama koştular. Dua edin; Cenab-ı Hak, Ramazan gecelerinin hürmetine bu ecnebî memleketlerinde ebedî berâtını alanların sayısını arttırsın!… Bu aileyle de bir Türk abi vesilesiyle tanışmamız beş altı ay önce olmuştu.. O vakitler yaz ayları olduğu için, ziyarete gittiğimizde bahçelerinde cemaatle namazlarımızı kılmıştık. Hatta ikindi namazını kılmak için bahçede yüksek sesle ezan okurken, ev ahalisi bizim ne yaptığımızı merak ettiklerinden, perde arkasından bizi izliyorlardı. Nihayet namaz bittikten sonra yanlarına gittiğimizde heyecanlı bir şekilde ezan okunurken çok yoğun ve şiddetli ama içlerine huzur veren çok hoş bir ses duyduklarını ifade ettiler. İçimizden bir ağabey, Cenab-ı Hakkın çok ruhani mahlukatı olduğunu ezanı duyunca bu havalide bulunan ruhanî ve melaikelerin namaza iştirak etmek için gelmiş olabileceğini açıkladı. Elhamdulillah, bu aile üç nesil birden şimdi Müslüman…

LİSE ÖĞRENCİLERİNE RİSALE-İ NUR BROŞÜRÜ

Cenâb-ı Hakk’a şükürler olsun ki, bu hizmeti imaniye ve Kur’aniyede bizim gibi aciz ve günahkar kullarını istihdam ediyor. Bir misal olarak, Şili’de başkent Santiago’da bir cuma namazından sonra nasip olan hizmetlerden bahsetmek istiyoruz. Elimizde bine yakın broşürle birlikte, çarşıya doğru ilerlerken bir de baktık ki, kolejin çıkış vaktine tevafuk ediyoruz. Ellerimizde broşürler; karşımızda lise okul öğrencileri. Kolej çıkışı bütün broşürlerimiz dağıtıldı ve iki liseli gence risale verdik; inşaallah dua edin, Allah tesir halketsin…amin..

Liseli gençlerden birisi Diego; ondört yaşında. Tarihe çok meraklı birisi, özellikle Osmanlıya. Çok antika! Şili gibi Türkiye’ye 16 bin kilometre uzaklıkta bir memlekette böyle bir genç, acip bir tevafuk… İnşaallah dua edin; ecdadımızın hakiki mirası olan iman ve Kur’an hizmetine Cenâb-ı Hakk bu genci musahhar eylesin amin… Diego ve arkadaşı, metrodan iner inmez bu sefer elli yaşlarında bir coğrafya öğretmeniyle karşılaşıyoruz, bizimle muhatap olmak istiyor. Diyor ki “Artık ben doluyum, herşeyi biliyorum.” Biz de dedik ki; “Bu kitapta bir insan tarifi var, hiçbir yerde bulamayacağınız bir tarif.” Ve ardından Meyve Risalesi hediye etmek ile neticelenen metroda ayak üstü bir muhabbet. Metrodan inip dolmuş taksiye bindik, yine yanımızdaki şahsa Hastalar Risalesi takdim ettiğimizde fiyatını ödeyip risalemizi alıyor. Bu şahıs İslamiyete çok yakın bir Hıristiyan, dua edin Cenâb-ı Hak hidayet versin, Amin.

CENÂB-I HAKK BURALARI MEDRESE-İ NURİYEYE ÇEVİRSİN

Daha sonra Türk esnaf abimizi ziyaret ediyoruz ve yanında çalışan elemana Risale-i Nurları takdim ettikten sonra soruyoruz: “İki kitabımız kaldı, birini seçebilirsiniz. (İhlas ve Ramazan İktisat Şükür Risaleleri)” Büyük bir sevinçle İhlas Risalesini alıyor ve okumak istiyor. Diyeceksiniz ki, ihlas risalesini Hıristiyanlar da okuyor mu? Hem de nasıl okuyorlar. Çok büyük bir iştiyakla. Esnaf abimizin yanından ayrılıyoruz. Durakta bekliyoruz; bir saat önce beraber geldiğimiz yaşlı teyze ile tekrar karşılaşıyoruz. Allah var, aklımızdan geçmişti; ilk bindiğimizde bu yaşlı teyzeye de risale versek diye ama fırsat olmamıştı; Cenâb-ı Hak dua olarak kabul etmiş olacak ki, aynı teyzeyi gönderiyor. Tekrar beş dakikalık ayak üstü bir sohbet. İslamiyetten, namazdan, oruçtan bahsediyoruz. Yaşlı teyze hayretler içerisinde. Elimizde tek kitap kalmış o da Ramazan iktisat Şükür Risalesi. Biz fiyatını söylüyoruz; teyze üzgün bir şekilde parasının olmadığını söylüyor, biz de kitabı ona hediye etmek istediğimizi söyleyince “Gerçekten mi?” diyerek çok seviniyor. Ardından taksi geliyor, dışarıyı seyrederek duâ ediyoruz oradaki binalara bakarak. Cenâb-ı Hakk buraları Medrese-i Nuriyeye çevirsin diye. Hatta dubleks daireler var, dedik ki; burası dersane olsa büyük bir salon, umumi dersler yapılsa…

