Etiket arşivi: okumak

RİSALE-İ NUR HİZMETİNİN GAYESİ NEDİR

RİSALE-İ NUR HİZMETİNİN GAYESİ NEDİR

 

İnsan, bazen hedef sapması yaşayabilir veya idealini kaybedebilir. Bu sebeple asla ve kat’a şaşırmaması için daima esasatlarını, düsturlarını kontrol etmelidir. Bu kaidelerden uzaklaşıyor mu yoksa bağlı olarak mı devam ediyor murakabesini yapmalı. 

Tüm İslami hizmetlerde ve amellerde ve niyetlerimizde en temel esas Allah’ın rızası ve ihlas olmalıdır. Tüm hayatımızda bu sağlanamazsa insanın manevi dengesi sarsılır.  

Sonuç olarak ulvî bir menba-ı kuvvet olan ittifakı kaybedip, [insanda] ihlas da kırılır ve vazife-i uhreviye de zedelenir. Kolayca rıza-yı İlahî[yi] de [abd] elde edilmez.”[1]

“Ubudiyet, emr-i İlahîye ve rıza-yı İlahîye bakar.”[2]

“hüner, rıza-yı İlahîyi kazanmakladır.”[3]

“ihlası esas tut ve yalnız rıza-yı İlahîyi düşün.”[4]

Medar-ı necat ve halas, yalnız ihlastır. İhlası kazanmak çok mühimdir. Bir zerre ihlaslı amel, batmanlarla hâlis olmayana müreccahtır. İhlası kazandıran harekâtındaki sebebi, sırf bir emr-i İlahî ve neticesi rıza-yı İlahî olduğunu düşünmeli ve vazife-i İlahiyeye karışmamalı.”[5]

Okunan dersler, yapılan mütalaalar istisnasız olarak hepsi bu manalara müteveccihtir. Zaten okunan ve talim edilen şeyler insanı ihlasa, mahviyete götürmüyorsa “Niyet, nazar, mana-i ismi ve harfi” gözden geçirilmelidir. Netice tesanüte, ittihada, ittifaka çıkmıyorsa şayet işler çok vahimdir. Derslerimizde de bu manalar herbir latifemizin burcunda birer sancak olarak sallanmalıdır. Çünkü bunlar heva ve hevese bakan değil bizzat murad-ı ilahi ve Rasulîdir. 

İnsan, katıldığı derslerle, günlük olarak okuduklarıyla manevi olarak şarj olur ve itikad ve amelini daha güzel ve sağlam olarak yapmaya kendinde bir azim hisseder. Bu manada bir araya gelenler birbirine sirayet eder. Sirayet şu anda kâinatta cari olan en kuvvetli ve yaygın olan bir iletişim biçimidir desek haddimizi aşmış olacağımı zannetmiyorum. 

Derslerimiz ilmî ve imanî mevzuların müzakere ve mütalâa sahasıdır. Orada bilen konuşur, konuşan dinlenir; bilmeyen sorar ve bilmediğini öğrenir bu suretle insanın tekemmülatı devam eder. Bir nevi işbaşı eğitimi diyebiliriz buna. Ama illa bilenin okuduğu bir ortam değildir ders rahleleri. Bazen beraber okunur istifade edilir. Bir de illa okunacak ve izah edilecek değildir illa. Çünkü bu izah meselesi bir nevi ilhamdır.

Tüm islami hizmetlerin gayesinin de inkılab-ı İlahî, marziyat-ı Rabbaniyeyi ve ahkâm-ı İlahiyeyi anlamak..”[6] şeklindedir. 

“Bu itibarla, o zamanlarda bütün fikirler, kalbler, ruhlar marziyat-ı İlahiyeyi bilmek ve öğrenmeğe müteveccih.. Bunun için, istidad ve iktidarı olanlar o zamanlarda vukua gelen bütün ahval ve vukuat ve muhaverattan ders almakla, içtihadlara zemin teşkil eden yüksek istidadlar vücuda..”[7] getirebilir. 

 

Hülâsa: Risale-i Nur, Kur’an’ın bu asırda en yüksek ve en kudsî bir tefsiridir. Hakikatleri semavîdir, Kur’anî’dir. O halde Kur’an okundukça o da okunacaktır. Risale-i Nur, mücevherat-ı Kur’aniye hakikatlerinin sergisidir, pazarıdır. Bu ulvi pazarda herkes istediği gibi ticaret yapar. Uhrevî, manevî zenginliklere mazhariyeti temin eder.

   Bu kadar maruzatımızla ifade etmek istedim ki:

Maksadımız; imanımızı kurtarmaktır, imana hizmettir, Kur’an’a hizmettir.”[8]

 

Selam ve dua ile 

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Lem’alar (153)
[2] Lem’alar (131)
[3] Lem’alar (152)
[4] Lem’alar (152)
[5] Lem’alar (133)
[6] Sözler (491)
[7] Mesnevi-i Nuriye (91)

[8] İşârât-ül İ’caz (308)

 

www.NurNet.org

SAYFALAR ÇEVİRMEK KÜLLİYATLAR DEVİRMEK Mİ.. 

SAYFALAR ÇEVİRMEK KÜLLİYATLAR DEVİRMEK Mİ.. 

