Etiket arşivi: mutlu

Mutlu Aile Hayatı için Altın Öğütler

EVLİLİKTE ALTIN ÖĞÜTLER

-Eşinizi mutlaka seviniz zira sevgi hane mutluluğunun yakıtıdır.

-Ailece görüştüğünüz dostlarınızı çok sınırlı tutunuz, hele büyük şehirlerde yaşıyorsanız bir az, iki çok kaidesini unutmayınız.

-Misafirliklerde çok zaruret olmadıkça kimsenin yatak odasını kullanmayınız, misafirlerinize de kullandırmayınız orası haremdir.

-Eşler birbirlerine ait sırlarını saklamalıdırlar. Aman ha! aman! Birbirlerinize söylediğiniz sırları en yakınınız dahi olsa paylaşmayınız telafisi çok zor bir güvensizlik ortamı oluşur, böyle bir evde huzurdan söz edilemez.

-En yakınınız dahi olsa uzun süreli misafirlikten sakınınız.

-Anne, baba ve baba dostlarının ziyaretini daha sık yapmalısınız.

-Koyduğunuz doğru kurallara hanenizin yasası gibi her ferdin uymasını sağlayınız. (Yatma, kalkma saati, TV seyretme süresi, yemek zamanı, dost ve arkadaş seçimi gibi…)

-Sık sık kritik yapıp yanlışlarınızı bulup telafi etmeye çalışınız.

-Zarar gördüğünüz dostlarınızla ilişkinizi hemen kesiniz ve bunu açıkça beyan etmekten çekinmeyiniz.

-Prensiplerinizi dış etkenlerden etkilenmeden kendiniz koyunuz, başkalarının sizi yönlendirmesine musaade etmeyiniz. (bunu nasihat dinlemekle karıştırmayın)

-Allah cc haram kıldıklarını haram, helal kıldıklarını helal biliniz,dini vecibelerinizi mutlaka yerine getiriniz.

Böyle eve şeytan giremez zira şeytanın en çok emek sarfettiği şey karı kocayı birbirinden ayırmaktır.

-Evliliğin her döneminin ayrı yeri vardır ama ilk aylar altın yaldızlı kareler gibidir, bir daha dönüş olmadığı için kadir kıymet bilinmeli.

-Filancayla evlenseydim daha mutlu olurdum gibi düşünceleri kafanızdan tamamen silip atın, çünkü siz bir elmanın iki yarısı gibisiniz farklı elmaların parçaları nasıl uymaz ise başka biri ile evlense idiniz böyle uyumsuzluklar mutlaka olurdu, bunu zaman daha iyi gösterecek öyleyse sen şimdiden böyle hareket ederek mutluluğu bir an önce yakala ki her geçen gün mutluluğun artsın

-Hediyeleşiniz, hediyeleşmek bir çok olumsuzlukları ortadan kaldırır, kalplerinizi birbirinize ısındırır. Bunu bir birinize yaptığınız gibi dost ve akrabalarınızla da yapınız.

Kadının süsü susmaktır, hele hele yeni tanıştığınız insanların yanında konuşmanız çok az olmalı sakın ha! Kocanızın konuşma süresini geçmesin.

-Bekarlık arkadaşınızla sınırları koyunuz.

-Bir birinizin olumlu olumsuz yönlerini bulmaya çalışınız, bu süre içerisinde ortaya çıkmış olan olumsuzlukları ortadan kaldırınız.

-Aranızdaki ihtilafları önce kendi aranızda çözmeye çalışınız, olmazsa yatak odalarınızı ayırın yine olmazsa ailelerinizden güvenilir birini hakem tayin edin, ama işi buraya getirmeyin.

-Birbirinizi şikayet etmeyin, bir elmanın iki yarısısınız demiştik birinizdeki olumsuzluk diğer parçayada sirayet eder unutmayın size dışarıdan bakanlar tek görüyor.

-Yeni arkadaşlar edinirken eskilerini ihmal etmeyin “eski dost seğil eskimeyen dost vardır”

-Günlük hayatta karşılaştığınız olumsuzlukları birbirinize anlatmayın.

