Etiket arşivi: papaz

Eski Papaz’dan Acı İtiraf

HALİLİYE VAKFI ile HALİLİYE İLMİ ARAŞTIRMALAR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ  tarafından  “DÜNYADA İSLAM ve İSTİKBAL”… konulu Konferans yapıldı.

Filipinler Müslümanlaşıyor.

 

Birleşmiş Milletler Filipinler Barış Elçisi, Filipinler Mindanao Özerk Bölgesi Yüksek Eğitim Öğretim Danışmanı, Uluslar arası İlişkiler Bölümü Öğretim Elemanı, Filipinler -Türkiye Dostluk Vakfı Başkanı Dr. Muhammet Rıza Derindağ: Müslümanlıktan, Hıristiyanlaşan Filipinlerin, yaşadığı olaylar ile Filipinlerde Müslümanlığın her geçen gün nasıl yayıldığını anlattı. Dr. Muhammet Rıza Derindağ ayrıca; Filipinlerde kiliselerde dağıttıkları Risale-i Nur kitapları ve Papaz’lara verdiği Müslümanlık konferanslardan örnekler sundu. Müslümanlığın Dünya’da giderek yaygınlaştığını vurgulayan Dr. Muhammet Rıza Derindağ; “Türkiye’nin üzerine düşen çok iş vardır. Kur’an-ı Kerim’in Dünya’nın Anayasası olması çok yakındır.” dedi.

İSLAM’IN İSTİKBALİ TÜRKLERİN ELİNDEDİR

Filipinler Ateneo Üniversitesi Antropoloji Profesörü, Risale-i Nur Mütercimi, Mormon Kiliseleri Kuzey Mindanao Baş Papazı Prof. Dr. Quividio Orıgınes: “Türkiye’nin Müslümanlıkta Dünya’nın en güzel yeri olduğunu ifade ederek; “Benim yolum ve istikametim Bediüzzaman Said Nursi olmuştur.Ben Müslümanlıktan ve Müslüman görmekten nefret eden biriydim. Çünkü Bize Müslüman’ları ‘En iyi Müslüman ölü Müslüman’ diye anlatmışlardı. Ama 2006 yılında üniversitede ders verirken, tanıştığım bir Müslüman gençten sonra hayatım tamamen değişti. Bana verdiği Risale-i Nur’u okudum ve o gencin beni davet ettiği derslere katıldım. Katıldığım bu derslerde, Hıristiyanlığın ne olduğunu ve Müslümanlığın ne olduğunu öğrendim. Daha sonra ben de Kilislerde Bediüzzaman Said Nursi’nin derslerini vererek, beş Risale-i Nur kitabını tercüme ederek, bunları ders olarak anlattım. Bediüzzaman Said Nursi okunmalı ve tercüme edilmelidir. Ben şimdi 5 vakit namazı kılmaya ve orucumu tutmaya çalışıyorum. Çünkü sizin Bediüzzaman Said Nursi gibi bir değeriniz var, bunun kıymetini bilmelisiniz. İstiklal Yalnızca Müslümanlık’ta olacaktır. İslam’daki medeniyet güzelliği tüm Dünya’ya hakim olacaktır. Türkiye İslam’ın müdefacısıdır. Hakiki İslamiyet Türkiye’dedir. İslam’ın İstikbali, Türklerin elindedir. Ben Türkiye’de birkaç gün daha kalırsam, memleketime Müslüman olarak döneceğim” diyerek, Müslümanlığın güzelliğini anlattı.