 

Risale-i Nur Külliyatını okumak bir disiplindir. Eser okurken bazı şeyler bizim elimizdedir. Hızlı okuyabilir ve saatte 15-20 sayfa okuyabiliriz biraz daha yavaş okursak 5 sayfaya kadar düşebilir sayfa sayımız.

Fazla sayfa okumak daha fazla istifade gibi görülebilir ilk bakışta. Ne kadar çok sayfa okursam, sayfa çevirirsem o kadar istifade edeceğini düşünmek bir düşünme hatasıdır. Okumayı ve istifade edebilmeyi tek bir formül, tarz, metod, usule bağlanamaz çünkü eğitim, kültür, zekâ, mizaç farklılıkları söz konusudur.

Mesela işitsel bir zihin için sadece okumak, görsel bir zihin için okuyup yorumlamak, dokunsan bir zihin için de şekiller ve temsillerle akla yaklaştırmak gerekir.

İstifadeye sebep olan en önemli kriter insanın kitapla hem hal olduğu süredir. Çevrilen sayfa sayısı değildir.

“Kemmiyetin, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti yok. Asıl ekseriyet, keyfiyete bakar.”[1]

Bu hakikate işaret etmektedir. Kendimi misal olarak alayım. Bazen saatte 30 sayfa okurum, bazen 20, bazen de saate en fazla 5 sayfa okurum.

Okuma hızı ile metnin derinliğini kavrama birbirinin aleyhinedir. Hız yükseldikçe kavrama sathîlleşir. Araba olarak düşünürsek hız, direksiyon hakimiyeti ve dikkatte odaklanmayı azaltır.

Risale-i Nur gibi çok geniş ve derin manaları ihtiva eden bir eseri, güya “çok okumuş” olabilmek, külliyatlar devirip, sayfalar çevirmek için hızlı okumaya kalkmak, ülfet ettiği ve öğrendiği zahirî manalarla yetinmek ve sathî kalmaktır ki, bu da gaflete sebep olacaktır. Sayfalar çeviren külliyatlar deviren bir çok kimsenin gaflete dalması ülfetle hemhal olmasının sebebi de budur.

Diğer ve en ehemmiyetli şey nedir dersek şayet hemen akıllarda İhlas, Takva, Sadakat, küliyatın düsturlarına bağlılık olarak ampuller yanacaktır.

Külliyatı okumakta bir de niyet çok önemlidir. Bir şey olmak için okunmamalıdır. İlim ALLAH rızası için tahsil edilmeye çalışılır. Sadece kuru okumakla ilim tahsil edilmez sadece kitap kıraat edilir ki, kıraat de malumata ve sayfalar çevirmeye sebep olur.

Ruhani şifa niyetiyle okumak, uhuvvet ve tesanüd sayesinde veliyy-i kâmil hükmündeki şahs-ı mânevîye kuvvet vermek gibi şeyler de niyetimizde olmalıdır.

Bu gibi esbaba riayet, feyiz alabilmenin ve istifade edebilmenin asıl manevî sebepleridir.

Burada maksadım ne Risale-i Nurlar gazete gibi okusun ne de zikir çeker gibi veya evrad okur gibi okunsun! Amacım tahkikle ve istifadeye sebep olacak verimli okumalar yapmaktır.

Risale-i Nur, ilim içinde imandır ve marifettir. Marifetullah dersleridir.

İşte bu açıdan, notlar alarak ve bazı kısımları yazarak çalışmak ehemmiyetlidir.

“Risale-i Nur’u yazmanın” beş uhrevî faydasından dördüncüsü olan “kalemle ilmi tahsil etmek”[2] maddesi halen de yürürlüktedir.

Malûmdur ki, Rabbimizin birinci emri “Oku!” olmuştur. Devamında aynı emri tekrar etmiş, ama “Alleme bi’l-kalem”[3] kaydını koyarakokumakla yetinilmemesi gerektiğine “ilmin kalemle tahsil edilebileceğine” dikkati çekmiştir.

Hakkı Efendi (rh) hakkında: “Vazifedarane kalemi her gün istimal etmeyenler… hususî isimleriyle has şakirtler dairesi(nden) isimleri muvakkaten tayyedildi”[4] denilerek, yazarak çalışmanın “has talebe” statüsüne yükselten ve bizzat ismiyle duâya mazhar eden bir fazilet olduğu hissettirilmiştir.

Risale-i Nur Külliyatı ile tahkik ederek meşgul olmak has talebeler dairesine giremeye de sebeptir. Çünkü yazarak ve notlar alarak okumak ve nurlara çalışmak, hiç şüphesiz daha etkili, daha kalıcı ve “talebelik ciddiyetine” daha çok yaraşır.

Külliyatı birkaç defa okuyanların artık düz okumak yerine doğrudan kendi dert- lerine, yani zihnî ve hissî hastalıklarına deva olarak buldukları cümleleri yazmaları ve not almaları, bu şekilde kendilerine hususî hizipler, derlemeler, toplamalar (ajanda) yapmaları fevkalâde faydalıdır.

Çünkü herkesin ihtiyacı, her meseleye aynı şiddette olmaz. Hem bir kez yazmak, üç defa okumaktan evlâdır. Dolayısıyla kalem “talebenin” altıncı parmağı olmalıdır.

