Etiket arşivi: rusya

Kaliningrat’da Risale-i Nur ile Hayat Bulan Ruslar

“ETRAFIMDA AİLELERİ TARAFINDAN KENDİ HALLERİNE TERKEDİLMİŞ,MUTSUZ VE AĞLAYAN GENÇLERİ GÖRÜNCE DURMAK İSTEMEDİM VE MÜCADELE ETMEM GEREKTİĞİNE İNANDIM……….. “

Bu sözler Rusya Kaliningrat şehrinde 10 seneden fazla milletvekilliği yapmış,şimdi ise aynı şehirde mimarlık kolejinde felsefe tarihi ve psikoloji öğretmenliği yapan Vlademir Simyenoviç Yojikov’a ait… Kendisi bir vesileyle Kaliningrattaki ehl-i hizmet kardeşlerimizden Resul ve Aminle tanışıyor. Onların ve mescid imamı Zahurun askeriyedeki imani derslerine muttali olan ve neticesininde müsbet olduğunu gören Yojikov kendi okulunda böyle bir faaliyetin olmasını arzu ediyor. Yaz tatilinden bir kaç ay önce koleje gidilip sınıflarda dersler yapılıyor. Yojikov öğrencilerin istifadelerini müşahede edince derslerin devamını arzu ediyor. Abilerin daveti üzerine dershaneye gelip akşam yediden gece onbire kadar imani ve hizmetle alakalı uzunca sohbet ediyorlar. Yojikov ayrılırken şöyle diyor: “SİZİ TEBRİK EDERİM ÇOK TEMİZ İNSANLARSINIZ, KENDİMİ DE TEBRİK EDERİM Kİ SİZİN GİBİ TEMİZ İNSANLARIN İÇİNE DÜŞTÜM… SİZLER BENDE, UZUN YILLARDAN BERİ KÖRELMİŞ OLAN BİR HİSSİMİN TEKRAR ORTAYA ÇIKMASINA VESİLE OLDUNUZ. O HİSTE ŞU: BİRİLERİNDEN AYRILIRKEN ÜZÜLME HİSSİ… BEN BU DUYGUYU KÜÇÜKKEN ANNEMDEN AYRILIRKEN HİSSEDERDİM. FAKAT ZAMANLA O HİS TE GİTTİ. ŞU ANDA SİZDEN AYRILIRKEN İŞTE O HİSSİ YAŞIYORUM…”

Gençlik Rehberinden bir bahis okunurken göz yaşlarını silerek şöyle diyor: “BU DERS SADECE BENİM OKULUMA MUNHASIR KALMAYACAK, BU DERSLERİ UMUMİLEŞTİRECEĞİZ. İLK HEDEF TIP KOLEJİ. ” Dersi ne zaman yapalım diye soruyor. Kardeşler bir hafta sonra filan gün yapalım deyince Yojikov: “NE BİR HAFTASI… YA BİR HAFTA YAŞAYAMAZSAK O ÖĞRENCİLER MAHRUMMU KALSIN. PAZARTESİ GİDİYORUZ ” diyor ve bir kaç gün sonra Tıp Kolejine derse gidiliyor. O kolejin müdürü yahudi asıllı bir Rus olmasına rağmen, öğrencilerinin o perişan vaziyetlerinden kurtulmaları için memnuniyetle kabul ediyor. Aynı zamanda Yojikovun arkadaşı olan müdür, okulunda ilk defa böyle bir şey olacağı için şehrin bir milletvekilini, vali yardımcısını, öğrenci yardım cemiyet başkanını ve Rassia Kaliningrad TV isimli televizyon kanalını davet ediyor. Yojikov bir takdim konuşması yapıyor. Konuşmasında şöyle diyor: “GENÇLERİN İÇİNDE BULUNDUĞU BUHRANIN SEBEBİ İMANSIZLIKTIR, ONLARI O BUHRANDAN KURTARMANIN TEK ÇARESİ İMANI DERS VERMEKTİR. İŞTE BU KİTAPLAR İMANI DERS VERİYOR VE ALLAHI ANLATIYOR. ” Bu ifadeleri kullanırken elindeki risaleyi yukarı kaldırıyor. Üstadımızın söylediği “KAİNATTA EN YÜKSEK HAKİKAT İMANDIR ” sözünüde kullanıyor. Sonra Resul kardeşte nurlardan bir ders okuyor. Bu program üç akşam bir milyonluk nüfusu olan Kaliningradda yayınlanıyor. Hatta yayın akışında zaman zaman yayını durduruyorlar “KAİNATTA EN YÜKSEK HAKİKAT İMANDIR” sözünü televizyondan verip tekrar yayına devam ediyorlar.

