Etiket arşivi: Okul

Ankara’da Medresetüzzehra İdeali Taşıyan Okul

Ankara Altındağ-Karapürçek’te kampüs ortamında kuruluş ve yapılanma çalışmalarını tamamlayanHamiyet Okulları Özel Hamiyet Erkek Fen Lisesi ve Özel Hamiyet Erkek Anadolu Lisesi adı ile faaliyete başladı.

Ankara Hamiyet ve İrfan Vakfı bünyesinde faaliyet gösterecek Hamiyet Okullarının vizyon ve misyonuvakıf yetkilileri, öğretmenler,  akademisyenler ve eğitim bilimi uzmanlarının çalışmaların ardından belirlendi. Kayıtların devam ettiği okulda uygulanacak eğitim esas ve temelleri ile öncelikleri açıklandı:

UFUK VE ÇIĞIR AÇICI MODEL BİR EĞİTİM SİSTEMİ

Eğitimi kendi dinamiklerimizi ve kültürümüzü  özümseyen bir medeniyet projesi olarak ele alıyoruz.  Okulumuz, medeniyet burçlarını, entelektüel ufuklarını, kurucu şahsiyetlerini ve temellerini harekete kavrayan  beyin güçleri yetiştirmeyi vaat ediyoruz. Medresetüzzehra’nın çekirdeklerini oluşturma ideali ile yola çıkmış bulunuyoruz.

EĞİTİM SİSTEMİMİZİN SÜTUNLARI: İLİM-İRFAN-HİKMET

Öğrencilere, kendi iyi-güzel-doğru  fikrimizi aktaracağız. Okullarımızda eğitimin hedefi insanların kabiliyetleri ile birlikte faziletlerinin de geliştirileceği, iki kanatlı;  hem aklı hem de kalbi çalışan ve işleyen insan yetiştirmek olacaktır.

Okullarımızda dersin faydalı hale gelişini; malumattan marifete, ilimden hakikat ve hikmete dönüşümünü garanti eden sistemler kurulacaktır. Kurulan sistemler ve yapılanma bilimin gerçekleri ve gerçek bilim ile öğrenciyi karşı karşıya getirmeyi vaat etmektedir.

KİMLİK KAZANDIRAN DERS PROGRAMLARI VE MÜFREDAT

Öğrencilerimizin kompleks oluşmasında ve büyük düşünmesinin önündeki en büyük engellerden birisi kopya ve taklit bilim anlayışıdır. Eğiticilerimiz/öğretmenlerimiz aynı zamanda birer araştırmacı gibi çalışma yapacaklar, kuru malumat yükleyen taklit ve kopya ders kitapları yerine öğretmenlerimiz bilim adamları danışmanlığında çalışarak  kendi ders kaynak ve dökümanlarını hazırlayacaklardır. Ayrıca mevcut kitap ve müfredat programlarındaki bilimsel/eğitsel eksiklikleri de belirleyeceklerdir. Daha dönem başında ünite ünite/konu konu kitaplar) taranarak müfredattaki çarpıklıklar; bilimselliği aykırı hususlar, ideolojik ögeler ortaya konulacaktır.

ÜNİVERSİTE İLE DİNAMİK BAĞLANTI

Öğretmenlerimiz üniversitelerden bilim ve eğitim danışmanları ile birlikte çalışarak, en yeni bilgilerle ders ve kaynak dökümanlarını hazırlayarak bilimi derin-kökleri ile öğrenmeyi  garanti eden sistemler kurulmaktadır.

HAYATLA İÇ İÇE UYGULAMALI VE “DEĞER ODAKLI” DERSLER

“Merak ilmin hocası, ihtiyaç terakkinin üstadı”  ifadeleri rehberimiz olacak

Uygulayacağımız talim ve terbiye bir tecdit süreci olacak; yaparak yaşayarak öğrenme, keşfe dayalı öğrenme, usta -çırak ilişkisine dayalı öğrenme,  hal dili  ile öğrenme gibi fıtrata mutabık gerçek öğrenme yöntemleri hayata geçirilir. Öğrencinin dehasını daha işin başında öldüren ve onu öğrenilmiş çaresizliğe iten  bilgi yükleme-ezber metotlarından azami şekilde kaçınılacak; her dersin karakterine uygun olabildiğince  farklı  metotlar kullanılacaktır.

ÖĞRETMENLERİMİZ BİRER “DERS ARKADAŞIDIR”

Öğrenme ortağı ve işbirlikçisi olarak  öğretmenlerimiz, öğrencilerle birlikte araştırır, öğrenir,   gerçeklere ulaşmada rehberlik ve yol gösterir. Öğrenmenin ve araştırmanın yollarını açar. Ham bilgiyi değil, hazmedilmiş hikmete dönüşmüş ilmi telkin eder. Akla kapı açar ama iradeyi elden almayacak şekilde derslerin benimsetme (bilgi aktarma ve dikte etme) ve şartlanma kültürü  halini almasının  önüne geçer. Dersleri “sorma, düşünme, itaat et” formatında olmasından kurtarır.