Yazma işlemini talebeliğin birinci şartı gibi görenlerin ifratına mukabil, onlara benzeriz korkusuyla kalemi büsbütün bırakmak da tefrit olsa gerektir. “Okuyucu” veya “Yazıcı” gibi isimlendirmelerin lâfzî tanımına takılıp kalmamak gerekir. Belki hem okur, hem de yazar olmak daha iyidir. Göz gibi eli de sevaba sokmak günah değildir!

Zaten asıl talebelik ve yazmak “hayatımız bir kalem, onunla sahife-i a’mâlimize geçecek” şekilde o hakikatleri yaşamaktır. Yazmak da artık neşir için değil, iyice kavramak, hatırda tutmak ve yaşamak içindir.

Bir nur talebesinin maneviyatı kalem ve kitapla ayakta durabilir ancak. Okuruz ve dimağ ve not defterimize yazarız. Bu şekilde gaflet, lakaytlık, ülfet belalarından korunur ve kurtuluruz.

“Cenab-ı Hak bizi ve sizi, bu zamanın cazibedar fitnesinden kurtarsın ve muhafaza eylesin, âmîn…”[5]

 

Selam ve dua ile

Muhammmed Numan ÖZEL

[1] Mektubat ( 44 )
[2] Lemalar (167)
[3] Alak 96/1-5.
[4] Barla Lahikası (372)
[5] Sözler ( 147 )

Risale-i Nur Külliyatını Etkili okuma teknikleri

Risale-i Nur Külliyatını Etkili okuma teknikleri

-S. Neden Etkili okuma teknikleri kullanmalıyız?

-C. Daha hızlı ve anlayarak okuma becerilerinizi geliştirmemize yardımcı olabilir.

“En iyi” okuma teknikleri kişisel tercihlere ve hedeflere göre değişebilir. Ancak genel olarak, hem hızlı okumayı hem de anlama düzeyinizi artırmanıza yardımcı olabilecek bazı etkili okuma teknikleri şunlar olabilir:

Hızlı Göz Gezdirme: Metni önce hızla tarayarak başlayın. Başlıklar, alt başlıklar ve özetler size genel bir fikir verir.

Ana Fikri Yakalama: Metnin ana fikrini veya amacını anlamak önemlidir. Paragrafların ilk ve son cümlelerine odaklanarak bu ana fikri yakalayabilirsiniz.

Kelime Gruplarıyla Okuma: Kelime gruplarını bir arada okuyarak tek tek kelimeleri takip etmek yerine akıcılığı artırabilirsiniz.

Sık Sık Soru Sorma: Okurken kendinize sık sık sorular sorun. Bu, odaklanmanıza ve anlama düzeyinize yardımcı olabilir. Neyi okuduğumuzu, neden okuduğumu ve niçin okuduğumu sormalıyız kendimize.

Not Alma: Önemli noktaları, vecizeleri veya kavramları not almak ve vecizeler üzerine vecizeleri yorumlayarak metni daha iyi anlamamıza ve hatırlamamıza yardımcı olabilir.

Hızlandırılmış Okuma Teknikleri: Subvokalizasyonu (sessizce okuma) ve göz sıçramalarını azaltarak hızlanabilirsiniz. Ancak anlama seviyenizi korumak önemlidir.

Bağlamı Anlama: Metindeki cümlelerin ve paragrafların birbiriyle nasıl ilişkili olduğunu anlamaya çalışmalıyız. Bu bağlantıyı kurmak, metni daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.

Pratik Yapma: Düzenli olarak farklı metin türleri okuyarak pratik yapmak, okuma hızınızı ve anlama kabiliyetimizi geliştirebilir.

Günlük Okuma Hedefleri Belirleme: Kendinize her gün belli bir sayıda sayfa veya belli bir süre okuma hedefi belirlemek, alışkanlık geliştirmenize yardımcı olabilir. Düzenli olarak okumalar yapmak anlama ve muhakeme kabiliyetinizi de arttıracaktır.

Odaklanma ve Rahatlık: Okurken dikkatinizi dağıtan faktörleri minimize edin. Rahat bir okuma ortamı oluşturmak da önemlidir. Telefon, bilgisayar vb. şeylerle iletişimi kesmelisiniz. Sürekli telefon, saat vs. ile ilgilenmek dikkatinizi dağıtabilir.

Unutmayın ki herkesin okuma hızı ve tarzı farklıdır. Bu teknikleri deneyerek siz kendiniz için en iyi yöntemleri bulabilirsiniz.

Verimli okuma teknikleri, hem hızlı okumayı hem de anlama düzeyinizi artırmayı amaçlar. İşte verimli okuma için kullanabileceğiniz bazı yöntemler:

Hedef Belirleme: Okuma amacınızı ve neyi öğrenmeye çalıştığınızı belirlemek, odaklanmanıza yardımcı olabilir.

Önizleme: Metni hızlıca gözden geçirerek başlıklar, alt başlıklar, resimler ve özetleri inceleyin. Bu, metni daha iyi anlamak için bir temel oluşturabilir. Önemli noktaları vurgulayarak gözünüzü metinde gezdirmek de faydalı olabilir.

Konteksti Kavrama: Cümleleri ve paragrafları tek tek değil, bir bütün olarak düşünerek okuyun. Bağlamı anladığınızda anlama seviyeniz artacaktır.

Zaman Yönetimi: Belirli bir süre boyunca yoğunlaşıp okuyun, ardından kısa bir ara vererek dinlenin. Bu yöntem, verimli okumanızı destekleyebilir.