BÜTÜN İSLAM ALEMİ DAİMA TÜRKLERİN ARKASINDADIR

Hıristiyan bir ailede dünyaya gelmiş, misyoner olarak kiliselerde ders vermiş ve on sene önce İslam’ı seçen Filipinler Risale-i Nur Enstitüsü Başkanı Yüksek Mühendis Abdulhalem Allan Bana: konuşmasında Türklerin, Filipinlilerdeki Müslümanların ve tüm Müslümanların ağabeyi olduğunu vurgulayarak; “Biz 10 bin kilometre ötedeki, siz Türklerin küçük kardeşleriyiz. Sizin ecdadınızın biz kardeşlerinize yaptığı iyilikleri hiçbir zaman ve asla unutmadık. Büyük ağabeyimiz Bize eskiden askerlerini yolluyordu, ama şimdi vakıflarınızı yolluyor. Dünya’da Müslümanlara yardım eden, tek kişiler Türkler’dir. Bizim size dua etmekten başka vereceğimiz hiç bir şeyimiz yoktur. Biz siz Türk’lere devamlı dua ediyoruz. Bütün İslam alemi daima Türk’lerin arkasındadır. Biz Türkleri o kadar çok seviyoruz ki; Türkiye’den bir haber alabilmek için tv ve gazeteleri yakından takip ediyoruz” diyerek, Türklerin üstünlüğünü ortaya koydu.

Konferansta Filipinler de yapılan hizmetlerin tarihçesini,gelişimini ve bu günlere nasıl geldiği anlatıldı.Ayrıca  Filipinlerde Şehit edilen Cevdet BAYKARA ile ilgili duygu yüklü bir Sinevizyon gösterisi yapıldı.

Konferans Sonunda HALİLİYE VAKFI ile HALİLİYE İLMİ ARAŞTIRMALAR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ yetkilileri tarafından katılımcılara Urfa hatırası olarak mırra(Acı kahve ) takımı hediye edildi.

 

Haber:H.DERMAN-Göbeklitepehaber.com

Eski Papazdan Risale-i Nur İtirafı!