Her bir muallimimiz; insanı insan yapan, ona beden içinde ruh veren kutsal bir mesleğin içinde  olduğunu bilmektedir. Okulun kutsal çatısı altında öğretmenlerimizin seviye ve kalitesinden doğan bir akademik hava vardır  Okulu etkin bir  zihin alışveriş merkezi haline getiren muallimlerimiz öğrenciye  dersi/okumayı sevmiyor, dinlemeyi bilmiyor diyerek kendi yapamadığını öğrenciye yüklemeyecektir.

BİRE BİR EĞİTİM ORTAMI

Okullarımızda derslikler (15-20 kişilik) kadar  laboratuvarlar ve kütüphane, konferans salonu, sergi salonları, kulüp odaları  okullarımız  aktif eğitim ve sosyal okul gereklerinin yerine gelmesi için tüm birimler  birbirini desteklemektedir. Hocalarımız kendi odalarında akademik  ve eğitsel çalışmalarını/araştırmalarını sürdürürken; gerek ferdi ve gerekse gruplar halinde öğrencilerle özel ilgilenme imkanları bulacaklardır.

IŞIK VE GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİNDEN UZAK KAMPÜS ORTAMI

Okul binalarımız çevresi ile bir kampüs özelliği taşımaktadır. Işık ve gürültü kirliliğinden uzak bulunmakta, çevresi ve içindekilerle her şeyi öğrenciyi okumaya yöneltmektedir.   Tanzimli bahçeleri ile sakinliği ile ruhumuzun özlediği ortamı sağlamaktadır.

Okullarımız ruhumuzun ve kimliğimizin çizgilerini yansıtmakta; kendine has  üslubunu ortaya koymaktadır.

Okulumuzda göze çarpan şey sürekli bir faaliyet; her gün, her hafta kulüplerin sosyal faaliyetleri, yada okul idaresinin seminer yada hizmet içi eğitimleri yada muallimlerimizin   uygulamaları, seminer toplantı-sergi, gezi  vs aktiviteler olacaktır.

Öğrenciler gerek okullarımızda ve gerekse kendileri için hazırlanan özel barınma evlerinde   kendi evindeki rahatı, sıcaklığı ve şefkati hissedeceklerdir. Evlerde rehber görevliler kendilerine her konuda yardımcı olacaklardır.

KAMPÜSÜMÜZ BİR YENİLİK ÜSSÜ OLACAKTIR

Okullarımızın en belirgin ve göze çarpan özelliği bir hizmet içi eğitim merkezi ve yenilik üssü olarak yapılanmış olmasıdır.   Bu amaçla üniversite ile yoğun ilişiki içinde olacak ve  her bir ders hocamız üniversiteden  bilim ve eğitim danışmanları  ile çalışacaktır.  Eğiticilerimiz/öğretmenlerimiz   birer araştırmacı gibi çalışmakta  en yeni bilgi öğrencileri buluşturacaklardır. Okullarımızda üniversite ve meslek kuruluşları ile dinamik ilişki  geliştirilmiştir.

TAKİP SİSTEMLERİ VE  DERSLERDE  YENİLİKÇİ METOTLAR

Her öğrencinin nerden nereye  geldiğini gösterecek portfölyö sistemi ile  gelişmeleri sürekli   takip edilecek öğrencilerin mesleki yeterlilikleri (zayıf ve kuvvetli yönleri) ve özellikleri burada görünecek; bu dosya öğrencinin  doğru yönlendirilmesinde; mesleğe-üniversiteye yerleştirilmesinde bir esas olacaktır.

ARAŞTIRMAYA-KEŞFE DAYALI ÖĞRENME METOTLARI

Okulumuzda öğrencinin bilmesi gereken bilgiler reçeteler halinde sunulmayacaktır.

Onun yerine  her öğrencinin farklı ihtiyaç ve isteklerini hesaba katan   bir eğitim yapısı  uygulanacaktır. Dersler soyut bilgi yerine temsil metodu (senaryo-kurmaca-canlandırma-drama..)   verilecek;  kişilik ve mizaç,  kendini tanıma, öğrenme strateji ve yolları  gibi “öğrenmeyi öğrenme”   okul eğitiminin temelini meydana getirecektir. Okulumuzda kişilik ve mizaç ve kendini tanıma gibi “öğrenmeyi öğrenme”  okul eğitiminin temelini meydana getirecektir.    Bu çalışmalarla  başarısız  zannedilen öğrencilerin  kendini tanıyarak başarılı hale geldikleri    kendini/yeteneklerini ve sınırlarını keşfeden öğrenci hobi olarak yapacağı mesleği öğrenecektir.

