Etiket arşivi: özgürlükler

Kısıtlanan Özgürlükler ve BİZLER

Bediüzzaman Hz. “İnsanlar hür oldular, ama yine abdullahtırlar.” ..Buyuruyor.
 
Çeşitli lügatlerdeki özgürlük tanımlaması şöyle yapılıyor: 
 
1. Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbesti.
 
2. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet. 
 
3. Bağlı ve bağımlı olmama, dış etkilerden (etkenlerden) bağımsız olma, engellenmemiş ve zorlanmamış olma halidir. 
 
•Evet, tanımlama böyle fakat: Özgürlükler, başkalarının özgürlükleri ile mutlaka sınırlı olmalıdır. Bunun aksi, anarşi ve kargaşa demektir… 
 
Mutlak özgürlüğün zıddı ANARŞİ olduğuna göre, anarşinin tarifine de bir bakalım. 
 
Anarşizm:  Her şartta her türlü otoriteyi reddetmektir. Yani, kişinin kendisini tam özgür zannetmesi, tam hür olduğunu sanmasıdır…
 
Kısaca hakiki anlamda özgürlük: İnsanların, hiçbir insana ve canlıya zarar vermeden, İlahi prensiplere tam uyarak, dilediği her şeyi yapabilmesine özgürlük denir…
 
Bu önemli konuyu incelemeyi, irdelemeyi ve enine boyuna tahlil etmeyi uzun zamandan beri düşünüyordum. Bugün ele almamın çok önemli bir sebebi var, şöyle ki: 
 
Geçtiğimiz hafta sonu; Sinema, sahne sanatları, edebiyat ve diksiyon gibi özel dersler veren, aktör, yönetmen ve seslendirme sanatçısı olan entelektüel bir arkadaşım ile karşılaştım.
 
Uzun zamandan beri görüşemediğimiz için hasret giderdikten sonra, ülkemizdeki karmaşık olayları, meşru bir iktidara karşı kurulan sinsi darbe tuzaklarını, dehşetli fitneleri konuştuk.
 
Özel ilgi alanı sosyopolitik olması vesilesiyle, kendisinden önemli fikirler ve tespitler çıkacağını tahmin ediyor ve bekliyordum. O arkadaşımın, özgürlüklerle ilgili şu anekdotu ilgimi çok çektiği için, bugün bu konuyu ön sıraya almış oldum. 
 
•Kendi ifadelerini aynen arz ediyorum:
 
[“Öğrencilerimin içinde radikal görüşlere sahip ve kendilerini özgürlükçü olarak tanımlayan Anadolu’nun dört bir yanından gençler var. 30 Marttan önceydi. Seçim atmosferinde olduğumuz için yanıma geldiler ve bana: 
 
Ülke elden gidiyor Hocam, siz ne diyorsunuz? ..diye sordular.
 
Ben; “..doğru, ülke elden gidiyor ama sizin ya da benim değil, bu ülkeyi gerçek sahiplerine rağmen ve onlara karşı yöneten, küçük bir zümrenin elinden gidiyor” diye cevapladım.
 
İyi ama bu hükümet, tüm özgürlüklerimizi kısıtlıyor. Buna ne diyeceksiniz Hocam?” diye sordular. Yıllardan beri çok sayıda benzer genç tanıdığım için, maksatlarını kolayca anladım ve cevap vermeye başladım: 
 
Sizlere her yönden zararlı olan sigaranızı mı kısıtladılar? Hayır, bakın yine dilediğiniz gibi içiyorsunuz… İnsanlığın aile mefhumunu, neslini, huzurunu ve her türlü sosyal hayatını zehir eden, trafik kazalarının, kavgaların ve cinayetlerin en önemli nedeni olan içkinizi mi kısıtladılar? Hayır, bakın yine içebiliyorsunuz… 
 
Evet hocam ama Twitter, Youtube v.s. kısıtlamaları… .dediklerinde, elimi “lütfen beni dinler misiniz” anlamında kaldırarak devam ettim:  
 
Bakınız arkadaşlar, ben sizi çok iyi anlıyorum. Siz bu kısıtlamaların hiç birisinden gocunmuyorsunuz. Çünkü bunların hepsinin bir çaresini bulabiliyorsunuz. Twitter, Youtube v.s. kısıtlamaları da dünya normlarına göre, kişilik haklarına saldırı veya vergi kaçırma amaçlı korsan yayın sebepleriyle, kapanır-açılır, belki hükümetle anlaşma yapılır, ceza verilir veya affedilir.
 
Yani bir şekilde devam edecektir. Sizin derdiniz bu da değil. Siz, zihniyet olarak, bu iktidara başka yerden, yani başka bir özgürlük kısıtlamasından taktınız, bunu ben çok iyi biliyorum… 
 
Peki, o nedir hocam?
 