BİZ BİR MEHMEDE GİDERKEN, CENÂB-I HAK İKİ MEHMETLE BULUŞTURUYOR

Sizlere bu hissiyatımızı bahsetmekten maksadımız dualarınıza vesile olmak. Taksiciye adresimizi gösteriyoruz; bizi bu adrese götür diye. Adres de bir Türk abinin halıcı dükkanı. Adrese daha varmadan önce indiriyor bizi. Diyoruz, “Bu adres değil.” Israr ediyoruz, taksici hiç umursamıyor. Bizi bu adreste indirmekte kararlı. Neyse iniyoruz taksiden. Gayri ihtiyari indiğimiz yerdeki dükkana yöneliyoruz. Bakıyoruz halıcı dükkanı. Dükkana soruyoruz: “Burada çalışan bir Türk var mı?” diye. Çalışan eleman “Evet var” diyerek karşıdan gelen kişiyi işaret ediyor. Gelen de bizim Türk olduğumuzu görünce şaşırıyor. “Siz nereden geliyorsunuz?” diyor. “Mehmet abiyi arıyoruz” deyince “İşte Mehmet benim” deyip bizi dükkanına davet ediyor. Biz de içeriye giriyoruz. Sohbet,muhabbet. Ardından Türk kahvesi. Biz hizmetlerden, burada ne için bulunduğumuzdan bahsediyoruz. Hayretler içerisinde kalıyor Mehmet abi. Bu arada diyoruz ki “Abi bizi aslında başka Mehmet bekliyor gitmemiz lazım.” Mehmet abi; bizi tekrar beklediğini, başka zaman muhabbet etmek istediğini söylüyor ve oradan ayrılıyoruz. Elhamdülillah biz bir Mehmede giderken, Cenâb-ı Hak iki Mehmetle buluşturuyor, ihtiyarımız haricinde.

HIRİSTİYANINDAN MÜSLÜMANINA RİSALE-İ NURLARIN ULAŞMASI

Düşünün; dünyanın bir ucunda, hiç ismini duymadığınız, kimsenin size bahsetmediği, onbeş senedir Şili’de bulunan bir Türkle Cenâb-ı Hak sizi karşılaştırıyor, hem de Şili’de çok çevresi olan, hizmete sahip çıkabilecek birisi. İnşaallah dua edin Cenâb-ı Hak kalbini hakikatlere ısındırsın. Diğer Mehmet abimizi ziyaret edip dönerken elimizde ne broşür var, ne de kitap; herşeyimiz bitmiş. Dershaneye vardığımızda ise internetten sevinçli bir haberle adeta coşuyoruz. Facebook sayfamızdan Risaleleri okuyan Şili Santiago’da oturan birisi, çok heyecanlı bir şekilde bizimle görüşmek istiyor ve müslüman olmak istediğini söylüyor. Bu numune olarak bahsettiğimiz cuma namazından sonra günün sonuna kadar başımızdan geçen hadiseler, yani öğrencisinden öğretmenine, yaşlısından gencine, Hıristiyanından Müslümanına Risale-i Nurların ulaşması; Üstad Hazretlerinin bizzat hizmetin başında olduğunu, istihdam olunduğumuzu aşikar bir şekilde bize hissettirdi elhamdülillah…

BİR ADAMIN İMANI, EBEDÎ VE DÜNYA KADAR BİR MÜLK-Ü BÂKİNİN ANAHTARI VE NURUDUR

Her sokağa çıktığımızda dağıttığımız broşürler; Üstadımızın Kastamonu Lahikasında şu hakikatına bir parça yetişebilmek ve mazhar olmak niyetiyle: “Evet bir adamın imanı, ebedî ve dünya kadar bir mülk-ü bâkinin anahtarı ve nurudur. Öyle ise, imanı tehlikeye maruz her adama, bütün küre-i arzın saltanatından daha faideli bir saltanat, bir fütuhat kazandıran Risaletü’n-Nur, elbette bu ayetlerin bu asırda bu beşaretlerinin kasdî bir medâr-ı nazarlarıdır.”