-“Güneş her gün yeniden doğar her gün taze bir başlangıçtır.” Her güne yeniden başlayın.

-Ailenizin sırları kapınızın kapalı tutulmasından daha önemlidir, kapınızın açık olması, açık unutulması halinde bir kaç parça malınız alınır fakat sırrınız açıkta gezmeye başlarsa öğrenenlerin esiri olursunuz.

-Karınızın her halükarda başka bir erkekle olan ilişkisini saf, temiz kalpli, namuslu gibi cicili laflarla normal karşılamayın, zira karşısındakinin de nefis ve duyguları olduğunu unutmayın. Böyle masum başlangıçlar aile temelini sarsar, boşanmaların asıl sebebi bu gibi ilişkilerdir ama su yüzüne çıkarmazlar “aşırı geçimsizlik” derler sakın aldanma.

Aynı şey kocanızın başka bir kadınla olan ilişkileri içinde geçerlidir.

Sözün özü kadın veya erkek yabancı olan karşı cinsleriyle sadece zaruret kadar konuşacak bunun dışında uzun süreli hele espirili konuşmalar büyük tehlike oluşturur, mutluluğunuzun idamesi için kesinlikle yapmamanız gereken davranışların başında böyle davranışlar gelmektedir

-Bekar iken ailenizle olan ilişkinizle evli iken ailenizle olan ilişkinizde mutlaka farklılılar olacaktır bunu hissedin siz artık ailenizin olduğu kadar eşinizede aitsiniz, terazinin dengesini çok iyi koruyun.

-Komşularınıza hürmetkar, ikramkar olunuz ama sınır çizmeyi unutmayın nihayetinde sadece komşunuzdur.

-Kimden değil dünden ne kadar önde olduğunuz önemli, kendinizi geliştirmeye bakınız, onun için çok kitap okuyunuz, okuduğunuz kitapları birbirinize anlatınız, öğrendiklerinizi uygulamaya geçiriniz. Zira ilim amel getirir, amel olmazsa ilim çeker gider, öğrendiklerini uygulamayan hiç bilmeyen gibidir, ruhun gelişmesi bilgi ile olur.

-Dost ve arkadaş seçiminde çok dikkatli olun, bu konuda çevrenizin size yapacağı uyarıları dikkate almalısınız. “dostunu söyle bana kim olduğunu söyleyeyim sana”

-Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır, öyleyse bu günden tezi yok eşinizin başarısı için nasıl katkıda bulunabileceğinizi düşünün ve araştırın, zira onun başarısıyla elde edeceğiniz fırsat ve imkan vs.leri birlikte paylaşacaksınız.

-Kadın erkek eşitliğini savunurken aile reisi erkek olması gerekir unutmayınız. Bu konuda feministlerden ayrı düşünüyoruz, çünkü onların bizler için diktiği elbise bize uymaz, biliyoruz.

-Eşler birbirlerinin vagonu değil lokomotifi olmalı, bunun manası şu;

Eşinize yük olmayınız, ona sıkıntı veren bir varlık olmayınız, eşiniz canla başla sizler için çalışıyorken siz bunu tenkit değil taktir ediniz, aynı şekilde ev işlerinde hanımınızın sizin için yaptıklarını mutlaka görünüz ve zahmeti için teşekkür ediniz. Bu konuda peygamberimiz(SAV) Hz Fatıma’ya şöyle buyuruyor “sen kocnın hizmetçisi olki oda senin kölen olsun”

-İsraf etmeyiniz, ne malınızı ne zamanınızı. Eşlerden birinin müsrifliği diğerinide çok etkiler, ben didiniyorum o har vurup harman savuruyor deyip oda savurganlığa başlarsa haliniz nice olur.

-Sevinçler paylaşıldıkça artığı gibi üzüntülerde paylaşıldıkça azalır. Böyle zamanlarda birbirinizin, akraba ve dostlarınızın sevinç ve acılarında onların yanlarında olun.

Gerçek dost arkadaşını kendine tercih edendir.

-Komşularınıza, ailenize yük olmayınız, alan el değil veren el olunuz, kimseden bir şey istememeye gayret gösteriniz

-Eşinizi(kadın-erkek)sakın ihmal etmeyiniz, bunun ardından felaket gelir.

