Etiket arşivi: Nasıl Müslüman Oldu

Alman Futbolcu Danny Blum Nasıl Müslüman Oldu?

Almanya 2. Futbol Ligi ekiplerinden olan FC Nürnberg’te forma giyen Danny Blum’un Müslüman olduğunu açıklandı.

Almanya’nın en çok satan gazetesi Bild yer verdiği bir haberinde, Belek’te devre arası kampı yapan FC Nürnberg’in formasını giyen 24 yaşındaki oyuncu Danny Blum’un İslam dinini seçtiğini ve bunun içinde Belek’te bulunan Mecekler Camii’nde ibadet ettiğini okurlarına duyurdu.

Alman oyuncunun camide ibadet ederken çekilmiş fotoğraflarına yer veren Bild, Müslüman olan Danny Blum’un “İslam bana güç ve kuvvet veriyor, dua ruhumu rahatlatıyor” dediğini aktardı.

5 VAKİT NAMAZ KILIYOR

Mannheim şehri yakınlarında bulunan Frankenthaler kasabasında doğan orta saha oyuncusu Danny Blum Bild’e, İslam dinine geçişini şu ifadelerle anlattı:

Önceleri futbol dışından oldukça eğlenceli ve bir o kadarda sorumsuz bir yaşamım vardı. Zaman zaman yaşadığım bu hayatın her şey olamayacağını düşünmeye ve sorgulamaya başladım.”

Ardından arkadaş çevremle dini konuşmalar yapmaya başladım. Hem kitaplardan hem de İnternetten din araştırması yaparken İslam dini bana çok enteresan geldi. Araştırdıkça da öğrendiklerim beni bu yola yani İslam’a yaklaştırdı ve böylece Müslüman olmaya karar verdim. Artık hayata hep pozitif bakıyorum.”

Alman oyuncunun 5 vakit namaz kıldığını, helal yiyecekleri tercih ettiğini ve alkolden de uzak durduğunu yazan Bild, Danny Blum’un ibadet etmek isterken kimseye rahatsızlık vermemeye de özen gösterdiğini aktardı.

Takımda kendisine oldukça tolerans gösterildiğini Bild’e anlatan Danny Blum’un, “İslam barışçıl bir din. İnancım kimseyi yapmak istemediği her hangi bir şey için zorlamıyor. Tercihimden sonra bana bu yönde kötü söz söyleyen olmadı. Olsa bile bu beni yolumdan döndürmez. Herkesin kendine göre inancı var” dediği ayrıca kaydedildi.

AİLESİ ÖNCE ŞAŞIRDI SONRA DA “SEN BİLİRSİN” DEDİ

Danny Blum’un, Hristiyan olan ailesine Müslüman olduğunu ilk açıkladığında ailesinin önce büyük bir şaşkınlık yaşadığını ardından da, böyle inanıyorsan inandığını yaşayabilirsin diyerek karşı çıkmadıklarını anlattığı belirtildi.

Sabah

Anh Nguyen; “Risale-i Nurlar, İslamı Anlamak İçin Geniş Bir Yol Açtı!”

Vietnam’dan bir hidayet öyküsü… Kardeşimizin adı Anh Nguyen. Finans sektöründe çalışıyor. Sidney’de çalışırken, Melbourn’da bulunan eşinden bir telefon alır. “Aradığımız şeyi buldum. Hemen Melbourn’a gelmelisin” der. Kendi tabiriyle, hep hayalini kurduğu işte çalışıyordu. Ama eşinin heyecanlı sesinden anlar ki, kendilerine sadece helâl ve haramlardan ibaret olarak anlatılan İslâmı, daha iyi anlamalarına ve yaşamalarına yardımcı olacak bir şey bulmuştur. İşinden istifa edip Melbourn’a gelir. Eşiyle beraber katıldığı sohbette her sorusuna sadırdan değil, satırdan cevap verilir. Çok etkilenir, işte aradığı şey budur: Risale-i Nur…

İslâmı nasıl tanıdınız?

İslâmı, üniversitedeyken tanıdım. Lisans öğrencisiyken, Hıristiyan bir grup sayesinde ‘tanrı’ fikriyle tanıştım. Kiliseye gitmeye başladım ve ‘tanrı’ konulu bir çok müzakereye katıldım. Bu arada, üniversitedeki Müslüman öğrencilerle de tanıştım ve onlarla gezmeye başladım. Onlarla konuşuyor ve tanrıyla alâkalı bir sürü soru soruyordum. Bir gün birisi, sorularının cevaplarını bulmak istiyorsan Kur’ân oku, dedi ve bana Kur’ân verdi. Okumaya başladım.

Kur’ân okuma sürecinizden bahseder misiniz?

Kur’ân’ın tercümesini anlamak zor olduğu için, biraz zorlandım. Ama şunu diyebilirim ki, Allah bana karşı çok merhametliydi. Kur’ân’dan önce İncil okuduğum için biraz bilgim vardı. Önce kısa surelerden başlayıp, uzuna doğru gitmem konusunda tavsiyeler aldım. Üniversite arkadaşlarımdan çok destek gördüm. Ne zaman istesem onları arayabiliyordum. Memnuniyetle benimle buluşuyorlar, sorularımı cevaplıyorlardı.

