Etiket arşivi: ramazan

Ramazan’ı Anlamak

Kur’ân, gufran, şükran ayına, ayların sultanına can atan gönüllerin kavuşmasına az kaldı.

Yani “Ramazan’ın gölgesi üzerimize düştü.” Rahmet iklimine girmiş olduk.

“Kur’ân’ın indirildiği”, “bin aydan daha hayırlı” bir geceyi bağrında saklayan sayılı günlerin hülyası sardı âfâkımızı…

Kirlenen bedenlerimizin, bunalan ruhumuzun, tıkanan damarlarımızın, körelen sevgimizin, zayıflayan yardım duygularımızın yeniden canlanacağı bereketli günlerin üzerimize sükûnet ve sekînet bahşedeceği günler Ramazan günleri…

“Tervîha/Terâvîh” lerle ruhî seyirlerin, kalbî muhabbetlerin, ubudiyet moduna yükseldiği gecelerin, esrarlı yükselişlerinde mânevî hazlarla dolup taşan bir mevsimin adı Ramazan…

Muhabbetin, sohbetin, paylaşmanın, insanca anlaşmanın, itmi’nanın, idrakın, iz’ânın, sürûrun, sükûnun, dayanışmanın, huzurun taçlandığı, sulh ve barışın, rızaya varışın amaçlandığı, gönüllerin ılık meltemlerle ferahladığı müstesna günler Ramazan…

Ne mutlu Ramazan ve oruç bereketiyle arınanlara!

Ne mutlu seksen üç yıllık ömr-ü bâkîyi kazananlara!

Sahurlarda, iftarlarda, teravihlerde, bakışlarda, duruşlarda, okuyuşlarda, çıkılan sarp yokuşlarda yakalayabilmektir aslolan Ramazan ruhunu…

Mü’min ve muvahhit bir cemaât-ı İslâmiyenin yer küreden yükselen dua ve tazarrû âvazlarıyla semâdaki mele-i a’lâ sakinleriyle buluşmasıdır Ramazan…

Ahkâm-ı şer’iyyeye inkıyâdın aksiyona dönüşmesi, ef’âl-i sâliha ve a’mâl-i uhreviye ile bütünleşmesidir Ramazan…

Acz, fakr, tefekkür ve şefkat odaklı bir mevsimin, bir panayırın, bir serginin, bir fuarın mahsûlatının derlendiği demdir Ramazan…

Oruç şuurunun sevince dönüştüğünün kâinata îlânıdır…Tüm mevcûdat ve mahlûkatla tebrikleşmenin, helalleşmenin ve halleşmenin adresidir Ramazanlar…

Arz ve semânın Rabbine hamd, şükür ve senâsını kulun yüksek ciro ile arz etmesidir Ramazanın Rabbine…

Fıtratın, yaratılışın, cismânî sıhhatin, nefes alıp-vermenin, varlık âlemine çıkmanın, İslâm uhuvvetiyle beslenmenin, yoksulu gözetmenin gereği olarak eda edilen fıtır sadakasıyla, zekât ibadetiyle kalplerin yumuşadığı, gönüllerin alındığı, muhtaçların sevindirildiği mevsimdir Ramazan…

Aczini, açlığını, fakrını, fakirliğini bir bardak suda görmenin derinliği, İlâhî nimetin enginliğidir Ramazan…Oruçla günahlara set çeken sonsuz rahmetin deryasında katre olmak, cüziyyetiyle beraber kül olmaktır Ramazan…

İnsanlığın karamsarlıktan, inançsızlıktan, maddeci felsefeden, ataletten, miskinlikten, tenperverlikten, maddî/mânevî marazlardan silkinişinin, yeniden dirilişinin ve ihyasının sembolüdür Ramazan…

Hoş geldin, ey Nebevî nefesin ruhlarda izi, özü ve sözünün yankılandığı mü’mince duruşun, nurlu bakışın, takvaca akışın feyizli ve münbit ânı…

Selâm sana Rahmet ve gufrân ayı…

Selâm sana Kur’ân ve şükran ayı…

Selâm sâim ve kaim olanlara…

Selâm kullukta dâim olanlara…

Selâm gönül levhasında Ramazan’ı yaşatanlara…

Ramazanınız mübarek olsun.