Okullarımızda,   ders ortamında uygulayacağımız yedi prensiple gerçek ve doğru öğrenme ortamı sağlıyoruz:  1. Önce sıcak –samimi  öğrenme ortamı. Öğretmen-öğrenci ilişkisi “ders arkadaşı” konumu. 2. Bireysel değil,  işbirliği içinde öğrenme metotları , karşılıklı etkileşimin gücü.   3. Etkili  zaman yönetimi-plan program. 4. Temsil ve senaryo gibi aktif öğrenme yöntemleri ile  gerçek öğrenme. 5.  Sürekli araştırma ödevleri ve  ara sınavlarla geri bildirim ve geri besleme. 6.  Her derste öğrenilenlerin uygulamadaki/gerçek hayattaki karşılığının gösterilmesi.  7. Konuların  hikmet ve hakikatına dikkat çekilerek ilimden hakikate, malumattan  marifete geçiş.

TABELA DEĞİL, GÖREVİNİ İFA EDEN REHBERLİK HİZMETİ

Çoğu okulda olduğu gibi rehberlik servisi  tabela olmaktan/etkisiz konumundan çıkarılmış ve işlevseliği en üst düzeyde olacak şekilde yapılandırılmıştır. Öğrencileri yakından tanıyıp ihtiyaçlarını, istek ve beklentilerini, çeşitli alanlardaki problemlerini, ilgi ve yeteneklerini, belirlemeye  yönelik çalışmalar (test, envanter, anket, gözlem) yürütülür.

İFADE VE BECERİ DERSLERİ

Beden eğitimi, müzik ve resim gibi dersler öğrencilerin duygularını kontrol edeceği, kendini tanıtacağı beceri  ve güven kazanacağı dersler olarak ifade edilir.  Bu dersler bir tür meslek  kazandırma dersi gibi yada entelektüel beceri kazanma dersi olarak öğrencinin eksik olduğu alanlar tamamlanır.

GÖZLE DEĞİL, KULAKLA ÖĞREN..  İNGİLİZCE ÖĞRETİMİNİ GARANTİ EDEN SİSTEMLER

Yabancı dil dersinde konuşma ve dinlemeye ağırlık veriliyor. Gramer çalışmasını ortadan kaldıran bir metot kullanıyoruz. Sistem, denenmiş ve sınanmış yöntemleri kullanıyor ve  olabildiğince hızlı bir şekilde,  konuşma yeteneği gelişiyor. Bu mettota gramer çalışması yok ancak, konuşma grameri hızlı bir  şekilde gelişiyor. Telaffuzla ilgilenilmediği halde  telaffuz bu sistemle  güçlü bir şekilde gelişiyor. Sistemimiz, kulaklarla öğretiyor, gözlerle değil. Ders hocaları önce öğrencinin öğrenme ile ilgili yanlış varsayımlarını  ve kalıplaşmış düşüncelerini değiştirerek işe başlarlar.  Doğru ve akıcı dil konuşmanın yolunun  kulaklara dayanan duyarak öğrenme olduğu gerçeğini belgeleri ile anlatırlar;   kelime ve ibareleri dinleyerek;  grameri dinleyerek   telaffuzu dinleyerek,  konuşmayı dinleyerek öğrenileceğini anlatırlar.

BİLGİ MERTEBELERİNİ DİKKATE ALAN SINAV METOTLARI KULLANIYORUZ

Teste dayalı sınavları yalancı bir kriter olmaktan çıkaran ve ezberciliği önleyen gerçekçi ölçme ve değerlendirme sistemleri kullanacağız.

Ülkemizde sınav sorularının nitelikli ve anlamlı şekilde hazırlanmayışı, eğitimin yozlaşmasının başlıca kaynağıdır. Bilgi mertebelerini (Bloom taksonomisi) dikkate almayan ve  yanlış cevap şıklarını öğrenci yanılgılarına göre hazırlamayan mevcut test sistemini bilimsel ve anlamlı/faydalı bulmuyoruz. Bloom taksonomisi bilgiyi altı derecede sınıflandırmaktadır.  (1) Bilgi –malumat  seviyesi. 2. Kavrama (Anlama)  (3) Uygulama (4) Analiz  (5)  Sentez  (6) değerlendirme seviyeleri.  Mevcut test sistemi bilginin en basit mertebesinde (bilgi –malumat seviyesi) çalışmakta üst mertebelere çıkamamakta; böylece eğitim yozlaşmaktadır.

Uzmanlarla çalışacağız.   6 (altı)  bilgi seviyesini de   dikkate alan test sistemleri kullanarak ezberci yapının önüne geçeceğiz. Böylece, bilgiyi üretmeyi ve kullanmayı bilen, tahlil,  terkip ve tasnif kabiliyetlerinin  ve analitik zekalarının gelişmesini garanti eden sistem oluşturulacaktır.

risale haber

Beynel Milel Bir Okul: “Bir Bediüzzaman Projesi”

Said Nursi “Medresetüzzehra” projesiyle, Osmanlının son döneminde üç ayrı eğitim kanalı olarak yürüyen mektep-medrese-tekke üçlüsünün ortak bir potada buluşturulmasını öngörerek, tevhid-i tedrisatı ilk gündeme getiren kişi olmuştu.

