Etiket arşivi: nur hadimleri

Kılıçlı ve Silahlı Kahramanlar Yerine “Kitaplı Kahramanlar”!

Bediüzzaman tarihimize ve cihat telakkimize bir yenilik getirmiştir.

Malumdur İslam tarihinde ve bizim tarihimizde kahraman, atı üstünde, kılıcı elinde düşmana saldıran ve cengâverlik yapan kişidir. Bunların yaptıkları cengdir ve fütuhattır.

Bediüzzaman özellikle bu fütuhat kelimesini kullanarak, yeni bir fütuhat nevine vurgu yapar.

Mesela Hacı Hafız Mehmet‘in,

 Sav ve diğer köylerde yaptığı hizmet hizmetin inkişafına sebeb olur. Risale-i Nur’u yazanların adedi  birden bine çıkar. Kadın erkek çoluk çocuk demeden herkes risale yazmaya başlar. Bediüzzaman bu yapılanı fütuhat olarak niteler. Bu kelimeyi birkaç yerde kullanır.

Bizim tarihimizdeki fetihlerden farklı bir fetihtir, bir coğrafyanın, bir ülkenin değil bütün dünyanın manen fethidir Risale-i Nur. Bugün o sözün manası daha iyi anlaşılmalıdır.

 Dolayısı ile Bediüzzaman fütuhat sözünü kullanırken bilerek yaptığını kastederek kullanır.

                                    Dalalet ve Gafletin Yokedilmesi

Eğer ruhlar kâinatın anlamını çözemiyorsa, dalalette ise o kılıçla yapılan fetihlerde öldürülür, öldüren şahıs da gazi olur.

Bediüzzaman Nurların yayılması ile ruhlardaki dalalet ve gaflet putunun öldürüldüğünü bunun fütuhat olduğunu vurgulamak ister. Kelimede ısrarı buna manayı süreklilik için edebiyatta leitmotiv(temel motif)tekrarlar denir.

Kur’an da bazı kavramları defalarca zikretmekle vurgusunu ve Allah’ın hedefini, ısrarını ortaya koyar.

Bediüzzaman, Risale-i Nur ve kahramanların başarılarını fütuhat olarak niteler, mazide büyük kumandanların yaptıklarını fütuhat olarak niteler.

üstad ve ısparta kahramanlarıMesela Hazreti Ömer’in çok fütuhat yaptığını söyler.

 Bir çok büyük insanın fütuhatından bahseder.

 Şimdi bu kelimeyi farklı bir şekilde talebelerinin yaptıkları işlerde kullanır.

Bediüzzaman bunlara “fütuhat-ı Nuriye” der.

“Risale-i Nurun fütuhatı” der.

“Zülfikar ve  Asayı Musa‘nın fütuhatı” der.

“Medresetüzzehra’nın fütuhatçı mahsulatı” der.

“Nurların parlak fütuhatı” der.

“Ayet ül Kübranın fütuhatı” der.

 “Hakaik-i imaniyenin fütuhatı” der.

“Risale-i Nur külliyatın mazhar olduğu ilahi fütuhat, kalemlerinizle hasıl olan fütuhat…” der.

 Fetih ve fütuhatın mazideki kullanışından farklı bir yolda kullanır.

Bediüzzaman en ölü ruhları, dalaletteki en bozuk insanları, irtidad edip İslam’dan çıkmış insanları öldürmeden İslama kazandırır, bu onun fütuhat anlayışının farkıdır.

 O hem arkadaşlarının hem eserlerinin yaptıklarını fütuhat olarak vasfeder.

 Bediüzzaman’ın talebeleri ellerinde eserler ile ruhları fethederler.

Bediüzzaman Ayet ül Kübra isimli eserinin önemini ve değerini anlatır, kendi eserinin telifat-ı sabıka içindeki durumunu anlatır.

“Birinci kelime, Lailahe illallah”tır.

 Bundaki hüccet ise matbu Ayet ül Kübra risalesidir.

 O emsalsiz hüccetin harikalığı içindir ki  İmam-ı Ali (ra) Nurun eczalarından haber verdiği sırada

“Ve bi’l-ayatil Kübra eminni minel fecet” deyip  o

 Ayet ül Kübra’yı şefaatçi yaparak Nur şakirdlerinin Denizli hapsinde, o risalenin hem Ankara, hem Denizli mahkemelerinde galebesiyle ve perde altında tesirli intişarıyla talebelerine beraat kazandırmaya sebeb olduğu gibi

onun gizli tab’ı da şakirtlerinin dokuz ay mevkufiyetlerine vesile olmasıyla İmam-ı Ali’nin (RA) hem keramet-i gaybiyesine hem Nur şakirtlerinin bedeline duasını pek zahir bir surette tasdik etti.

Evet, Ayet ül Kübra Şua’ı otuz üç icma-ı azimi ve külli hüccetleri mevcudatın heyet-i mecmuasında gösterip her bir hüccet-i külliyede hadsiz burhanlara işaret ederek, başta semavat yıldızlar kelimeleri ile, arz, nebatat ve hayvanat kelamları ve cümleleriyle git gide ta kainat mecmuası, müştemilat ve mevcudat ve hudus ve imkan ve tagayyür hakikatlarının kelimeleriyle Vacib ül Vücudun mevcudiyetini ve vahdaniyetini güneş zuhurunda ve gündüz katiyetinde ispat ediyor.

Sarsılmaz bir iman isteyen ve dinsiz anarşistliğe karşı kırılmaz bir kılıç arayanlar Ayet ül Kübra’ya müracaat etsinler.” (Külliyat 1117)

Fütuhat kelimesinden sonra eserini bir kılıç olarak isimlendirir, düşman ise dinsiz anarşistliktir. Bediüzzaman cihat ve fütuhat ve kahraman kelimelerine yenilik getirmiş, kılıç yerine kitabı, hakikatı getirmiştir.

 Isparta Kahramanları kitaplı kahramanlardır, kılıçlı değil.

Prof. Dr. Himmet UÇ

25 Aralık 2012 Salı 07:43

himmetuc@hotmail.com