Latin Amerika, bu manalara mazhar olmak için günden güne İslam ve Kur’an hakikatlari olan Risale i Nurlara koşuyor.

Bizler Latin Amerika Nur Talebeleri, Üstadımızın aşağıdaki cümlelerini bütün kuvvetimizle kendi alemimizde tasdik ederek mektubumuza hâtime veriyoruz:
“Hem دَادِ حَقْ رَا قَابِلِيَّتْ شَرْط نِيسْتْ kaidesince, Cenab-ı Hak merhametkârane kudretini benim hakkımda böyle göstermiş ki; en edna bir nefer gibi bu şahsiyetimi, en a’lâ bir makam-ı müşiriyet hükmünde olan hizmet-i esrar-ı Kur’aniyede istihdam ediyor. Yüzbinler şükür olsun. Nefis cümleden süflî, vazife cümleden a’lâ.’
اَلْحَمْدُ ِللّهِ هذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

Bu Ramazan ayinin mübarek gecelerinde sizlerin kıymettar dualarını bekleyen, dualarınıza muhtaç

Şili ve Latin Amerika Nur Talebeleri

Risale Haber

Müslüman Olan Sırp Müzisyen İgor Rajnatoviç: “Yanıtları İslamiyet’te buldum!”

Bosna Hersek’in ünlü müzisyenlerinden Sırp asıllı İgor Rajnatoviç, ölüm ve insanın doğasına dair varoluşsal sorularına İslamiyet’te yanıt bulduğunu belirterek Müslüman oldu.

Müslüman olduktan sonra müzik kariyerini de İslamiyet’e adayan Rajnatoviç, yazdığı ve seslendirdiği şarkılarla dinleyenlerine İslami mesajlar veriyor.

Rajnatoviç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bosna savaşında, yakın arkadaşı Kenan Şahinoviç’i kaybettiğini ve bu olayın ruhunda derin izler açtığını belirtti.

Arkadaşının şehit edilmesinin ardından evrene, ölüme, yaşama ve insanın doğasına dair pek çok şeyi sorgulamaya, varoluşa dair yanıtların peşinde koşmaya başladığını ifade eden Rajnatoviç, şöyle konuştu:

”Benim İslamiyet’i seçmem, birkaç parçanın bir mozaiği oluşturması gibi. Bazı soruların cevaplarını aramam, bu hayattan gerçekten ne istediğimi sorgulamaya başlamam etkili oldu. Gerçeği ve insandan daha yüce varlığı ararken dini kitaplar okumaya başladım. Bosna Hersekli bir ailenin çocuğu olarak yetiştiğim için her türlü düşünceye açıktım. Kendi yolumu ararken, dini kitaplar okumaya devam ediyordum. Tevrat’ı ve İncil’i okuduğumda benim tam manasıyla memnun etmediklerini gördüm. Tevrat’ta ve İncil’de gördüğüm bazı noktaları din adamlarına sordum, ancak aklıma yatan cevapları alamadım. Daha sonra, İslamiyet’i araştırmaya başladım. Kuran-ı Kerim’i okudum, çok şükür aklımda hiçbir şüphe kalmadı ve bir süre önce Müslüman olmaya karar verdim. Hamza ismini aldım.

Müslüman olduktan sonra hissettiklerimi kimseye açıklayamam, onu sadece yaşayanlar bilir. Kendimi tamamen temizlenmiş ve özgür hissediyordum. Daha öncesinde, bir sürü saçmalıkla hayatımı geçiriyormuşum. Ancak, şeytan hala çalışmaya ve hatalar yapmamızı sağlamaya devam ediyor. Ancak, geçmişteki hataları şimdi daha iyi görebiliyor ve onlardan uzak durabiliyorum.”

“Bir hiçmişim meğer”

Müslüman olmadan önceki yaşamını ”bir hiç” olarak tanımlayan Rajnatoviç, Müslüman olmasına ailesinin olumsuz yaklaşmadığını söyledi.