Mustafa AkyolAma cumhuriyet döneminde öğretim birliği ilkesi, medrese ve tekkelerin kapısına kilit vurup, okullarda da din eğitimini tamamen kaldıran bir anlayışla uygulandı.

Bu durumun, günümüzdeki ilerici-gerici, laik-anti laik gibi ikilem ve gerilimlerdeki rolünü değerlendirir misiniz?

 Said Nursi’nin dinle bilimi kaynaştıran yaklaşımı esas alınsaydı bu gerilimler yaşanır mıydı?

Medreselerin, İslam’ın ilk asırlarında son derece dinamik kurumlar iken giderek durağanlaştığı, dogmatik ve içine kapalı bir yapıya büründüğü malumdur.

Özellikle Osmanlı’nın son dönemine gelindiğinde, medreseler modern bilimlerden tümüyle izole, tekrar ve ezbere dayalı tutucu kurumlar halindeydi. Bediüzzaman, bu problemi gördü ve çözümü de medreseleri reforme etmekte, onları modern bilimle tanıştırmakta gördü.

                                  Dini İlimleri ve Pozitif  Bilimleri Okutmak

 Medresetüzzehra projesi ile yapmak istediği, hem dini ilimleri hem de pozitif bilimleri bir arada okutacak (ve dolayısıyla sentezleyecek) yeni bir medrese tipi idi. Oysa Kemalist Cumhuriyet, diğer pek çok alanda olduğu gibi bu alanda da geleneği yenilemek yerine tümden yok etmeyi seçti.

 Böylece dini bilgi, kültür ve ahlâktan tümüyle soyutlanmış bir zorunlu eğitim sistemi kurdu ki, böylesi bir dayatma Batılı demokrasilerde değil ancak Sovyetler Birliği ve benzeri totaliter rejimlerde görülür.

 (Batı’nın en koyu laik devleti olan Fransa’da dahi Katolik okulları varlığını sürdürmüştür.) Eğer Bediüzzaman’ın hayal ettiği Medresetüzzehra hayata geçse, bu dindarlık ile modern bilim arasında vehmedilen çelişkileri çok önceden çözebilir ve İslam dünyasına da iyi bir örnek teşkil edebilirdi diye düşünüyorum.

Günümüzde “Medeniyetler çatışması” ile “Medeniyetler ittifakı” tezlerinin çokça dillendirildiği göz önüne alındığında,

Said Nursî’nin Medresetüzzehra ile “Avrupa medeniyetini İslâmın hakikatleriyle, felsefeyi Kur’ân’la barıştırmayı” amaçlamış olmasını nasıl yorumlarsınız?

                                  Bediüzzaman Tek Boyutlu Düşünmemişti

Bediüzzaman’ın Avrupa’ya ve genel olarak Batı medeniyetine bakışı nüanslı ve anlamlıdır. Batı’nın sadece emperyalist yüzünü görenler gibi tek boyutlu düşünmemiş, Müslümanların oradan edinebilecekleri perspektifler de olduğunu fark etmiştir.

“Avrupa medeniyetini İslâm’ın hakikatleriyle barıştırma” fikri de, Bediüzzaman’ın Batı’yı mutlak bir düşman olarak görmediğini, aksine kendisine hitap edilmesi, el uzatılması gereken bir medeniyet olarak gördüğünün ifadesidir.

İslam’ın  Hakikatına Sarsılmaz Bir İman Bu yaklaşımın temelinde ise Bediüzzaman’ın İslam’ın hakikatine duyduğu sarsılmaz iman ve güvenin yattığını düşünüyorum.

“Batı’yla veya Batı düşüncesi ile herhangi bir temas bizi ifsad eder” diye düşünen ve bu yüzden içe kapanan defansif Müslüman tutumundan çok daha özgüvenli bir tutumdur bu. Anlaşılmasına da bence hâlâ çok ihtiyaç vardır.

İslâm dünyasının siyasî ve toplumsal krizlerden kurtulması, Ortadoğu barışının temini, dolayısıyla dünya barışına da katkı sağlanması noktasında,

Said Nursî’nin Ortadoğu’dan Orta Asya’ya,

Hint yarımadasından Kafkasya ve İran’a uzanan geniş coğrafyada uluslararası bir bölge üniversitesi olarak tasarladığı

Medresetüzzehra’nın etnik ayrımları reddederek “din kardeşliğini” esas alan ve “bölge halklarının birlikte ve huzur içinde yaşamasını” sağlamaya yönelik bir eğitim müfredatı hedeflemiş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bediüzzaman bir “Osmanlı aydını” idi.