İşte bu yayınlardan sonra huzurevinin müdürü kardeşleri telefonla arayıp diyor ki: “İMANSIZLIĞIN TESİRİYLE VE ÖLÜMÜ SON BİLMELERİYLE İHTİYARLARIMIZ PERİŞAN… NE OLUR GELİN ONLARA BU HAKİKATLERİ ANLATARAK TESELLİ EDİN. ” Bu teklif üzerine orada da müteaddid dersler oluyor. Hatta o derslerden birini ahirete imanın şahsi ve içtimai faidelerinin izah edildiği Asa -yı Musa’nın Sekizinci Meselesinden Yojiko okuyor.

Yine televizyondaki o yayınlardan sonra katolik kilisesinin başrahibi İgnadi Pavlos dershaneyi arıyor ve şöyle diyor: “DÜN AKŞAM Kİ PROGRAMI HEYECANLA SEYRETTİM. O GENÇLERİN ALLAH ANLATILIRKEN NASIL ŞEVKLE DİNLEDİKLERİNİ HAYRETLE GÖRDÜM. SİZDEN RİCA EDİYORUM BENİM KİLİSEME GELİN VE O HAKİKATLERİ KATOLİK CEMAATİNE ANLATIN. ” Bu telefon görüşmesinden on gün sonra kiliseye gidiliyor. Başrahibin daveti üzerine otuz kadar cemiyet başkanınında olduğu kilise cemaatine üç saate yakın iman hakikatlerinden ders yapılıyor. Ders esnasında başrahip dinleyenlere şöyle diyor: “İşte şimdi siz bu müslüman kardeşlerimden islamiyet hakkında istediğiniz herşeyi sorun, ta anlayasınız islamiyet neymiş… ” Kiliseden ayrılırken başrahip dersi okuyan kardeşimize sarılıyor ve diyor ki: “GENÇLİK HAKKINDA HİÇ ÜMİDİM YOKTU, İŞTE BUGÜN ÜMİDİM GELDİ. “

Üç milletvekilinin talebiyle, Yojikovun da iştirakiyle hapishanelerdeki mahpusların özellikle genç mahpusların ıslahı için kardeşlerle bir görüşme yapılıyor. Yani nasıl bir faaliyet yapabiliriz.

Yine polis okulundan gelen talep üzerine orada da yüz kadar öğrenciye ders yapılıyor. Ve amirleri bunun zaman zaman tekrar edilmesini talep ediyor.

Kaliningratta başka bir kolejde okuyan onyedi yaşındaki bir Rus genci Tabiat Risalesinin rusçasını neredeyse ezberlemiş ve fırsat buldukça arkadaşlarına anlatıyormuş. Yine bu genç sadece Kur’an elifbasının yirmidokuz harfini bilirken bizzat bizimde müşahedemizle 45 dakika sonra heceleyerekte olsa Kur’an okumayı söktü. İmtihanı şiddetli olan bu kardeşimize maddi manevi muhafazası için dua istirham ediyoruz.

Kendisi göz doktoru olan ve 1990 yılında, olur ki Kur’ana ilişirler endişesiyle sadece akşamları çalışarak Kur’anı orjinal şekliyle ve rusça mealiyle bir senede yazan ve şu anda seksen küsür yaşında olan Şemsikamer teyzemiz yedi sekiz ay evvel nurları tanıyıp gayet zinde bir şekilde nur hizmetine devam ediyor.