Geribildirim Alma: Okuduğunuz kitap hakkında başkalarının görüşlerini veya yorumlarını almak, farklı bakış açılarıyla görmeye yardımcı olabilir.

Unutmayın ki, sürekli olarak pratik yapmak ve esnek olmak, okuma becerilerinizi geliştirmenize yardımcı olacaktır.

KUR’AN-I KERİM’DE OKUMA VE BİLGİ EDİNME KONULARIYLA İLGİLİ PEK ÇOK AYET BULUNMAKTADIR. İŞTE BAZI ÖRNEKLER:

  • “Oku” Ayeti (Alak Suresi, 1-5): “Rabbinin adıyla oku! O, insanı ‘Alak’ adlı bir embriyo halinden yarattı. Oku! Rabbin en büyük cömerttir, Kalemle öğrettiği gibi insana bilmediğini öğretti.”
  • “Bilgi Sahiplerini Üstün Kılma” Ayeti (Mücadele Suresi, 11): “Allah, içlerinden iman edenlere ve iyi işler yapanlara, kendilerinden öncekileri nasıl üstün kıldıysa, onları da yeryüzünde mutlaka öyle üstün kılacaktır. Onlar için seçtiği dinini onlara yerleştirecek, onları korkularından emin kılacaktır. Bana kulluk etmelerini, bana hiçbir şeyi ortak koşmamalarını emrederim. Kim (Allah’a) kulluk ederse, artık o, hakkıyla kulluk etmiş olur.”
  • “Bilmediklerinizi Sorun” Ayeti (Nahl Suresi, 43): “Bilmedikleri şeyleri sana sorarlar. De ki: ‘Bilmedikleri şeyleri size ben de söylemem. Sizin için Allah, bir hayır yazmış olur.’ Eğer ben onlara anlatsaydım, o zaman siz, inkâr edenler, yalancılar olurdunuz.”
  • “İlim Sahiplerine Saygı” Ayeti (Fatır Suresi, 28): “Onlar, Allah’ın fazlından insanlara verdiği ilmi yalan saymazlar. Oysa ki bu, ancak kalplerin içinde olan bir ilimdir. Allah, onların ne yaptıklarını çok iyi bilir.”
  • “Bilgi Edinmek İçin Yolculuk” Ayeti (Casiye Suresi, 20): “Ve yeryüzünde dolaşıp gezip Allah’ın yaratmasından nasıl meydana geldiğini düşünsünler.”

Bu ayetler, bilginin ve okumanın İslam dininde ne kadar değerli olduğunu vurgulayan örneklerdir. Dinin öğrenilmesi, anlaşılması ve bu bilgiye dayalı yaşam şeklinin benimsenmesi büyük bir öneme sahiptir.

PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED’İN (ASV) HADİSLERİNDE OKUMA, ÖĞRENME VE BİLGİ EDİNMEYLE İLGİLİ PEK HADİS-İ ŞERİF YER ALMAKTADIR. İŞTE BAZI ÖRNEKLER:

  • “İlim Öğrenmek” Hadisi: “Kim bir yol üzerinde Allah için bir ilim öğrenirse, Allah onun için cennet yolunu kolaylaştırır.” (Sahih Müslim)
  • “İlim Arayışı” Hadisi: “Kim bir yere, ilim öğrenmeye giderse, Allah onu cennet yollarından bir yolculuk yapmış gibi kaydeder. Kim de ilim tahsil etmek gayesiyle bir yere gitmezse, ona Allah, cehennemden bir yolculuk yapmış gibi kaydeder.” (Tirmizi)
  • “Bilginin Değerine Dair” Hadisi: “Allah bir kimsenin hayrını dilerse ona dinde anlayış verir. Kim bir insanın yüzünü hoşnut ederse Allah da onun yüzünü hoşnut eder. Kim bir insanın yüzünü çirkinleştirirse Allah da onun yüzünü çirkinleştirir.” (Tirmizi)
  • “Bilgi Sahiplerine Saygı” Hadisi: “Mü’min için hem öğreten hem de öğrenilen kişi hayırlıdır.” (Tirmizi)
  • “Bilgi ve Amel” Hadisi: “Kişinin ameli, ilim sahibi olduğu gibi olmaz.” (İbni Mace)
  • “İlim Sahiplerine İhsan” Hadisi: “Kim bir kavme İslam ile bir iyilik getirirse, o iyilik kendisine yapılan ihsandır. Kim de bir kavme kötülük getirirse, o kötülük kendisine yapılan bir kötülüktür.” (Tirmizi)

Bu hadislerde görüldüğü gibi, Efendimiz Hz. Muhammed (asv), ilmin ve öğrenmenin değerini vurgulamış, insanların bu yolda çaba sarf etmelerini teşvik etmiştir. İslam’ın öğrenmeye ve bilgi edinmeye verdiği önem, hadislerde açıkça ifade edilmektedir.