 Osmanlı olması hasebiyle de etnik milliyetçiliğe kapalıydı. Kürtlük yahut Türklük adına etnik milliyetçilik yapan insanları görünce üzülmesi, onları bundan vazgeçirmeye çalışması da bu açıdan kayda değerdir.

Tabii ki Bediüzzaman’ın bir “millet” fikri vardı; bu da İslam milletine karşılık geliyordu.

Medresetüzzehra’yı Hint yarımadasından Kafkasya’ya Müslümanları bir araya getirecek beynelmilel bir Müslüman Okulu olarak görmesi de bunun ifadesidir.

Umarım ki, Arap Baharı’yla birlikte demokratikleşen Ortadoğu’da hakikaten böyle bir üniversite yükselir.

Burada bir noktayı belirtmek isterim: Bediüzzaman’ın “millet” fikri İslam’la tanımlansa da, bu gayrimüslimleri ötekileştiren ve dışlayan bir telakki değildir.

Bugün böyle yapan, yani Müslümanlığı salt bir “kimlik” sayıp bunun üzerinden gayrimüslimlere husumet besleyenler var.

 Oysa Bediüzzaman’ın Müslümanlığı, evvela imana ve şeriata dayandığı için, gayrimüslimlerin hukukuna da hürmetkârdır.

Said Nursi’nin Medresetüzzehra’nın eğitim diliyle ilgili olarak söylediği

“Arapça vacip, Türkçe lâzım, Kürtçe caiz” yaklaşımını, günümüzdeki Kürtçe yasağı ve anadilde eğitim tartışmaları bağlamında nasıl yorumluyorsunuz?

Kürtçe’nin yasaklanması, Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük ayıplarından biridir. Bunun sorumlusu da, tam da Bediüzzaman’ın eleştirdiği ve karşı durduğu zihniyettir.

Eğer Bediüzzaman’ın değerleri resmi politikaları etkileseydi, böyle akıl almaz bir baskı hiç yaşanmazdı. “Arapça vacip, Türkçe lâzım, Kürtçe caiz” sözündeki bir nüans, Kürtçe’nin mutlaka serbest olması ve dileyen herkesçe konuşulmasını savunurken,

Türkçe’yi bir adım öne alarak “lazım” sayması. Çünkü Türkçe, tarihsel akış sonucu, Türkiye coğrafyasında ortak dil olmuştur. Dolayısıyla Bediüzzaman gözüyle bugün için şöyle denebilir: Herkes Türkçe öğrenmelidir; Kürtçe öğrenimi ve kullanımı ise tümüyle serbest olmalıdır.

Said Nursi, Medresetüzzehra’nın hedeflerinden birini de “meşrutiyetin (demokrasinin) güzelliklerini neşir için bir kapı açmak” şeklinde ifade ediyor.

Demokrasinin topluma mal edilmesi noktasında eğitimin önemini vurgulayan bu yaklaşım için ne diyorsunuz?

Çok önemli bir yaklaşım.

Çünkü Türkiye’de resmi eğitim, “devletin kutsallığı”, “milli birlik” gibi otoriter kavramları çok önemser, ama demokrasiyi pek önemsemez.

 Bediüzzaman’ın daha 20. Yüzyıl başında bu vurguyu yapması önemli.

Bazı radikal İslamcı grupların hâlâ dahi demokrasiyi reddettiğini de hatırlarsak, Bediüzzaman’ın bugün İslam dünyasına gerekli temel açılımları bir asır önceden öngördüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz.

İsmail Tezer’in Mustafa Akyol ile yaptığı ropörtaj..

Yeni Asya

Süt’(ü) Bozuk Diyen/lere İnsaf !

Bu günlerde okullarda dağıtılan ‘Okul sütü’ beni hayalen 1960’li yıllara götürdü, İlkokul birinci sınıfı okuyordum. O zaman okula ‘’mektep’’ diyorlardı. İşte bizim mektep’te de süt tozundan çocuklara süt veriliyordu. Her gün sırayla iki çocuk tarafından mektebin avlusunda, ocakta ateş yakılır, kalaylı veya kalaysız pek sıhhi olmayan bakır kazanlara su ve bir miktar da süt tozu ilave edilerek bir ağaç dalı ile karıştıra karıştıra süt pişirilirdi. Pişirilen sütün yanık kokusu, kazanda erimeyen süt tozunun yapışkan hamur topaklarıyla süt olarak bize içirirdi. Zaten,  7-8 yaşlarında ki çocukların, süt tozundan hazırlaya bileceği süt, ancak o kadar olabilirdi. Halk arasında  ‘Amerikan sütü’ diye adlandırılırdı.

Muallimimiz sınıf duvarına’ Yerli malı kullanmalı’ yazıyı asardı. O zaman da içimde bir rahatsızlık ve çelişki uyanmıştı, neden yerli sütümüz değil de ABD’ nin yabancı Süt tozunu bize içiriyorlar? Yerli malımızla ters düştüğünü fark etmiştim.