Müslüman olmaya nasıl karar verdiniz?

Bu, kolay bir karar değildi. Fakat, ‘aman Allah’ım, bütün hayatımı değiştirecek’ diye düşündüğüm bir şey de değildi. Okudum, araştırdım ve Allah kim, anlamaya çalıştım. Bir gün artık zamanın geldiğini hissettim ve Müslüman oldum. Onun için bunun fıtrî olduğunu düşünüyorum. Gayet yerinde bir adımdı. Doğru zamanda doğru yerdeydim.

Aileniz ve arkadaşlarınız Müslüman olmanıza nasıl tepki verdiler?

Tepkileri pek olumlu değildi. Ailem hâlâ, Müslüman olmamın hayatımdaki en yanlış karar olduğunu düşünüyor. Daha doğrusunu söylemek gerekirse; aileme göre Müslüman olmam hariç, mükemmel bir çocuğum. Aslında, ailemle daha da yakınlaşmaya başladım ve hayata bakış açım konusunda kendimi daha olgun hissediyorum. Onlar da benim kim olduğumu görüyorlar ve rahatlamaya başladılar. Ama başlangıçta pek de hoş karşıladıkları söylenemez.

Risale-i Nurla nasıl tanıştınız? İslâmla ilgili düşüncelerinize Risale-i Nur’un katkısı ne oldu?

Arkadaşlarıma her zaman, İslâm’da benim için iki kurtuluş olduğunu söylerim. Birincisi, Müslüman olmamdı. İlk zamanlar, arkadaşlarım bana İslâmla ilgili birçok bilgi verdiler. Bunların hepsi İslâmî kurallarla ilgiliydi. İslâmda ne kadar çok kural var, diye düşünüyordum ve ben, İslâmın amelî tarafını benimsemeye henüz hazır değildim. Bütün bu kurallara uymak yeni Müslüman olmuş biri için çok zordu. Bir süre etrafımdaki Müslümanların uygulamalarını gözlemledim ve herşeyi sorguladım. Allah’ın varlığını değil ama ibadetleri sorguluyordum. Müslüman olmanın çok zor olduğunu düşündüm ve vazgeçmek üzereydim. Ailem Müslüman değildi ve örtünürsem iyi bir iş bulamam, diye düşünüyordum ki bu benim için çok önemliydi. İşte böyle bir zamanda Risale-i Nurla tanıştım. Risale-i Nur aradığımız her şeydi. Biz, yani eşim ve ben, körü körüne bir inançtan ziyade, anlayarak uygulayabileceğimiz bir İslâmî form arıyorduk. İşte, Risale-i Nur ikinci kurtuluştu benim için. Beni tekrar İslâma döndürdü. Öncekinden farklı olarak, İslâmı benimsememe ve gerçekten onun bir parçası olmama vesile oldu.

Risale-i Nurdan önce, İslâmı doğru anlayamamıştım, herkes bana bakacak ve Müslüman olduğum için tuhaf olduğumu düşünecek diye Müslüman olduğumu kimseye söylemiyordum. Risaleler vasıtasıyla kim olduğumu anladım. Nurlar, İslâmı anlamak için geniş bir yol açtı bana. Artık bir Müslüman olarak rahat ve kim olduğumla mutluyum.

Sizce Risale-i Nur’un en önemli özelliği nedir?

Zor bir soru. Çünkü, Risale-i Nur çok geniş kapsamlı. Sanırım, beni tatmin eden şey izahların akla uygun oluşu ile şefkat ve iman anlayışı. Çok geniş bir bakış açısı. Bu nedenle hayatla ilgili her soruya cevap verebilir.

Risale-i Nur okumak neden önemli sizce?

Çünkü Risale-i Nur, bu zamandaki en emniyetli ve umumî yol. Risale-i Nurda, tarikat mesleği ve Risale-i Nur’un karşılaştırması yapılıyor. Kalp ve hayal yolu bu zamanda çok tehlikeli olabilir. Çünkü pek çok karışık fikirler ve tartışmalar var. Eğer sadece bir yola güvenirsen (akıl veya kalp), tehlikeli olabilir. Risale-i Nur en geniş yol. Hakikat yolu. Sizi bu dünyada imanla donatıyor. Böylece, dünyayı ve tabiatı anlıyorsunuz ve sizi toplumunuzun ve dünyanın aktif bir üyesi yapıyor. Çünkü Müslümanlar dünyanın ışığı olmalı. Risale-i Nur, bunu gerçekleştirmemiz için bizi donatıyor.

Risale-i Nur, İslâm inancının ve İslâmî yaşayışın, bu zamandaki en temel meselelerine dokunuyor. Bizler bu gün özgüveni olan Müslümanlarız. Eğer bu bilgilere ve özgüvene sahip olmasaydık aşırı uçlardaki İslâmî gruplar gibi olurduk. İşte Risale-i Nur bize pozitif yolu gösteriyor.

Nisa Okur / Yeni Asya

Papazı Ağlatan Soru Onu Müslüman Yaptı!

Teslis(3 Tanrı) inancı kafasını karıştırınca papazların kapısını çalan İtalyan kız, yanıtsız kalan sorularına son papaz ağlayarak cevap verince kararını verdi.