Ben Müslümanlıktan ve Müslüman görmekten nefret eden biriydim
Sakarya Eğitim Vakfı (SEV) olarak faaliyet gösterirken 1999 Marmara depremine kapandıktan sonra, yeni bir oluşumla Sakarya Kültür ve Eğitim Vakfı (SAKEV) ismiyle kurulan vakıf; Orhangazi Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Dünyada İslam ve İstikbal” adlı ilk konferansıyla faaliyetine yeniden başladı. İzdihamın yaşandığı salona katılan davetliler; Dünya’daki İslam’ın yayılışını duygularla dinledi.
Filipinler Müslümanlaşıyor
Birleşmiş Milletler Filipinler Barış Elçisi, Filipinler Mindanao Özerk Bölgesi Yüksek Eğitim Öğretim Danışmanı, Uluslar arası İlişkiler Bölümü Öğretim Elemanı, Filipinler -Türkiye Dostluk Vakfı Başkanı Dr. Muhammet Rıza Derindağ: Müslümanlıktan, Hıristiyanlaşan Filipinler’in, yaşadığı olaylar ile Filipinler’de Müslümanlığın her geçen gün nasıl yayıldığını anlattı. Dr. Muhammet Rıza Derindağ ayrıca; Filipinler’de kiliselerde dağıttıkları Risale-i Nur kitapları ve Papaz’lara verdiği Müslümanlık konferanslardan örnekler sundu. Müslümanlığın Dünya’da giderek yaygınlaştığını vurgulayan Dr. Muhammet Rıza Derindağ; “Türkiye’nin üzerine düşen çok iş vardır. Kur’an-ı Kerim’in Dünya’nın Anayasası olması çok yakındır.” dedi.
İSLAM’IN İSTİKBALİ TÜRKLERİN ELİNDEDİR
Filipinler Ateneo Üniversitesi Antropoloji Profesörü, Risale-i Nur Mütercimi, Mormon Kiliseleri Kuzey Mindanao Baş Papazı Prof. Dr. Quividio Orıgınes: “Türkiye’nin Müslümanlıkta Dünya’nın en güzel yeri olduğunu ifade ederek; “Benim yolum ve istikametim Bediüzzaman Said Nursi olmuştur. Ben Müslümanlıktan ve Müslüman görmekten nefret eden biriydim. Çünkü Bize Müslüman’ları ‘En iyi Müslüman ölü Müslüman’ diye anlatmışlardı. Ama 2006 yılında üniversitede ders verirken, tanıştığım bir Müslüman gençten sonra hayatım tamamen değişti. Bana verdiği Risale-i Nur’u okudum ve o gencin beni davet ettiği derslere katıldım. Katıldığım bu derslerde, Hıristiyanlığın ne olduğunu ve Müslümanlığın ne olduğunu öğrendim. Daha sonra ben de Kiliselerde Bediüzzaman Said Nursi’nin derslerini vererek, beş Risale-i Nur kitabını tercüme ederek, bunları ders olarak anlattım. Bediüzzaman Said Nursi okunmalı ve tercüme edilmelidir. Ben şimdi 5 vakit namazı kılmaya ve orucumu tutmaya çalışıyorum. Çünkü sizin Bediüzzaman Said Nursi gibi bir değeriniz var, bunun kıymetini bilmelisiniz. İstiklal Yalnızca Müslümanlık’ta olacaktır. İslam’daki medeniyet güzelliği tüm Dünya’ya hakim olacaktır. Türkiye İslam’ın müdefacısıdır. Hakiki İslamiyet Türkiye’dedir. İslam’ın İstikbali, Türklerin elindedir. Ben Türkiye’de birkaç gün daha kalırsam, memleketime Müslüman olarak döneceğim” diyerek, Müslümanlığın güzelliğini anlattı.
BÜTÜN İSLAM ALEMİ DAİMA TÜRKLERİN ARKASINDADIR
Hıristiyan bir ailede dünyaya gelmiş, misyoner olarak kiliselerde ders vermiş ve on sene önce İslam’ı seçen Filipinler Risale-i Nur Enstitüsü Başkanı Yüksek Mühendis Abdulhalem Allan Bana: konuşmasında Türklerin, Filipinlilerdeki Müslümanların ve tüm Müslümanların ağabeyi olduğunu vurgulayarak; “Biz 10 bin kilometre ötedeki, siz Türklerin küçük kardeşleriyiz. Sizin ecdadınızın biz kardeşlerinize yaptığı iyilikleri hiçbir zaman ve asla unutmadık. Büyük ağabeyimiz Bize eskiden askerlerini yolluyordu, ama şimdi vakıflarınızı yolluyor. Dünya’da Müslümanlara yardım eden, tek kişiler Türkler’dir. Bizim size dua etmekten başka vereceğimiz hiç bir şeyimiz yoktur. Biz siz Türk’lere devamlı dua ediyoruz. Bütün İslam alemi daima Türk’lerin arkasındadır. Biz Türkleri o kadar çok seviyoruz ki; Türkiye’den bir haber alabilmek için tv ve gazeteleri yakından takip ediyoruz” diyerek, Türklerin üstünlüğünü ortaya koydu.
çark haber

Papazlar Kendi Aralarında Haşir Risalesi’nden Ders Yapıyor

Avrupa ve Amerika’nın tek resmen tanınan İslâm Üniversitesi olan Rotterdam İslâm Üniversitesi, IUR Press adıyla bir yayınevi kurarak İslâmî ilimlerle alâkalı Avrupa ve Amerika’da damgasını vuran bir akademik kuruluş haline geldi.

Bugüne kadar yayınladığı İngilizce ve Flemenkçe 13 eser arasına üç tane de Risale-i Nur Külliyatı’ndan küçük eserler girdi: Zegeningen voor de zieken (Hastalar Risalesi); Een poort naar de Goddelijke eenheid (Tevhide Açılan Kapı = 22. Söz, Tabiat Risalesi ve Hüve Nüktesi) ve Koorte Worden (Küçük Sözler). Şu anda Haşir Risalesi basılmak üzere. IUR Press’in bütün gayreti Ekim 2012’ye kadar Büyük Sözleri Flemenkçe olarak neşretmek.