OKUMAK VE BİLGİ EDİNMEK İLE İLGİLİ BAZI MEŞHUR SÖZLER:

  • “Bir saatliğine hükmetmek istersen, kitap oku.” – Çin Atasözü
  • “Kitaplar olmadan dünya boş bir orman gibidir.” – Thomas Jefferson
  • “Bir insanın dünyasını değiştirmek istiyorsanız, ona bir kitap verin.” – Malcolm X
  • “Okuma, insanın yaşamına renk katan bir mürekkeptir.” – André Maurois
  • “Okumak, düşünmektir; düşünmek, yaşamaktır.” – François-Marie Arouet Voltaire
  • “Kitaplarla dolu bir oda, bir arkadaştır.” – Çin Atasözü
  • “Bir insanın en sadık dostu ve en sadık danışmanı kitaptır.” – Samuel Smiles
  • “Kitaplar, insanların unuttuğu veya henüz öğrenmediği şeyleri hatırlatan dostlardır.” – Charles W. Eliot
  • “Bir insanın en büyük serveti, öğrenmiş olduğu şeylerdir.” – İmam Şafi
  • “Kitap okumak, insanın tüm dünyasını genişletir.” – Jacqueline Kennedy Onassis
  • “Bir insanın en büyük lüksü, kitaplarla dolu bir odada vakit geçirmektir.” – Mark Twain

Bu güzel sözler, okumanın değerini ve gücünü anlatıyor. Kitaplar ve okuma, insanların düşünce dünyasını genişletir, bilgiyi artırır ve hayata daha zengin bir perspektifle bakmamıza yardımcı olur.

  • “Kendini oku…” Sözler (687)
  • “dikkatle oku!” Lemalar (253)
  • “okumak ve okutmakla tam terbiye almak lâzım geliyor.” Şualar (193)

ZÜBEYİR GÜNDÜZALP’TEN OKUMAKLA ALAKALI SÖZLER

Nefsin desiselerini açıklayan eserleri sık sık kendinize hitap ederek okumak bu hastalığın yegâne deva ve dermanıdır. Başkalarını ıslah için evvelâ kendimizi ıslah etmek icap eder.

Bir Dava Adamından Notlar (13)

• 180 değil, 1080 defa okunsa yine az.

En mühim iki şey:

okumak;

uhuvvet ve ihlâs, yani samimiyet dairesinde hizmet.

• İstidatları inkişaf ettirmek için çok okumak.

Daima okumak.

• Dem ve damarlarımıza karışacak derecede okumak.

• Az da olsa devamlı okumak.

Okumak, yazmak, dinlemek, susmak.

• Satır satır, kelime kelime okumak.

• “Hizmet, hizmet” derken şahsî dersini unutanın, hizmeti muvakkat olur.

Şimdi oku, kabirde okuyamazsın.

Hususî okumanı terk etme.

• Büyük zatların sözünde bazen yetmiş mana bulunur.

• Her şey, her mesele okumakla halledilir. Zira eserlerde hepsi var. Fakat insan görmüyor.

• Oku, oku, her gün oku. Okudukça oku ki, ruhun nur-u İlâhî ile parlasın. Kalbin nur-u Kur’an’la temizlensin. Aklın nur-u İslâmla işlesin ve yükselsin.

Hem de nazar-ı dikkate almak lâzımdır ki: Kim bir şeyde çok tevaggul etse; galiben başkasında gabileşmesine sebebiyet verir.

• Büyük zatların sözünde bazen yetmiş mana bulunur.

• Her şey, her mesele okumakla halledilir. Zira eserlerde hepsi var. Fakat insan görmüyor.

• Oku, oku, her gün oku. Okudukça oku ki, ruhun nur-u İlâhî ile parlasın. Kalbin nur-u Kur’an’la temizlensin. Aklın nur-u İslâmla işlesin ve yükselsin.

Bir Dava Adamından Notlar (26)

• Okumak, okumak, okumak, yine okumak…

Okumaktan yorulunca ne okuduğunu okumak veya kitâb-ı kebîr-i kâinatı okumak…

Bir Dava Adamından Notlar (29)

Selam ve dua ile..

Muhammed Numan ÖZEL

Kaynak: RisaleHaber

Risaleleri Müzakere Etmek

Risaleleri Müzakere Etmek

 

Allah, her insanın fıtrat ve mizacını farklı yaratmıştır. Bu sebepten bir kalıp ve tek bir tarz belirleyip, herkesin bu kalıp ve tarza girmesini istemek fıtrata aykırı bir durumdur. Buna riayet etmeyenler adetullah kanunlarına muvafık hareket etmediği için muvaffak olamayıp kısır döngü içerisine gireceği muhakkaktır. Bu yüzden cemaatin genel kaideleri, her mizaç ve fıtratı çatısı altına alacak mahiyette ve ihatada olmalıdır. Şayet insan, bu cemaat içinde kendini veya fıtratını tatmin edemiyor ve bir sıkışmışlık hissediyor ise, tatmin olacağı veya kendi mizacına münasip başka bir meşrebi seçebilir. Böyle yapması kendi inkişafı için daha selametli olacaktır.

Risale-i Nurların mesleği geniş ve ihatalıdır, her mizaçta ve her fıtrattaki insanları çatısı altına alıp tatmin edebilir. Burada önemli olan Risale-i Nurlar dairesinde, kendi mizaç ve fıtratına uygun olan cemaati ya da meşrebi bulmaktır. Tabi bu ilk başta zordur ve biraz zaman alacaktır. Veya insan takip ettiği yerin derslerine devam edecek fakat farklı meşreplerdeki güzellikleri alıp kendine veya meşrebine tatbik ederek daha da keyfiyetli bir ortam teşekkül ettirebilir.