Papaz sorularımı dinledikten sonra sessiz bir şekilde ağlamaya başladı. Bana “Ben de yıllardır teslis konusunda şüpheler taşıyorum. Bence doğru yoldasın, İslam’ı araştırmaya devam et” dedi.”

İtalya’nın Katolika Şehrinde doğan İtalyan Kız Elisa, felsefeye duyduğu merak nedeniyle üniversite yıllarında “Gerçek nedir?” sorusunun izini sürmeye başlamış. İçinde enteresan olayları barındıran bu süreç, Mısır’da gördüğü ilginç bir rüyanın ardından Elisa Hanım`ın 3.5 yıl önce İslam’a girmesiyle sonuçlanmış. Şu an Şam’da Arapça eğitimi alan Elisa Hanım artık Rahme ismini kullanıyor. Rahme Hanım bugünlerde son derece mutlu. Mutluluğunun sebebi ise annesinin de tıpkı kendisi gibi, kısa bir süre önce Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olması. Biz de Rahme Hanım’ın sevgili annesine İslam Ailesi’ne “hoş geldiniz” diyoruz. Rahme Hanım’ın İslam’ın erkeğe tanıdığı 4 eşlilik hakkı, İslam’da kadının yeri ve Avrupa’da yaşayan Müslümanların durumları hakkında yaptığı tespitler son derece ilginç.

– Müslüman olmadan önce her hangi bir dine ilginiz var mıydı? Kendinizi ne olarak hissediyordunuz?

Lise son sınıfa kadar dinlere karşı pek fazla ilgim yoktu. Çünkü gerçeğin peşine düşmemiştim. Lise son sınıfta düşünce akımlarıyla ve dinlerle ilgilenmeye başladım. Felsefeye olan bu ilgim nedeniyle Verona Üniversite’sine kaydolarak felsefe okumaya ve gerçeği araştırmaya başladım. İlk olarak felsefe tarihini oluşturan düşünce akımları üzerine yoğun şekilde okumalar yaptım. Daha sonra ise İncil okumaya başladım, ayrıca haftada 2 veya 3 gün kiliseye gidip papazların vaazlarına katılırdım. İncil bana felsefe tarihindeki düşünce akımlarından çok daha etkili geldi ve iyi bir Hıristiyan olmaya karar verdim.

-İncil’in neyinden etkileniyordunuz? Birkaç örnek verebilir misiniz?

İncil’de beni en çok etkileyen bölümler Hz. Meryem ve Davut Peygamberin kıssalarının olduğu bölümlerdi. Ayrıca Allah’ın var olduğuna dair delillerden de çok etkileniyordum. O dönem İncil’e gerçekten inanıyordum ve İncil okumak bana huzur veriyordu.

– Müslüman olmadan önce İslam’la ilgili neler biliyordunuz?

Üniversite 2. sınıfta okurken dinler tarihi dersimize İslam Ülkeleri’nin birçoğunu gezen bir hocamız giriyordu. Hocamız hiçbir dine inanmıyordu, fakat bize gezdiği ülkelerdeki gözlemlerini anlatıyordu. İslam Ülkelerini ziyaret ettiğinde iki şey hocamızı çok etkilermiş. İlki ezan sesi, diğeri de Ramazan Ayın’da birçok insanın aynı anda oruç tutması.

Ezan sesi hocamıza büyük bir heyecan veriyormuş ve ezan sesini duymaya başladığı andan itibaren kalbinin huzur bulduğunu hissediyormuş. İslam’la ilgili duyduğum olumlu bilgiler sadece bunlardan ibaretti. Fakat sürekli olarak İtalyan Medyası’nın İslam hakkında yaptığı olumsuz haberleri takip ediyordum. İtalyan Medyası, İslam’ı kadınları ezen bir terör ve cehalet dini olarak göstermeye çalışyordu.

-İtalyan Medyası’nın İslam hakkında yaptığı bu olumsuz yayınlara rağmen İslam’a ilgi duymaya nasıl başladınız?

İslam’a üniversitenin 2. sınıfında ilgi duymaya başladım. Okuldaki bir hocamız benden Musevilik hakkında bir ödev hazırlamamı istedi. Bu ödevi hazırlarken annemin kütüphanesindeki Kur’an-ı Kerim dikkatimi çekti. Kur’an’ın Musevilik’ten nasıl bahsettiğini merak ettim ve ödevimi hazırlarken Kur’an’dan da yararlanabileceğimi düşündüm. Kur’an’dan birkaç bölüm okudum ve Kur’an bana ilginç gelmeye başladı. Kur’an’ı ilk okuduğumda bazı bölümlerinin İncil’e çok benzediğini fark ettim. Fakat Kur’an’ın insan ve hayat hakkındaki tespitleri bana İncil’den daha gerçekçi geldi. Kur’an’daki kıyamet hakkındaki ayetler de beni çok etkiledi.

“MISIRLI AİLE’DEN ÇOK ETKİLENDİM”

– İslam’a ilgi duymaya başlamanızdaki temel etken Kur’an mı oldu?