İşte elli seneden beri beklenti ve özlemi içinde olduğumuz, kendi ürettiğimiz sütümüzü, elli sene gecikmeli de olsa devlet eliyle okullarımıza dağıtılması son derece sevindiricidir.

Sterilize edilmiş Tetra pak paketlerle çocuklarımıza ikram edilen temiz sütümüz nerede?  Amerikan’ın bileşimi beli olmayan süt tozundan yapılan süt nerede?

Nereden- Nereye…

Bugünlerde ‘’ okul sütü’’diye dağıtımı yapılan ve yersiz şaibelere meydan veren sütün hazırlanması şöyledir:

Sterilize (UHT) süt teknolojisi: 130- 150 derecede en az bir saniye tutulması ve soğuduktan sonra aseptik olarak paketleme işlemi ‘Isının yükseltilmesi ve zamanın uygun bir şekilde kısaltılması ile bakterisit etkiyi artırmak ve yüksek ısı etkisi nedeniyle şekillenecek kimyasal oluşumları azaltmak suretiyle yapılmaktadır.

Sütler sterilizasyondan önce de, temizlik, homojenizasyon ve ön ısıtma gibi işlemlerden geçirdikten sonra sterilizasyonu yapılır. Bu safhalarda geçiren bir sütün zararlı bakterilerden arındırılmış olmasıdır.’1

Süt sterilizasyonu, paketleme ve ışıl işlem gibi büyük bir iş sirkülâsyonu hengâmında elde olmadan ufak tefek arızalar olabilir. Belki bilerek işleme hatası yapanlar da olabilir. Bundan dolayı devletin denetim ve kontrol mekanizması bu eksikleri tespit etmeye ve gerekli önlem ve tedbirleri almaya yeterlidir. Süt işlemindeki uygulamalardan doğan bir eksiklik tespit edilmesi halinde elbette gerekli mueyideler uygulanacaktır.

Devletin çocuklara yaptığı ‘’Okul sütü’’ ikramı bazı kesimlerce zararlı ve bayat bir süt furyası olarak kamuya lanse ettirilmesi yanlış ve haksızlıktır. Kasıtlı kusur aramak büyük su-i istimaldir. Bu ikramı bilerek göz ardı eden ‘’süt’(ü) bozuk’’diyen/lere insaf…

Bilindiği üzere çocuklar süt ve bal gibi yararlı besinlerden pek hoşlanmazlar, hep ısrarla yedirilir. Zaman zaman yiyeceklere karşı çocuklar psikolojik bir rahatsızlık ta göstermektedirler. Sütten etkilenenler de psikolojik bir rahatsızlığın neticesi olabilir. Hijyenik ortamda hazırlanan bir sütün bozuk olması muhaldir.

Tetra Pak paketleme teknolojisi ile sterilize edilmiş süttün, devlet eliyle yedi milyonun üzerindeki çocuklarımıza dağıtılması büyük bir katkı ve başarıdır. Bu nedenle ‘süt zehirlenmesi’ furyası olarak ortalığı bulandıranlara karşı ‘Okul sütü’ kampanyasını desteklemek milli bir görev olarak görmekteyim.

 Rüstem Garzanlı/Diyarbakır                                                             

 10.5.2012

Ziraat Tek.

 

1-Gıda bil.ve tekj.

Aile İçi Risale

Yeniden düşünmenin ihtiyaçlarımızı fark etmede ayrı bir yeri var. Öncesine nazaran muhakememiz, yeni ihtiyaçlarla beraber yeni çözümleri düşünmemize vesile olur.

Yeni çözümler ve metotlar ararken, bugüne kadarki uygulamalar, yeterlilikler ve eksiklikleri de görme fırsatı doğar.

Öğrenme ve idrak etmede yeterince fırsatlar oluşturamadığımız, zaman ayıramadığımız ve üstümüzdeki hakkını hakkıyla veremediğimiz, bilhassa mensuplarının daha fazla borçlu olduğu eser ise Risale-i Nur’dur.

İkinci yüzyılına giren Risale-i Nur, geçen yüzyılın en karmaşık ve çetin fırtınaları içinde çağın türbülansına yakalanmış insanlığı, helaket ve felaket etkisinden çıkarmaya çalışan ve izni ilahi ile bunda muvaffak olmuş bir eserdir.

Risale-i Nur, çağın değişmeyen gündemi olarak derinliğini arttırırken, derinleşemeyen zihinlerin kolaycı ve sathi nazarlarına iltifat etmemekte ve kendini adeta onlara okutmamaktadır. Ama okunan ve hem de çok okunan bir risalenin varlığını ise hepimiz yaşıyoruz.

Sıra Risale-i Nur’un daha fazla okunmasında, yeni okumalarda ve birinci okumalarda. Teknoloji nimetinden daha fazla yararlanıp, yeni yaklaşım ve metotlardan etkili uygulamalar bulup, hürriyet rüzgarının düşünmeye cesaret verdiği bir zamanda kendimizi yeniden keşfetmek  adına risaleyi farklı ve takviyeli okumak zorundayız.

