Etiket arşivi: müslüman

Sünnete Uymak Bize Ne Kazandırır?

Bid’aların yaygınlaştığı, ümmetin fesada gittiği zamanımızda sünnete tâbi olmak daha ehemmiyetlidir. Bu zamanda bir sünneti işlemek binlerce sevap kazandırabilmektedir. Efendimiz (asm) bir hadislerinde bu gerçeği şöyle ifade eder:

“Bid’at ve dalâletlerin her tarafı istilâ ettiği ve ümmetimin bozulduğu bir zamanda sünnetime sarılana yüz şehit sevabı vardır.”

Sünnete tâbi olmanın bu derece büyük sevap kazandırmasının sebebini şöyle izah edebiliriz:

Bir Müslümanın en yüksek gayesi, Allah’ın rızâsını kazanmaktır. Allah’ın rızasını kazanma yolları içerisinde en sağlamı, en makbulü ve en kısası, Resûlullahın (asm) gösterdiği ve takip ettiği yoldur. Resûlullah’ı (asm) sevmek ve ona tâbi olmak bizi Allah’ın rızâsına götürecek yegâne yoldur. Bu gerçek bizzat Rabbimiz tarafından şöyle ifâde edilir:

“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”

Yüce Rabbimiz Nisa Sûresi’nin 69. âyetinde de kendisine hakkıyla iman etmeyi, her hususta Resûlullâh’ın (asm) hükmünü tam bir teslimiyetle kabul etme şartına bağlamıştır. Bu âyet-i kerîmede de meâlen şöyle buyurur:

“Her kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine pek büyük nimetler bağışladığı peygamberler, sıddîklar, şehidler ve salih kimselerle beraberdir. Onlar ise ne güzel arkadaşlardır!”

Bununla ilgili olarak bir başka âyet-i kerimenin meali ise şöyledir:

“Sizden kim Allah’a ve Resûlüne itaat eder ve güzel işler yaparsa, ona da mükâfatını iki kat veririz. Onun için biz Cennette pek güzel ve arkası kesilmeyecek bir rızık hazırlamışızdır.”

“Andolsun ki, Allah’ın rahmetini ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için, Allah’ın Resulünde size güzel bir nümûne vardır”

İşte bizler bu dehşetli zamanda kalemizi sünnet-i seniyye seçmeliyiz ki, bu zamanın gafletini püskürtebilelim. Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak isteyen bir kişi en başından itibaren binasını sağlam bir temel üzerine kurmalıdır. Kendisine Kur’ân’ı rehber edinmiş ve Peygamberimizin (asm) ahlâkını örnek almış bir kişi, doğru olan yola uymuş ve sağlam adımlarla bu yolda ilerleyen bir kişidir.

Risale-i Nur Enstitüsü

 

Filipinler Ve Okuma Programları

Esselamu  Aleyküm  Ve Rahmetullahi  Ve Berekatuhu

Tarihçe-i Hayatın sonunda Risale-i Nur ve hariç memleketlerden bahseden bir bölüm var. Burada, hariç memleketlerdeki Nur inkişaflarından, insanların Risale-i Nur hakikatlerini ve Üstadımızı tanımalarından bahsedilir. Risale-i Nur  vesilesi ile insanların İslama dönmesine, imana gelmesine, nasıl vesile olunduğundan  ve Risalelerin fevc fevc bütün dünyada yayıldığından söz edilir. İşte oralar hariç memleketlerdir. Anadolu insanımızın tabiri ile “GAVUR” diyarıdır.

Evet,  burası canımızın feda olduğu anadolu insanının tabiri ile bir “GAVUR” memleketi olan Filipinlerdir. Yani hariç memleketlerden biridir. Ama artık bir gerçek vardır ki Nur hizmetinde hariç memleket diye birşey kalmamıştır. Eğer ileride hariç bir memleket olacaksa korkuyorum ki bu Türkiye olacaktır. Türkiye Nur talebeleri bilsinler ki bütün dünya ülkelerinin hizmetteki en büyük rakibi ve geçmeyi hedeflediği  tek ülke Türkiye’dir. Ve yine Türkiye Nur talebeleri iftiharla bilsinler ki bütün dünya ülkelerinin takvada ve Sırat-i müstakimde örnek aldıkları tek ülke yine Türkiye’dir.