– Hayır. İslam’a ilgi göstermeye Mısırlı bir aileyle tanıştıktan sonra başladım. Mısırlı Meryem isminde bir arkadaşım vardı. Meryem’i çok seviyordum ve Meryem’in babası İmad da zaman zaman bize İslam’dan bahsediyordu. Meryem’in babasının İslam hakkında anlattıkları beni çok etkiliyordu. Ayrıca Meryem’in evindeki huzurlu ortamı da seviyordum. Meryem’in ailesini gözlemleyip babasının İslam hakkında söylediklerini dinledikten sonra İslam hakkında güzel duygular hissetmeye başladım.

– Meryem’in babası size İslam hakkında neler anlatıyordu? Bunları bizimle paylaşır mısınız?

Özellikle ahlak üzerinde duruyordu. İnsanın hayatında doğruların ve yanlışların olması gerektiğini ve İslam’ın insanlara sunduğu ahlaki kuralların tamamının doğruları temsil ettiğini söylüyordu. Ayrıca insanın ahlakını arttırdığı sürece iyi bir insan olabileceğinden ve insanın sürekli olarak ahlakını güzelleştirmesi gerektiğinden bahsediyordu. Ayrıca Meryem’in Ailesi’ndeki bütün fertlerin kişilikleri de beni çok etkiliyordu. Karakterleri çok güçlüydü ve hayattan hiçbir şekilde korkmuyorlardı. Bunun sebebi de İslam’a olan güvenleri ve Allah’a olan imanlarıydı.

Birbirlerine karşı çok nazik davranıyorlardı ve birbirlerine çok değer veriyorlardı. Sürekli olarak Allah’ı hatırlıyorlardı. Arabaya binecekleri zaman, yemeğe başlayacakları zaman besmele çekiyorlardı. Meryem’in Ailesi tanıdığım İtalyan Ailelere göre çok daha güvenli bir aileydi.

İtalyan Aileler genelde problemlidir ve aile içinde sürekli bir rekabet vardır. Fakat Meryem’in ailesinde böyle bir rekabet yoktu ve herkes birbirine yardımcı olmaya çalışıyordu. Bu bana çok ilginç geldi. Meryem’in ailesi İtalya’da göçmen olmaları nedeniyle birçok problem yaşıyordu. Her türlü soruna rağmen mutlu olmasını başarıyorlardı. Ben de bu aileyle birlikteyken çok mutlu oluyordum. Bu dönemler İslam’a sevgi duyuyordum; fakat hiçbir zaman Müslüman olacağım aklıma gelmezdi. Daha sonra Meryem’le camiye gitmeye başladık. Camide Şeyh Emin ile tanıştım.

– Şeyh Emin ile tanışmanız bu süreçte sizi nasıl etkiledi. 

-Şeyh Emin yeni bir peygamber geldiğini fakat Hıristiyanların bu yeni peygambere iman etmediklerini söylüyordu. Zihnim iyice karışmıştı. Bu süreç benim için gerçekten çok zorlu bir süreçti. Ne yapacağıma karar veremiyordum ve zihnimde İslam ve Hıristiyanlık hakkında birçok soru geziniyordu. Şeyh Emin’in anlattıkları çok mantıklı şeylerdi; fakat Hıristiyanlığı terk etmek, Hıristiyanlık hakkında şüpheye kapılmak beni son derece üzüyordu. İlk olarak bir papaza gidip Şeyh Emin ile tanıştıktan sonra Hıristiyanlıkla ilgili kendi kendime cevaplayamadığım soruları sordum.

– Neydi bu sorular?

Teslis inancı iyice kafamı karıştırmıştı. Katolikler Hz. İsa’nın hem Tanrı olduğuna, hem de Tanrının Oğlu olduğuna inanıyorlar. Bu nasıl olabilirdi? Hıristiyanlar İsa Mesih’in insanların günahlarına kefaret olması için öldüğüne inanıyorlar. Bu inanışı da sorgulamaya başladım.

-Ziyaretine gittiğiniz papaz sorularınıza nasıl cevaplar verdi?

Bu konuları fazla karıştırmamam gerektiğini, İsa Mesih’e inanmaya devam edersem mutlu olacağımı söyledi. Bu papazın dışında üç papazı daha ziyaret ettim. Onlardan başta teslis olmak üzere Hıristiyanlıktan şüphe duymama neden olan sorularımı cevaplamalarını istedim. En son ziyaret ettiğim papaz sorularımı dinledikten sonra sessiz bir şekilde ağlamaya başladı. Kendisine niye ağladığını sorduğumda cevap olarak “Ben de yıllardır teslis konusunda şüpheler taşıyorum. Bu soruya bir türlü cevap bulamadım. Bence doğru yoldasın, İslam’ı araştırmaya devam et” dedi.

Papazın bu cevabı beni çok şaşırttı ve son ziyaretimden sonra Allah’ın tek olduğuna kesin olarak inanmaya başladım. Bu süreçte gerçeğin peşine düştüm ve sabah akşam İslam hakkında kitaplar okudum. Kur’an’ı ve İncil’i yanımdan ayırmıyordum, sürekli olarak İncil’le Kur’an-ı Kerim arasında kıyaslamalar yapıyordum. Belli bir süre sonra İslam’ı daha iyi tanımak için bir İslam Ülkesi’ne gitmeye karar verdim ve 3.5 yıl önce Mısır’a yaptığım gezi sırasında Müslüman olmaya karar verdim.