İsmail Aksoy – Araştırmacı Yazar

www.NurNet.org 

Yayınevlerinin Dikkatine!

1.5 milyon insanın yaşadığı Trakyada bu güne kadar kitapla okuyucuyu buluşturacak bir etkinlik yapılmadı.

Birleşmiş Milletler İnsanı Gelişme raporuna göre Türkiye kitap okuma konusunda 173 ülke arasından 83. sırada.

İngiltere ve Fransada halkın %21 i düzenli kitap okurken Türkiye’de %0.01 sadece 40 bin kişi düzenli kitap okuyor.

Bir Japon yılda ortalama 25 kitap okurken Türkiye’de 6 kişi 1 kitap okuyor.

Norveçli kitaba yılda 137 $ harcarken Türkiye’de bu rakam sadece0,45 $.

Oysa rakamlar halkımızın, insanımızın kitapla tanışmasının ne kadar gerekli olduğunu ap açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Ramazan ayında bilhasa Trakyanın Selimiye, Sokullu, Hızırbey gibi camiilerinde kitap fuarlarının düzenlenmesi gibi etkinliklerin yapılması halkımızın kitap okumasına fayda sağlayacağını umuyorum.

Okuyucuyu kitapla yazarla buluşturmak toprağın yağmurla buluşması gibi birşey olsa gerek hele bu toprak yıllardan beri su görmediyse kuraklıktan çatlamışsa daha da bir özlemle kavuşurlar.

Bu duygu ve düşüncelerle yayın evlerinin bu konuya hassasiyetle özen göstereceklerini umuyorum.

Çetin Kılıç / Lüleburgaz

Şaban Ayının Fazileti

Şaban ayı üç ayların ikincisi olup bu ay da çok mübarek bir aydır. Yüce Rabbimiz peygamberleri dahi fazilet itibarı ile birbirlerine tafdil ettiği gibi ayları, günleri hatta saatleri de tafdil ve takdir buyurmuştur. Bu itibarla seher vakti saatlerin, Cuma günü günlerin, Kadir gecesi gecelerin, Ramazan ayı ayların en kıymetlisi olduğu gibi, içerisinde beraat gecesini barındıran Şaban ayı da Ramazan ayından sonra ayların en kıymetlisidir. Bunun içindir ki Rasûlüllah (SAV) Efendimiz hiçbir ayda bu ayda oruç tutduğu kadar oruç tutmamıştır.

Şaban Ayının Fazileti

İlâhî feyz ve bereketin yeryüzünü şenlendirdiği bu mübarek ay, mü’minler için en kârlı ve kazançlı fırsattır. Çünkü Şâban’ın değer ve kıymetini arttıran en önemli tarafı, diğer aylara göre (Ramazan hariç) yapılan her amelin ve ibadetin sevabının üç yüz kattan fazla oluşudur.(1)

Diğer vakitlerde kılınan bir rekât namazın sevabı on ise, Şaban ayında üç yüzden fazladır. Okunan her bir Kur’ân harfi için üç yüz Cennet meyvesi vardır.

Yine bu ihsan ve bağış ayı olan günlerde amel defterimizin sevap hanesine kaydettirdiğimiz ibadetler, her an şeytan ve nefsin fırlattığı gaflet, vesvese ve şüphe oklarına birer kalkan vazifesi görerek gerçek huzurumuzun kaynağı olur. Çünkü farkında olmadan veya bir anlık gaflet sonunda işlediğimiz hatâ ve kusurların keffareti olabilecek hasenat ve iyilikler en bereketli şekilde bu günlerde elde edilmektedir. Ayrıca bu ibadetler ileride hücumuna maruz kalabileceğimiz günahlar için de bir siper hüviyetini taşır.

Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam diğer aylara göre bu ayda daha çok ibadet ve taatte bulunurlardı.

“Şaban benim ayımdır.”

“Şaban günahları temizleyendir” buyurarak kadrini yüceltirdi.(2)

Receb ayı geldiği zaman da “Allahım, Receb ve Şaban (ayını) bize mübarek ve bereketli kıl” buyururdu.(3)

Böylece dua ve niyazlarında bu ayların kudsiyetini dile getirmişlerdir.

