Etiket arşivi: Neden Risale-i Nur

Risale-i Nur Hakikatine Dair Önemli Notlar..

Kur’ân’ın hakikî tefsiri olan Risale-i Nur gibi gayet hak ve hakikat bir eseri…

(Şualar: On İkinci Şuâ s.256)

Kur’ân’ın bir tefsiri ve Kur’ân’dan mülhem bir tercüman-ı hakikîsi ve imanın hüccetleri…

( Sikke-i Tasdik-i Gaybi: Sekizinci Şuâ s.101)

“Bu asırda Resâili’n-Nur denilen otuz üç adet Söz ve otuz üç adet Mektup ve otuz bir adet Lem’alar, bu zamanda, Kitab-ı Mübîndeki âyetlerin âyetleridir. Yani, hakaikinin alâmetleridir ve hak ve hakikat olduğunun bürhanlarıdır. Ve o âyetlerdeki hakaik-ı imaniyenin gayet kuvvetli hüccetleridir.

(Sikke-i Tasdik-i Gaybi : Birinci Şuâ s. 85)

“….mânevî İ’câz-ı Kur’âniyenin lem’aları olan Risâle-i Nur’a baktı ve onun yüz otuz risâleleri, âyât-ı Furkâniyenin nükteleri ve ışıkları ve esaslı tefsirleri olduğunu gördü. “

(Şualar :Yedinci Şuâ s.123)

Risâle-i Nur’un yüz otuz kitabının herbiri Kur’ân’ın bir meziyetini, bir nüktesini katî bürhanlarla ispat etmesi …

(Sözler: Yirmi Beşinci Söz s.414)

“Kur’ân’dan tereşşuh eden o Sözler ve risaleler, Kur’ân-ı Hakîmin bir nevi, müstakim tefsiri ve hakaik-i imâniyenin istikametli ve kuvvetli delilleri olduğundan, o risaleler ve sözlere gelen şeref ve takdir ve tahsin, Kur’ân’a ve hakaik-i imâna aittir.”

( Lemalar : Sekizinci Lem´a  s. 65)

Risale-i Nur’un İmân ve Tevhid için büyük tahşidatları ve külli teçhizatları gittikçe çoğalıyor. Ve en muannid bir dinsizi susturmak için yüzde birisi kâfi iken, neden bu derece hararetle daha yeni tahşidat yapıyor?”

Ona cevaben dediler: “Risale-i Nur, yalnız bir cüz’i tahribatı ve bir küçük haneyi tamir etmiyor; belki külli bir tahribatı ve İslamiyet’i içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kaleyi tamir ediyor. Ve hususi bir kalbi ve has bir vicdanı ıslaha çalışmıyor, belki bin seneden beri tedarük ve teraküm edilen müfsid aletlerle dehşetli rahnelenen kalb-i umumiyi ve efkâr-ı ammeyi ve umumun ve bahusus avam-ı mümininin istinadgahları olan İslami esasların ve cereyanların ve şeairlerin kırılmasıyla bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumiyi, Kur’an’ın icazıyla ve geniş yaralarını Kur’an’ın ve imanın ilaçlarıyla tedavi etmeye çalışıyor. Elbette böyle külli ve dehşetli tahribata ve rahnelere ve yaralara, hakkalyakin derecesinde ve dağlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve bin tiryak hasiyetinde mücerreb ilaçlar ve hadsiz edviyeler bulunmak gerektir ki, bu zamanda Kur’an-ı Mucizü’l Beyanın i’caz-ı manevisinden çıkan Risale-i Nur, o vazifeyi görmekle beraber, imanın hadsiz mertebelerinde terakkiyat ve inkişafata medardır.”

(Sikke-i Tasdik-i Gaybi: Yirmi Yedinci Mektubun Lahikasından Alınmış Mühim Parçalar s.31)

Risale-i Nur’a verilen ehemmiyet dahi, zamanın ehemmiyetinden, hem bu asrın şeriat-ı Muhammediyeye (a.s.m.) ve şeâir-i Ahmediyeye (a.s.m.) ettiği tahribatın dehşetinden, hem bu âhirzamanın fitnesinden eski zamandan beri bütün ümmet istiâze etmesi cihetinden, hem o fitnelerin savletinden mü’minlerin imanlarını kurtarması noktasından, Risale-i Nur öyle bir ehemmiyet kesb etmiş ki; Kur’ân ona kuvvetli işaretle iltifat etmiş ve Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) üç kerametle ona beşaret vermiş ve Gavs-ı Azam (r.a.) kerametkârâne ondan haber verip tercümanını teşci etmiş.