Papazlar kendi aralarında Haşir Risalesi’nden ders okuyor

Rotterdam İslam Üniversitesindeki bir heyet tarafından Flemenkçeye’de çevrilen Haşir Risalesinden, Utrecht ve Rotterdam’daki bazı papazlar haftalık olarak kendi aralarında ders okumaya başladılar. Papazlar, “Zira ahirete iman hepimizin ihtiyaç duyduğu birşey” diyorlar.

Tercüme Projesi Nasıl Başladı?

Rotterdam İslâm Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmed Akgündüz koordinatörlüğünde başlatılan tercüme faaliyetleri tamamen bir akademik organizasyona dayanıyor ve üniversitede bir Tercüme Bürosu kurulmuş vaziyette. Yapısı şöyle: Ahmed Said Karadeniz ile Arapça, İngilizce ve Flemenkçe’yi anadili gibi bilen Suat Erdemsoy tercüme faaliyetinin koordinatörlüğünü yapıyor.

Özellikle tercüme hizmetinin beyin kadrosunda ise 45 yıllık Albeda College gibi yüksekokullarda lisan hocalığı yapmış bulunan ve İngilizce, Almanca ve Flemenkçeyi anadili gibi bilen Hollandalı Müslüman Bilim adamı Kees Musa Hoek ile Risale-i Nur’u tanıyarak Müslüman olan ve yıllardır tercüme hizmetleriyle meşgul bulunan Abdurrahman Kweens bulunuyor. Ancak organizasyon bununla sınırlı değil, bu hizmete yardımcı olan şahıslar büyük bir yekûn teşkil ediyor ve bunların arasında çok önemli kahramanlar var.

Hollanda’da Tercüme Edilen Risalelerin Etkisi Nasıl Görülüyor?

Haberimizde bu soruya cevap vermek de büyük önem arz ediyor. Evvelâ Risale-i Nurlar Kur’ân’ın hakikî ve manevî bir tefsiri olması açısından hem Müslümanlar, hem de gayr-i Müslimler için büyük önem arz ediyor. İkincisi, Risale-i Nur’un anlattığı hakikatler, sadece cüz’î bir yarayı tedavi etmiyor; yalnız bir cemaati veya Müslümanları ilgilendirmiyor.

İnsanlığın en büyük belâsı olan dinsizlik ve ahlâksızlık zehirlerine karşı bir panzehir vazifesi gördüğünden imanı olan ve mukaddese değer veren her insanı alâkadar ediyor. Bu sebeple Hollandalı ilim adamları ve kültürlü insanlar yakın alâka gösteriyor. Tesbit ettiğimiz bazı müşahhas misalleri aktarmakta fayda mülahaza ediyoruz:

1. Tercüme faaliyetine maddî ve manevî destek veren Üniversitemiz Mütevelli Heyeti Üyesi Nusret Çelenk ilk çıkan Flemenkçe Hastalar Risalesi’ni tanıdığı olan Surinamlı bir tahsilli şahsa takdim ediyor. Surinamlı şahıs ise kanser olan hanımına veriyor. Sabaha kadar defalarca kitabı okuyan hanımefendi sabahleyin beyi ile beraber Nusret Beyi bir buket çiçekle ziyaret ediyor ve teşekkürlerini arz ediyor. Ancak mesele bununla da kalmıyor. Bir hafta sonra doktora kontrole gittiğinde kendisine “Hastalığın durmuş, hangi ilâcı kullandın?” deyince ilâç olarak Hastalar Risalesi’ni gösteriyor ve neticede Lahey’de en iyi komşu seçtirdikleri Nusret Beye sertifika ve çiçek takdim ediliyor.