Yaz tatilinden sonra okulların yeniden açılmasıyla beraber Yojikov yeni gelen lise-1 öğrencilerine geçen seneki derslerden ve müslümanların gelip imanı anlattıklarından bahsediyor. Öğrencilere sizde arzu edermisiniz diye sorunca hep bir ağızdan bizde isteriz diyorlar. Elhamdülillah,Cenab-ı Hakkın izniyle tekrar koleje gidildi,dört sınıfta ikiyüze yakın lise öğrencisine Gençlik Rehberinden ve 23.Sözden ders okundu..Ertesi gün bir sınıfta ders okundu…Yojikov gayet memnuniyetini bildirdi. Derse katılan Amin kardeşin ifadesine göre mütemadiyen islamiyeti nazara veren Yojikov öğrencilerine şöyle diyor: “ZANNEDERİM HEPİNİZ İLK DEFA MÜSLÜMANLARLA BÖYLE BİR DİYALOGTA BULUNDUNUZ. SİZE TAVSİYEM O Kİ İSLAMİYETİ GELİŞİ GÜZEL DEĞİLDE İSLAMİYETİ CİDDİ YAŞAYAN BU GİBİ CİDDİ MÜSLÜMANLARDAN ÖĞRENİN.

Zaman zaman bizlere mektuplar yazan Yojikov,bir mektubunun başında şu ifadeleri kullandı:Etrafımda aileleri tarafından kendi hallerine terkedilen,ağlayan ve mutsuz gençleri görünce durmak istemedim,susmak istemedim ve mücadele etmeğe karar verdim..Branşım gereği bazen öğrencilerimle anketler düzenliyordum…Tek bir soru soruyordum öğrencilerime..Mesela:HAYATTAN BEKLENTİNİZ NEDİR? Aldığım cevaplar tüylerimi ürpertiyordu..Bir öğrencim cevaben yazmış:ANNEM BANA YABANİ,BABAM BANA DÜŞMAN..HERKES BENDEN NEFRET EDİYOR,BEN DE HERKESTEN NEFRET EDİYORUM..HER ŞEYDEN İĞRENİYORUM VE ÇAREYİ İÇMEKTE BULUYORUM..Bu cevap ve bu cevaba benzeyen cevaplar içimi parçaladı..Bakın bu öğrencim henüz 16 yaşında ve hayattan beklentisi yok..16 Yaşında fakat çareyi içmekte buluyor..Bir şeyler yapmam lazım dedim..Allah,bu müslüman kardeşlerimi ve Risale-i Nur eserlerini benim imdadıma gönderdi..Bekliyordum doğudan bize bir imdat gelecek diye..Meğer o imdat Risale-i Nur imiş…Bağrında Risale-i Nurları çıkaran Türkiye’nin topraklarına o kadar hasretim ki Türkiye’ye gelsem eğilip toprağını öpesim geliyor…
Yine Resul kardeşimize şifahen diyor ki: Resul,hani sen ilk defa okula gelip ders okumuştun ya..Zannediyormusun ki geldiğinde gelen sendin..Resul,gelen Said Nursi’nin ta kendisiydi..Said Nursi milletimin imdadına geldi..Said Nursi gençlerimizin ellerinden tutmağa geldi..Bu dersler devam ettikçe ben müşahede ediyorum ki:Öğrencilerimin gözlerinde bir parıltı,yüzlerinde bir nur ve hallerinde ilk defa bir ümit görüyordum..Ve diyorum:Ne pahasına olursa olsun bu iman dersleri devam edecek..

Sözü Üstad’dan bir cümle ile bitirelim

İki dehşetli Harb-i Umumînin neticesinde beşerde hasıl olan bir intibah-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle, kat’iyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz. Geri dönüp Hıristiyan da olamaz. Olsa olsa, küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikate dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna eden Kur’ân ile bir musalâha veya tâbi olabilir. O vakit dört yüz milyon ehl-i Kur’ân’a kılıç çekemez.

Said Nursî

Üstad’ın Rusya’dan Firarı (Şiir)

Üstad tatar mahallesindeki camide kalır

Mevsim, kışın sonu bahara yakındır

 

Cami Volga nehrinin kıyısında hemen

Gece yalnız kalır, yoktur giden gelen

 

Esirdir, gündüz dışarıya izinsiz çıkamaz

Uzun kış geceleri bir türlü uyku tutmaz

 

Karanlık gecelerde, kurtuluş nuru aradı

Gurbet ellerinde, hakiki dostu bulamadı

 

Düşman elinde esir kimse yok, çok garipti

Gözünde yaş yoktu ama ağlıyordu kalbi

 

“Volga nehrinin hazin şırıltılarını” dinlerdi

“Yağmurun rikkatli şıpırtıları” ilahi musiki idi

 

“Rüzgârın firkatli esmesinden,” etkilendi

“Acizliğine yalnızlığına bakıp, kesildi ümidi”