Lakin bazı insanlar bu ihata ve genişliği göremediği veya tatbik edemediği veya mizacını asıl ve esas zannettiği için, meşrebini ve tarzını Risale-i Nurlar ile aynı görüyor, buna uyulması gerektiğini, aksi takdirde Nur dairesinden çıkacağını söyleyerek, taassubane hareket edebiliyorlar. Bu da cemaat içinde ihtilaf ve sıkıntılara sebebiyet vermekle taklidin kapısını açarak keyfiyeti bozmaya sebep oluyor. Hâlbuki geniş ve ihata ile bakılabilse, her insan aynı çatı altında gayet güzel tatmin olup, hizmetini devam ettirebilir.

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi hazretleri de talebelerini istidat ve mizaçlarına göre istihdam etmiş asla tek tip bir anlayış otaya koymamıştır.

Risale-i Nurları anlamanın ve güzelce talim etmenin en önemli metotlarından birisi; “mütalaalı ve müzakereli dersler”dir. Böyle dersler, hakikatlerin dimağlara ve kalplere nakşetmesinde önemli bir metottur. Bu sebeple mütalaalı ve müzakereli derslere çokça iştirak etmek, ilim noktasından çok önemlidir. Kısa zaman içerisinde büyük mesafeler kat edilebilir.

Müzakere; bir meseleyi başkası ile paylaşmaktır. Aynı meseleyi birden fazla kişi arasındaki fikir teatisidir.

Müzakere, tıpkı şu misal gibidir. Ağır bir yükü kaldıramadığımız zaman başkasının bize destek verip yükümüze el atması gibidir.

Müzakerede anlamak istediğimiz ve tek başımıza anlamaktan aciz kaldığımız mesele/meseleleri başka akıllarla beraber olup efkar-ı muhtelifenin kuvvetiyle meselemizin etrafını sarmaya başlamak gayretidir. Yani usul ve füru meselelerini tatbik etmektir.

Müzakere, başkalarının zaman teksif ettiği meselelerde iştirak-ı mesai ederek zamandan tasarruf ederek başkasının ilminden, emeğinden istifade ederek tasarrufta bulunmaktır.

Risalelerden herhangi birini elimize alarak okuyup ne anladığımızı ifade ederek, meselenin âlemimizde, dimağımızda muhkemlemiş oluruz.

Kendi başımıza okuyup idrak etmeye gayretine mütalaa denir, bu faaliyeti başkası ile okuyup anlamaya çalışmaya ise müzakere veya müdavele-i efkâr olarak tabir edilir.

Mütaalaya tesir eden sebepler ise, eğitim, öğretim, okuma oranı, kafa yorma, dertlenmek, mantık, muhakeme, tefekkür, müzakere ve mütalaadaki muhatapların keyfiyetidir. Bunlar idraki inkişaf ettirerek insanın tekemmülü geliştirir.

Ademe müncer bir surette, yani tembelce otururken veya okuduğunun idrakinde olmadan yapılan kalitesiz okumalarla manalar idrak edilemez, anlaşılamaz. Mananın idraki için emek, çaba, gayret ve mücadele gerekiyor.

Risale-i Nur’un anlaşılmasında da böyledir. Risale-i Nur’a vakit ayırıp okumaz, üzerinde mütalaa ve müzakere yapmazsak Risale-i Nur’un manaları bize açılmaz.

Risale-i Nur, Kur’an-ı Kerim’in harika bir dirayet tefsiridir. Böyle kıymetli eser külliyatından istifade etmek büyük bir nimettir, bir ayrıcalıktır, bahtiyarlıktır.

Başkalarına anlatmak için değil, kendi nefsimize hitap ederek okumak.

• Az da olsa her gün okumak.

• Bilinmeyen kelimelerle ilgili lügat çalışması yapmak. Bir insan her ay bir risalenin kelimelerini çıkararak okusa, bir yıl gibi bir sürede çok mesafe alabilir.

• Çevremizde Nur dersleri yapılıyorsa düzenli olarak takip etmek, yapılmıyorsa da ve ihtisasımız varsa başlatmak.

• Mütaala ve müzakereye gitmeden önce belirli olan mevzu üzerine atıflarını bularak hazırlık yapmak.

• “Ya Rabbi, bu eserleri anlamayı ve yaşamayı nasip eyle.” şeklinde dualar etmek.

• Günlük okumalar yaparken sesli okumak, bu hem okuyuşu düzgünleştirir, hem telaffuzu güzelleştirir.

• Ayrıca sessiz olarak da yoğun bir şekilde okumak gerekir.

Okuduğumuzu başkalarıyla paylaşmak önemlidir. Çünkü insan, anlatırken başkasına aktarırken daha fazla istifade eder. İlim, paylaşıldıkça artar ve bereketlenir.

• Başlangıçta anlamasak da çok okumak, sonraki okuyuşlarda ise anlama ağırlıklı okumak daha faydalı olacaktır. Başta perdeli gittikçe inkişaf ettiği bir hakikattir.

• Cevşen, Hizb-ül Kur’an ve Tesbihat gibi evradları okumanın Risale-i Nur’dan istifadeye ve feyz almaya büyük faydası vardır. Bunlar insanın ulvi latifelerini geliştirir.

Kitap sıralaması olarak da tavsiye edilen;

Önce imani bir bahis, ardından bir lahika şeklinde olabilir. Sözler, Tarihçe-i Hayat; Mektubat, Kastamonu Lâhikası; Lem’alar, Emirdağ Lâhikası; Şualar, Barla Lâhikası; Mesnevi-i Nuriye, Sikke-i Tasdik-i Gaybi; Asa-yı Musa, İşarâtü’l-İ’caz, Muhâkemat şeklinde sıralanabilir.