-Kadının yeri kocasının yanıdır. Eşler yalnız başına ailelerinin yanına uzun süreli kalmak maksadıyla gitmemelidirler” gözden uzak gönülden uzak olur”

-Espirili olmakla geveze olmayı biribirine karıştırmadığınız gibi, ciddi ve vakur olmayı asık suratlı olmakla karıştırmayın.

-Eşini hiçe saymak için ev içinde son derece permuşte giyinip dışarıya çıkarken en güzel elbiseleri giymekten daha uygun bir davranış olamaz herhalde.

-Birbirinizden beklentilerinizi açıkça ortaya koyunuz uygun olan ve verebileceklerinizi hiç esirgemeden bir emir teakisi içerisinde veriniz.

-Ziyaret saatlerinizi çok iyi ayarlayınız sakın ha en yakınınız dahi olsa habersiz gitmeyiniz, küçükte olsa bir hediye götürmeniz onların üzerindeki değerinizi artıracaktır.

-Dost ve arkadaşınızın ilaç gibi gerektiğinde yanında olun.

Anne ve babanızın ekmek su gibi size ihtiyaçları olduğunda yanlarında olun.

Eşinizin hava su gibi her zaman yanında olun.

-Birbirinizin kalbini basit şeyler için kırmayın,basit ve ufak şeyler için birbirinize kırılmayın darılmayın, hele hele küskün durmayın, her geçen gün mesafe artar yakınlaşmak güçleşir, böyle durumlarda karşılaşmadan önce ne yapmanız gerektiğini tespit edin

-Ölüm de var.

-Boşanmak Allah cc hiç sevmediği helallerdendir, aklınızdan bile geçirmeyin. Zira yaradanını üzen onun sevmediğini yapan iki cihandada mutsuz olur. Her boşanmada yer ve gök sarsılır.

Birbirinize “bu deve güdülecek bu diyardan gidilmeyecek” diye söz verin

-Karısı tarafından kapıda karşılanmak kapıdan uğrlanmak(güler yüzle), sabah kalktığında kahvaltısının hazır olması her erkeğin beklediği ve hoşuna giden bir davranıştır, kadının böyle davranması onun hanesine + olarak geçtiği gibi aksi davranışta – olarak geçer bu puanlar ileride bir gün karşısına çıkar.

-Aile en küçük topluluktur. Milleti, ülkeyi oluşturan topluluğun birer çekirdekleri hükmündedir, bunların sağlam olması dayanıklı, mukavemetli olması bu ülkenin bekasına aksi ise helakına sebeptir.

Öyleyse aileyi sağlam temeller üzerine oturtup en iyi şekilde işletmek aynı zamanda da bir vatandaşlık görevidir.

-Eşinize düşüncesizce söylediğiniz kırıcı sözlerle onu derinden yaralayabilirsiniz, bunu içine atıp yeri geldiğinde size karşı kullanabilir, o yüzden bir şey söylemeden önce bir kez yutkunun, uygularsanız faydasını göreceksiniz

-Çevrenize ve vücudunuzun temizliğine azami özen gösterin, temizlik evliliğin olmazsa olmaz kurallarındandır.

-Eşinizin ailesine gittiğinizde yeni yüklendiğiniz misyon gereği hal ve tavırlarınıza çok itina gösteriniz iyi veya kötü davranışınız aileleri de çok yakından ilgilendirmektedir.

-Eşiniz başka bir olaya kızıp tepkisini size gösterebilir böyle bir durumda tepkiye reaksiyon göstermemelisiniz bu konuyu daha sonra konuşabilirsiniz. Asıl olan başka bir olaya kızıp eşinize tepki göstermemektir.

-Güzel gören güzel düşünür “Hasta yatağında dahi olsanız bakımınızı ihmal eetmeyin, bu aynı zamanda kendinize ve eşinize verdiğiniz değerin ölçüsüdür. Çirkin kadın yoktur bakımsız kadın vardır.

-Birbirlerini seven eşler isterlerse ahirette de beraber olabilecekler.