 

Sanki hayattan vazgeçti kederinden

Gurbette olduğuna çok üzüldü birden

 

Sıhhati bozulmuş, çok hasta ve halsiz

Bünyesi genç, ruhu son derece mecalsiz

 

Kurtulacak ne kudreti var, ne de kuvveti

Kendini, seksen yaşında ihtiyar aciz hissetti

 

Birden gurbette vefatını hayal etti

Vatandaki eski dostları aklına geldi

 

Arıyordu tam hakiki ebediyet dostu

Şâir Niyazi-i Mısrî gibi şöyle dedi ruhu

 

“Dünya gamından geçip

Yokluğa kanat açıp,

 

Şevk ile her dem uçup,

Çağırırım Dost! Dost!”

 

O anda kurtuluşuna kimsenin gücü yetmez

Allah’ın kudretine hiç bir kuvvet karşı gelemez

 

Vücudunun tüm zerrelerini bir yerde topladı

Cenabı Allah’a el açıp dua edip yalvardı

 

Aczini şefaatçi yaptı, dergâh-ı ilahide

Yıllar sonra dahi, daima kaldı hayrette

 

Bu “halet-i ruhiyede, Kuran’dan imdat geldi”

“Dili Hasbünallahü ve niğmel vekil” söyledi

 

Yetişti Yüce Mevla’nın inayeti

Geldi hemen Peygamberin himmeti

 

Göründü İmamı Ali’nin üstün gayreti

Anlaşıldı Hazreti Gavs’ın kerameti

 

Rusya’dan Allah’a güvenip, firar etti

Üstad da çekti, hikmet dolu zahmeti

 

Bu halet-i ruhiye de kolay bir şekilde

Yayan gidilse bir senelik mesafede

 

Düştü yola, Rus dilini hiç bilmediği halde

Kurtuldu Allah’ın Ya Settar ismin cilvesinde

 

Üstadın Rusya’dan firarı, sır dolu tılsım dolu

Kendini kimseye bildirmeyen, bilinmezlerin yolu

 

Kosturma, Petersburg, Varşova üzeri

Saygı ile karşılar sınırdaki Alman askeri

 

Acilen karargâh komutanına çıktı

Rus esaretinden firar ettiğini anlattı

 

Gönüllü, Türk subayı olduğunu söyler hemen

Anlar komutan, büyük bir kişidir bu gelen

 

Alman makamları acilen haberdar edilir

Berlin’deki meşhur Adlon oteline yerleşir

 

Orada bulunan edip ve filozoflarla tanıştı

Bir toplantıda uzunca konuşma yaptı

 

Almanya’da iki ay kadar kalıp dinlenir

Özlediği vatanına dönmeye karar verir

 

Fotoğrafı çekilip pasaport verildi

Saygı ile İstanbul’a yolcu edildi

 

Cenabı Allah’ın inayetiyle kurtulur

Tılsım dolu bu firar bilinmez sır olur

 

Bekir Özcan

www.NurNet.org

Üstad’ın Esaret Hayatı

bediuzzaman_rusyaElli kişilik, takviye düşman askeri gelir
Üstadla beraber, üç talebesi alınır esir

Alçı içinde bacağı, sedyeyle taşındı sorguya
Edildi sevk, yirmi yedi gün sonra Sibirya’ya

Kosturma’daki esir kampına götürdüler
Kampta, takdire şayan bir olay cereyan eder

Rus başkomutanı, esir kampını gelir teftişe
Bediüzzaman’ın tam geçer önünde

Kalkmaz ayağa Üstad, bozmaz istifini
Başkumandanın çekti nazar-ı dikkatini

Molla Said’in yanından geçer, ikinci defa
Kımıldamaz yerinden, devam eder oturmaya

Üçüncüsünde, üstadın tam önünde durdu
Tercümanı aracılığı ile mağrurane sordu

“Beni herhalde tanımadılar” dedi
Üstad “tanıdığını” açıkça söyledi

Kahramanca, saydı komutanın künyesini
Görmemişti esirler, cesaretin böylesini

Dedi, “Nikola Nikolaviç’tir çarın dayısı”
“Kafkas cephesinin başkomutanı”

“O halde niçin hakaret etti” der, komutan
“Hakaret etmediğini ifade eder” Bediüzzaman

