Etiket arşivi: nur dershanesi

“Sırran Tenevveret” Nedir?

Nur medreseleri, Bediüzzaman’ın kabul edilmiş duasıdır. O, bir ömür boyunca Medresetü’z-Zehrâ ideali peşinde koşmuş ve eline geçen her fırsatta bu medreseyi inşa etmeye teşebbüs etmişti. Her defasında bu teşebbüsler muhtelif sebeplerle akim kaldı. Fakat Medresetü’z-Zehrâ ideali akim kalmadı, bu dua daha güzel bir surette kabule mazhar oldu.

Şimdi, tek bir mekândaki bir Medresetü’z-Zehrâ yerine, dünya sathına yayılmış binlerce medrese-i Nuriye’de iman dersleri yapılıyor. Ve bu medreselere girebilmek için, iman ilimlerine talip olmaktan başka hiç, ama hiçbir şart aranmıyor. Her yaştan, her kesimden, her milletten insanlar buralara serbestçe girip çıkıyorlar. Her seviyeden insanlar, buralarda en yüksek mertebede iman ilimleri dersine muhatap oluyorlar; herkes burada kabını eşit imkânlarla dolduruyor, herkes kendi kabının ölçüsüne göre bu derslerden hissesini alıp gidiyor.

Duasının bu kadar güzel bir surette kabul olunduğunu Bediüzzaman da dünya gözüyle görmüş ve dilinden düşürmediği “Medresetü’z-Zehrâ” ismini bu medreseler hakkında kullanmaya başlamıştı.

Sırran tenevveret’in sırrı

Risale-i Nur’un alâmet-i farikası haline gelen “sırran tenevveret” sırrı, en parlak şekilde işte bu mübarek mekânlarda hükmünü icra ediyor. Bir çiçeğin yapraklarından sessizce süzülerek bitkinin içinde iş gören ve oradan bütün mahlûkatın hayat kaynağı olarak çıkan hava zerreleri gibi, buralarda da iman hakikatleri sessiz sadasız ruhlara nüfuz ediyor, kalpten dimağa kadar her tarafa nasibini dağıttıktan sonra insanlığın manevî dertlerine deva yetiştirme iştiyakı halinde etrafa yayılıyor. Kitaplar böylece gönülden gönüle akıyor, muhabbetler hale hale yayılıyor, Risale-i Nur hiçbir tanıtım ve reklam faaliyetinin temin edemeyeceği en muhteşem zaferlerine böyle sessiz ve mütevazi bir şekilde erişiyor. Bediüzzaman’ın yakın talebesi Abdullah Yeğin Ağabeyin Tarihçe-i Hayat’taki bir mektubunda tasvir ettiği gibi, Nurların yayılışı, tıpkı bahar mevsimi gibi, “sessiz, gürültüsüz, şaşaasız, gösterişsiz ve mütevazi ve fakat muazzam bir şekilde cereyan ediyor.” İşte, dün olduğu gibi bugün de geçerli olan ve kıyamete kadar geçerliliğini asla kaybetmeyecek olan “sırran tenevveret” hadisesi böyle birşeydir.

Her gönül için ayrı bir fetih

Büyük reklamlar, şaşaalı toplantılar, göz kamaştıran kampanyalar, geçici bir süre için birşeylere dikkat çekmeye yarayabilir. Elinizde satacak birşeyleriniz varsa bu yolla stokları temizleyebilirsiniz. Yahut manşetlere çıkmak veya kalabalıklar tarafından alkışlanmak hoşunuza gidiyorsa, bir müddet böyle şeylerle oyalanabilirsiniz. Lâkin bir ömür boyu okunur hale gelmek ve bir hayat modeli olarak insanların yaşayışlarına nüfuz etmek, ancak gönülleri fethetmekle yapılacak bir iştir; bu da kitleler halinde değil, birer birer olur. Her gönül ayrı bir şekilde alınır. Her kalbe ayrı ayrı girilir. Her bir ruh bir dünya gibi fethedilir. Bunu yapacak olan fertlerdir, her biri bir Said olan Nur talebeleridir; bu faaliyetin merkezleri ise Nur medreseleridir.