-Duymak istemediğini söyleme, istenmeyeni söylersen istemediğini dinlersin.

-Önemli kararlar alırken mutlaka büyüklerinizle istişare edin

İKİ CİHANDADA MESUT VE BAHTİYAR OLMANIZ DİLEĞİYLE

Çetin KILIÇ – LÜLEBURGAZ

www.NurNet.org

Tüylerimizi Diken Diken Eden Emir!

Erkekler kadınlar üzerinde kavvamdır.”(yönetici ve koruyucudur) Nisa sûresi 34. âyete geçen hafta başlamıştık. Kaldığımız yerden devam ediyoruz, âyet bitene kadar inşallah.

Kadın erkeğin evde reisliğini, yönetici ve koruyuculuğunu kabul ettikten sonra ne olacak? Doğal olarak evin reisine saygılı olacak. Âyet şöyle devam ediyor:

Saliha kadınlar gönülden itaat ederler.” Allah (c.c) “İyi kadınlar kocalarına itaatli ve saygılıdırlar.” buyuruyor.

Tüylerimizi diken diken eden bir emir. “Kocaya itaat” Bu iki kelime yan yana geldiğinde biz kadınları çok fazla rahatsız ediyor. Allah’a itaat “tamam” seve seve başım üstüne; ama kocaya itaat “olmaz.” Oysa kocaya itaat Allah(c.c) ın emri olduğu için aslında Yaradan’ına itaat etmiş oluyor kadın.

Sevgili peygamberimiz de pek çok Hadis-i Şerif ile kadının kocasına itaatinin önemine dikkat çekiyor.

Kadın, beş vakit namazı kılar, orucunu tutar, kendini yabancılardan korur ve kocasına itaat ederse, cennete girer.” buyuruyor bu hâdis-i Şeriflerin birinde.

Öyle kaçılmak isteniyor ki bu âyeti kerîme’nin emrinden, âyet inkar edilemiyor fakat bu âyeti destekleyen bazı Hadis-i Şerîfleri inkar noktasına gelebiliyor kadınlar.

İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.”

Mesela bu hadisi şerifi pek çok kadın “sahih değildir” diyerek kabul etmiyor. Oysa Hadis-i Şerîf sahih, kaynakları da sağlam. Riyazussalihin’ de aldığım Hadis-i Şerîf kaynak olarak Tirmizî Radâ 10; Ebu Davud Nikah 40; İbni Mace Nikah 4 te yer alıyor.

Buradaki secde kelimesinin tabii ki Allah’a secde etmekle alakası yok. Peygamberimiz bu Hadis-i Şerif’le ailede mutluluk için kadının kocasına saygı duymasının ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmiş.

“Ne yani, şimdi biz kocalarımıza itaat edeceğiz, onlarda bizi paspas gibi ezecek mi?”

Allah’a karşı ne kötü bir zan. Rabbim kadının ezilmesini ister mi? Yaradan’ımız kadının kocasına itaatini emretmişse elbette pek çok da hikmetler vardır. Kadına itaat emredilirken, erkeğe de ezme kadını hakkı verilmemiş. Karşılıklı haklar var.

Bakara 228. Âyeti Kerîme’de:

Erkeklerin kadınlar üzerinde ma’ruf (meşru olan) hakları olduğu gibi, kadınlarında onlar üzerinde hakları vardır. Yalnız erkeklerinki onlara göre (aile reisliği ve görevleri bakımından) bir derece fazladır. Allah mutlak galiptir hüküm ve hikmet sahibidir.”

Kadına kocasına itaat emredilmiş fakat kadını ezmek için değil korumak için. Kadın kendinden güçlü yaratılmış erkeğin karşısında ancak ona yumuşak davranarak kendini koruyabilir. “Yumuşak ipeği en keskin kılıç bile kesemez.”

İtaatten ne anlamalıyız?

“Kadın erkeğin her istediğini yapacak, erkek emredecek kadın ezilecek.” Böyle anlayanlar var. Ben böyle anlamıyorum. Benim erkeğe itaatten anladığım, “Kadın kocasına saygısızlık etmeyecek, onunla mücadeleye girmeyecek, erkeğin ailedeki otoritesini kabul edecek.”