Evet, bir Gavur memleketi olan Filipinler’den ve buradaki hizmetlerden ve okuma programlarından bahsetmek istiyorum. 100 milyondan fazla nüfusu olan Filipinler’in % 65’i 20 yaş altı genç nüfusdur. İnanılmaz bir genç nüfus potansiyeli vardır. Ve müslümanlığın en hızlı yayıldığı ülkelerinden biridir Filipinler. % 90 nüfusun hristiyan olduğu ve 10 milyondan fazla müslümanın yaşadığı adalar ülkesidir burası.

Filipin üniversitelerinin geneli mart sonunda yarı tatile giriyor. Bizim okumalarımız da nisan ayının ilk haftası Filipinler genelinde başladı. Filipin genelinde 5 ayrı bölge aşağı yukarı 150 kişi okuma programı yaptı. Ve yeni okuma grupları en kısa zamanda okumalara başlayacak. Kişi ve yer sıkıntısından dolayı bazen okumaları bölmek zorunda kalıyoruz.

Zambuanga şehrinde  15 dar daire, 25 kişi ise dost dairesi olmak üzere toplamda 40 kişilik bir grupla okuma programları yapıldı. Programlardan sonra aktiviteler, geziler, okuma sertifikalari verildi. Elhamdulillah burada okuma programları bayram-şenlik havasında yapılmaya çalışılıyor. Rabbim hakiki lezzet almayı ve feyizli okumaları nasip etsin inşallah.

Buranın müslüman nüfusunun % 90’nının bulunduğu bir şehir olan Marawi İslam şehrinde, iki erkek bir de bayan dersanemiz var.  Erkek dersanemizde Filipinli sonradan müslüman olan Abdurrahman isminde bir abimiz kalıyor. Maşallah çok ihlaslı bir insan. Bayanlar dershanesinde ise Selvi  isminde bir ablamız kalıyor. Bu ablamız çok katı bir katolik ailede yetişmiş ve burada abilerin açtığı bir Risale-i Nur kitap standı vesilesi ile müslüman olmuş biridir. Nur talabeleri ile tanışınca etrafındaki insanlar uyarmış kendisini, aman fazla müslümanlara yaklaşma sonra sende müslüman olursun. Ablamizin verdiği cevap çok keskin  “Dünyada bir tek ben kalsam ve birtek dinde İslam olsa ben yine müslüman olmam” ama karşısında öyle keskin bir hakikat varmış ve bu ablamız öyle keskin bir zekaya sahipmiş ki; Hakaik-i İmaniye ve Kuraniye’nin keskinliğine karşı biat edip Kelime-i  Şehadet  getirmiş. Kendisi şimdi  bütün zaman ve himmetini Nura sarfediyor. Elhamdulillahi Rabbil Alemin.

İligan şehrinde biri bayan biri erkek olmak üzere iki dershanemiz var. Erkek  dershanemizde 13 Filipinli Nur talebesi ile bir vakıf abi kalıyor. Bunların hepsi ayrı bölgelerde ayrı kabilelerde yaşayan kardeşlerimiz. Ama Nur dairesinde ayrılık gayrılık yok elhamdülillah. Üstad Türkiye’yi birleştirdiği gibi dünyayıda birleştirecek inşallah. Bir zaman gelecek evrensel barışın babası Bediüzzaman Said Nursi diye insanlar pankartlar asıp lisan-ı halleri ve kalleri ile Üstadımıza dua edecekler. Dershanedeki kardeşlerimiz ve arkadaşları ile beraber  ve ehli hizmet abilerimiz ile yaklaşık 25 kişilik bir okuma grubumuz oldu. Bu okuma grubu ile buranın başka bir şehri olan ve Rıza abilerin de kaldığı yer olan C.D.O. şehrinde yeni açtığımız dershanede okuma yaptık.  Cuma dershane açıldı, cuma akşamı okumaya gittik. Dershanemizin açılışını okuma programı ile yaptık burada 10 günlük bir yarı tatil okuması oldu elhamdulillah.