Nur medreselerinin icra ettiği fonksiyonu yeterli görmeyip de şaşaalı faaliyetlerle bu hizmete “aşı” yapmaya kalkanlar, geçici bir süre için şöhret damarlarını tatmin eden sonuçlar alacak olsalar bile, bu sonuçlar, insanları kitabın başından kaldırmak ve medreselerden başka yerlere taşımak suretiyle verdikleri hasarın yüzde birini bile karşılayacak seviyeye hiçbir zaman ulaşamamıştır.

Nur hizmetlerini daha da ileriye götürmek arzusunu taşıyanlar, Bediüzzaman’ın “tevessü’” adını verdiği yolla, bu hizmetin kendi metodları içinde ona katkıda bulunmaya çalışırlarsa, bundan kendileri de, Nur hizmeti de hiç şüphesiz kazançlı çıkar. Veraset-i Nübüvvet sırrını taşıyan bu semavî hizmete arzî metodlar aşılayarak onu dışarıdan büyütmeye ve geliştirmeye çalışma teşebbüsleri ise, “tevsi’” şeklinde, zorlama bir çaba tarifi içine girer ki, bu tür çabalar akim kalmaya mahkûmdurlar.

Zira tevessü’ ile tevsi’ arasındaki fark, yumurtanın içeriden veya dışarıdan çatlaması arasındaki fark gibidir. Bunlardan biri hayatla sonuçlanırken, diğeri hayatı sonlandırır.

Ümit Şimşek

yazarumitsimsek.com

Önceki Yazılar;

1. Yazı: http://www.nurnet.org/nur-hizmetinin-merkezi-medrese-i-nuriye/

2. Yazı: http://www.nurnet.org/nur-hizmetinin-usleri-medreseler/

Ve.. Selanik Ruhunu Buldu!

Bundan yaklaşık bir kaç ay önceydi… bir dergi kapağına SELANİK RUHUNU ARIYOR diye bir manşet atmış. Bu manşet Yunanistan’da yaşayan birkaç genç için bir müjde, kader-i İlahinin bir tasdiği manasına gelen çok güzel bir tevafuk anlamındaydı. Çünkü bu gençler o sırada Selanik’te bir dershane-i nuriyenin açılması için bir yer arayışı içersindeydiler. Bir beldenin ruhu orada canlanan iman hakikatlerinden başka ne olabilir ki?

Ve her şeye Kȃdir olan Cenab-ı Erhamürrahimine sonsuz şükürler olsun ki o müjdeyi bizlere Ramazanın Arifesinde gerçekleşmiş halini görmeyi nasib etti. Selaniğin tam göbeğinde 130 m2 bir dershanenin anahtarlarını elimize alınca heyecanımız tarif edilmez hale girdi.

Bir kaç yıldır gönülleri fetheden Selanik medresesi artık rüya değildi. Derneğimizin bir şubesi olarak açılan bu medresenin balkonuna hemen tabelası asıldı. Ancak Mübarek Ramazan ayının başlaması medresenin döşenip hazırlanmasını Ramazan ayının sonuna yönlendiriyordu. Fakat senelerce Selanik’te çalışıp ta namaz kılabilecek bir yerin hasretini yaşayan bir gurup gencin heyecanı Ramazan sonrasını bekleyemiyordu. Böylece evlerden getirdikleri halıları, kilimleri, Kur’anları, Risaleleri alıp, büyük bir heyecanla ilk teraviye iki saatlik mesafede olan Selaniğe uçarcasına gittik.

Ve… Rabbimize sonsuz şükürler olsun bizlere ilk iftar ve teravih namazını Selanik’te nasib etti, ve devamında tüm Ramazan ayı boyunca her akşam teravih namazları, mukabeleler, ve nur dersleri devam etti. Belki de son yüzyılda ilk defa Selanik’te bu kadar Kur’an okunmuş, toplu olarak bu kadar namaz kılınmıştır. Elhamdülillah, haza min fadli Rabbi.

