Tebliğde Neye Dikkat Edelim
Fikir adamları düşüncelerini sempozyumlar, açık oturumlar, müzakereler veya birebir konuşmalarda beyan etmektedir.
Kur’an Talebeleri olan Nur Şakirdleri de bu coğrafyada bir asırdan fazladır tebliğ hizmetini ifa ve icra etmektedir. Zor zamanlarda hak ve hakikate hizmet etmekle kola zamanda hizmet etmek gayretinde olmak aynı şey değildir malum. Kelle koltukta hizmet eden Bediüzzaman ve talebelerinin o güne ait hizmet şartlarını bilmek bugünlerde şevk ve gayrete sebep olmaktadır. Çünkü tebliğ tarihini bilmeyen ya şevki söner veya tebliğ için bir ihtiyaç görmez. Şimdi de aynen böyle. Kelle koltukta telif eden eserleri kanepe koltukta okumaktan imtina ediyoruz.
Tebliğ, hizmetin iskeletini tesis eden ana eklemlerden birisidir. Bu ihmal edilmesi ise kısmi felce sebep olmaktadır. Yani isteksiz, şevksiz, gayretsiz, olsa da olur olmasa da vb durumlar bunun neticesidir. “Tebliğ-i risalette ve nâsı hakka davette o derece metanet ve sebat ve cesaret..”[1] göstermelidir tebliğ edenler. Çünkü tebliğ işi Rasulü Ekrem (A.S.V.) efendimizin davasını, hatta bir adım ötesi Allah (C.C.) davasını anlatmaktır. Metanet gösterilmeli yani iddia edilen davada sağlamlık. Kavilik. Sözünden ve kararından dönmemeklik. İnsanın, fikrinde sabır, azminde kavi ve akidesinde rüsuh sahibi olması gerekmektedir.
Bu sayede insan davasında kararlı olup, sözünde durarak, Allahu zülecelale Kalu belada verdiği ahde vefâ etmiş olur.
Tebliğ bir vazifedir: “Risale-i Nur’un mesleği ise, vazifesini yapar, Cenab-ı Hakkın vazifesine karışmaz. Vazifesi tebliğdir kabul ettirmek, Cenab-ı Hakkın vazifesidir.”[4] Tebliğ eden kimseler bu işi Allah’ın davasında kensidinin Allah tarafından istihdam ettirildiğini bilmesi gerekir. Nefsi namına değildir. Buna en güzel misal ise, “İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, bir kâfiri yere atmış. Kılıncını çekip keseceği zaman, o kâfir ona tükürmüş. O kâfiri bırakmış, kesmemiş.
O kâfir, ona demiş ki: “Neden beni kesmedin?”
Dedi: “Seni Allah için kesecektim. Fakat bana tükürdün, hiddete geldim. Nefsimin hissesi karıştığı için ihlasım zedelendi. Onun için seni kesmedim.”
O kâfir ona dedi: “Beni çabuk kesmen için seni hiddete getirmekti. Madem dininiz bu derece sâfi ve hâlistir, o din haktır.” dedi. [5]
“1. En mühim bir mücahede olan ehl-i dalâlete karşı mânen mücahede etmektir.
- Üstadına neşr-i hakikatcihetinde yardım suretiyle hizmet etmektir.
- Müslümanlara iman cihetinde hizmet etmektir.
- Kalemle ilmi tahsil etmektir.
- Bazan bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen, tefekkürî olan bir ibadeti yapmaktır.”[8]
Bütün mehazler ve emsali nazara alınınca tebliğ olmadan hayatın olmayacağı ve manevi hizmetlerde tebliğ hizmetinin eksikliği ve bu eksiklikten kaynaklanan sıkıntılarınn görüleceği aşikardır.
Hülasa: “Şu zamanda en mühim vazife, imana hizmettir. İman saâdet-i ebediyenin anahtarıdır.”[9]
Tebliğ manevi hayatta mihmandarlıktır, ahir zamanda boğulan insnalığa cankurtaranlıktır. Ne mutlu bu bahtiyarlığı icra edenlere. Rabbim bu bahtiyarlardan eyleyip tebliğde istihdam ettiklerinden eylesin. Amin.
Selam ve dua ile
Muhammed Numan özel
______________________________________________
[1] Şualar ( 129 )
[2] Mektubat ( 362)
[3] Lem’alar ( 131)
[4] Kastamonu Lâhikası ( 259)
[5] Mektubat ( 268 )
[6] Tarihçe-i Hayat ( 160 )
[7] Kastamonu Lâhikası ( 24)
[8] Emirdağ Lâhikası-I ( 190)
[9] Barla Lâhikası ( 328 )
[10] Tarihçe-i Hayat ( 693)
Kaynak: NurdanHaber
www.NurNet.Org