“Mukaddesatının emrettiğini söyler” üstad
Komutan sorar, “ne emrediyormuş mukaddesat? ”

“Ben Müslüman âlimiyim, imanlı bir kimseyim”
“İmanı olmayana kıyamı, men eder yüce dinim”

Komutan, “bu hakarettir, bana; imansız dedi”
“Şahsımı, ordumu, Çarı, milletimi tahkir etti”

“Derhal, divan-ı harbe verilip çekilsin sorguya”
Kamptaki esir subaylar, üstad’a eder rica

“Özür dilemesini istediler Molla Said’den”
Şöyle der, Üstad Bediüzzaman cevaben

“Göçmek istiyorum ben, Ahiret diyarına”
“Kavuşmam lazım, huzur-u Resulullaha”

“Bir pasaport lazımdı zaten bana”
“Muhalif hareket edemem imanıma”

Herkes, sessiz sonucu bekliyor heyecanla
Netice, Bediüzzaman mahkûm oldu idama

Kararın infazı için geldi bir manga
Konuştu, Molla Said görevli subayla

“On beş dakika istedi müsaade”
“Dini vazifeyi ifa edeyim diye”

Huşu içinde abdest, alıp iki rekât namaz kılar
Cenabı Allah’a, ihlâsla en son duasını yapar

Komutan gözetliyordu, Molla Said’i geriden
İnfaz mangasının gelir yanına kalkar yerinden

“Bu hareketin, inancınızdan geldiğini anladım”
“Öfkeyle, kasten bizi tahkir ettiğinizi sandım”

“Hakkınızda yaptım, kanuni işlemi”
“Hatalı olduğumu anladım şimdi”

Seyreden Türk, Alman, Avusturyalı esir zabitler
Dayanamaz, gözlerinden yağmur gibi yaş döker

Sibirya bölgesi, Kosturma vilayetinde
Kefaletle kalır Tatarların küçük camisinde

Bediüzzaman, Rusya’da iki buçuk sene kalır esir
Boş durmaz hiç, camide iman Kur’an dersi verir

Bekir Özcan

www.NurNet.org

500 Bilim Adamı İstanbul’da Nübüvveti Konuşacak

22-24 Eylül tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşecek olan “Nübüvvet” konulu 10. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumuna dünyanın birçok ülkesinden bilim adamları geliyor.

İtalya, Somali, Brunei, Güney Afrika, Suriye, Mısır, Irak, Cezayir, Fas, Tunus, Kırgızistan, Rusya, Burkino Faso, Uganda,  Nijer, Nijerya, Yemen, Suudi Arabistan, Ürdün, İran, Pakistan, Afganistan, Hindistan, Filistin, Malezya, ABD, Almanya, İngiltere, Avustralya, Romanya, Endonezya, Sudan, Azerbaycan, Malezya, Singapur, Filipinler, Lübnan, Moritanya, Kırım, Türkiye ve daha birçok ülkeden, 13 ü bayan 83 ü erkek toplam 96 tebliğci, 300 ün üzerinde gözlemci katılıyor. Ayrıca gözlemci olarak da 50 kadar bayan akademisyen geliyor.

İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından düzenlenen “Hakikat Arayışında Nübüvvetin Rolü: Risale-i Nur Perspektifi” konulu sempozyum için gelen bilim adamları Peygamberlerin insanlığın yolunu aydınlatmada üstlendikleri ilahi vazifenin önemine dikkat çektiler.

ÜRDÜN , Ehl-i Beyt Üniversitesinden Prof. Dr. Ziyad Halil Al Daghamin :

RİSALE-İ NUR NÜBÜVVETİN GEREKLİLİĞİNİ EN GÜZEL DELİLLERLE AÇIKLIYOR

Sempozyuma Ürdünden katılan  Prof.Dr. Daghamin tebliğinde Risale-i Nur’un kâinat kitabının tarifini ele aldığını bununla birlikte kâinatın varılması gereken maksatlarından Allah’a imanı, Tevhidi, Ahiret’e imanı, nübüvvetin gerekliliğini, peygamberlere imanı ve insanın şükür’e erişmesini en güzel delillerle açıkladığını ifade etti.