Evet, medresenin içini malzemelerle henüz tamamlanamamış olabilir ancak Selaniğin ruhunu canlandıracak gönül sahipleri medreseyi tamamen doldurmuştu. Bunun en net delili de bin aydan hayırlı olan Kadir gecesinde göründü. Öyle ki, 2-6 saatlik mesafelerden, yurt içi ve yurt dışı toplam 5 araba ve tatil olmasına rağmen evlerine ailelerine gitmeyip geceyi Selanik medresesinde ihya etmek isteyen gönül fedaileri medreseyi yemekleri ile gönülleri ile duaları ile medreseyi doldurup taşırmıştı. Ve en güzel müjde de 3-4 yıldır Yunancaya tercümesi yapılan Mucizat-ı Ahmediyye Risalesinin o gece basılmış bir hali ile elimize geçmesi Selanik’e gelmesi oldu. Artık Dinin tamamlayıcısı olarak Teşrif eden Fahri Kâinat Muhammed Mustafa (s.a.v) Selanik dershanesini de tamamlamış oldu. Ve Kadir gecesinin ilk dersi dahi Mucizat-ı Ahmediyenin Yunanca tercümesinden yapıldı. Tüm bu gelişmeleri lütufları bizlere bahşeden sonsuz Rahmet Sahibi olan Rabbimize artık bu aciz bizler şükrümüzü nasıl ifa edebiliriz ki? Allah şükredebilmeyi nasib etsin inşallah.

Bu medresenin bulunduğu şehirde ve o şehirde bulunduğu bölge açısından şu an İslam’ı, Kur’anı ve Nur hizmetinin bir vitrini ve İslamı temsil eden tek kurum olma konumuna sahiptir. Yani oraya ilk defa girecek olan Yunanlıların yanı sıra tüm balkan ülkelerinden ve Arap ülkelerinden ve Avrupadan insanlar olacak inşallah. Ve burası inşallah onların dinimiz hakkında hizmetimiz hakkında ilk izlenimlerini ve ön yargılarını tartacakları bir mekân olacak. Malumunuz batı zihniyetinin dış görünüş hakkında verdikleri önem göz önünde bulundurduğumuzda nasıl bir yer hazırlamamız gerektiğini, İslamı, hizmetimizi ve ortamını nasıl gösterip tanıtmak istediğimizi göz önünde bulundurmak gerek.

Ayrıca şu an Selanik’te şehrin bir kenarında bir Arap mescidi dışında namaz kılınabilecek, ibadet edilebilecek parklardaki çimlerin dışında hiçbir yer yok. Medresemiz Yunanistan ve Selaniğin en önde gelen ve en büyük Üniversitelerinden biri olan Aristotelio Ünv. ne sıfır km uzaklıkta. Balkondan Üniversitenin kapısını görüyorsunuz. Ayrıca Uluslararası Fuar merkezinin dibinde (Bu yılki Fuar 11-18 Eylül arası). Bu konumda olduğundan Müslümanların da beş vakit namaz kılabilecekleri tek mekân orası olma özelliğine sahip.

 Tüm kardeşler dua buyursunlar, Yüce Mevlam bu bölgede, bu şehirde Kur’an İman ve Nur Hizmetlerinin en güzelini nasib etsin gönüllerin ve zihinlerin fatihi olsun İnşallah! Bizleri de bu hizmette nefis ve insi ve cinni şeytanların desiselerinden fitnelerinden tuzaklarından muhafaza eylesin amin…

Yunanistan, Gümülcine, İskeçe ve Selanik Nur talebeleri adına Tüm İslam âleminin ve Nur dairesinin bayramlarını tebrik eder, Mevlam cümlemizi, hem bu dünyada, hem kabirde, hem mahşerde, hem mizanda, hem sıratta, hem cennette bayram edenlerden eylesin…

Yunanistan Nur Talebeleri

Dersane-i Nuriye

Nur Dershanesi

“Risale-i Nur, Kur’an-ı Hakimin hakiki bir tefsiridir.” Dershane-i Nuriye ise, Risale-i Nurun ders yeri, tedrisatının yapıldığı mekanlardır.  Nur Talebeleri, tek bir şeyi gaye edinmiştir: “İmanlarını kurtarmak niyetiyle Risale-i Nuru okumak ve Rıza-yı İlahi için İman ve İslamiyete Risale-i Nurla hizmet etmek.”