Çok feyizli çok keyfiyetli bir okuma programı oldu. Türkiye standartlarını yakalamaya calıştık. Tesbihat ezberleme , Kur’an okuma ve öğrenme programı  ve en fazla kitap okuyan kardeşlerimizden birinci, ikinci ve üçüncülere hediyeler verildi.  Üstadımız, Risaleler, Edeb, Adab, Dava şuuru ve Bid`a gibi konulardan mütaalalar yapıldı. M.Rıza abi ve Halim abimizin ve diğer abilerin katılımı ile çok feyizli bir okuma yapıldı.

Okuma esnasında bizimde sonradan öğrendiğimiz çok komik hatıralar anlatıldı birkaçını paylaşmak isterim. Dershanede kalan 13 kardeşimiz  zaten okumaya katılmak gerektiğini biliyorlardı ve birkaçı hariç ful katılım oldu. Zaten aldığımız meşveret kararına göre dershanede kalmak isteyen için bir zorunluluktur okuma programları.  Bu kardeşlerimiz bazı arkadaşlarını davet etmişlerdi. Ama onları okuma kampı olarak diye değilde sadece kamp diye davet etmişler. Denize gidicez, yüzücez, mangal yapıcaz tabir-i caiz ise günü gün edicez gibi şeylerle davet etmişler. Okumanın ikinci veya üçüncü günü akşamı koyduğumuz reflection zamanında herkes duygularını, program hakkında hissettiklerini söylemeye başlayınca ismi Daud olan kardeşimiz “beni kandırdılar, bana deniz demişlerdi, sahil demişlerdi, ne deniz var ne sahil, sabahtan aksama okuyoruz” dedi. Ama durumundan hiç şikayetçi olmadığını ve iyiki geldiğini çok şeyler öğrendiğini ifade etti ve bu kardeşimiz okumanın sonunda 25 kişi arasında en fazla okuyan kardeşlerden biri oldu elhamdulillah. Yine Jalani isminde başka bir kardeşimiz ki bu da dershanede kalmıyor ama okuma programından sonra dershanede kalmaya başladı. Bu kardeşimizin okumadan önceki halleri ve fikirleri, okumadan sonra çok değişince diğer arkadasları ona “Baliğ islam”  diye takılmaya başlamıışlar. Sonradan müslüman olanlara denir “baliğ İslam”.

İligandaki erkek kardeşlerin C.D.O. ya okuma programına gitmesini ve dershanenin boş olmasını fırsat bulan bayanlar dershanesinde kalan kız kardeşler Sally abla ve Selvi abla önderliğinde  30 kişilik bir grup ile 5 günlük bir okuma yaptılar. Sally abla nurlar vesilesi ile müslüman olan çok gayretli ve aktif bir ablamız. Eskiden özel ingilizce ders veriyormuş. Bu vesile ile Rıza abiler ile tanışmıs ve sonrası Risale-i Nur hakikatleri ile tanışınca İslamla müşerref olmuş elhamdülillah. Kendisi müslüman olunca Rıza abi sen normal hayatına devam et öğretmenliğini  işini gücünü bırakma deyince Rıza abiye şöyle demiş “benim ebedi hayatımın kurtulmasına vesile olan bir hakikata bundan sonra hayatımın sonuna kadar hizmet edeceğim“. Maşallah, Barekallah. Nasıl böyle bir hissiyata bürünüyorlar gerçekten inanılmaz.

Bu okuma programına hristiyanlardan da katılan olmuş. Okumada tesettüre bürünüp okuma yapan kızlar olmuş. Okuma programı vesilesi ile ilk defa Üstadla ve Risaleler ile tanışan kardeşler olmuş. Üniversitelerde Risale derslerine giren abilerimizin okul yönetiminden izin alarak kendi sınıflarından seçtikleri çalışkan öğrencileri okuma programlarına göndermesi, Risale-i Nur’un Filipinler’de en dar daireden en geniş daireye kadar inkişafına çok güzel bir hüsn-ü misaldir.