Rajnatoviç, ”O kadar bitik bir haldeydim ki ailem benimle ilgili, ‘Bir şeyler değişse de kutlasak’ diye düşünüyordu, Çünkü, Bosna Hersek’te adettir, her şey için kutlama yapılır. Müslüman olduktan sonra herkes bunu kabul etti. Ben o dönemde ne kendim ne de çevremdekiler için iyi değildim. Yeniden dine dönmem, çevremdekiler için de umut oldu” diye konuştu.

Müslüman olmasının ardından müzik kariyerini İslamiyet’e adadığını ifade eden Rajnatoviç, bunu Allah’a borç bildiğini söyledi. Rajnatoviç, “Eğer Allah benim Müslüman olmamı sağladıysa, benim de bunu başkalarına aktarma yükümlülüğüm bulunuyor. Eğer size bir şeyler yapmanız için zaman veriliyorsa, bunu başkalarına da faydalı olabilecek işler yaparak değerlendirmelisiniz. Din, benim için çok güzel birşey ve ben bu güzelliği yaymak ve tanıtmak için çalışıyorum” ifadelerini kullandı.

“Avrupa’daki İslam korkusu her geçen gün büyüyor”

Avrupa ülkelerinde, İslamofobianın her geçen gün daha da büyüdüğünü ancak aynı zamanda İslam’ı seçenlerin sayısının da arttığını belirten Rajnatoviç, ”Onlar, istedikleri kadar İslam anlayışına ve İslami fikirlere karşı çıkmak ve bunları engellemek istesinler, Kur’an-ı Kerim her konuda son derece açıktır ve neyin gerçek olduğunu gösterecektir. Müslümanların, radikal ya da terörist olduklarını söylemeleri için doğru gerekçeleri yok. Ancak onlar sorun bulmak istiyorlar. Sorun bulamayınca da dindarları dışlama yoluna başvuruyorlar” dedi.

Arap ülkelerinde son dönemde sıkça gündeme gelen Sünni-Şii çatışmalarına da değinen Rajnatoviç, bunların siyasi çatışmalar olduğunu, Müslümanların birbirini sevmesi ve birbirini kucaklaması gerektiğini kaydetti.

Kaynak: AA

Ateist Aile Kur’an’ı Duydu Müslüman Oldu

ateist.aile.musluman.olduFredrikstad şehrinde yaşayan Linda Wastrup Nyman (34) ile Frode Sigvartsen (31) çifti, çocukları Tuva (9), Mathies (9) ve Frida (6) ile tatil için Marmaris’e geldi. Şehir turu attıkları sırada Merkez Camisi’nin avlusuna giren aile, okunan Kur’ân’dan etkilenerek caminin içine de girdi. 20 dakika boyunca müezzin Hamdullah Durdu’yu gözyaşları içinde dinleyen aile, ardından kendilerine İslamiyet’i anlatmasını istediler.

Müslüman olmaya o anda karar verdiğini söyleyen Linda Wastrup Nyman, “O kadar güzel okuyordu ki kendimizi caminin içinde bulduk. Ailece oturarak 20 dakika boyunca sadece dinledik ve gözlerimizden yaşlar akmaya başladı. Dinledikçe üzerimden bir ağırlığın kalktığını hissettim. Adeta hafifledim ve huzur buldum. Kendimi gerçekten çok özgür hissettim. İslâmiyet’i seçtiğim için çok mutluyum.” dedi.

Ailenin camide ağlayarak kendisine İslâmiyet’i öğrenmek istediğini söylediğini aktaran müezzin Durdu ise, “Kur’ân okuduğum esnada ailenin dinlediğine şahit olduk. Gözyaşları içindeydi, ellerini açıp dua ettiğini gördüm. Belki de neye dua ettiğini bilmiyordu. Eşiyle sarılıp ağladıklarına şahit oldum. Sonra bize gelerek ateist olduklarını ifade ettiler. Okunan Kur’ân-ı Kerîm’den etkilenerek İslâm dinini tercih ettiklerini söylediler.” şeklinde konuştu.

Norveçli ailenin talebi üzerine Muğla İl Müftülüğü’ne gittiklerini anlatan Marmaris İlçe Müftü Yardımcısı Hüseyin Küçük ise, “Marmaris’te tatil yapan aile, Merkez Camisi’ni ziyaret ettiği esnada Kur’ân sedasından etkilenerek İslâm dinini kabul etmeyi ve Müslüman olmayı istediklerini ifade ettiler. Müftülüğümüze gelerek İslâm dinini seçtiklerini söyleyerek, şehadet kelimesini getirmek suretiyle Müslümanlığı kabul ettiler.” dedi.