“KIBLEYE YÖNELİRSEN GERÇEĞİ BULACAKSIN”

– Bu kararı nasıl aldınız? Mısır’da başınızdan neler geçti?

Nil Kenarı’nda gezerken ilk defa ezan sesini duydum. Ezan’da neler söylendiğini anlamıyordum; fakat ezan sesi tıpkı üniversitedeki dinler tarihi hocamız gibi beni de çok etkilemişti. O an, içimden Allah’a secde etmek geldi ve bir camiye giderek dakikalarca Allah’a secde ettim. Daha sonra otele dönüp ağlayarak Allah’a bana doğru yolu göstermesi için dua ettim.

Duadan sonra uyumaya başladım ve ilginç bir rüya gördüm. Rüyamda çok kötü bir yerdeydim ve oradan kurtulmak istiyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bir anda güzel bir yere geçtim. Bu güzel yerde bir ses bana; “kıbleye yönelirsen huzura kavuşacaksın ve gerçeği bulacaksın” dedi. Ben de rüyada kıbleyi aramaya başladım. Kıbleyi ararken uyandım, bu rüyayı gördükten sonra kesin olarak Müslüman olmaya karar verdim ve bir camiye gidip Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldum.

– Müslüman olmadan önce İslam’la ilgili kabullenemediğiniz hiçbir şey olmadı mı? Mesela Batı Kültürü’nün içinde yetişen bir bayan olarak İslam’ın erkeğe verdiği 4 evlilik hakkını kendinize nasıl izah ettiniz?

İslam, bir erkeğin birden fazla evlilik yapmasına izin veriyor, fakat bunu bazı şartlara bağlıyor. İslam, birden fazla evlilik yapacak erkeklere eşler arasında adaleti sağlama şartını öne sürüyor; bu da bir erkek için yerine getirilmesi çok zor bir şart. Ben, gerçek anlamda Allah’tan korkan bir erkeğin eşler arasında adaleti sağlayamama kaygısı taşıyacağını, bundan dolayı da birden fazla evlilik yapmayacağını düşünüyorum. Çünkü İslam’a göre eşler arasında adaletsizlik yapmak büyük bir günah olarak görülüyor. Batı da bir kadın birçok erkekle, bir erkek de birçok kadınla birlikte olabilir. Fakat İslam, cinsel hayatı da evlilik vasıtasıyla bir düzene sokuyor.

– Müslüman olmanız aileniz ve çevreniz tarafından nasıl karşılandı?

Müslüman olduktan sonra özellikle babamla birçok sorun yaşadım. Babam örtünmeye başladığım ilk zamanlarda başörtümden nefret ediyordu ve bu nedenle eve ancak başörtümü çıkardıktan sonra girebiliyordum. Fakat babam zamanla Müslüman olmamı kabullendi. Şu an dini inancıma ve başörtülü olmama son derece saygı duyuyor. Annem ise ben Müslüman olduktan sonra İslam’a ilgi duymaya ve İslam hakkında araştırmalar yapmaya başladı. Kısa bir zaman önce de İslam’a girme kararı alıp O da benim gibi Müslüman oldu. Annemin Müslüman olmasına gerçekten çok sevindim, şimdi annemle birlikte babamın Müslüman olmasını bekliyoruz. Babam da son zamanlarda İslam’la ilgileniyor ve zamanının birçoğunu Kur’an-ı Kerim okuyarak geçiriyor.

– Batılı Feminist çevreler sıkça İslam’ın kadını ezdiğini dillendiriyorlar. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce İslam kadına nasıl yaklaşıyor?

İslam’ın kadın anlayışı bana göre son derece nazik ve kadını koruyan bir yaklaşımdır. Avrupa’da kadın özgür gibi gözükür; fakat asla özgür değildir. Erkekler kadınlara pek fazla değer vermezler ve kadınlara karşı olması gereken saygı ve nezaketi göstermezler. İslam, kadının bütün yaşamını koruma altına alıyor. Babam 18 yaşıma ulaştığımda bana; “Artık sana bakmayacağım, kendine iş bul ve evden ayrıl ” demişti.

İtalya’da hep böyledir. Fakat Müslüman Aileler çocuklarına asla bu şekilde davranmazlar. Mesela Meryem’in anne ve babası maddi sorunlar yaşamalarına rağmen çocuklarına çalışma zorunluluğu getirmiyorlardı. İslam’a göre kadın evli değilse babası ona bakmak zorundadır; eğer evliyse bu sefer de eşi kadının geçimini sağlamakla sorumludur. Kadına karşı bu denli güçlü bir koruma ne Avrupa’da ne de Amerika’da var.

– Örtünmeye nasıl karar verdiniz?

-Meryem’in babası İmad sık sık İslam’a göre bir kadının altın gibi değerli olduğunu ve altın kıymetinde olan bir kadının mutlaka korunması gerektiğini söylüyordu. İmad’ın bu sözü bana zamanla çok mantıklı geldi ve örtünmeye karar verdim.