Bunların dışında da farklı okuma metodları şüphesiz ki vardır. Artık herkes kendi istidadı ve fıtratına muvafık olan metotlara göre Risale-i Nur eserlerine müteveccih olmalı.

Evimizde, işyerimizde, arkadaş ortamlarında istifade ettiğimiz mebhasları tekrar etmeliyiz.

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

Kaynak: RisaleHaber

Risale-i Nur Ders kürsüsü Üstad’ın kürsüsüdür!

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Hizmetkarı ve Talebesi Hüsnü Bayramoğlu, Risale-i Nur ders kürsüsünün Üstad’ın kürsüsü olduğunu belirterek, “O makam ciddiyet ister. Vakar ister. Laubalilik ve lakaydlık makamı değildir” dedi.

Hüsnü ağabeyin, “Risale-i Nur derslerinde dikkat edilmesi gereken hususlar”a dair yayınladığı lahika şöyle:

بِاسْمِهِ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِه۪

Aziz Kardeşlerimiz,

Vatan sathında ve yurt dışında istihdam olunduğunuz bütün hizmetlerinizi tebrik ediyoruz, Cenab-ı Hak sizleri ve bizleri sırat-ı müstakimden ayırmasın ve Risale-i Nur hizmetinde daimi sebat, tam sadakat ve kanaat nasib eylesin.

Kıymetli Kardeşlerim;
Nur Hizmetinin en mühim tesiri Hz. Üstadımızın manevi huzurunda Risale-i Nur’ların okunduğu dersleridir. Muazzez Üstadımız; “Çünkü o dersler, ulûm-u îmâniyeden olduğu için bir insan yalnız kendi nefsine dinlettirse yeter. Bâhusus siz daimâ bir iki hakikî kardeşi de bulursunuz. Hem o dersi dinleyenler yalnız insanlar değil. Cenab-ı Hakk’ın zîşuur çok mahlukatı vardır ki, hakâik-ı îmâniyenin istimâından çok zevk alırlar. Sizin o kısım arkadaşınız ve müstemileriniz çoktur. Hem mütefekkirâne o çeşit sohbet-i îmâniye, zemin yüzünün bir manevî zîneti ve medâr-ı şerefi olduğuna işareten biri demiş:

‎آسْمَانْ رَشْكْ بَرَدْ بَهْرِ زَم۪ينْ كِه دَارَدْ

‎يَكْ دُو كَسْ يَك دُو نَفَسْ بَهْرِ خُدَا بَرْ نِش۪ينَنْدْ

Yâni: Semâvât zemine gıpta eder ki; zeminde hâlisen-lillâh sohbet ve zikir ve tefekkür için bir-iki adam, bir-iki nefes yâni bir-iki dakika beraber otururlar; kendi Sâni-i Zülcelâlinin çok güzel âsâr-ı rahmetini ve çok hikmetli ve süslü âsâr-ı sanatını birbirine göstererek Sâni’lerini sevip sevdirirler, düşünüp düşündürürler.” (Barla Lâhikası/261) buyuruyor ve hem diyor;

“Yirmi ikinci Söz tashih edilirken dinledim. Gördüm ki; içinde hem küllî zikir, hem geniş fikir, hem kesretli tehlil, hem kuvvetli îman dersi, hem gafletsiz huzur, hem kudsî hikmet, hem yüksek bir ibadet-i tefekküriye gibi nurlar var. Bir kısım şâkirdlerin ibadet niyetiyle risaleleri, ya yazmak veya okumak veya dinlemekliğin hikmetini bildim. Bârekâllah, dedim. Hak verdim.” (Kastamonu Lâhikası/250)

İşte böyle bir saat tefekkür bir sene nafile ibadetten hayırlıdır sırrının masadakı olan bir marifetullah dersini dinlemek üzere bir araya gelen cemaatimize Nurlardan okumak nimetine nail olan kardeşlerimiz şu gelen mektupları daima hatırda tutmalıdır ve unutmamalıdır ki Risale-i Nur’un ders kürsüsü Hz. Üstad’ın kürsüsüdür. O makam ciddiyet ister. Vakar ister. Laubalilik ve lakaydlık makamı değildir. 

Hz. Üstadımız Hulusi Ağabey’e o makamda ki hissiyatını takdir ile diyor;
“Cemaata Sözleri okumak zamanında sendeki hissiyât-ı âliye ve fazla inkişaf ve fedakârane hamiyet-i diniye galeyânının sırrı şudur ki: Velâyet-i kübra olan veraset-i nübüvvetteki makam-ı tebliğin envarı altına girdiğin içindir. O vakit sen, dellâl-ı Kur’ân Said’in vekili, belki mânen aynı hükmüne geçtiğin içindir. “(Barla Lâhikası/255)

Binaenaleyh Risale-i Nur’u cemaate okumak nimetine mazhar olan kendisinden birşey katmadan mübelliğ-i Nur olmalıdır. 

