Etiket arşivi: nisan yağmuru

Nisan Yağmurları Hakkında

Yılın mevsimlerinden bahseden okul kitapları bir yılda İlkbahar-Yaz-Sonbahar-Kış mevsimlerinin olduğunu ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu Kuzey Yarımküresinde İlkbahar aylarının Mart-Nisan-Mayıs ayları olduğundan bahsettiği için, Nisan ayının ortasında “Kış bitti, artık bahar geldi” diye düşünerek, günlük hava raporuna bakmaya da lüzum görmeden yaya yürüyüşünün de olacağı bir yere giderken şemsiye ve yağmurluk almaya lüzum görmeyiz.
Aniden yağmur yağmaya başladığında da, bunu biraz hayretle karşılarız. Halbuki, kullandığımız takvimin Nisan ayının 14’ü ile Mayıs ayının 14’ü arasındaki yağmurların hem dinî ve hem de fennî önem ve faydası vardır ve bununla ile ilgili çeşitli hadisler çok kişi tarafından bilinmez.
Üzeyir Şenler (Şule Yüksel Şenler’in ağabeyidir; aile efradına Risale-i Nurları o tanıtmıştır; asıl adı Özer’i Bediüzzaman Üzeyir olarak değiştirmiştir ve o ismiyle Risale-i Nur camiasında bilinmektedir) Isparta’da askerlik görevini yaparken, bir müddet Bediüzzaman’ın yanında kalmıştır. Ömer Özcan’a hatıralarından bahsederken, Bediüzzaman’ın Nisan yağmurunu hizmetindeki Zübeyr Gündüzalp’a toplatması olayını da nakletmiştir.
          Bediüzzaman da Nisan yağmuruna niçin önem verip, hizmetindeki Zübeyr Gündüzalp’a onu toplatmak istemiştir? Bu mevzudan burada geniş şekilde bahsetmek için yer müsait olmadığından, çok kişinin evinde bundan bahseden hadis kitapları olmasa da, ilköğretim öğrencileri de dahil çok kişi internetten arama yaparak bilgiye olayca ulaşabildiğinden, o aramanın internetten yapılmasını tavsiye ederek, burada sadece “Nisan Yağmuru Hakkında Bilinmeyenler”den bahseden çok kısa bir yazıyı nakletmekle iktifa edeceğiz:
‘GENÇ Dergisi’ yazarlarından Asude Usluer Uğurlu, ‘Semadan İnen Şifa: Nisan Yağmuru’ başlığı altında kaleme aldığı yazısında Nisan yağmurunun bilinmeyenlerini çok kısa olarak şöyle yazmış:

              “Göklerden damla damla gelen hayat
              Yerden fışkırır rengârenk nebatat
              Sel olur akar akar âb-ı hayat
              Ninni söyler iner Nisan yağmuru
 
Nisan yağmuru Miladî 14 Nisan ile 14 Mayıs arasındadır. Yani Rumî takvime göre itibar edilir. Nisan yağmuru midyenin ağzına düşerse inci, yılanın ağzına düşerse zehir olur. Nisan yağmuru zahmetlere rahmet, dertlere deva, hastalara şifadır.
Nisan yağmuru biriktirme geleneği azalsa da, özellikle Konya’nın kırsal bölgelerinde çeşitli şekillerde yaşatılıyor. Nisan yağmurunun şifasına inananlar yağmur yağarken leğen ve geniş ağızlı kapları açık alana bırakarak içine yağmur suyu dolmasını sağlıyorlar.
Bu kaplarda biriken sular daha sonra bidonlara aktarılarak, çeşitli şekillerde kullanılıyor. Saçları uzamayanlar saçlarını bu suyla yıkarken temiz kapta toplanan sular hastalıktan arınma düşüncesiyle içiliyor.
 
İslamiyet’e göre Nisan yağmuru
Enes (r.a.) anlatıyor: “Rasulullah (s.a.v) ile birlikteyken yağmur yağmıştı. Hemen başını açtı ve “Yağmur rabbimin yeni yarattığı ve indirdiği rahmettir” dedi. (Müslim 2/615, Ebu Davut 5/3309)
Selçuklu ’ya başkentlik yaptığı dönemde Konya’da Nisan yağmurlarının kaplarda toplanarak hastalara şifa amaçlı dağıtıldığı, yapılan yemeklerin içine katıldığı, tarih kaynaklarında geçmektedir. O dönem Konya da Mevlana Dergâhında bulunan Mevlevîler, “Nisan taşı” adı verilen kaplara topladıkları Nisan yağmurlarını gelen misafirlere ikram ediyorlar ve bu suyun hastalılara şifa olacağına inanıyorlardı.
 