“MÜSLÜMAN OLAN İTALYAN ÇOCUK”

– Siz aynı zamanda bir yazarsınız? Sonradan İslam’a giren İtalyanlarla telefon vasıtasıyla yaptığınız röportajları bir araya topladığınız kitabınız özellikle dikkatimi çekti. Böyle bir kitap hazırlamaya niçin karar verdiniz? Ayrıca İslam’a giriş öyküsünü yazdığınız İtalyanlar arasından hangisinin yaşadıkları size daha ilginç geldi?

Bu kitabı hazırlamaya Pakistanlı bir arkadaşımın teşvikiyle başladım. Pakistanlı arkadaşım İslam’a giriş hikayelerini okuyan birçok insanın bu hikayelerden etkilenerek Müslüman olmaya karar verdiğini, ayrıca doğuştan Müslüman olan kişilerin de bu hikayelerden büyük dersler aldıklarını söyledi.

Ben de bunun üzerine sonradan Müslüman olan 26 İtalyan’la telefonla röportajlar yaparak, onların hikayelerini kitaplaştırdım. Avrupa’da İslam’a olan yoğun ilgi nedeniyle de kitabıma “İslam’ın Dönüşü” ismini verdim. Kitabım İtalya’da büyük ilgi gördü ve hatta bazı insanların İslam’a girmesine vesile oldu. Görüştüklerim arasında özellikle 13 yaşındaki İtalyan bir kızın daha çocuk denilebilecek bir yaşta İslam’a girmesi beni çok etkilemişti.

-Bu İtalyan Kız Müslüman olmaya nasıl karar vermiş?

-Öğretmeni ona İslam ve İslam Ülkeleri hakkında bir ödev vermiş. O da bu ödevi hazırladığı sırada İslam hakkında okuduğu yazılardan etkilenerek Müslüman olmaya karar vermiş. Kızın ismi Hatice’ydi. Hatice 14 yaşına geldiğinde de örtünmüş. Hatice ile görüştüğümde çok güçlü bir karaktere sahip olduğunu hissettim. Ona “bu gücü nereden alıyorsun” diye sorduğumda bana “İslam’dan alıyorum, bağlı olduğum din bana büyük bir güç veriyor” diye cevap verdi.

“MÜSLÜMAN’IN ÖZGÜVENİ OLMALI”

-Sonradan İslam’a girenlerle yaptığım röportajlarda bir çoğu Müslümanları tanıdıktan sonra uğradıkları hayal kırıklıklarından bahsetti. Aynı hayal kırıklıklarını siz de yaşadınız mı?

Evet. İnsanların namaz kılmadıkları, örtünmedikleri, yalan konuştukları ve sözlerinde durmadıkları halde Müslüman olduklarını söylemeleri beni çok şaşırtıyor. İslam Ülkeleri’nden gelip Avrupa’ya yerleşen Müslümanlar Batılılarla bir arada yaşayabilmek için İslam’ın birçok emrini yerine getirmiyorlar ve İslam’dan utanırmış gibi davranıyorlar.

Oysa bizler Müslüman olduğumuz için büyük bir özgüvene sahip olmalıyız ve Avrupalılara “En bilgili olan Allah’tır ve yaratıcımız insanlar gerçeğe bağlı kalarak yaşasınlar diye Hz. Muhammed vasıtasıyla İslam’ı gönderdi. Bu nedenle en doğru olan emir ve kanunlar İslam’ın kanunlarıdır” diyebilmeliyiz. Bir Müslüman ne olursa olsun İslam’ın emirleri ile ilgili doğruları söylemekten asla korkmamalı.

– İtalya’da İslam’a olan ilgi hangi boyutlarda?

İtalyanların geneli Müslümanlardan korkuyor. Bunun nedeni ise televizyon ve gazeteler. İtalyan Medyası sürekli olarak İslam’ı kötü göstermeye çalışıyor. İtalya’da İslam’a her tülü saldırı serbesttir; fakat Yahudilikle ilgili olumsuz bir haber yaptığınızda hemen cezalandırılırsınız. Medyanın İslam’a yönelik yoğun saldırılarına rağmen özellikle İtalyan Gençler arasında İslam gün geçtikçe daha da yayılıyor. Örneğin benim doğduğum ilçe nüfusu az olan küçük bir yer; fakat sadece bu ilçede son 2 yıl içinde 100 bayan ve 23 erkek İslam’a girdi.

Gerçek Hayat Dergisi – Adem Özköse

Ezandan etkilenip müslüman oldular.

Türkiye’de 2011 yılı Kasım ayına kadar 634 kişinin din değiştirerek Müslüman olduğu ifade edildi. Din değiştirenlerin çoğu ise bakın nasıl nasıl etkileniyor.

Kayseri’de ise son dört yılda 14 kişi Müslüman oldu. Kayseri Müftüsü Ali Maraşlıgil, din değiştirenlerin büyük çoğunluğunun, önce ezan sesinden etkilendiğini söyledi.