Son günlerde bütün dünyanın gözü kulağı Japonya’daki tsunamide. Aslında  Risale-i Nur’un Filipinler’de ve dünyada  meydana getirdiği müsbet tsunami, Japonya’dakinden 10 belki 100 kat daha kuvvetlidir. Böyle bir tsunaminin önünde hangi kuvvet durabilir. Hangi cereyan böyle temelleri 1500 sene öncesine dayanan bir dalgaya karşı koyabilir. Alemlerin Rabbi Olan Allah’a Binlerce defa hamdolsun.

Evet kıymetli abilerimiz dilimizin döndüğü kadarı ile Filipinler’deki okuma programlarından, hissiyatlardan, güzelliklerden bahsetmeye çalıştık. Buradaki abi ve kardeşlerimize çok dua etmenizi şiddetle arzu ediyoruz. Türkiye’deki abilerimizden de Allah binlerce kere razı olsun. Bazı abilerimiz okuma programlarını desteklemek için maddi manevi himmette bulundular. Bizde bu destekler ile okumalarımızı en istifadeli şekile getirmeye çalıştık. Dershanede kalan talebelerin çoğu yetim, ya anneleri yada babaları yoktur. İkramlar ihsanlar çerçevesinde bir okuma dönemi  yaptık ve yapıyoruz. Allah okunan Risale-i Nur harfleri adedince abilerimizin derecelerini, makamlarını arttırsın. Amin.

Binler selam diler, Hürmetler ederiz.

Filipinler Nur talebeleri namına

H. İbrahim KARA

www.NurNet.org

Birinci Hastalık “Ümitsizlik-Yeis;” Çaresi “Ümitvar Olmak” (Hutbe-i Şamiye)

Müslüman toplumların karşı karşıya kaldıkları birinci hastalık “ümitsizliktir.” Başka toplumların gerçekleştirmiş oldukları maddî terakkiye ve kendilerinin geri kalmışlığına bakarak, inananlar, geleceğin güç, zenginlik ve dünyaya hâkim olma enerjisine sahip ve aynı zamanda Allah’ın varlığını hiçe sayan materyalist yaklaşımlarda bulunanların olacağı düşüncesiyle “Allah’ın kendilerini terk ettiği” ümitsizliğine kapılmaktadırlar. Bu ruh hastalığına çare mahiyetinde Said Nursî reçete olarak “ümitvar olma”yı önermektedir. Ümitvar olmak için yeteri kadar sebep vardır. Sadece Allah’ın “İstikbal İslam’ın olacak.” ve “Hâkim, Hakaik-i Kur’aniye ve imaniye olacak.” vaadi değil, aynı zamanda ümitvar olmak için bazı somut esasların İslam tarihinden bulunabileceği gibi, mevcut durumların analizi de ümitvar olmaya yeter sebeptir. Eğer Müslümanlar tarihlerine şöyle bir dönüp bakarlarsa göreceklerdir ki, Müslümanlar İslam’ın esaslarına uydukları dönemlerde en yüksek derecelerde medeniyet açısından hep yükselişte olmuşlardır. Tam aksine İslam’dan uzaklaştıkları oranda da her zaman yabancılaşmış, felaketler ve yıkımlarla karşı karşıya kalmışlardır.

Ümitvar olmak için diğer bir prensip de, insan psikolojisinde mevcuttur. Hem bireyler hem de toplumlar dinsiz bir şekilde başarılı ve mutlu olamazlar. Kriz zamanlarında en dinsiz sayılan birisi dahi çareyi dine yönelmekte bulacaktır. Benzer şeklilde, toplumlar da dini referans almadan maddeten teraki edebilirler, fakat böyle yapmakla sürekli bir rekabet ortamında yaşamakta, hırs ve açgözlülükle mücadelede kendilerini bunaltarak netice itibarıyla başarı ve kazanımlarını da tahrip etmektedir. Böylelikle dinin yirminci yüzyılda gerileme hâlinde olduğu görülmekle birlikte, nihaî olarak insanın Allah’a olan ihtiyacının, materyalist düşünce ve yaklaşımların ötesinde, bir gerçek olduğu da kabul edilmelidir.