Uzmanlar da Nisan yağmurunu öneriyor
Uzmanlar, Nisan yağmuruyla alâkalı yapılan bilimsel araştırma neticesinde, ilkbaharda tabiatın canlanmaya başlamasıyla birlikte bitki ve ağaçların çiçek tozları, reçine, eterik yağlarının, yani bitki kaynaklı yağlar ve çiçek polenlerinin rüzgâr ve hava akımlarıyla atmosfere karıştığını bildirmişlerdir. Bu nedenle Nisan’daki yağmur yağışı sırasında, havadaki bu zerrecikler yağmurla birlikte yeryüzüne düşer. Nisan yağmurları içme ve kullanma sırasında da bu özellikleri nedeniyle önemli yarar sağlar.
Nisan yağmurunun içinde kullanılabilir demir olduğu için çok faydalıdır. Kışın kaybedilen demiri kazanmak için iyi bir fırsattır. Hatta uzmanlar bunun ispatı olarak “yağmurda ıslanmadan önce demirinizi ölçtürün, ıslandıktan sonra tekrar ölçtürün, demir oranınızın yükseldiğini göreceksiniz” demektedirler.
Nisan yağmuruyla yoğurt mayalanır. Evet, yanlış duymadınız. Bu bilimsel bir gerçek; uzmanlar normal şartlarda suyla mayalanmanın olamayacağını, mayalama için laktik asidin gerekli olduğunu belirtiyorlar. Bu asit, özellikle yaş bitkilerin üzerinde oldukça yoğun ve ilkbaharda havaya karışma oranı çok yüksektir. Dolayısıyla da, yağmur vasıtasıyla yeryüzüne inerek açık ve özellikle de havası kirli olamayan yerlerde mayalanmayı sağlayabilmektedir.
 
İşte uzmanların yakın yüzyıllarda ulaşabildiği bu bilimsel gerçekleri, bizim peygamberimiz 1400 küsür yıl önce bildirmiştir. Bu da İslamiyet’in azametini göstermektedir. Delil, ispat aramadan sırf Resulümüz dediği için bunları uygulayanların ne mutlu hâline…”
Prof.Dr.Mustafa NUTKU

Selimiye’de Bir Bardak Su İçebilmek

Selimiye camisine gidenler görmüştür, caminin içinde bir çeşme vardır ve çeşme adeta köy çeşmesi gibi amme hizmeti yapmaktadır. İnsanlar orada su içme veya hastasına götürme derdindedir. Selimiye gibi muhteşem bir eseri incelemek, şu anki teknolojiyle bile yapılması mümkün olmayan bu cami hakkında bilgi edinmek yerine suya haddinden fazla mana yükleyerek asıl yerinde fasılda takılmak hepimizin düşebileceği vahim bir durumdur.

Evet su mübarektir ama çeşmedeki su, şehir şebeke hattından gelen içme suyudur. Halbuki etrafımıza bir baksak; süslemeler, akustik, aydınlatma, havalandırma, alttan sıcak suyla ısıtma, kandil islerinden mürekkep eldesi, mimari, kubbe büyüklüğü, malzeme ve işçilik kalitesi bakımından  cami, lisan-ı haliyle beni tefekkür et diyor. Halbuki biz “kuyumcu dükkanında balon isteyen bebek gibi” ille de su peşindeyiz.
 
 
Biz demiri de indirdik ki, onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır…” Hadîd, 57/25.
 
 
Fakat nisan ayında iş değişir, suda farklı  bir zenginlik olur demirin eklenmesiyle. Kuran’da belirtildiği gibi demir gökten indiriliyor ama nasıl? Eskiden bazı müfessirler bunu, çok eskilerde, demirin indirildiği ve sonra depolanarak  kullanılmaya başladığı şeklinde yorumlamıştır. Fakat zaman yaşlandıkça gençleşen Kuran’ın bir mucizevi yönü daha, bilim ışığında ispatlandı.
Âyet-i kerîmedeki ‘demirin indirilmesi’ bahsinden, demirin belli dönemlerde yağmurla birlikte bir ölçü dâhilinde indirilmekte ve bu şekilde hayatın akışının kontrol edilmekte olduğu ispatlanmıştır.

Büyük çöllerden rüzgar fırtınaları ile havalanan kumlar günlerce havada kalır, içerisinde demir barındıran kumlar bulutla  gündüz vaktinde buluşmuş ise, adeta, bulutlardaki hususi hazırlanmış kazanlarda nemle karıştırılıp, güneş fırınında pişirilmeye başlanır. Ardından yağmurla beraber zeminimize yumuşak iniş yapar. Bilimsel olarak, nisan yağmurlarının yıl içinde en çok minerali içeren yağmur olduğu kanıtlanmıştır.

Her sene rumi nisan ayında gerçekleşen  eden bu olay Trakya ve Anadolu’da çeşitli müspet  davranışların   oluşmasına sebep olmuştur. Nisan yağmuru suyu ile yoğurt mayalanır, yıl boyunca saklanarak bebeklere bu sudan içirilir, hatta kelliğe bile iyi geldiği için şemsiyesiz gezilir bu ayda.
Son olarak edebiyatımızda nisan yağmurlarından bir örnek sunarak ilk yazımıza böyle veda edelim;
 
 
Cevahirname isimli kitapta şöyle yazıyor:
….güneş burc-i hamele gelüp (nisan ayı) yağmur vakti ola. deryanın yüzüne çıkarlar (balıklar) , ağızların açup yağmurların katresini yudup deryanın dibine inerler….(böylece) karınlarında inci hasıl olur.
Yani inci, yağmur damlasından meydana gelir imiş. Ayrıca yine nisan yağmurunda yılanın ağzına düşen damlalardan zehir hasıl olur.
 
 
Düşsek dehen-i yâre sadeften hele geçtik
Tek katre-i nisan gibi ummana dökülsek
 
 
Sevgilinin ağzındaki bir inci olamadık (dişi). Bundan geçiyoruz, bari onun yerine nisan yağmuru gibi denize düşseydik de, bizi bir balık yutsaydı. Böylece -sevgilinin ağzında olmasak da- bir inci tanesi olurduk. Belki böylece o inciden yapılan mücevherle yare yine ulaşırdık. Veya, yarin dişindeki incinin misli olan bir inci olabilirdik.
Burhan Ağaoğlu