Türkiye’ye iş ya da turistik gezi için gelen veya burada yaşayan başka dinden birçok kişi, günde 5 vakit okunan ezandan etkileniyor. Başka dinden çok sayıda kişi müftülüklere başvurarak Kelime-i Şahadet getirip Müslüman olmayı seçiyor. Kendi dinini terk ederek Müslüman olanların çoğunluğunu ise kadınlar oluşturuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı verilerine göre geçtiğimiz yıl 634 civarında kişi Müslüman oldu. Bunların 467’si kadın. Yaş ortalamaları 30-35 olan Müslümanlığı seçen kişilerin çoğunluğunun Almanya, Moldovya, Hollanda, Fransa, Çin, Brezilya, Amerika, Romanya ve Estonya vatandaşlığı pasaportu taşıdıkları belirtildi. Sadece Kayseri’de ise son dört yılda 14 kişi Müslüman oldu. Bunlardan 10’u bayan.

Kayseri Müftüsü Ali Maraşlıgil, din değiştirenlerin büyük çoğunluğunun, önce ezan sesinden etkilendiklerini söyledi. Ardından araştırmaya yönelen kişilerin din görevlilerinden Müslümanlık hakkında bilgi aldığını ifade eden Maraşlıgil, “Bu kişiler Kur’an-ı Kerim’i inceliyor. Anlatılanlar ve Kur’an ayetlerinden etkilenenler ise din değiştirerek Müslüman olmayı seçiyor. Evlilik nedeni de din değiştirmenin başka bir sebebi” diye konuştu.

Müslüman olmaya karar verenler, ilgili mevzuat gereği bir dilekçe ekinde 4 adet vesikalık fotoğraf ile yurt içinde mahalli müftülüğüne yurt dışında ise din hizmetleri müşavirliği ya da ataşeliğine müracaat ediyor. Müftü / müşavir / ataşe tarafından Müslüman olmak isteyen kişiye usulüne uygun şekilde gerekli telkin yapılarak din hakkında bilgiler veriliyor. Kelime-i Şahadet getirerek Müslümanlığı seçenler isimlerini değiştirmek isterlerse yeni isimlerinin nüfus kütüğüne tescili için mahkemeye müracaatla karar aldırıyor.

Cihan

Risale-i Nur ile Yenilenen ve İnkişaf Eden Bir Hayat

Risale-i Nur Külliyatını tanımadan önce istediğim şekilde bir hayat yaşadığımı zannediyordum. Kalbim dünyevi isteklerle doluydu, zengin olmak hatta Bill Gates’den de zengin olmak istiyordum. Beni mutlu eden meşru veya gayrı meşru her şeyi satın almak istiyordum. Kendim memnun ve hoşnut olduğum sürece diğer insanların hislerini hiç önemsemiyordum. Ailem benim iyi bir evlad olduğumu düşünüyordu, halbuki ben ailenin yüz karasıydım.

Sonra, bazı insanlardan nefret etmeme sebep olan çok sarsıcı bir hadise yaşadım. On yıl boyunca kalbim nefret ve intikam isteğiyle dolu olarak, alacağım intikamın hayaliyle geçti. Annem beni öğrendiklerini uygulayan bir Hristiyan olarak yetiştirmişti; buna rağmen ezberlediğim dualar ancak dilimin ucuna geliyordu. Çocukluğumda öğrendiğim duaların ehemmiyetini kolayca unutmuştum. Allah’ı sadece bir problemim olduğunda veya yardıma ihtiyacım olduğunda hatırlıyordum. Kiliseye gitmeyi bırakmıştım; çünkü rahip her seferinde aynı şeyleri anlatıyordu. Günah çıkarma sırasında rahip günahlarımın affedildiğini söylemesine rağmen içim Allah tarafından gerçekten affedilip affedilmediğim şüpheleriyle doluyordu. Kiliseye sadece ailemi ve öğretmenlerimi memnun etmek için gidiyordum.

Hayatımın hakiki sahibi kendim  olduğuma inandığım için özgür olmak, her istediğimi yapmak istiyordum. İnsanların benim ne kadar güçlü olduğumu görmelerini istiyordum ve insanların bana şunu yapma, bunu yapma demelerinden nefret ediyordum. Ne zaman insanlar “deli misin” “neden bunu yapıyorsun” diye sorduklarında benim ne kadar deli, farklı biri  olduğumu görmelerini istiyordum. Hayattaki düsturum “Yaşadığım sürece hayatın azami tadını çıkarmak” idi. Ta ki Risale-i Nurla tanışana kadar… İhlas ve Uhuvvet risalelerindeki düsturları ilk okuduğumda hayatta bağlandığım bütün prensip ve kurallarım aniden değişti. Özellikle de şu cümleyi okuduğumda:

Bismillahirrahmanirrahim. Onlar ki öfkelerini yenenler ve insanları affedenlerdir ve Allah, ihsanda bulunanları sever.” (3:134)

Bismillahirrahmanirrahim. Muhakkak ki, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra da onu aşağıların en aşağısına döndürdük. Ancak iman eden ve güzel işler yapanlar müstesna — onlar için ardı arkası kesilmeyecek bir ödül vardır.” (95:4-6).

Ne hissettiğimi anlayamıyordum. Kendi kendime en iyisi bu kitaplarda yazanları tamamen unutayım ve üzerinde daha fazla düşünmeyeyim dedim. Ben düşünmemeye çalıştıkça kitaplar  başka hiçbir şeye yer bırakmayacak derecede zihnimi daha çok meşgul etti. Gururum yüzünden kitaplarda yazanların doğru olduğunu kabul etmek istemiyordum.  Nefsimden gelen sesle mücadele etmeye başladım ta ki düşüncelerimi Sally Abla ile paylaşana kadar. O da bana Allah’ın adalet edenlerin en adaletlisi olduğunu, bu dünyada olmasa bile ahirette mutlaka adaleti yerine getireceğini söyledi. Bunun üzerine intikam isteğimi bir kenara bırakıp risale okumalarıma devam etmeye karar verdim.