Kadın istediklerini kocasına tatlı tatlı yaptırabilir. Kadın yine itaat etmiş olur. Kadının sözleri önemsiz olacak, kadının istedikleri yapılmayacak diye bir şey yok. Kadının erkeğin karşısına dikilmesi, bağırması çağırması, kavga etmesi, inatlaşması yasaklanmış. Kadın psikolojisini düşündüğünüz zaman bu tavır, öncelikle duygusal yaratılmış kadını yorar, yıpratır.

Fakat günümüzde maalesef ki kadınların çoğu, erkeklerle mücadele etmeyi bir maharet zannediyorlar. Erkeğe itaat bir geri kalmışlık gibi addediliyor. Bu da aile kurumuna ciddi zararlar veriyor. Sonuç kadınlar mutsuz, erkekler kırgın.

Erkekler sert yaratılmışlar, fakat kaba değil. Arada çok büyük bir fark var. Günümüz kadını, erkeğin sert tabiatını, filmlerdeki romantizm sosuna batırılmış erkeklere bakarak kabalık olarak yorumluyor ve erkeklere kızgınlık besliyor.

Biz kadınlar, bir şey işimize gelmezse içimizi rahatlatmak için çıkış yolları ararız.

Allah’ın emrini inkar edemeyeceğimize göre ahirete kadar kendimizi oyalayacak sebepler bulmamız lâzım ki iç sesimiz bizi dürtüp rahatsız etmesin.

Bulmak isterseniz bahane tükenmez: “İtaat etmiyorsam sebebi var canım. Allah bu kocaya itaati emretmemiştir herhalde. Bu adam geçmişte bana şöyle şöyle haksızlık yapmıştı. İlmî ehliyeti yok. Namazını ancak kılıyor. Gelsin peygamberimiz gibi bir erkek ona itaat edeyim.”

Allah(c.c) âyette “İyi kadınlar, iyi erkeklere itaat ederler.” buyurmuyor. İtaat edilmesi gereken erkeklerin vasıfları sayılmamış. Kadının koca olmasını kabul ettiği erkek itaati hak etmiş oluyor bu durumda.

Kadın ya kocasına itaat edecek ya da onu koca olacak vasıflarda görmüyorsa boşanacak. “Hem yaşarım hem de adamı adam yerine koymam, süründürürüm” gibi üçüncü bir alternatif dinimizde yok.

Pek çok dindar kadın kocasını beğenmiyor, takvalı bulmuyor. Kimi kocasının nafile oruç tutmamasından, kimi televizyona bakmasından, kimi müzik dinlemesinden, kimi kocasının çok kitap okumamasından dolayı dertli.

Kocalarını kendileri kadar asil bulmadıkları için onları basit zevkleri olmakla suçlayıp aşağılayan ve kocalarından daha fazla ibadet ettikleri için de kendilerini pek bir takvalı ve saliha hanım zanneden kadınlar çok.

Oysa Allah (c.c) “Sâliha hanımlar kocalarına gönülden itaat ederler.” buyuruyor. “Kocalarını kendilerinden aşağı görürler.” demiyor.

Kadınlar bildikçe öğrendikçe koca beğenmemeye başlıyorlar. Erkekler işle güçle uğraşırken kadınların bilgi edinmek için pek çok kaynağı var. Televizyonda pek çok konuda uzman kişiler çıkıyor, pek çok konu konuşuluyor. Geçenlerde bir teyze gördüm, televizyonda şifalı bitkilerle ilgili program izlemekten konuya epeyce vâkıf olmuş etrafına tavsiyelerde bulunuyordu.

Sonra internet var, kitaplar var ve kadınların okumak için zamanları var. Ayrıca sürekli seminerler, konferanslar düzenleyen belediyeler, vakıf ve dernekler var. Buralara da kadınlar daha çok katılıyor.

Bilgi güzel bir şey. Fakat her güzel şeyin düşmanı vardır. İlmin düşmanı da kibirdir. Şeytan da âlimdi fakat ilminin getirdiği kibir ile Allah’a isyan etti ve rahmetten kovuldu.