Risale-i Nurun müellifi Bediüzzaman Said Nursi’nin, ehl-i imanın manevi imdadına gönderilen bu tefsirin te’lif edilmeye başlandığı ilk merkez olan Barlada, sekiz sene müddetle ikamet ettiği ev, üçyüz elli milyon ehl-i İslamın merkezi hükmünde ilk Dersane-i Nuriyesidir.

Ayrıca Bediüzzamanın, Çam Dağının en yüksek tepesinde olan iki büyük ağaç üzerinde Dersane-i Nuriye manasında birer menzili vardı. Bu çam ve katran ağaçlarının tepelerinde, Risale-i Nurla meşgul oluyordu. Ve derdi ki: “Ben bu menzilleri Yıdız Sarayına değişmem.”

Üstadımız Said Nursi, Nur Dersanelerin mahiyetini ve ehemmiyetini şu şekilde izah eder: “Şimdi resmen din tedrisatı için hususi dersaneler açılmasına izin verilmesine binaen Nur şakirdleri mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir Dersane-i Nuriye açmak lazımdır. Gerçi herkes kendi kendine bir derece istifade eder, fakat herkes her bir meselesini tam anlamaz. İman hakikatlerinin izahı olduğu için; hem ilim, hem marifetullah, hem huzur, hem ibadettir. Eski medreselerde beş-on seneye mukabil İnşallah Nur Medereseleri beş-on haftada aynı neticeyi temin edecek ve yirmi senedir ediyor.”

Bu suretle o dershanelerde Nurların okunması ve Nurlarla meşguliyete devam edenlere ve ders alanlara “Talebe-i ulum” şerefini kazandırmaktadır. Talebe-i ulumun ise; adi harekatı, hatta uykusu dahi ibadet hükmüne geçtiğini bazı büyük müçtehidler beyan etmişler…

Risale-i Nurda, üstadımızın da ifadeleriyle kıymeti ve ehemmiyeti çok defa zikredilen dershanelerin kudsiyeti de muhakkaktır. Ezcümle: Kur’an’ın ve hakikatlerinin terennüm edildiği, hatta iman hakikatlarıyla birlikte ubudiyet ve takva esaslarının talim ve tatbik edildiği, tedris edilen malumatın, marifete kalbedildiği dersaneler, maneviyat cihetiyle nadir mekanlardandır.

Maneviyattan anlaşılan mana şu ki;  maddi olmayan, dini ve mukaddes olan, dünyevi değil uhrevi olan herşeydir. Maneviyat, insanın manevi duygularına yani kalbine, ruhuna ve diğer latifelerine  kut ve gıda olan Kur’ani ve imani  şeylerdir.

O halde dersanelerimiz, manen insanın şarj olabileceği mukaddes olan yerlerdendir ki; melaike ve ruhaniyat bu mekanlara müteveccihtir. Bu ve bunun gibi manalara işareten Risale-i Nurda geçen şu bahisler meselemizi izah etmektedir:

• “Hem o dersi dinleyenler yalnız insanlar değil. Cenab-ı Hakk’ın zişuuur çok mahlukatı vardır ki, hakaik-i imaniyenin istima’ından çok zevk alırlar. Sizin o kısım arkadaşınız ve müstemileriniz çoktur. Hem mütefekkirane, o çeşit sohbeti imaniye, zemin yüzünün bir manevi zineti ve medarı şerefi olduğuna işareten biri demiş:

“Semavat zemine gıbta eder ki; zeminde halisen-lillah sohbet ve zikir ve tefekkür için, bir iki adam, bir iki nefes, yani bir iki dakika beraber otururlar; kendi Sanii Zülcelalinin çok güzel asar-ı rahmetini ve çok hikmetli ve süslü eser-i sanatını birbirine göstererek Sanilerini sevip sevdirirler, düşünüp düşündürürler. “

ilgili yazılar : http://www.nurnet.org/dershane-adabi/