-Bu iktidara siz, “bir asra yakın bir zamandan beri İRTİCA paranoyalarıyla, MASUM DİNDARLARA PERVASIZCA SALDIRMA ÖZGÜRLÜĞÜNÜZÜ KISITLADIĞI İÇİN” kızıyorsunuz değil mi? Peki sizlerin haklarınız var da, bu halkın dinini özgürce yaşama hakkı yok mu?
 
Bugüne kadar inananlar, Laikliğin kasıtlı olarak yanlış uygulanması, Yüce Dinimizin devlet gücüyle “İRTİCA diye dayatılıp yasaklanması” nedeniyle ve 163. Maddenin tasallutu ve korkusu altında ezildiler.
 
Bu nedenlerle de herkesin DİNDARA SALDIRI ÖZGÜRLÜĞÜ vardı! 2006 Sonrası düzenlenen özgürlükler kanunu, sizin bu özgürlüğünüzü kısıtladı. Bu iktidar, sizlerin işte bu özgürlüğünüzü kısıtladığı için debeleniyorsunuz, değil mi?…
 
Şaşkın şaşkın birbirilerine bakmaya ve bocalamaya başladılar, çünkü onlar da biliyorlardı ki, diğer bahaneler, paravan bahanelerdi. Bunları da bizlere ve halka yutturamadıkları için, hükümete karşı tavır alıyorlardı.
 
O gençlerin ilzam oldukları kesindi, ancak inatçı nefisleri “haklısınız hocam, bizi ikna ettiniz” demelerini engelliyordu. Ezberleri bozulduğu için mutsuz bir biçimde yanımdan ayrıldılar… 
 
Onlar yanımdan ayrılırken Sad-i Şirazi’nin “Görülmüş mü uyuyanın, uyuyana UYAN dediği” sözünü hatırladım ve daha uyanık olmamız gerektiğini düşündüm. Daha sonraları öğrendim ki, çok şükür bu gençlerin yarısı bu saplantılarından kurtulmuşlar ve hükümete tam destek olmuşlar…”]
 
***
Evet, saygıdeğer dostlarım. O anekdot böyleydi.
 
Gerçekler her zaman örtülü kalamaz. Er veya geç elbette herkes tarafından anlaşılacaktır. Bugün o tür gençlerin yarısı, belki de yarın diğer yarısı anlayacak…
 
•Bediüzzaman Hz. O ceberut ve baskıcı zihniyetin tasallutu altındayken, özgürlük hasretiyle “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” buyurduğu gibi, hürriyetin de mutlak hudutlarını şöyle tarif etmiştir: 
 
“Nazenin (nazlı ve ince yapılı) hürriyet, adab-ı şeriatla müteeddibe ve mütezeyyine (İslam’ın koyduğu edep ile edepli ve süslü) olmak lazımdır.
 
Yoksa sefahet (Dini kural tanımadan zevk ve eğlencedeki) ve rezaletteki hürriyet, hürriyet değildir. Belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır (şeytanın köleliği ve esirliğidir), nefs-i emmareye esir olmaktır.”
 
“İnsanlar hür oldular, ama yine abdullahtırlar” buyuruyor. 
 
İnsan her halükarda, Yüce yaratıcısının ve Kainatının sahibinin kuludur. 
 
Yani İnsanlar hür olsalar da Allah’ın c.c. kuludurlar ve O’na c.c. döndürülerek, kendisine, belli bir maksatla bahşedilen tüm nimetlerin, şu dünya misafirhanesindeki davranışlarının ve ömürlerinin her saniyesinin hesabını vereceklerdir…
 
İNANMAMAK; bu dönüşe, kabre, Haşire, Ahirete, Mahkeme-i Kübra’ya ve kendisine sunulan tüm nimetlerin hesabını vermeye asla engel değildir. 
 
Sadece ebedi cennetlere ve daimi saadetlere engeldir…
 
VESSELAM.
A. Raif Öztürk

 

Hamburg’dan Sonra Bremen de Müslümanlarla Devlet Anlaşması İmzaladı!

Almanya’da Hamburg’dan sonra Müslümanlarla anlaşma imzalayan ikinci eyalet Bremen oldu. Anlaşmaya Bremen’e bağlı Bremerhaven şehri de imza attı. İki hafta sonra Bremen eyalet meclisinde yapılacak oturumda kabul edilmesine kesin gözüyle bakılan anlaşma oylamanın akabinde uygulamaya konulacak.