Materyalist bir çağda egolarımız sürekli dürtüldüğü için en çok kendimizi beğenir olduk. Kibir insanları Allah’ın rahmetinden ve insanların gönlünden kovduran, gözden düşüren en tehlikeli huydur. Kibir şeytanın en sevdiği günahtır. Kibir, gurur ve inatla da yakın kardeştir. Sakınmak lâzım. Kibir konusunu kitaplardan çok okumak lâzım.

Velev ki erkek bilgi, zenginlik, eğitim gibi konularda kadından daha geride olsa bile mademki Rabbimiz aileye yönetici olarak seçmiş, her hal-u kârda kadın kocasına itaatli ve saygılı olmak zorundadır.

Teşbihte hata olmaz derler, üniversite mezunu bir çalışanın ilkokul mezunu diye patronunu beğenmeyip istediklerini yapmaması, isyankar olması mümkün müdür?

Ya orda çalışmayacak ya da patron olarak onu kabul ediyorsa saygılı olacak.

Çalışan kadın iş yerinde patronuna gayet saygılı, onun eğitimini sorgulamıyor. Maaşını alabilmek için patronun emirlerini yerine getiriyor ve kendini ezik falan hissetmiyor. Fakat aynı kadın eve gelince kocasının iki sözüne tahammül edemeyip saygı sınırlarını aşıyor.

Allah’ın emrine karşılık, patronun parası daha öne geçebiliyor maalesef. Halbuki eşi de ailenin maddi manevi sorumluluklarını taşıyor.

Bizden önceki nesilde erkeğe saygı vardı; fakat bu gönülden bir saygı değildi genellikle. Kadınlar erkeklerden korktukları için zoraki saygı duyarlardı. Erkek düşmanlığının üzerine güzel bir saygı inşa etmek zaten zordur. Kadın kocasının karşısında konuşmaz; ama bunu kendine dert eder, içinde biriktirir. Mutfağa gitse, çocuklarına kocasının ardından konuşur, çocukları babasına düşman eder, komşuya gider, kocasını çekiştirir. Ezik psikolojisi içinde yaşar.

Oysa Allah zoraki bir itaatten bahsetmiyor. Gönülden yapılacak bir itaat istiyor. “Gönülsüz aş ya karın ağrıtır ya baş.”

Allah (c.c) bu ayette saliha kadınları “kanitat” olarak vasıflandırmıştır. “Kunut” severek isteyerek itaat üzere olmak, demektir. Zoraki, hoşlanmayarak, içinde sıkıntı duyarak ara sıra yapılan bir ita­at değil, tam aksi isteyerek, severek, içinden gelerek itaat edilmesi Rabbimizin emridir.

Bu da ancak nefsine tapınmayan ve Allah’ın rızasını isteyen mü’min hanımlar için mümkündür. Çünkü evin reisini erkek olarak Allah(c.c) tayin etmiştir. Sonuçta kocaya itaat Allah (c.c) itaattir.

Âyeti Kerîme itaat emrinden sonra şöyle devam ediyor:

Hem de Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri gizlide de (kocalarının olmadığı yerde de ırzlarını ve kocalarının mallarını) koruyanlardır.”

Kadınlar, namuslarını ve kocalarının mallarını korur, kocalarının sırlarını ifşa etmez ve kocalarıyla kendileri arasında gizli halleri başkasına anlatmazlar. Allah’tan korktukları için kocaları olmadığı zaman bile onların haklarını korurlar.

Maalesef ki günümüzde itaatin tam aksi eşitlik davası ile karı koca arasında mücadele körükleniyor. Ne de olsa bir toplumu yıkmanın en iyi yolu aileyi yıkmaktır. Biz de bu tuzaklara çok çabuk düşüyoruz. Bir türlü mutlu olamıyoruz.

Oysa elimizde Yaradan’ımızın mutluluk reçeteleri var, daha niçin mutsuzuz ki? Kadınlar için ilaç biraz acı gibi görünüyor; ama o ilacı almadan şifa mümkün değil.

Sema Maraşlı – Haber 7