İhtida merasiminin ardından Linda Wastrup Nyman “Ayşe”, Frode Andre Sigvartsen “Ali”, Mathies “Ayhan”, Tuva ‘”Esma”, Frida ise “Elif” isimlerini aldı. Norveçli aileye, Müftü Yardımcısı Küçük tarafından mushaf hediye edildi.

Cihan

Risale-i Nur ile Müslüman olan Arjantinli Gustavo-Video

22 yıl önce Müslüman bir öğrenci ile tanışan ve kalbi İslamiyete ısınan 42 yaşındaki Arjantinli Gustavo, Risale-i Nur okuyunca Müslüman olmaya karar verdi.

Mayıs ayında, Latin Amerika’nın en büyük ve en çok ziyaretçi alan uluslararası 39. Buenos Aires Kitap Fuarına gelen Gustavo, Risale-i Nur standına da uğradı. Standdaki görevlilerin ilgisinden etkilenen Gustavo, ahiretin ispat edildiği Haşir Risalesini aldı. Bir süre kitabı okuayn Gustavo “Ben Müslüman olmak istiyorum ne yapabilirim?” dedi.

Nur talebelerini evine çağıran Gustavo, İslamiyet için kendisini hazır hissedip hissetmediği sorusuna “22 yıl kaybettiğini ve daha fazla beklemek istemediği” şeklinde cevap verdi. Üç kere Kelime-i Şehadet getiren Gustavo, akşam namazı vakti girince “madem Müslüman oldum ne gerekirse yapmalıyım” diyerek ilk abdestini aldı ve akşam namazını Nur talebeleleri ile birlikte kıldı.

İşte Gustavo’nun Kelime-i Şehadet getirdiği o anlar:

risale haber

Arjantin’den Gelen Müjdeli Risale-i Nur Haberleri

Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Ve Berekatuhu
Aziz, Sıddık Ağabey ve Kardeşlerimiz,

Evvelen; seksen sene bir manevi ömr-ü baki kazandıran şuhur-u selasenizi ve mübarek kudsi gecelerinizi tebrik eder, dualarınızı istirham ederiz.

Saniyen; Mayıs ayında, Latin Amerika’nın en büyük ve en çok ziyaretçi alan uluslararası 39.Buenos Aires Kitap Fuarına büyük bir heyecanla ilk defa katıldık. Bir milyondan fazla ziyaretçi alan ve yirmi gün boyunca devam eden bu fuarda, İslamiyeti,  Kur’an ve iman hakikatlerini muhtaçlara yetiştirmek gayesiyle,  Türkiye’den katılan tek yayınevi olan Sözler neşriyat adına, Risale-i Nur Külliyatı’nın başta İspanyolca olmak üzere muhtelif lisanlardaki tercümelerini sergiledik.

Risale-i Nurları İspanyolcaya tercüme eden Lorena Ablamızla, Arjantin, Brezilya, Şili nur talebeleri ve ehl-i hizmet kardeşlerimizin gayretleri ile İslamiyeti, Kur’an-ı Kerim’i ve hakikatlerini anlattık.

KUR’AN-I KERİM ADETA MIKNATIS GİBİ İNSANLARI KENDİSİNE ÇEKİYORDU

Standımızın en güzel yerine koyduğumuz  bir metreye yetmiş santim büyüklüğündeki tevafuklu Kur’an-ı Kerim adeta mıknatıs gibi insanları kendisine çekiyordu. Hayatlarında ilk defa Kur’anı Kerimi gören yüzlerce kişi merakla Kur’an-ı Kerim hakkında sorular soruyor,  hayran hayran bakıyor, fotoğraf çekiyor ve dokunmak için bizden izin isteyip ellerini sürüyor ve dinledikerinde gözleri doluyordu.

Risale-i Nurları en iyi şekilde tanıtabilmek ve nazar-ı dikkatleri celbedebilmek için kurduğumuz projektör ve ses düzeni ile Risale-i Nurlardan derlenen vecizeleri videoları slayt olarak de ekrana yansıtıyorduk, slayt gösterilerini izlemek için standın önünde büyük kalabalıklar oluşuyordu. Bu vesile ile de bir çoklarıyla tanışıp iman hakikatlarını anlatmak ve isteyenlere kitap vermek nasib oluyordu.