Resmi imzaların atılmasıyla birlikte eyalet meclisine gönderilen anlaşmayla ilgili açıklama yapan Bremen Eyalet Başbakanı Jens Böhrsen, söz konusu anlaşmanın İslam inancını taşıyan vatandaşların dini özgürlüğünü onayladığını söyledi. Müslümanların toplumun önemli bir bölümünü oluşturduğunu ve İslam’ın Bremen’in ayrılmaz bir parçası haline geldiğini kaydeden Başbakan Böhrsen, “Çoğulcu ve kozmopolit toplumun bir parçası olarak dinin onaylanması, farklı kültürler ve gelenekler arasında arabulucu olarak değerli bir katkı yapmaktadır.” dedi.

Böhrsen, atılan imzaların karşılıklı saygı ve tanıma ruhunu yansıttığını, bunun da güvene dayalı daha fazla işbirliği için temel oluşturduğunu vurguladı.

Hamburg’da yapılan devlet anlaşması ile Bremen’i kıyaslayan ve İslamiyet’in tüm eyaletlerde tanınması konusuna değinen Böhrnsen, “Bazı noktalar aynı olmasına rağmen, Bremen’in kendisine has bir sözleşmesi olmasına özen gösterdik ve bunda da başarılı olduk. Hamburg ve Bremen’de yapılan anlaşmanın, birlikte yasama önemli bir katkı yapacağını, diğer eyaletlere de eğitici bir malzeme teşkil edeceğini umuyorum.” ifadelerini kullandı.

Haberin Müslümanlar tarafından sevinçle karşılandığını kaydeden Böhrnsen, “Bizim arzumuz da budur. Müslümanların Bremen’de kendilerini evlerinde gibi hissetmelerini istiyoruz.” açıklamasını yaptı.

Jens Böhrsen, DİTİB, VIKZ ve Şura adlı Müslüman kuruluşlarla yapılan ‘Devlet Anlaşması’ nın şehrin ayrılmaz bir parçası haline gelen İslam inancını taşıyanlara dini özgürlük verdiğini açıkladı.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Aşağı Saksonya ve Bremen Eyaletler Birliği Başkanı Yılmaz Kılıç ise antlaşma ve imzaların birlik ve beraberlik içerisinde atılan adımın başarısı olduğunu söyledi. Kılıç, “Diğer dini cemaatlerle hemen hemen aynı göz hizasına gelmek ve aynı haklara sahip olma konusunda büyük bir adım atılmıştır. Bu konuda duyarlı olan Bremen Belediyesi ve hükümeti ile İslami kuruluş temsilcilerimiz hemfikir olarak güzel şeyler yapmaya çalıştık.” dedi.

DİTİB Aşağı Saksonya-Bremen Koordinatörü Emine Oğuz da, Müslüman kuruluşlar ve hükümet yetkililerinden bir çalışma grubu oluşturulduğunu, anlaşma metni için çalıştaylar ve seminerler düzenlediklerini anlattı. Metin hazırlanırken Hamburg’da anlaşmanın açıklandığını söyleyen Oğuz, şunları söyledi: “Bu bizim için dezavantaj oldu, biraz zorladı. Çünkü buradaki siyasi partiler bizim hazırladığımız metni değil de Hamburg’u örnek almak istediler. Ancak biz kabul etmedik. Çünkü hem Bremen’deki oluşum farklı, hem de yapılan çalışmalar. Bizi zorlayan diğer bir konu ise bizden kiliseler ile aynı seviyede olmayan uyum anlaşması (örneğin Wiesbaden Uyum Anlaşması-Wiesbadener integrationsvereinbarung) istendi. Dini cemaat değilmişiz gibi bizden daha çok uyum çalışmaları ile ilgili bir anlaşma istendi. Tabii ki bunu kabul etmedik. Ama tüm bunlara rağmen hem Müslüman kuruluşlar hem de hükümetten katılan uzmanlarla uyumlu bir çalışma yaptık. Birbirimizi daha iyi tanıdık ve birbirimize olan güven arttı.”

Alman Anayasası’na göre imza atacak kuruluşların dini cemaat olarak kabul edildiğini kaydeden Oğuz, sözleşmenin bazı konularda uygulamaya başlandığını bildirerek, “Örneğin Almanya’da bir ilk olarak Eyalet Af Komisyonu (Acil Durumlar Komisyonu) ve Bremen Basın Yayın Konseyi’ne Müslümanları temsilen bir temsilci gönderildi. Sözleşme ilk basamak, bundan sonraki çalışmalarımız kamu tüzel kişiliği statüsünü elde etmek olacak.” diye konuştu.

Bremen Şurası Başkanı İsmail Yavuz da uzun süredir devam eden bu süreçte özverili çalışmalarından dolayı İslami kuruluşlara teşekkür etti. VIKZ’den Akın Özgenç de anlaşmadan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Cihan