Kendi orijininden ve orijinalinden hareketle risalenin inkişaf ettirici varlığına erişmek, hissetmek, yaşamak ve irfanla yoğrulmak, öğrencisi için en büyük mutluluktur. Risale, kendisine muhtaç öğrenciye, sadık zihne, salim kalbe, makul fikre, dengeli duyguya her zaman referans değerindedir.

Şahsi okumalarımız için özgün denemelere ihtiyacımız var. Yeni bilgileri risalenin gözüyle tahlil ve değerlendirmeye hazır olmalıyız.

Bu okumalarda,  evlerimiz  birer dershane gibi aktifleşebilir. Gençliğin ve öğrencilik döneminin nur dershaneleri nasıl birer irfan mektebi ise, bu mekteplerden mezun olan ya da hayatının bir döneminde kalamamış olanlar için köklü seçenekler üretmek ve okuma kültürünü yaygınlaştırmak için  en sağlam kalelerinden biri olarak evlerimizi birer dershane gibi değerlendirmeliyiz.

“Her hane bir dershane” sloganımız hala taze başlangıçlara davetiye çıkarıyor. Hepimiz birer okul, birer dershane açamayabiliriz. Ama evimizde ev okulunu kurabiliriz.

Evde eğitim konusunu  öncelikli bir gündem yapabiliriz. Evimizi,  masumiyet ve mutluluk salıncağı haline getirebiliriz. Sohbetlerin çayla demlenen en iyi yerinde risale okumaları yapabiliriz. Kahvaltı sofrasında risale gündemini müzakere edebiliriz. Seyrettiğimiz bir filmin veya programın iyi bir noktasına risaleyi nakşedebilir;   programı, risaleyle ilişkilendirebilir veya risale dürbünüyle kritik yapabiliriz.

Ailedeki her bir yeteneği kendi kategorisinde ve ilgi alanına göre birkaç kavramın takipçisi yapabiliriz. Okulla birlikte, gördüğü derslere paralel olarak risale şuuru veren kıyaslamalar yapabiliriz. Bilgisayar ortamında risale gezintileri yapabiliriz. Risale etkinliklerine ve model şahsiyetlere özendirebiliriz.

İşte birinci okulumuz aile, birinci öğretmenimiz anne ve birinci öğrenci çocuklar olmak üzere okulumuzu açtık bile. Hem de binlercesi, altyapıları ile birlikte hazır.

Risaleyi okuma seferberliği başlatarak müzakere serbestisi içinde yoğun  gündem mütalaaları ve yaklaşım farkıyla sohbet zeminleri çoğaltabiliriz. Katıldığımız mutat dersleri canlandırma ve okumalarımıza yeniden anlam ve disiplin kazandırma kalitesi ile evleri şenlendirme ve risale eksenli rahatlatma süreçleri bizi bekliyor.

Şimdi aile içi risale dönemi. Aile içi risale için müfredat hazırlıkları olduğunu müjdeleyebilirim. Evlerin sarsılmaz şefkat kahramanları hanımların  eğitici eğitimi alarak, risale konusunda birer eğitici olma yolunda adımlar atılmak üzere olduğunu  müjdeleyebilirim.

Birinci öğretmen ve başöğretmen olan hanımlar, ablalar ve anneler ile büyük anneler eşliğinde hala, teyze, kuzen yakınlaşması ile yeniden risale aileleri inşa etmenin ve bunları sosyal programlarla gruplar halinde ve kendine özgün, değişen tarzlarda ifa etmenin planlamasına yöneleceğimiz sistemlerin ve örneklerin ilerde bizi karşılayacağını  müjdeleyebilirim.

Aile içi risale ile risale aileleri oluşacak. Her sehpada bir kitap, her koltukta bir  çalışma notu, her koridorda bir öğrenme notu. Gelen misafirleri böyle karşılamaya ne dersiniz?

Her gün üç kelime ile yoğrulmaya, üç kavramla buluşmaya aile içi risale zeminleri oldukça uygun.

Aile okulumuzun ilk dersini birinci sözden alarak ve okulumuza “Bismillah” diyerek başlamaya engel olan ne var ki?

Buyurun başlayalım. Ve şu an itibariyle binlerce risale okulunu yeni bir dikkat ve heyecanla sembolik olarak; çocukların bile eğleneceği, kurdele ile bir odayı sınıf yaptıklarını, teneffüs için mutfağa koştuklarını, oynamak için salonu kullandıklarını, eşyalarını almak için kendi odalarına uğrayıp 5 dakika arayla oynayacakları evcilik oyununu, risale okulunda ailecek öğrendiklerini bir düşünün. Ne muhteşem ve harikulade bir tablo.