Evet, bu asrın dehşetine karşı taklidî olan itikadın istinad kaleleri sarsılmış ve uzaklaşmış ve perdelenmiş olduğundan, her mü’min, tek başıyla dalâletin cemaatle hücumuna mukavemet ettirecek gayet kuvvetli bir iman-ı tahkikî lâzımdır ki dayanabilsin. Risale-i Nur, bu vazifeyi en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu ve nazik bir vakitte, herkesin anlayacağı bir tarzda, hakaik-i Kur’âniye ve imaniyenin en derin ve en gizlilerini gayet kuvvetli bürhanlarla ispat ederek, o iman-ı tahkikîyi taşıyan hâlis ve sadık şakirtleri dahi, bulundukları kasaba, karye ve şehirlerde, hizmet-i imaniye itibarıyla âdetâ birer gizli kutup gibi, mü’minlerin mânevî birer nokta-i istinadı olarak, bilinmedikleri ve görünmedikleri ve görüşülmedikleri halde, kuvve-i mâneviye-i itikadları cesur birer zâbit gibi, kuvve-i mâneviyeyi ehl-i imanın kalblerine verip mü’minlere mânen mukavemet ve cesaret veriyorlar.”

( Sikke-i Tasdik-i Gaybi: Sekizinci Şuâ s.119)

Risale-i Nur bir ibrişimdir ki, kâinat ve kâinattaki mevcudatın tesbihatları onda dizilmiştir.

Risale-i Nur şems-i Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân’ın elvan-ı seb’ası, Risale-i Nur’un menşur-u hakikatinde tam tecelli ettiğinden,

—hem bir kitab-ı şeriat,

—hem bir kitab-ı dua,

—hem bir kitab-ı hikmet,

—hem bir kitab-ı ubudiyet,

—hem bir kitab-ı emir ve davet,

—hem bir kitab-ı zikir,

—hem bir kitab-ı fikir,

—hem bir kitab-ı hakikat,

—hem bir kitab-ı tasavvuf,

—hem bir kitab-ı mantık,

—hem bir kitab-ı ilm-i kelam,

—hem bir kitab-ı ilm-i ilahiyyat,

—hem bir kitab-ı teşvik-i sanat,

—hem bir kitab-ı belagat,

—hem bir kitab-ı isbat-ı vahdaniyet, muarızlarına bir kitab-ı ilzam ve iskattır.

Risale-i Nur mevid-i Ahmedi (a.s.m.) ve müjde-i Haydari (r.a.) ve beşaret ve teavün-ü Gavsi (k.s.) ve tavsiye-i Gazali (k.s.) ve ihbar-ı Farukidir (k.s.).

(Sikke-i Tasdik-i Gaybi: Risale-i Nurdan Parlak Fıkralar ve Bir Kısım Güzel Mektuplar s 232)

Derleyen: Zafer KARLI

www.NurNet.Org

Üstadım Said Nursi’yi Takip Etmek..

Her cemal ve kemal sahibi, kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrınca”[1] iki âlemin yaratıldığını Risale-i Nur Külliyatı’yla anladım.

Başıboşluk ve gayesizlikler içerisinde bocalarken “Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan.” [2], ikazıyla kendime geldim, gururu bırakıp, ölümlü olduğumu hatırlayarak Rabbimin emirleri istikametinde kabre hazırlanıyorum.

Hazırlıklarımın özünü derin tefekkürlerin doldurması gerektiğini âyet ve hadislerin engin tefsiri olan Risale-i Nur’unda okuyorum. Rabbimin eserlerine, nazar ederek onlardaki gaibâne muamelelerinde rububiyetinin güzelliklerini temaşa halindeyim.

Eşyada tecelli ile tezahür eden kutsî güzel isim ve sıfatlarını levh-i mahv ve ispat karelerinin dizilişini hayretle seyrederken Allahuekber nidalarıma, hazinelerinin depoladığı duygularımla Sübhanallah tesbihime, kudretinin kalemi, kaderî ölçülerle irade buyurduğu nimetlere Elhamdülillah demeye devam ediyorum.

Yaptığım marifetimin yetersizliğini “Ey Rabbimiz! Sen her türlü noksan sıfatlardan münezzehsin; Seni gereği gibi tanıyamadık.” [3], itirafımı yapayım derken, yaratılan bütün sanat eserlerini gözlem altında bulunduran şuur sahipleri ile diğer mevcudatın da tefekkürlü kulluklarıyla duama manen iştirak ettiklerini gördüm.

Kulluğumu sabırla devam ettirirken “Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz”[4] duamın şümûlüne, vücudumdaki zerrat ile beraber Rabbimi tevhit edenleri ve yaratılan her şeyi dâhil ediyorum. Onların namına kendi hesabıma,“Sana hamd ederek, Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz.”[5], dedim.