Peygamberimizin Şaban ayına gösterdiği bu hürmetin bir sebebi de devamında gelecek olan Kur’ân ayı olan Ramazan’dan dolayı idi. Hz. Enes’in rivayetine göre, Peygamberimizden sual ederler:

“Ya Resulallah, Ramazan’dan başka en faziletli oruç ayı hangi aydadır?”
Bu soruya Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam,
“Ramazan’ı tazim için (Ramazan hürmetine) Şâban’ da tutulan oruçtur” cevabını verirler.(4)

Başta Hz. Âişe Validemiz olmak üzere Sahabilerin beyanına göre Peygamberimiz bazan Şaban ayının tamamını, çok kere de çoğu günlerini oruçlu geçirirdi. Zaten diğer günler, bilhassa Pazartesi ve Perşembe günleri de oruçlu bulunan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselam maddî ve manevî pekçok hikmetinden dolayı oruç ibadetini sıkça yapardı.
Bu hususta Hz. Âişe’nin (r.a.) şöyle bir rivayeti vardır:

“Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam bazı aylarda çok oruç tutardı. Hattâ, biz, onu bu ayda hiç iftar etmedi sanırdık. Bazı aylarda da çok iftar ederdi. Hattâ, biz, onu bu ayda hiç oruç tutmadı derdik. Resulullahın Aleyhissalâtü Vesselam Ramazan’dan başka bir ayın orucunu tamamladığını görmedim. Şaban’daki kadar, kendisinde, çok oruçlu olduğu bir ay da görmedim” (5)

Hz. Âişe başka bir rivayetinde bu konuda şunları söyler:
“Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam senenin hiçbir ayında Şaban ayındakinden fazla oruç tutmaz ve şöyle buyururdu:
“Amellerden gücünüzün yettiğini yapın. Çünkü siz bıkmadıkça, Allah da size asla bıkmış muamelesi yapmaz. Allah yanında amelin en makbulü, kişinin az da olsa devam üzere işlediği ameldir.”(6)

Yine Hz. Âişe, İbni Mâce’de geçen başka bir rivayetinde de, “O (Resul-i Ekrem) Şaban ayının tamamını oruçla geçirerek nihayet Şâban’ı Ramazan’la birleştirirdi”(7) diyerek Peygamberimizin bu ayda daha çok oruç tuttuğunu ifade etmektedir.

Bu iki rivayetten hadis âlimleri, Peygamberimizin bazı seneler Şâban’ın tamamını, bazı zamanlarda da çok günlerini oruçlu geçirdiği kanaatine varmışlardır. Zaten hadiste geçen “tamamı” mânâsına gelen “küll” kelimesi Arapçada çoğunluk mânâsında kullanılırdı.

Bir kimse bir ayın çok günlerini oruçlu geçirirse, tamamını oruçlu geçirdiği ifadesi yer alırdı. Her iki rivayetten Şaban ayının tamamını oruçlu geçirmenin veya bir kısmında oruç tutmanın caiz olacağı hükmü çıkarılmaktadır.

Şaban ayında oruç, namaz, sadaka gibi ibadetlerin ve diğer imâni ve İslâmî hizmetlerin fazla yapılmasının bir hikmeti de, devamında gelecek olan Ramazan ayı için zihnen, bedenen ve ruhen bir hazırlık ve alışkanlığa sebep olmasıdır. Çünkü bazı insanlar, “Nasıl olsa, Ramazan gelince daha çok ibadet ederiz” diye gaflet ve tembelliğe kapılabilirler. İşte Şâban’da yapılan ibadetler bu perdeyi yırtmaktadır.

Bu hususa Peygamberimiz, Hz. Üsame bin Zeyd’in suâli üzerine işaret etmektedir. Hz. Üsame sorar:
“Yâ Resulallah, Şaban ayında tuttuğunuz kadar hiçbir ayda oruç tuttuğunuzu görmedim.”
Bunun üzerine Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyururlar:
“Receb ve Ramazan ayları arasında şu Şaban ayında insanlar gafildir. Bu öyle bir aydır ki, ameller, Alemlerin Rabbine bu ayda yükseltilir. Ben oruçlu iken amellerimin yükseltilmesini severim.”(8)

Bu mübarek günleri değerlendirerek gün ve gecelerimizi manevî yönden daha çok bereketli kılarsak, bu ayın feyzinden daha fazla istifade etmiş oluruz. Bu aylarda tutulan oruç farz ve vacip olmayıp sadece sünnettir. Peygamberimize uyarak sevap ve mükâfatına nail olmak için oruç tutmaya gayret ederiz.