Tatlısı, ödülü, müziği, not defteri, renkli kalemleri, bilgisayardan video indirmeleri, film ve drama ile evin daha da risale eksenli etkinliklerle ayrıca şenlendirme maharetinde olanlar ise daha da keyifli ve şuurlu bir mutlulukla evi taçlandırdıklarını görecekler.

Buyurun bu kolay ve biraz eğlenceli okulumuza, üstelik kurucusu ve banisi olduğumuz risale okuluna. Birlikte risale içi aile eğitimleri ve aile içi risale gergeflerini dokumaya çalışalım.

Bu konuda ilmi zeminde  mevcut tecrübe ve hafızaları bir araya getirip metot çalışmalarına ağırlık veren Risale Akademi’ye  binlerce teşekkür. Hepinizden ve hepimizden katkı, teklif ve yaklaşım desteği bekliyor.

Eğitim, evde okul, dershane çalıştaylarının yanı sıra eğitim portalından tutun da uzaktan eğitime kadar evimize misafir gelecek ve sırren tenevveret içinde indirebileceğimiz müjdeli risale programlarına kadar sizin desteğinizi, görüşlerinizi ve müzakereci olmanızı bekliyor.

Kainat üniversitesinde risale okumalarını bilişimle, materyalle, metotla, birer öğrenci/eğitici olarak  planlayacağımız günler çok uzak değil artık. Ev ve hasta ziyaretleri başta olmak üzere hediyeleşmede, karnesi düzgün çocuklarımızı ve yeğenlerimizi ödüllendirmede risale boyutlu ve risaleden esintili orijinal ve eğitici  hediyeler verelim.

Risale hediye edelim. Bir kitap bitirdiğinde ödül verelim. Zevkine ve hediyeleşme ruhuna uygun çocukların,gençlerin  hoşlandığı motivasyonlar yapalım. Bireyi/çocuğu inşa edeceğimiz, doğru zeminde eğiteceğimiz, iklimini nuranileştireceğimiz ilk basamak bu anlamda evimiz ve ailemizdir.

Evlerimiz ziyaretsiz, okumalarımız evsiz, çocuklarımız bizsiz ve anneler eğitimsiz kaldıkça, risaleyi ihale usulü emanet edeceğimiz sınırlı sayıda fedakarlıkla çalışan ve kendilerince geliştirdikleri sınırlı metot ve imkanlarla risaleye hizmet  edenlerin hacmi, topluma dönük  top yekun hizmetler için yeterli olmaz. Böyle ağır adımlarla risalenin hakkını veremeyiz.

Yaygınlaşması, yatayda etkileşme ve cazibe, dikeyde  tefekkür ve irade zeminini tahkim etmenin binlerce meşru-makul-müspet vasıtaları tezekkür edilerek kainat üniversitesinde risale dersleri ve müzakereleri ile dershaneler çoğaltılmalı, risale okulları her mahallenin başında açılmalı ve eğitim teknolojileri desteğinde eğitici eğitimleri ile öncelikle eğiticiler yetişmeli.

Risale eğiticileri uzmanlıklarına göre eğitilmeli,konular çeşitlenmeli,farklılaşmalı ve bütün renklerin bir tabloda bütünün parçaları olan desene dönüşmeli ve anlamlı okumalara göz hafızası olmalı.

Risale akademi, bu vadide size eşlik etmeye ve katkılarınıza hazırdır.

İsmail Berk / risale haber

Başarının Sırrı

Bir Okulda, okul müdürü üç öğretmeni çağırıp şöyle dedi: “Siz üç öğretmen, sistemde en iyi ve en uzman kişiler olduğunuz için, doksan tane seçkin üstün zekâlı öğrenciyi size vereceğiz. Bu öğrencilerin gelecek yıl da aynı hızla çalışıp çok iyi bir eğitim almalarını bekliyoruz.” Üç öğretmen, öğrenciler ve öğrencilerin anne ve babaları bunun çok iyi bir fikir olduğunu düşünüyorlardı. O okul dönemi hepsinin özellikle hoşuna gitti. Okul bittiği zaman öğrenciler şehirdeki diğer öğrencilere göre yüzde 20-30 daha başarılıydı. Yıl sonu geldiğinde müdür üç öğretmeni çağırıp onlara: “Bir itirafta bulunmak istiyorum. En zeki öğrencilerin 90’ı sizde değildi. Onlar ortalamanın biraz üstünde öğrencilerdi. O 90 öğrenciyi listeden tesadüfen seçtik” dedi. Bu gerçeği duyan öğretmenler, öğrencilerde görülen yüksek başarının kendi öğretme kabiliyetleriyle ortaya çıktığını düşünmeye başladılar. Ama okul müdürü: “Bir itirafım daha var” dedi. “Siz de en başarılı öğretmenler değilsiniz! İsimlerinizi bir torbanın içine doldurduğum kâğıtların arasından rastgele seçtim. Siz inandığınız için başarılı oldunuz. Onlar da öyle…”

Selim Gündüzalp