Üstadım Said Nursi’yi takip ederken şuurla okuduğum eserlerinde “Kur’an-ı Hakîm’in nazarında imandan sonra en ziyade esas tutulan takva ve amel-i salih esaslarını”[6] hayatımın ilk esasına oturtup istikbalime baktım. Müspet hareket gereğihakkın şahs-ı manevisi olarak dik duruşumu; yerine göre tevazu ve izzetle tekmil ettiğim davranışlarımı takva olarak algıladım. Meşvereti tatbik ederek tabi olmayı birlik ve beraberliğimin istikbalî pusulası gördüm. Sürekli ama ihtiyaç hissedercesineRisale-i Nur’u okumayı ve okumaya teşvik etmeyi, okuduğumu yaşamayı kardeşlerimin de dualarının yardımıyla amel-i salih işleten Rabbime şükrettim.

İman hizmetini, hayatımın muharrik gücü bilerek devam ederken azami sadakat, azami tesanüt, azami fedakârlık, azami ihlâs ölçüleri, rehberim olmuştur.

Rahmetli Üstadım Said Nursi’nin vefatıyla gözlerimiz hâlâ nemli, yaşlarımız dinmedi ve dinmeyecek. O sevgili Üstadımızın aziz hatırasını [7] anarken; “Evet ümitvâr olunuz! Şu istikbal inkılâbı içerisinde en yüksek gür sadâ İslâmın sadâsı olacaktır.”[8], müjdesini hep hatırlayacağım.

İşte benim için Üstadım Said Nursi’yi takip etmek budur.

Mehmet Çetin

www.mehmetcetin.de

Kaynaklar;

[1] Sözler / 197

[2] Lem’alar/473

[3] Sözler / 205

[4] Fatiha 1/5

[5] Sözler / 205

[6] Kastamonu Lahikası / 205

[7] Hizmet Rehberi (Eski baskı 217)

[8] Sünuhat / 153

Anh Nguyen; “Risale-i Nurlar, İslamı Anlamak İçin Geniş Bir Yol Açtı!”

Vietnam’dan bir hidayet öyküsü… Kardeşimizin adı Anh Nguyen. Finans sektöründe çalışıyor. Sidney’de çalışırken, Melbourn’da bulunan eşinden bir telefon alır. “Aradığımız şeyi buldum. Hemen Melbourn’a gelmelisin” der. Kendi tabiriyle, hep hayalini kurduğu işte çalışıyordu. Ama eşinin heyecanlı sesinden anlar ki, kendilerine sadece helâl ve haramlardan ibaret olarak anlatılan İslâmı, daha iyi anlamalarına ve yaşamalarına yardımcı olacak bir şey bulmuştur. İşinden istifa edip Melbourn’a gelir. Eşiyle beraber katıldığı sohbette her sorusuna sadırdan değil, satırdan cevap verilir. Çok etkilenir, işte aradığı şey budur: Risale-i Nur…

İslâmı nasıl tanıdınız?

İslâmı, üniversitedeyken tanıdım. Lisans öğrencisiyken, Hıristiyan bir grup sayesinde ‘tanrı’ fikriyle tanıştım. Kiliseye gitmeye başladım ve ‘tanrı’ konulu bir çok müzakereye katıldım. Bu arada, üniversitedeki Müslüman öğrencilerle de tanıştım ve onlarla gezmeye başladım. Onlarla konuşuyor ve tanrıyla alâkalı bir sürü soru soruyordum. Bir gün birisi, sorularının cevaplarını bulmak istiyorsan Kur’ân oku, dedi ve bana Kur’ân verdi. Okumaya başladım.

Kur’ân okuma sürecinizden bahseder misiniz?

Kur’ân’ın tercümesini anlamak zor olduğu için, biraz zorlandım. Ama şunu diyebilirim ki, Allah bana karşı çok merhametliydi. Kur’ân’dan önce İncil okuduğum için biraz bilgim vardı. Önce kısa surelerden başlayıp, uzuna doğru gitmem konusunda tavsiyeler aldım. Üniversite arkadaşlarımdan çok destek gördüm. Ne zaman istesem onları arayabiliyordum. Memnuniyetle benimle buluşuyorlar, sorularımı cevaplıyorlardı.

Müslüman olmaya nasıl karar verdiniz?

Bu, kolay bir karar değildi. Fakat, ‘aman Allah’ım, bütün hayatımı değiştirecek’ diye düşündüğüm bir şey de değildi. Okudum, araştırdım ve Allah kim, anlamaya çalıştım. Bir gün artık zamanın geldiğini hissettim ve Müslüman oldum. Onun için bunun fıtrî olduğunu düşünüyorum. Gayet yerinde bir adımdı. Doğru zamanda doğru yerdeydim.