2. Küçük Sözler ile alâkalı hikâyeyi bizzat Rektör yaşıyor. 20 yıldır Müslüman olan ve 3,5 yıldır Türk bir mühendis ile evli bulunan tahsilli ve kültürlü hanıma son safhaya gelen Küçük Sözler okuyup tashih etmesi için verildiğinde netice çok çarpıcı: Bizzat Hanımefendinin diliyle: “Ben 20 yıldır Müslümanım; ancak namaz kılmadım ve başımı örtmedim. Hatta beyimin namaz kılmasını da mana veremeyerek hayretle izliyordum. Ne zamanki Küçük Sözler’i ve özellikle Dokuzuncu Söz’ü okudum. Hayatım değişti; o sabah namaza başladım ve gördüğünüz gibi hemen tesettür emrine uydum.” Şu anda bu hanımefendi 1. Seviyede tercüme heyetinde yer alıyor.

3. Daha enteresan olanı ise, Utrecht ve Rotterdam’daki bazı papazların haftalık olarak Haşir Risalesi’nden kendi aralarında ders okumaya başlamalarıdır. “Zira ahiret, iman hepimizin ihtiyaç duyduğu mesele” diyorlar.

Yeni Asya

Müslüman olan Papaz`ın itirafları (Yusuf Estes)

Müslüman olan Amerikalı rahip Yusuf Estes anlattığı hidayet hikâyesinde ABD`de özellikle Katolik rahip ve vaizlerin İslâmiyet`e büyük ilgi duyduğunu ve hatta birçok rahibin İslâm üzerine doktora yapmakta olduğunu ifade ediyor.

Estes`e göre önyargısız rahiplerin İslâm hakkında genel kanaati olumlu yönde.

Şok edici bir haber – Meğer Müslümanlar, zaten İncil`e inanıyorlarmış. . .

O gün, 1991`in baharında, Müslümanların İncil`e inandığını öğrenmiştim. Şok oldum. Bu nasıl olabilirdi? Fakat bununla da kalmıyordu: Onlar İsa`ya da inanıyordu. .

Müslümanlara göre de:

*Allah`ın sadık bir elçisi;

* Allah`ın peygamberi;

* Babasız bir şekilde mucizevî olarak doğdu;

* O Mesih`ti;

* O şimdi Allah`la beraber ve çok önemli bir yeri var;

* Kıyamet yaklaştığında geri dönecek ve inananların yanında imansızlara karşı duracak. . .

Ruhumu İsa`ya adadığım günden sonra, bir Müslümanı Hıristiyan yapmak, benim için olağanüstü bir gelişim olacaktı.

BİR BARDAK ÇAY EŞLİĞİNDE İNANÇ TARTIŞMASI

Adama çay içmeyi sevip sevmediğini sordum, sevdiğini söyledi. Oradan kalkıp, hep beraber, benim favori sohbet konum hakkında konuşmak üzere bir kafeteryaya gittik. Konu tabiî ki inançlardı. Saatlerce sohbet ettiğimiz kafeteryada şunun farkına vardım: Bu adam sessiz, sakin, hoş ve biraz da utangaç bir insandı. Benim söylediğim şeylerin her kelimesini dinledi ve bir kere olsun sözümü kesmeye yeltenmedi bile. Bu adamı sevmiştim ve iyi bir Hıristiyan olma potansiyeli sezmiştim. Ve bu işin olacağına, kesin gözüyle bakmaya başlamıştım. Halbuki, başıma gelecekler hususunda, ufacık bir bilgim dahi yoktu.

MUHAMMED EVİMİZE TAŞINIYOR

Herşeyden evvel, babama, bu adamla iş yapmaya, mutlaka, devam etmesi gerektiğini söyledim. Ve Texas`a yaptıkları iş seyahatlerinde, bu adama bazen eşlik etmek istediğimi de söyledim. Gün be gün, beraber bolca vakit geçirmeye ve bir çok konuda konuşmaya başladık. Sohbet aralarında radyolarda ve seminerlerde verdiğim vaazlardan, konuşmalardan örnekler sunuyordum. Bu zavallı adamı “kurtarmaya” iyice niyetliydim. Allah hakkında konuştuk, hayatın anlamı, yaratılışın gayesi, peygamberler ve görevleri, Allah`ın buyruklarını insanlara nasıl vahyettiği konularından bahsediyorduk. Ayrıca bir çok şahsî deneyimlerimizi ve hatıralarımızı da paylaşıyorduk.