Bedizzaman Said Nursi’nin nübüvvet konusuna bakışı hakkında dünyanın farklı ülkelerinde bulunan akademisyenlerin görüşleri şöyle;

PEYGAMBER SÜNNETİ BÜTÜN DERTLERE ÇARE

Nübüvvet sempozyumuna Cezayirden katılan Prof. Dr. Rabah Dafrur, tebliğinde şu görüşlere yer verdi:

“Bediüzzaman Hazretleri, Peygamberimizin Sünnetinin insanın bütün hayatının bütün yönlerini şümullü bir şekilde ele aldığını ve bütün problemlerine çözüm getirerek bütün dert ve hastalıklarına çare olduğu tasavvurundadır. O; Sünnetin desturlarının ruhi, aklı, kalbi ve sosyal bütün hastalılara en güzel ilaç olduğunu ispat eder.”

GÖRDÜĞÜMÜZ GÜZELLİKLER YARATICININ GÜZELLİĞİNİN GÖLGELERİNİN GÖLGELERİDİR

 Yıldız Teknik Üniversitesinden  Rasim Soylu etrafımızdaki güzelliklerin kemal sahibi bir yaratıcıdan geldiğini belirterek tebliğinde şunları kaydetti.

“Bediüzzaman sevdiğimiz şeylerde gördüğümüz güzellik ve mükemmelliğin, sonsuz güzellik ve kemal sahibi bir yaratıcının güzelliğinin çok perdelerden geçmiş zayıf bir gölgesi, hatta gölgenin gölgesi olduğunu söyler.”

ABD Trinity Enstitüsünden Robert Owens Scott tebliğinde Bediüzzaman’ın bakış açısından peygamberliği kalema aldı.

‘‘Said Nursi egemenlik, istismar ve şiddet sistemlerine yol açan saptırmalara peygamberliği bir siper olarak görmektedir. Said Nursi’ye göre peygamberler lider ve eğitimcilerdir. Onların rolleri insanları İlahi irade doğrultusunda bir düzene getirmektir.’’

İNSANLIĞIN NÜBÜVVETE OLAN İHTİYACI YERYÜZÜNÜN GÜNEŞE OLAN İHTİYACI GİBİDİR

Sempozyuma Hindistan Jamia Millia Islamia Üniversitesinden katılan öğretim görevlisi Prof. Dr. Iqtidar Mohammad Khan tebliğ metninde Bediüzzaman’ın diğer İslam filozofları gibi karmaşık bir dil yerine kolay ve anlaşılır bir dil kullandığını kaydetti.

Khan ayrıca tebliğ metninde Kur’an’ın temel gayelerini ele alarak şunları kaydetti.

‘‘Bediüzzaman’ın nübüvvet hakkındaki görüşleri, diğer İslam filozoflarının görüşlerine kıyasla oldukça nettir. Kur’an’ın mesajını ve nübüvveti anlatırken diğer İslam filozoflarının kullanıldığı karmaşık dilin aksine kolay anlaşılır bir dil kullanmıştır. Üstad Bediüzzaman “Kur’an’ın temel gayeleri dörttür; tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ve ibadet” der. Buradan da anlaşılacağı üzere nübüvvet Nursi’nin fikir ve eserlerinde önemli bir yere sahiptir. Nursi, insanlığın nübüvvete olan ihtiyacını yeryüzünün güneşe olan ihtiyacına benzetir. Çünkü peygamberler insanlığın önderleridirler.’’

BÜTÜN PEYGAMBERLER AYNI MESAJI VERMİŞTİR: YARATICI BİRDİR VE TEKDİR

ABD Virjinya İlahiyat Okulundan Nübüvvet sempozyumuna katılan Prof. Dr. David Scott tebliğ metninde şu önemli konuları ele aldı:

‘‘Allah’ın tüm peygamberlerinin insanlığa bildirdiği esas mesaj, Yaratıcının birliğidir. Bütün peygamberler aynı mesajı vermiştir: Yaratıcı birdir ve tektir. Bu mesaj hayatın özüdür. Bu, post modern insanlarla iletişime geçerken yararlanılacak en önemli husustur çünkü bu gibi insanlar hayatın manasını ararlar. Ve mana ve birlik temelde birbirleriyle bağlantılıdır.’’

 

NÜBÜVVET TARİHİN ŞAH DAMARINA HAYAT VE CANLILIK VERDİ

Mısır Zegazig Üniversitesinden tebliğ metnini sunan Usama Abul Abbas Şahvan kurumak üzere olan tarihin şah damarına hayat ve canlılık veren şeyin tanımını şöyle yapmaktadır.