45 YILDIR BU SORULARA CEVAP ARIYORDUM

Risale-i Nur Külliyatı’ndan “Frases Para Pensar” yani “tefekkür cümleleri” diye başlayan ve çok etkili vecizelerden oluşan 50 bin adet bastığımız broşürün fuarda nurların tanıtılmasında çok faydası oluyordu. Hatta broşürleri yürürken alıp okuyanlar, birkaç adım attıktan sonra adeta olduğu yerde çakılmış gibi duruyor hemen dönüp standımıza bakıyorlardı. Yediden yetmişe her kesimden ziyaretçiler hayretler içinde kalıyor ve heyecanla standımıza yaklaşıyor ve bize “Bu cümlelerin geçtiği kitabı almak istiyorum” diyorlardı. Çok değil daha iki yıl önce fuar kapısında girip çıkanlara broşür dağıtırken bu yıl tam 15 farklı İspanyolca Nur risalelerini sunuyor olmak bizim için de ayrı bir sürur ve  şükür vesilesi idi.

Hatta 53 yaşında bir hanım ablamız, bu broşürleri okuduktan sonra 45 yıl öncesinde daha 8 yaşında iken annesine “Neden bu dünyaya geldik, burada ne işimiz var” manasında çok sorular sorduğunu ve yıllardan beri bulamadığı cevapları bu broşürde bulduğunu söyledi. Daha sonra standımızın okuma bölümüne geçen bu bayan fuarın kapanış saatine kadar risalelerden okudu… Ve çok etkilendiğini söyleyerek bir çok Nur eserlerinden aldı, Rabbim hidayet nasib eylesin. Amin!

DERSLERDEN ETKİLENEN DÖRT KİŞİ MÜSLÜMAN OLMAK İSTEDİ

Standımıza olan yoğun ilgiden çok memnun olmamıza rağmen bizler on kişi olduğumuz halde kalabalıktan ilgilenemediğimiz insanlar da oluyordu. Onlar da stand girişine koyduğumuz broşürleri kendileri alıyor kitaplarımızı inceliyorlardı hatta bazılarına kitabı uzatıp bir parça okumasını istediğimizde kitaba kendini kaptırarak sayfalarca okuyanlar oluyordu ve okuduklarına lakayt kalamıyor kitabı almak istiyorlardı. Bununla beraber standımızdaki derslerden sohbetlerden çok etkilenen dört kişi Müslüman olmak istediklerini söylüyorlardı onlardan birkaç misal…

EZANI DUYAN İNSANLAR ADETA ÇAKILIYORLARDI

Standımızda her namaz vakti girdiğinde bilgisayardaki kurulu program otomatik olarak ezan okumaya başlıyordu. Bilhassa hicaz, rast gibi enfes makamlarda okunan ezanlarda, “Allahu Ekber, Allahu Ekber” nidaları fuarda yankılanıyordu ve o anda standın önünden geçmekte olan insanlar adeta çakılıyorlardı ve pür dikkat dinliyorlardı. Ruhlarında manevi bir haz yaşıyorlar fakat bu lezzetin adını koyamıyorlardı, bir çok vatandaş da standımızda halkalar oluşturuyor ve bitene kadar hayret ifadeleri ile müteveccih oluyorlardı.

EZANIN HİTAMINDA “BEN MÜSLÜMAN OLMAK İSTİYORUM” DEDİ

Bir akşam vakti fuarın kapanmasına yakın bizden biraz uzakta başka bir standda çalışan bir kardeşimiz standımıza koşa koşa geldi ve bize burada duyduğu şarkıyı dinlemek istediğini söyledi. Biz de ona duyduğunun şarkı değil, Müslümanları namaza davet eden Ezan olduğunu ifade ettik. Bilgisayardan ezan açmaya çalıştık. Tam o esnada elektrikler kesildi. Ezan dinlemek isteyen bu meraklı kardeşimizi boş göndermek olmazdı. Hafız Enes de “öyleyse ben okuyayım” diyerek ezan okumaya başladı… Ezanı dinleyen kardeşimiz gözyaşlarını tutamamış ağlamaya başlamıştı. O esnada stantta bulunan Nur Risalelerini İspanyolca’ya tercüme eden Lorena Vacide ablamız ve onun iki gayri Müslim arkadaşı da ezandan etkilenerek göz yaşlarına hakim olamamıştı ve nihayet Hafız Enes Kardeşimiz de gözyaşları içinde ezanı tamamlamaya çalışıyordu… Ve bu kardeşimiz, ezanın hitamında “Ben Müslüman olmak istiyorum fakat bazı suallerim var” dedi.  Şu an Nurları okuyor. Bize “Ben öyle körü körüne bağlanmak istemiyorum ve ne yaptığımın farkındayım. Ben İslama tam manasıyla girmek istiyorum” dedi… Rabbim hidayetini artırsın inşallah!