Aileniz ve arkadaşlarınız Müslüman olmanıza nasıl tepki verdiler?

Tepkileri pek olumlu değildi. Ailem hâlâ, Müslüman olmamın hayatımdaki en yanlış karar olduğunu düşünüyor. Daha doğrusunu söylemek gerekirse; aileme göre Müslüman olmam hariç, mükemmel bir çocuğum. Aslında, ailemle daha da yakınlaşmaya başladım ve hayata bakış açım konusunda kendimi daha olgun hissediyorum. Onlar da benim kim olduğumu görüyorlar ve rahatlamaya başladılar. Ama başlangıçta pek de hoş karşıladıkları söylenemez.

Risale-i Nurla nasıl tanıştınız? İslâmla ilgili düşüncelerinize Risale-i Nur’un katkısı ne oldu?

Arkadaşlarıma her zaman, İslâm’da benim için iki kurtuluş olduğunu söylerim. Birincisi, Müslüman olmamdı. İlk zamanlar, arkadaşlarım bana İslâmla ilgili birçok bilgi verdiler. Bunların hepsi İslâmî kurallarla ilgiliydi. İslâmda ne kadar çok kural var, diye düşünüyordum ve ben, İslâmın amelî tarafını benimsemeye henüz hazır değildim. Bütün bu kurallara uymak yeni Müslüman olmuş biri için çok zordu. Bir süre etrafımdaki Müslümanların uygulamalarını gözlemledim ve herşeyi sorguladım. Allah’ın varlığını değil ama ibadetleri sorguluyordum. Müslüman olmanın çok zor olduğunu düşündüm ve vazgeçmek üzereydim. Ailem Müslüman değildi ve örtünürsem iyi bir iş bulamam, diye düşünüyordum ki bu benim için çok önemliydi. İşte böyle bir zamanda Risale-i Nurla tanıştım. Risale-i Nur aradığımız her şeydi. Biz, yani eşim ve ben, körü körüne bir inançtan ziyade, anlayarak uygulayabileceğimiz bir İslâmî form arıyorduk. İşte, Risale-i Nur ikinci kurtuluştu benim için. Beni tekrar İslâma döndürdü. Öncekinden farklı olarak, İslâmı benimsememe ve gerçekten onun bir parçası olmama vesile oldu.

Risale-i Nurdan önce, İslâmı doğru anlayamamıştım, herkes bana bakacak ve Müslüman olduğum için tuhaf olduğumu düşünecek diye Müslüman olduğumu kimseye söylemiyordum. Risaleler vasıtasıyla kim olduğumu anladım. Nurlar, İslâmı anlamak için geniş bir yol açtı bana. Artık bir Müslüman olarak rahat ve kim olduğumla mutluyum.

Sizce Risale-i Nur’un en önemli özelliği nedir?

Zor bir soru. Çünkü, Risale-i Nur çok geniş kapsamlı. Sanırım, beni tatmin eden şey izahların akla uygun oluşu ile şefkat ve iman anlayışı. Çok geniş bir bakış açısı. Bu nedenle hayatla ilgili her soruya cevap verebilir.

Risale-i Nur okumak neden önemli sizce?

Çünkü Risale-i Nur, bu zamandaki en emniyetli ve umumî yol. Risale-i Nurda, tarikat mesleği ve Risale-i Nur’un karşılaştırması yapılıyor. Kalp ve hayal yolu bu zamanda çok tehlikeli olabilir. Çünkü pek çok karışık fikirler ve tartışmalar var. Eğer sadece bir yola güvenirsen (akıl veya kalp), tehlikeli olabilir. Risale-i Nur en geniş yol. Hakikat yolu. Sizi bu dünyada imanla donatıyor. Böylece, dünyayı ve tabiatı anlıyorsunuz ve sizi toplumunuzun ve dünyanın aktif bir üyesi yapıyor. Çünkü Müslümanlar dünyanın ışığı olmalı. Risale-i Nur, bunu gerçekleştirmemiz için bizi donatıyor.

Risale-i Nur, İslâm inancının ve İslâmî yaşayışın, bu zamandaki en temel meselelerine dokunuyor. Bizler bu gün özgüveni olan Müslümanlarız. Eğer bu bilgilere ve özgüvene sahip olmasaydık aşırı uçlardaki İslâmî gruplar gibi olurduk. İşte Risale-i Nur bize pozitif yolu gösteriyor.

Nisa Okur / Yeni Asya