Ümitvar olmak için diğer bir işaret de eğitim kalitesinin artışında bulunabilir. Öyle ki, eğitimle, insanlar liderlerini körükörüne takip etmenin ötesine geçerek, varlıklarının sebep ve hikmetini düşünmeye başlamakta ve dinî inanışın yaradılışla ilgili gerçeklerini daha iyi anlamakta ve değerlendirebilmektedirler.

Said Nursî, İslam toplumlarını maddî terakkiye ulaştırmak için gerekli “ümit” için de temeller olduğunu görmektedir. İnançta hiçbir insanî idolojinin ikame edemeyeceği bir kuvvet mevcuttur. Değerler, “Allah’a iman”da kökleşmiştir. İnsanın değerinin takdir edilmesi, Allah’ın: “Hayırda yarışınız.” emrini takip etmekte gösterilen samimiyetle sağlanan kuvvet, şefkat ve merhametle dengelenen cesaret, kısa vadeli kazançları gözardı eden faziletli bir görüş, baskıcı olmayan ve baskıcı olanlara da müsamaha göstermeyen bir adalet duygusu, daha insanî, daha adil, daha medeni ve daha da zengin bir gelecek için ümitvar olmayı gerektiren kuvvetli unsurlar olarak sayılabilir. Eğer ümitsizlik meyveleri “kayıtsız kalma, keder, tembellik ve hor görme” olarak sayılırsa, ümit, insanları Allah’ın insanları yaradılış gayesine uygun bir biçimde davranmaları hususunda mükemmelliğe götürür. Günah ile hayır ve iyiliğin savaşı, eşit şartlarda geçen bir mücadele değildir. Allah’ın yaratması itibarıyla fenalık, çirkinlik ve abesle iştigal, doğrulukla elde edilen kuvvet, güzellik ve iyilik yanında ikincil dererecede olup ehemmiyetli değildir. Allah’ın yaratmasından gaye, iyilik, güzellik ve mükemmelliktir. İnananların, Allah’ın insanlığı bu amaçlara yönlendirdiği hususunda ümitvar olmaya hakları vardır. Bu birinci hastalık üzerine bu kadar ısrarla eğilmemin sebebi, Said Nursî’nin hutbesinde diğer hastalıklara ayırdığı yerin toplamından ziyade ümitsizlik ve ümitvar olma üzerinde durmasındandır. Onun için oldukça net olan bir husus, günümüz Müslüman’ını en çok tesir altında bırakan hastalık “ümitsizlik”tir ve buna çare olarak önerilebilecek en önemli ilaç da “ümitvar olmak”tır.

Said Nursî, İslam’dan bahsediyor ve hutbesinde hitap ettiği kesim de Müslümanlardır. Buna rağmen, bir Hristiyan olarak ben onun yapmış olduğu tahlil ve tespitleriyle, durumu teşhisiyle zamanımızın manevî hastalıklarına önerdiği reçeteleriyle görüş birliği içindeyim… Hristiyanlar da ümitsizlik haricinde başka bir manevî hastalığın bizlerin düşüncelerini daha derinden Allah’ın merhametine kapatmayacağı hususunda mutabıktırlar. Ümitsizlik başlı başına inançsızlığın bir başka şeklidir; zira Allah’ın kudretinin, rahmetinin ve ihsanının, hem aczimizin hem de fert ve toplum olarak Allah’ın istediği kullar hâline gelmemizin üstesinden gelip gelmeyeceğini sorgulamaktadır. Hristiyanlar Allah’ın bütün lütufları içinde en büyüklerinin, “iman, ümit ve sevgi” olduğuna inanırlar.