Nur’un birinci talebesi Hulusi Beyin bir başka mektubu da bu hususta calib-i dikkattir;
“Ben burada inşâallah emanetçi olduğum Sözler’i inayet-i Hak’la ve duanız berekâtiyle lâyıklı kulaklara duyurabileceğimi ümid ediyorum. Üstadım müsterih olunuz, bu Nurlar ayak altında kalamazlar. Onları dellâl-ı Kur’ân’dan enzâr-ı cihana vaz’eden Hâlık (Celle Celâlühü) bizim gibi, kimsenin ümid ve tahayyül etmeyeceği âciz insanlarla bile neşr ve muhafaza ettirir. Bu işi ben sa’yim ile, kudretim ile kazandım diyen huddâm, o gün görecekler ki, o mukaddes hizmet, zâhiren ehliyetsiz görünen, hakikaten çok değerli diğerlerine devredilmiş olur kanaatındayım. Bu sebeple oradaki kardeşlerimizden Risale-i Nur ile çok alâkadar olmalarını rica etmekteyim. Hulûsî.” (Barla Lâhikası/36)

Hulusi Bey Nurları okuduğundaki hissiyatını ise şöyle ifade ediyor;
“Risaletü’n-Nur, Mektûbâtü’n-Nur’un mütâlaası, tahrir edilmesi, başkalara neşr ve tebliğe alâ-kadri’l-istitâa çalışılması gibi emr-i hayr-i azîme, havl ve kuvvet-i Samedanî ve inayet ve lütf-u Rabbanî ile muvaffak olduğum zamanlar ki; bu evkatta evvelen ve bizzat bu fakir istifade, istifâza, istiâne etmiş oluyor. Bu itibarla mezkûr saatları çok mübarek tanıyor, firakına acıyor, o yaşayışın devamını, tekrarını, kesilmemesini ez-can ü dil arzu ediyorum. Fakat ne çare ki: İğtinam edebildiğim kısacık vakitlerde zihnimi safîleştirip Nurların karşısına, dolayısiyle Kur’ân’ın mu’cizeleri mecmuasına ve aziz, muhterem Üstadımın medresesine ve ol Seyyidü’l-kevneyn Peygamberimiz Efendimiz (A.S.M) Hazretlerinin ravza-i saadetlerine ve nihayet Rabbü’l-Âlemîn Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin huzur-u lâmekanîsine çıkıyorum. Bu sebeble cidden o Nurlarla iştigal etmediğim zamanlar, keşke enfâs-ı ma’dude-i hayattan olmaya idiler, diyorum.” (Barla Lâhikası/36)

Aziz Kardeşlerimiz dikkat buyurunuz, Üstadımız Bediüzzaman’ın Kur’an’ın bu asrın fehmine ve idrakine bakan ayetlerinden aldığı derslerini okuyoruz.

Hz. Üstadımız; “Kur’ân-ı Hakîmin hizmeti esnâsında ve hakàik-ı îmaniyenin dersi vaktinde, o hakàik hesâbına ve Kur’ân şerefine, o makamın iktiza ettiği izzet ve vakar-ı ilmiyeyi ders vaktinde muhâfaza edip, başımı ehl-i dalâlete eğmemek için, o izzetli vaziyeti muvakkaten takınıyorum” (Lem’alar/197) demekle hem bizleri izzet ve vakar-ı ilmiyeye davet ediyor hem Allah muhafaza derste ciddiyetin gitmesini mevhum-u muhalifiyle ehl-i dalalete boyun eğmek olacağını ifade ediyor. 

Bizi yine ciddiyet ve sıdka davet eden şu dersi meselemiz hususunda çok manidardır;

“Ahlâk-ı âliyeyi ve yüksek huyları hakikata yapıştıran ve o ahlâkı daima yaşattıran, ciddiyet ile sıdkdır.” (İşârât-ül İ’caz/118)

Bu asırda Nebevi ahlak ile tahalluk eden her Nur talebelesi “.. yakından O’nu temâşa eden ve merakla dikkat eden büyük zekâlar, ulvî dehalar; O’nda hiçbir zaman, hiçbir cihette sahtekârlık ve tasannû eserini görmesin!.. Daima ciddiyeti, samimiyeti, ihlâsı bulsun!..” (Sözler/203) gibi ahlak-ı aliyeye yetişmeye gayret etmelidir zira Nübüvvetin delillerinden birisi de ciddiyetidir; “fevkalâde ciddiyeti.. fevkalâde metâneti; dâvâsında nihayet derecede sâdık olduğunu güneş gibi âşikâre gösteriyor.” (Sözler/257). 

“Hem öyle bir ciddiyetle dâvet ve öyle esaslı bir surette terbiye eder ki; düsturlarını asırların cephesinde ve aktârın taşlarında nakşediyor ve dehirlerin yüzlerinde pâyidar ediyor…” (Mektubat/206)

Elhasıl: Hz. Üstadımız mazhar oldukları inayetlerden bizleri de hissedar ederek, vazifemizde her an gayret ve ciddiyet tavsiye ediyor.

Cenab-ı Hak bilhassa Nurların okunduğu derslerde ciddiyet ve vakar-ı ilmi muhafaza ederek halisenlillah okumayı, Risale-i Nur’un bizlere kazandırdığı pek büyük kar ve neticeye mukabil tam sadakat ve sarsılmaz sebat ve kanaat ile ihlas ve takva dairesinde istihdam olunmayı nasib etsin Ve bizleri sırat-ı müstakimden ayırmasın.

Kaynak: NurdanHaber

www.NurNet.org