Cenab-ı Hak bizleri Şaban ayının nurundan ve feyzinden en azami mertebede istifade eden kullarından eylesin. Amin.

Kaynaklar
1) Şualar, s. 416.
2) Keşfü’l Hafâ. 2:9
3) Müsned, 1:259
4) Tirmizı, Zekât: 28.
5) Buhari, Savm: 51.
6) Müslim. Sıyam: 177.
7) İbni Mâce, Savm: 4.
8) Nesei, Savm: 70.

Sorularla İslamiyet.com

2011 Ramazan Ayı ve Ramazan Bayramı Ne Zaman?

2011 Ramazan Ayı ve Ramazan Bayramı Ne Zaman?

1 Ağustos 2011 Pazartesi, Ramazan ayının ilk günüdür,

29 Ağustos 2011 Pazartesi Arefe günüdür.

30 Ağustos 2011 Salı Ramazan Bayramı (1.Gün).

31 Ağustos 2011 Çarşamba Ramazan Bayramı (2.Gün).

1 Eylül 2011 Perşembe Ramazan Bayramı (3.Gün).

www.NurNet.org

Ramazan Ayı’nın Özelliklerinden Bazıları Nelerdir?

Ramazan ay’ına “on bir ayın sultanı” denilmiştir. Bu ayın özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

1- Kur’an-ı Kerim’de ismi açık olarak geçen tek ay Ramazan ayıdır.

2- Kur’an-ı Kerim bu ay içerisinde indirilmiştir. Yüce Rabbimiz; “Ramazan ay’ı öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hidayeti ve hakkı batıldan ayırmayı açıklayan Kur’an, bu ayda indirildi” (el-Bakara, 2/185) buyurmuştur.

3- Kur’an-ı Kerim’de, “bin aydan daha hayırlı” olduğu belirtilen Kadir gecesi bu ay içerisindedir.

4- Dinimizin beş temelinden biri olan oruç ibadeti bu ayda üzerimize farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de; “Sizden kim bu aya yetirirse oruç tutsun” (el-Bakara, 2/185) buyurulur. Ramazan ay’ı girince şartlarını taşıyan kimselere oruç farz olur.

5- Fıtır sadakası vermek bu aya mahsus bir ibadettir.

6- Teravih namazı da bu ay’a mahsus ibadetlerimizdendir. Ebû Hüreyre (r.a)’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.s)’in Ramazan hakkında şöyle buyurduğunu işittim: Kim inanarak ve sevabını umarak Allah rızası için teravih namazı kılarsa geçmiş günahları bağışlanır” (Buhârî, Teravih,I; ayrıca bk. Teravih).

7- İtikafa girmek: Ramazan ay’ının son on gününde itikafa girmek sünnettir. Hz. Peygamber (s.a.s) Ramazan’ın son on gününde daha çok ibadet ve taatta bulunurdu. Hz. Âişe validemizden şöyle rivayet edilmiştir:

“Resulullah (s.a.s) Ramazan ayının son on günü girince elini eteğini toplar, geceyi ihya eder ve ev halkını uyandırırdı” (Buhari, Kadr, V). Yine Hz. Âişe (r.a.) dan şöyle rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber (s.a.s) Ramazan’ın son on gününde vefatına kadar itikafa girdi. İrtihalinden sonra da zevceleri itikafa devam ettiler” (Buhari, İtikaf I).

8- Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim’i okumak, hayır ve hasenatta bulunmak: İbn Abbas (r.a.) dan şöyle rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.s) insanların en cömerdi idi. Onun bu cömertliği Ramazan ay’ı girip de kendisiyle Cebrail (a.s.) karşılaştığı zaman daha da artardı. Cebrail (a.s.) Ramazan ay’ı çıkıncaya kadar her gece Resulullah (s.a.s) ile buluşup, Resulullah (s.a.s) Kur’an’ı arzeder (okur) du. Resulullah (s.a.s) Cebrail (a.s) ile buluştuğunda insanlara rahmet getiren rüzgardan daha cömert, daha faydalı olurdu” (Buhari, Savm, 7).

www.sorularlaislamiyet.com