Ümit öyle bir mükafattır ki, bizi oldukça büyük karanlık ve başarısızlıklarda, Allah’ın mevcudiyetine teslim olmamızı sağlar; günaha girdiğimizde bizleri Allah’ın merhametine ve affına sığınmaya sevk eder ve büyük işler başarmak için -ki bunlar bizlerin kabiliyetinin çok ötesinde olsa da ve önümüze çıkan engeller aşılamayacak gibi görünse de- maddî manevî enerjimizi harekete geçirmemizi ilham eder. Buradan hareketle, Said Nursî’yi takip ederek Müslüman ve Hristiyanların günümüz dünyasına sunabilecekleri imanın büyük bir meyvesi “ümitvar olmak”tır, sonucuna varmaktayım. Bu ümit, Allah’ın varlığında kök bulmuştur ve günümüz dünyasının gerçeklerine olan yansımalarıyla da hem tasdik hem de teyit edilmiştir.

Prof. Dr. Thomas Michel

Kaynak:iikv.org

Avrupa Hakkında Bazı Sosyolojik Tespitler

Bediüzzaman’ın, Avrupa’nın Hıristiyanlık’tan tasaffî ederek İslâma yaklaşmasıyla ilgili öngörüsünün delillerini sunmaya devam ediyoruz: Bugün Avrupa, Müslümanlar da dahil herkese sosyal devlet yüzünü gösteriyor. İşsizlere geçinecek kadar maaş veriyor. Her türlü haklardan yararlandırıyor.

İslâm devletinin özelliklerinden birisi adalettir. Bugün, Türkiye bile, adalet konusunda AB, yani AİHM’e (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine) müracaat ediyor.

Bütün bu gelişmeler, AB’nin “hak ve hürriyetler projesi” olduğunu göstermiyor mu?

Batı “Lâ ilâhe illallah” demeye başlamıştı, artık “Muhammedü’r-resûlullah” demeye de başladı. Bediüzzaman, bir eserinde, “Âhirzamanda Hz. İsa’nın (as) din-i hakikisi hükmedecek, İslâmiyetle omuz omuza gelecek” 1 der.

1984 yılında Avrupa’nın 114 kilisesi toplanıyor ve Hz. Muhammed’in (asm) peygamberlik kriterlerine uyup uymadığı tartışılıyor; bunun için öne sürdükleri altı kriterin aynen Hz. Muhammed’de de (asm) bulunduğu görülüyor. Sonunda 114 kilise, müştereken Hz. Muhammed’in (asm) “peygamber” olduğunu açıklıyor.

David A. Barrett tarafından 2001 yılında yayınlanan “Dünya Hıristiyan Ansiklopedisi”nde (World Christian Encyclopedia) 2025 yılında Müslümanların toplam sayısının 1.784.875.653’e (yani dünya nüfusunun yüzde 22.8’ine) yükseleceği tahmin ediliyor. 2050 yılında ise bu rakam 2 milyarın üstüne çıkarak 2.229.281.610’a (yani dünya nüfusunun yüzde 25’ine) yükseliyor. Kimbilir belki de Kur’ânî ifadeyle söyleyecek olursak insanlık İslâmiyet’e “fevc fevc” akın edecektir. 2

Yine Bediüzzaman’ın tesbitiyle; “Hıristiyanlık ya intifâ veya ıstıfâ edecek”, yani sönüp gidecek, İslâmiyete teslim-i silâh edecektir.

Kiliselere pek itibar eden yok. Ateistler veya agnostikler (din ile ilgilenmezciler) çoğunlukta. Artık kiliseler, “gönüllü kültür kuruluşu” olarak çalışıyor. Hasta, göçmen, bakıma muhtaçların yararına işler yapıyor.

Müslümanlar, dinsizlik ve ahlâksızlık karşısında, Hıristiyanların hakikî dindar rûhânî ve misyonerleriyle ittifak edecek.

İşte bu hakikat de apaçık görülüyor. Avrupalılar, uyuşturucu gibi madde bağımlılığına karşı birlikte çalışıyor ve tedbirler üretiyorlar. Müslümanları kiliselere dâvet edip konuşmalar yaptırıyorlar. Risâle-i Nur, bazı okullara ve kiliselere girdi. Zaten pek çok kilise, eğlence ve iş yeri olmaktansa, “Hiç olmazsa mabed olarak kalsın, ibadethane olsun!” diye Müslümanlara veriliyor. Öte yandan ibadet edenlere inanılmaz saygı gösteriliyor. Zira, bu değerler tamamen bittiğinden, inanılmaz çarpıcı geliyor onlara.