‘‘Nübüvvet Bediüzzaman’ın fikrinde çökmek üzere olan zamanı ayakta tutan, yükselten ve ona direnç kazandıran bir güç, kurumak üzere olan tarihin şah damarına hayat ve canlılık veren, aydınlatan ışıltılı, parlak,  nurani canlı bir kandır.’’

ÜSTAD NURSİ AKLÎ DELİLLERLE NÜBÜVVETİ İSPAT ETTİ

10. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumuna Suudi Arabistan Kral Halid Üniversitesi’nden katılan Prof. Dr. Ali Bin Hüseyin Musa tebliğ metninde Nübüvvetin ispatını kalema aldı.

Üstad Nursi aklî delillerle nübüvveti ispat etti. Bu konuya daha önce âlimler böyle yaklaşmamıştı. Beşeri hayatta birçok ilim vardır; tıp, astronomi gibi ve sair mevcut ilimler. İnsanın bu ilimleri öğrenmeden bilmesi çok zordur. Yani bir rehberden öğrenme olmadan mümkün değildir. Vahiy yoluyla Allah öğretti. O zaman bilim, vahiy ile olur.

Prof. Dr. Musa nübüvvetin Hz. Muhammed (s.a.v)’in yüksek ahlakı, güzel nitelikleri ve onun kişisel özellikleriyle ispat edileceğini üzerinde vurgu yaptı.

Nübüvvet sadece mucizelerden ibaret değildir. Kişisel örnekler ile nübüvvet ispat edilebilir. Yani Hz. Peygamberin yüksek ahlakı, eşsiz kişisel durumu, güzel nitelikleri, iyi davranışları, nübüvvetin doğru olduğunun delillerinden birkaç tanesidir. Üstat şöyle diyor:

“Zâtında gayet kemâldeki ahlâk-ı hamîdesi ve vazifesinde nihayet hüsnündeki secâyâ-yı gàliyesi ve kemâl-i emniyeti ve kuvvet-i imanını ve gayet itminanını ve nihayet vüsukunu gösteren fevkalâde takvâsı, fevkalâde ubûdiyeti, fevkalâde ciddiyeti, fevkalâde metaneti, dâvâsında nihayet derecede sadık olduğunu güneş gibi âşikâre gösteriyor.”

SEMPOZYUMA BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİN HAYATTAKİ TALEBELERİ DE KATILACAK

Sempozyumun açılış oturumu 22 Eylül Pazar günü saat 10:00’da Ataköy Sinan Erdem Spor Kompleksi’nde yapılacak.

Sempozyumun oturumları ise 23 ve 24 Eylül günlerinde Yeşilköy Wow Hotel Convention Center salonlarında devam edecek.

Üç gün sürecek olan Uluslararası Sempozyum boyunca, dünyanın dört bir yanından gönderilen 400 tebliğ arasından seçilen 96 tebliğ sunulacak ve müzakere edilecek. Nübüvvet sempozyumuna Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebeleri de katılacak.

Sempozyuma 40’ın üzerinde ülkeden gelen akademisyenler tebliğleriyle katılıyor.

www.nubuvvetsempozyumu.com

İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI
Kalenderhane Mah. Cüce Çeşmesi Sok. No:6 Vefa Fatih / 34134/  İstanbul
Tel :90212 527 8181 Fax:90212 527 8080
Web site: www.iikv.org     E-mail: iikv@iikv.org

Risale-i Nur Yasağı Rusya’ya Yakışmıyor

Van’ın Pirgarip Köyünden çocuk yaşta çıkmak zorunda kalan Burhan Kayatürk, ilk ve orta tahsilini Van’da, Lise’yi Ankara’da okuyan bir Anadolu çocuğu. Çaldıran depreminde babasının vefâtı üzerine âilenin büyük çocuğu olarak, kardeşlerine ağabeylik yükümlülüğü aldı, örnek olma sorumluluğunu taşıdı. Peşinden yurt dışı eğitim bursu ile Pakistan’ın Lahore Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun oldu.