Bir gün, artık arkadaşım olan Muhammed`in, şimdiye kadar kaldığı evden taşınmak zorunda kaldığını ve geçici bir süre için camide ikamet edeceğini duydum. Babama gittim ve Muhammed`i şehirdeki büyük evimizde ağırlamak istediğimi söyledim. Ne de olsa güvenilir bir insandı ve gönül rahatlığı ile evimizde onu misafir edebilirdik. Israrlarımız netice verdi ve Muhammed evimize taşındı.

VAAZLARA DEVAM

Tabiî ki, ben hâlâ Texas civarındaki kiliseleri ve oradaki pederleri ziyarete zaman buluyordum. Bunlar Texas`ın Oklahoma bölgesinde ve Mexico bölgesinde yaşıyordu. Bunlardan biri, arabadan daha büyük olan bir haçı, tıpkı İsa`nın çarmıha gerilmeye götürülürken yaptığı gibi, omuzunun üstüne almış ve cadde ve sokaklarda bu şekilde dolaşıyordu. Bunu yapmayı seviyordu, zira yoldan geçen arabalar duruyor ve bu adama ne yaptığını soruyordu. O da onlara Hıristiyanlık ile ilgili nasihatler veriyor, vaaz ediyordu.

PEDERİN KALP KRİZİ

Bir gün, haçı omuzunda taşıyan peder arkadaşım kalp krizi geçirdi. Yakınlardaki bir hastaneye sevkedildi. Sık sık kendisini hastanede ziyaret ediyordum. Çoğu zaman bu ziyaretlere Muhammed`i de götürüyordum. Orada peder arkadaşımla birlikte, inancımız hakkında güzel bilgiler paylaşmayı umuyordum. Peder arkadaşım bu ziyaretlerden pek haz almıyordu. Anlaşılan, İslâm hakkında şeyler duymak hoşuna gitmemişti. Bir gün, yine böyle bir ziyaret esnasında, peder ile aynı odayı paylaşan bir hasta tekerlekli sandalye üzerinde odaya girdi. Yanına gittim ve adını sordum. Adam adının önemli olmadığını ve kendisinin Jüpiter gezegeninden geldiğini söyleyiverdi. Bir an, “kardiyoloji servisinde miyim, yoksa ruhsal hastalıklar servisinde miyim” diye içimden geçirdim.

TEKERLEKLİ SANDALYEDEKİ ADAM

Bu adamın kimsesiz bir depresif olduğunu ve birilerine ihtiyaç duyduğunu hissettim. Bunun üzerine ona Allah`tan bahsetmeye başladım. Eski Ahitten pasajlar okudum. Ona Nuh`un hikâyesini anlattım. İnsanlarını ve şehrini bir gemi üzerinde terk etmek zorunda kalışını ve sonra tufanın gelip heryeri yerle bir edişini anlattım. Daha sonra Ninova`ya dönüşünü hatırlattım. Anlatmak istediğim, problemlerimizden kaçamayacağımız ve onlarla yüzleşeceğimizdi.

KATOLİK RAHİP

Bu hikâyeyi anlattıktan sonra, adam bana baktı ve özür diledi. Kaba davranışından dolayı üzgün olduğunu, ancak son günlerde çok büyük sorunlar yaşadığını söyledi. Daha sonra ise, bana itiraflarda bulunmak istediğini söyledi. Ben de ona, “Ben Katolik bir rahip değilim. Benimle günah çıkartamazsın” dedim. Bunun farkında olduğunu söyledi ve şu cevabı verdi: “Aslında ben bir Katolik rahibim.