Ali Ferşadoğlu

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, s. 111.

2- Umut Yavuz, Yeni Asya, 21.2.2009.

saidnursi.de

Dubai Risale-i Nur Faaliyetleri

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu,

Aziz Abilerimiz, değerli kardeşlerimiz.

Üstad Bediüzzaman’ın bir asır öncesinde Kur’an-ı Mübin’den ilhamen söylediği sözlerin tahakkukunu hayretle müşahede etmekteyiz:

“Evet, ben kendi hesabıma aldığım dersime binaen, ey İslâm cemaati, müjde veriyorum ki: Şimdiki âlem-i İslâmın saadet-i dünyeviyesi, bâhusus Osmanlıların saadeti ve bilhassa İslâmın terakkisi onların intibahıyla olan Arabın saadetinin fecr-i sadıkının emâreleri inkişafa başlıyor. Ve saadet güneşinin de çıkması yakınlaşmış.”

İnşaallah Arap aleminde hizmetlerin kesretle inkişafının vakti kaza oluyor, Rabbim Nurların önünde hayırlı kapıları sonuna kadar açsın, nurlar en karanlık noktaları da aydınlatsın, bizlere de son nefesimize kadar bu hizmetlerde istihdam olmayı nasib etsin, hizmetten rızkımızı kesmesin.

Birleşik Arap Emirlikleri Ortadoğu’da birçok noktadan merkez haline gelmiş, yerli nüfusu pek fazla olmasa da burasının maddi yönden ve konum itibariyle cazipliği ve ticari hareketliliği ile dünyanın dört bir yanından insanları kendine çeken bir ülke.

Yerli nüfusun yaklaşık beş katı yabancı yaşıyor bu ülkede. Her türlü dilden, dinden ve milletten insanlarla karşılaşmak mümkün burada. Birleşik Arap emirliklerinin maddi yönden cazipliği aynı zamanda eğitim alanında da çok başarılı ilim adamlarını da celbetmiş buraya.

Özellikle Arap aleminden gelen insanlar için burayı  cazip kılan en büyük sebeplerden birisi de fikir ve ifade özgürlüğünün Birleşik Arap Emirlikleri’nde daha rahat yaşanabilmesi.

Bu ülke toplam yedi adet emirliğin birleşiminden oluşuyor. Herbirisi kendi içinde farklı kanunlarla yönetilse de dışişlerinde Abu Dhabi’yi başkent olarak tanımışlar. Bu emirlikler içerisinde de en kozmopolit ve Hizmet için şu an en uygun zemin olan ve fikir özgürlüğü açısından en serbest çehir Dubai Emirliği. Dolayısıyla buraya gelen işçiler vasıtası ile hizmetin Dünya’nın dört bir yanına ulaştırılması gibi bir imkan var elimizde Cenab-i Hak muvaffak ederse.

Dubai’de şu an sabit yaptığımız Derslerin dışında elimizden geldiğince insanlarla tanışıp kendi dillerinde Nur’lardan dağıtarak bu vazifeyi yapmaya çalışıyoruz. Şimdilik sürekli hale getiremedi isek de Filipinli kardeşlerle birkaç haftada bir buluşup bir Ders zemini oluşturmaya çalışıyoruz. Özellikle sıcaklardan dolayı daha az çalışılan yaz mevsiminde katılımın daha da artacağını düşünüyoruz.

Şu an Derslerimizin çoğu burada bulunan Türk abilerimizle oluyor. İş camiasında ve üniversite camiasında değerli abilerimizle değişik emirliklerde Derslerimiz devam ediyor. Bu Derslere Türki cumhuriyetlerden gelen kardeşler ve dilimizi anlamadığı ve dillerini bilmediğimiz yeni tanıştığımız bazi abiler de iştirak ediyorlar. Onlarla elimizden geldiğince çoğunlukla İngilizce veya biliyorlarsa Arapça anlaşmaya çalışıyoruz.