Günlük beş vakit namazın hikmetini okuduğumda Müslümanların ne kadar dindar, Allah’a bağlı olduğunu anladım. Uyumadan önce  dua etmeye ve uyandıktan sonra Allah’a şükretmeye başladım. Ramazan risalesindeki Şükür ve İktisad dersini dinledikten sonra Müslümanlarla birlikte oruç tutmaya başladım. Leyle-i Kadire ulaştığımızda ise aileme haber vermeden şehadet getirip İslamı kabul ettim. Ailem bunu öğrendiğinde çok kızdı özellikle de rahibe kardeşim çok karşı çıktı. Ne yapacağımı bilemiyordum çünkü ailem Müslüman arkadaşlarımla artık görüşmememi ve eve geri dönmemi istiyorlardı. Tanıdığım ilk Müslüman ağabey bana Allah’a güvenmeye devam etmemi, Allah’ın bana mutlaka yardım edeceğini söyledi. Elhamdülillah! Gerçekten Allah bana yardım etti ve şimdi ailem beni Müslüman kızları olarak kabullenmiş durumdalar.

Birkaç ay sonra, Marawi’deki dersanede kalmaya karar verdim ve Mindanao State Üniversitesinde AB-İslami Çalışmalar bölümüne kaydımı yaptırdım. Elhamdülillah! Risale okumak bana çok yardım etti. Dersanede kalmak hayatımdaki en zevkli ve tatlı şey oldu. İslam’daki hakiki kardeşliğin hakiki önemini dersanede kaldığım sürede anladım. Dersanede sabrımı genişletmeyi ve kardeşlerimi Allah rızası için sevmeyi öğrendim. Unutmayı ve affetmeyi, kusurlarımı kabul edip özür dilemeyi öğrendim. Fark ettim ki Allah, Allah olduğu halde Rahmeti ve Affı en geniş olandır, aciz bir insan olarak ben nasıl affedemem? Neden insanları affedemediğimi ve gururum yüzünden düştüğüm hataları fark ettim.

Şu cümleyi okuduğumda çok utandım:

Bir insan eğer kendisini yaratan Halık’ına şükretmeyi bilmiyorsa insan ünvanına layık değildir.” Hayatımdaki hayır ve bereketleri fark etmeyi ve bunlar için Allah’a şükretmeyi öğrendim. Gerçek arkadaşım olduklarını düşündüğüm insanları kaybettim ama elhamdülillah, Allah İslam dairesinde bana daha hakiki ve samimi kız ve erkek kardeşler verdi. Şimdi ailemden uzaktayım ama elhamdülillah! beni Allah rızası için sevip alakadar olan yeni ve daha geniş bir aileye İslam dairesinde sahip oldum.

Anne babaların evladlarına olan şefkat ve fedakarlıkları hakkındaki mektubları okuduğumda şimdiye kadar ailemin özellikle de annemin bana olan şefkatini takdir etmediğim için çok utandım. Yaratılmış olan her şeyi Halık’ından ötürü sevmeyi öğrenince anne babama olan muhabbetim inkişaf etti. Risale-i Nur Külliyatını okudukça hayattaki bütün sorularım cevabını bulmaya başladı. Daha önce hayatın gayesinin ne olduğunu ve hayatta ne yapmak istediğimi bilmiyordum. Risale-i Nur Külliyatını okuduktan ve hayatın gayesini anladıktan sonra Allah’tan beni affetmesini istedim, halime şükrettim ve bana hayat için bir şans daha vermesini istedim.

Sonra birden zamanın, ömrün ne kadar kıymetli olduğunu fark ettim, her günkü 24 altınımı bir hiç için boşa harcamıştım. Risale-i Nur ve Kur’anın ışığıyla içinde yürüyüp gittiğim karanlık yol aydınlandı ve hakiki mecrasına döndü. Şimdi hayatımın gayesinin, hedefinin ne olduğunu biliyorum ve sadece Halık’ıma hizmet etmek istiyorum. İnşallah okulda öğrettiğim dersler ve sosyal yardım faaliyetlerimiz vasıtasıyla diğer insanların da İslam’ın güzelliğini görmelerine vesile olmak istiyorum. Aynı şekilde ailemin de ve kendi hatalı hayatımdan ötürü kötü örnek olduğum insanların da doğru yolu fark etmelerine vesile olmak istiyorum. Beni doğru yol olan İslam’a hidayet eden Halık’ıma ve doğru yolu fark etmemde vesile olan insanlara çok minnetdarım. Bize İslam’ı ve kemal-i imanı ihsan eden Allah’a hamd olsun.

Salvy Nualda Niones / Filipinler

Not: Bu yazı orijinal haliyle “Risale-i Nur Institute Of Philippines Lahika Connections” dergisi Şubat sayısında yayımlanmıştır.