Şok olmuştum. Ben, bir papaza, Hıristiyanlığı anlatmaya çalışıyormuşum meğer. Dünyada neler oluyor böyle.

LATİN AMERİKA`DAKİ RAHİP

Rahip, bana, hikâyesini anlatmaya başladı. 12 yıldan fazla kilise için Orta Amerika, Mexico ve New York`ta misyonerlik yaptığını anlattı. Hastahaneden çıktıktan sonra kalacak yeri olmadığını, kimsesi olmadığını söyledi. Bunun üzerine babama büyük evimizde Muhammed ile birlikte bir misafire daha yerimiz olup olmadığını sordum. Babam kabul etti. Rahip de razı oldu. Ve evimize taşındı.

RAHİPLER İSLÂMI ÖĞRENMELİ Mİ? EVET!

Evimize doğru giderken, rahip ile İslâm hakkında yanlış bildiğimiz şeyleri paylaştım. Benim için sürpriz oldu, ama rahip de bunları bildiğini söyledi. Ve bu konuda daha çok şeyler söyledi. Rahip, bana, Katolik papazların, İslâm üzerine eğitim aldıklarını ve bazılarının bu hususta doktora bile yaptıklarını söyleyince, adeta şok geçirdim. Bu beni oldukça aydınlattı, fakat sürprizler daha bitmemişti.

İNCİL`İN FARKLI VERSİYONLARI

Rahip evimize taşındıktan sonra, her akşam yemeğinin ardından dinler hakkında sohbetler etmeye başladık. Birgün babam, İncil`in Kral James versiyonunu getirmişti, ben ise revize edilmiş standart İncil versiyonunu getirmiştim, eşimde ise, daha farklı bir İncil versiyonu vardı (Sanırım Jimmy Swaggart`ın “Modern insana iyi haber”i gibi birşeydi).

Rahipte ise, tabiî ki İncil`in Katolik versiyonu vardı. Bizler hangi İncil`in doğru olduğu konusunda, Muhammed`i Hıristiyan yapmak için uğraştığımızdan daha fazla vakit kaybediyorduk.

KUR`ÂN`IN SADECE BİR VERSİYONU VAR VE HÂLÂ AYNEN DURUYOR

Tartışmamız sırasında, bizi dinleyen Muhammed`e dönüp, 1400 yıl içinde Kur`ân`ın kaç versiyonunun ortaya çıktığını sordum. O bana dünyada sadece bir adet Kur`ân olduğunu söyledi. Bunun asla değiştirilmediğini ve asla değiştirilemeyeceğini de ekledi. Bununla birlikte, Muhammed sayesinde, Kur`ân`ın farklı ırklardan yüzbinlerce insan tarafından, aynı şekilde ezberlendiğini de öğrendim.

Asırlar boyunca Kur`ân milyonlarca insan tarafından ezberlenmiş, nüshadan nüshaya, âyet âyet, sûre sûre geçirilmiş, eksiksiz ve hatasız bir şekilde günümüze aktarılmış. Bugün 9 milyonun üzerinde insan, Kur`ân`ın her âyetini, kelimesi kelimesine ezberlemiş durumdaymış.

BU NASIL OLABİLİR?

Bu, bana imkânsız gibi geldi. Her şey bir yana, İncil`in orijinal dili günümüzde kullanılmayan ölü bir dil ve orijinal İncil nüshaları da asırlar içinde kaybolmuştu. Öyleyse, bir kutsal kitabı, asırlar boyu, âyet âyet aynen muhafaza etmek, nasıl bu kadar kolay olabilmişti.

Editör’ün Notu: Bu yazı Sorularla İslamiyet sitesinden alınmıştır ve burada bitmiştim, şayet devamını tercüme eden biri varsa ya da tercüme edilmiş bir hali, bize bildirirseniz devamını ekleyeceğiz.