Çocukluk yıllarından beri başarılı öğrencilik hayatı boyunca hep çalıştı. Amerikan Uluslar arası üniversitesinde işletme dalında master yaptı. Pakistan’da, Hindistan’da ve Bangladeş’te birçok projede yönetici ve müdür olarak görev aldı. Pakistan’daki birçok büyük yatırım projesinde katkısı ve emeği olan Kayatürk, eğitim ve iş hayatı boyunca hep memleket ve sıla hasreti yaşadı.

“Genç kardeşlerime başarılı olabilmeleri adına tavsiyem; şartlar ve imkânlar ne olursa olsun çalışmaktır ve şükretmektir” tembihinde bulunuyor. İlk dönem Ankara’dan, akabinde Van ilinden AKP’den milletvekili seçilen Kayatürk, ilk dört yıllık dönemde Avrupa Birliği Türkiye – Avrupa Birliği Karma Parlamentosu üyeliğini yaptı; iki yıldır Avrupa Konseyi Parlamenter  Meclisi üyesi parlamenter olarak Türkiye’yi temsil ediyor.

AKPM’yi tam bir demokratik zemin olarak tavsif eden Kayatürk, başta çevre, nano-teknolojisi, Kürt sorunu, İslâmofobya, ırkçılık, yabancı karşıtlığı gibi uluslar arası toplumun ve bölgenin problemlerine dair tebliğler sunmuş. Batı ile Doğu’nun değerler çatışması yerine değerlerini birleştirmeleri gerektiğini belirten Kayatürk, “Batı düşüyor, Doğu yükseliyor; Avrupa’nın içe kapanmacı, dışlayıcı, ayrıştırıcı, ayrıcı politikalarının Batı’yı daha da düşüreceğini nazara veriyor.

“Avrupa’nın Asya’yı anlaması lâzım. Eğer Avrupa bu gidişatla devam ederse ciddî mânâda Asya’nın çok gerisine düşmek durumunda kalacak” tesbitinde bulunan Burhan Kayatürk, “Batı, bugünkü teknik ve teknolojide üzerinde hakkı olan kadim Doğu/Asya medeniyetinden istifade etmelidir. Değerler mübadelesinde bulunmalıdır” diye konuşuyor. Kayatürk’ün dikkat çektiği bir diğer husus, Bediüzzaman’ın analizlerinin insanlığın temel meselelerine çâreler getirmesi. Doğu’nun meşveret ve şûrâ hükmüyle meseleleri çözüme kavuşturması; Batı’dan, temelde bizim mâlımız olan insanî değerleri alıp ihya etmesi…

Bediüzzaman Said Nursî’nin baştanbaşa iman ve ahlâk dersi olan iman ve kültür külliyatı Kur’ân tefsiri Nur Risalelerinin Rusya’da yasaklanması ve bu kitapları okuyanlara soruşturmalar açılıp, yargılamalarla cezâlar verilmesi hakkında, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Rusya delegesi parlamenterlerle görüştüğünü kaydeden Kayatürk, özellikle Rus delegasyonu Başkanı’yla diyaloğunu anlatıyor. Yasaklanan Risalelerin İngilizce, Rusça ve Fransızcalarını takdim ettiği delegelerden olumlu ve sıcak mesajlar aktarıyor.

Kayatürk’ün tesbitiyle, “Bugün bütün dünyanın en önemli sorunlarının başında mâneviyatsızlık geliyor.  Avrupa’da olduğu gibi 70 yıllık komünizm rejiminden sonra Rusya’da da toplum mânevî boşluk ve ahlâkî çöküntü problemini yaşıyor.” Bundandır ki, mânevî-ahlâkî zâfiyetle, gençliğin, yeni nesillerin, içki, uyuşturucu, kumar, kötü madde bağımlılığı bataklığına saplanmasına karşı, Avrupa’nın, Asya’nın, Rusya’nın ve bütün insanlığın Bediüzzaman’ın eserlerine ihtiyacı olduğu gerçeğini sosyal vakıalarla dile getiriyor.

Burhan Kayatürk’e göre, Avrupa Konseyi’nde yer alan ve AB’nin demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi değerlerini paylaşan demokratik Rusya’nın, ilmî, ahlâkî, imanî, edebî eserler olan ve bütün dünyada bütün dillere tercüme edilip okunan Nur Risalelerinin kitap yasağı yakışmamakta. Kayatürk, “Böyle bir yasak olmaz” diyor; ve bu hususta her türlü çalışmanın yapılacağını bildiriyor…

Yeni Asya