Kendi dillerinde verdigimiz Risalelerden okuduklarını ve istifade ettiklerini söylüyorlar. Dershanemizde böyle bir hizmet zeminine muvafık onlarca dilde Risaleler bulunuyor.

Üniversite camiasında Türk abilerin bulunmadığı üniversitelerin kütüphanelerinde de kitap fuarlarından satın alınmış veya Türkiye’den abiler ziyarete geldiklerinde hediye ettiğimiz Külliyat veya yine büyük eserlerden bir kısmı bulunmakta.

Bu üniversitelerde eserleri okumaya teşvik edecek ve Risale-i Nurlardan akademik araştırmaların daha da artmasına vesile olacak bazı düşüncelerimiz var. İnşaallah dualarınızla muvaffak olursak Arap aleminde en kaliteli üniversitelerin bulunduğu bu ülkeden, akademik camiadan birçok ülkeye bu eserlerin ulaşmasına vesile olması temennisindeyiz.

Kısmet olursa önümüzdeki ay içerisinde yaklaşık yirmi tane üniversite talebesi ile yapılacak Türkiye ziyaretinin, bu kardeşlerimizin Nurlarla daha iyi tanışmasını ve bu sahada güzel meyveler vermesini temenni ediyoruz.

Birleşik Arap emirlikleri aynı zamanda sene içinde 1000’e yakın fuarın düzenlendiği bir ülke. Bu fuarlardan en büyük kitap fuarı olan Sharjah kitap fuarında bu sene stand açtık. Toplamda yaklaşık 50 civarında Risale-i Nur Külliyatı ve bir çok büyük ve küçük eserlerden satıldı ve dağıtıldı.

Yaklaşık 10 gün süren fuar süresince birçok camiadan ve farklı milletlerden insanlarla tanışıldı. Bu seneki tecrübelerimizi de ekleyerek önümüzdeki sene daha kapsamlı ve organize bir katılımla bu fuarın, önümüzdeki seneye kadar açmayı planladığımız “Yeni Müslüman Olanlar Enstitüsü” ile birlikte Birleşik Arap Emirlikleri’nde çok daha güzel hizmetlere vesile olacağını ümid ediyoruz.

Burada birçok dinden insanın bulunması ve özellikle hakikatı arayış içerisinde olan insanların çok olması “Yeni Müslüman Olanlar Enstitüsü” adı altında, Müslüman olmak isteyenlere hizmet veren kurumların açılmasına vesile olmuş.

Birçok emirliğin yönetimi de böyle oluşumlara destek veriyor. Bu şekilde faaliyet gösteren bazı kurumlarla tanıştık ve kısmet olursa bizim de böyle bir kurum açarak Nurlar’ın yayılmasına vesile kılmak gibi bir arzumuz olduğunu söyledik.

Birçoğu “Halisen lillah” (Allah rızası için) hizmet eden bu kurumlar da böyle bir teşebbüsümüz olması halinde yardım edeceklerini söylediler. İnşaallah böyle bir enstitü açmamız halinde Müslüman olmaya gelen insanların zihnindeki suallere Nurlarla zamanın fehmine uygun olarak cevap verip buradan Nurların yayılmasına vesile olması gibi bir niyetimiz var.

Peygamberimizin (a.s.m.) “Bir kimsenin senin ile beraber imana gelmesi, sahralar dolusu kırmızı koyundan daha hayirlidir” mealindeki hadis-i şerifine istinaden Şirket-i Maneviyemizin bu enstitü vesilesi ile çok kazanacağı ümidindeyiz. Bu konuda hususi dualarınıza muntazırız.

Şu anda Dubai, Sharjah ve Abu Dhabi şehirlerinde Derslerimiz mutad olarak devam etmekte. İnşaallah yakında çok güzel hizmetlere muntazırız. Muvaffakiyetimiz ve istihdamımız için müstecab dualarınızı bekliyoruz.

Binler selam Dubai’den,

Birleşik Arap Emirlikleri’nde Hizmette Bulunan Kardeşleriniz.

www.NurNet.org