Ayrıca İslamiyete ilgisi olan Rocio Bravo adında bir ablamız çocuğuyla birlikte öğle vakti standımızı ziyaret etti. Nurlarla alakalı sohbetten sonra ayrıldı fakat akşama doğru tekrar standımıza geldi. Birkaç soru cevap ve dersten sonra bizlere “nasıl Müslüman olabilirim ne yapmalıyım” diyerek bizi şaşırttı. Akabinde Asa-yı Musa kitabını aldı. O günün gecesinde bize telefondan attığı mesajında şunları yazıyor: “Bu olanlar gerçekten çok hayret verici, çünkü ben bugün fuara gitmeyi planlamıyordum, sanki bir güç beni oraya sevk etti demek Risale-i Nur’u tanımam lazımmış. Ben inanıyorum ki bütün bunlar kaderimde yazılıymış…”

22 SENE SONRA İSLAM’I BULAN GUSTAVO

Bir başkası da 42 yaşındaki Gustavo!… Bundan yaklaşık 22 sene önce Müslüman bir öğrenci ile tanışıyor ve kalbi İslamiyete ısınıyor. Daha sonra o öğrenci ile irtibatı kopuyor ve daha fazla ileriye gidemiyor. Son 3 yıldır ise hanımıyla beraber kitap fuarını ziyaret etmek istiyor,  fakat maddi imkansızlıklardan dolayı bir türlü nasip olmuyor. Bu yıl da trendeki bir koltukta iki kişilik fuar giriş bileti buluyor. Bu Kardeşimiz, fuarın son günlerinde ve günün son saatlerinde hanımı ve bir çocuğuyla standımıza geldi. Oradaki muhabbet ve samimiyetten çok etkilenen adeta büyülendiğini söyleyen Gustavo Haşir Risalesini aldı. Biraz okuduktan sonra bizi hayrette bırakan ve bir o kadar da mutlu eden şu sözleri söyledi. “Ben Müslüman olmak istiyorum ne yapabilirim?” Ve bizimle mutlaka görüşmek istediğini ifade edip evine davet etti. Daha sonra bu abimizin evine misafir olduk, ailesi çocuklarının da olduğu bir ortamda Nurlardan uzun uzun okuduk ve sohbet ettik. Nurları okudukça gözleri parlıyor adeta ışık saçıyordu, kendisini hazır hissedip hissetmediğini sorduğumuzda, 22 yıl kaybettiğini ve daha fazla beklemek istemediğini, hemen orada kendi evinde Müslüman olmak istediğini söyledi. Gözleri dolaraktan kelime-i şahadet getirdi ve İslamiyet ile müşerref oldu. Akşam namazı vakti girmişti. Namaz kılmamız gerektiğini kendisine de bizimle beraber kılmak isteyip istemediğini sorduk. O da bize “madem Müslüman oldum ne gerekirse yapmalıyım” diyerek ilk abdestini aldı ve akşam namazını beraber kıldık. Ona “kendini nasıl hissediyorsun” diye sorduğumuzda ise gözleri dolu bir halde çok hafiflediğini ve çok mutlu olduğunu ifade etti. Dua ediniz diğer aile fertleri de İslamiyet’e gayet sıcak baktılar, hediye ettiğimiz kitaplarla inşallah onlar da ism-i Hadi’ye mazhar olsunlar.

MEDİTASYON KİTABI İSTEDİ, AYETÜL KÜBRA’YI GÖSTERDİK

Ayrıca Cecilia isminde bir kardeşimiz bizden meditasyon ile alakalı kitap istedi, kendisine Ayetül Kübra’yı gösterdik. Alıp almamakta kararsızdı. Biz de ona “bu kitabı al oku beğenmez isen getir ücretini iade edeceğiz” dedik. Ayetül Kübra’yı alan bu kardeşimiz de ertesi günün akşamında standı kapatmak üzereyken iken heyecanla yanımıza gelip şöyle dedi “ben bu verdiğiniz kitaptan dün 4 sahife okudum ve çok etkilendim. Ben ateist idim ama şu an dünyaya bakış açım tamamen değişti. Bir Allahın varlığına inanıyorum.” Ayaküstü yarım saati aşan bir sohbetin ardından: “Ben diğer kitaplardan da almak için geldim ne olur ne olmaz belki diğer kitaplara sonradan ulaşamam diye işlerimi bitirip ancak yetişebildim” dedi. Biz de elimizdeki tercümelerden kendisine istediği eserleri vermiş olduk elhamdülillah.

Standımızdaki Başka bir ziyaretçi de Asa-yı Musa kitabını eline aldı, kitabın bir önüne bir arkasına baktı, içini açtı bir iki cümle okudu-okumadı ve dedi ki; “Bunu satın almak istiyorum.” Biz kitabı poşete koyarken sorduk, “kitaba yalnızca baktınız belki birkaç cümle ancak okudunuz, kitabın neden bahsettiğini sormadınız ve bilmediğiniz halde neden onu almak istediniz, yani bu kitabı size aldıran nedir?” O da durumun farkındaydı, “bilmiyorum” dedi, “kitabın kapağı, rengi, yazısı beni cezp etti ve içimden bir ses dedi ki; “bu kitabı almalısın” diyerek kitabı satın aldı…

Bütün bunlara bizzat şahit olan İspanyolca risalelerin tercümesini yapan Lorena ablamız bize daha sonra şunları söyledi. “Ben evimin bir odasında, masanın başında bu tercümeleri yapıyorum, fakat Risalelere bu kadar alakanın olduğunun farkında değildim. Biz ne yaptığımızın, neye hizmet ettiğimizin gerçek manada farkında değiliz.”

Hülasaten bizim bu fuarda müşahede ettiğimiz şu ki, buranın insanları iman hakikatlerine aç olmakla birlikte Nurları okuduklarında da kesinlikle lakayt kalamıyorlar. Bize sadece Nurları kendilerine ulaştırmak kalıyor. Latin Amerika’nın hizmetinin mebdeinde bizi buraya teşvik eden ve halen de himmetini hissettiğimiz Sungur Ağabeyimiz son röportajlarından birinde Üstadın vefat günü ile alakalı neler söylemek istersiniz sualine; “Üstad vefat etmemiş ki hala gidiyor, bugün Risale-i Nur hala yayılıyor, daha İspanyolcaya tercüme olmadı iyice böyle, 400 milyon İspanyol var diyorlar Amerika’da, Üstad hayatta, hayatta gibi manen…”  diye cevap veriyordu.

İnşaAllah Risale-i Nurların da İspanyolca tercümeleri hızla devam ediyor. Daha önce basımına muvaffak olduğumuz dokuz kitaba ilaveten, Büyük Sözler, Mucizat-ı Ahmediye (SAV), Ayet-ül Kübra, Haşir Risalesi, Münacat ve Gençlik Rehberi risaleleri de hamdolsun basıldı. Şimdi bir taraftan tercümesi biten Şualar’ın kontrolleri yapılırken bir taraftan da Mektubat’ın tercümesi devam ediyor, inşallah yakın zamanlarda bu kitapların da basımına maddi, manevi dualarınızla muvaffak oluruz. Zira rahmetli Zübeyr Gündüzalp Ağabeyin de dediği gibi, “Okumak bir şey fakat her şey o “bir şey”den çıkıyor.” Çünkü, burada hediye edilen bir tek kitap bir çok insanın hidayetine vesile olup hem dünya hem de ahiret hayatlarını kurtarıyor. Bize düşen, ellerine risaleleri verip, “birazcık okuyunuz” demek kalıyor…

Son olarak da, İnşallah anlaştığımız bir yayın evi vesilesi ile Başkent Buenos Aires’de bir kitap mağazasında ve internet üzerinden satış imkanı ile bütün Arjantin ve Latin Amerika’ya posta yolu ile isteyen herkese İspanyolca Risale-i Nurlar ulaşabilecek.

Vaktinizi almamak için yirmi gün boyunca fuarda yaşadığımız bir çok hadiseden birkaç misal zikrettik. Doktorundan esnafına, öğretim üyesinden hemşiresine, öğretmeninden polisine, üniversite öğrencisinden küçük bir çocuğa kadar herkesimden insana yüzlerce kitap ve binlerce broşür vesilesi ile, Kur’an ve İman hakikatleri ulaştı… Ve şu anda da Nurları okuyanların tebrik, teşekkür yazıları ve daha fazla nasıl kitap elde edebiliriz diye mesajlar gelmeye başladı.

Bu mübarek şuhur-u selasede hassaten dualarınızı istirham ediyoruz.

Latin Amerika, Brezilya, Şili, Arjantin Nur Talebeleri

risale haber