Etiket arşivi: seçimler

Vatan

Vatan, her birimizin doğup büyüdüğü; bir milletin hakim olarak üzerinde yaşadığı, barındığı, gerekirse uğrunda canını vereceği toprak parçasıdır. Vatanın geniş manada tarifi ise ülkedir, memlekettir.

Devlet, belirli bir vatan da,  ülkede yaşayan insan topluluğunun, egemenlik ve bağımsızlık temelinde meydana getirdiği siyasi teşkilatlanmadır.

Bir milletin var olabilmesi, bir devletin varlığına; devlet de vatanın mevcudiyetine bağlıdır. Vatan olmasa millet de, devlet de olmaz. İnsanlık haysiyeti ve şerefi hiç kalmaz. Bunların muhafazası vatanı sevmekle, savunmakla, korumakla mümkündür..

İnsanların yaratılışında içlerinde, vatan sevgisi bulunur. Vatanını seven, haysiyetli ve şahsiyetli insanların vatana bağlılıkları sebebiyle uğrunda her şeylerini seve seve feda edebilecekleri bazı kutsal değerleri vardır: Din, dil, şeref, namus, ırz gibi değerler bunların başında gelir. Vatanı korumak; dini, imanı, namusu korumaktır. Bu uğurda canlar feda edilir. Vatanı sevmek kadar korumak da önemlidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) “Vatan sevgisi, imandandır. ” buyurmuştur.

Üzerinde yaşayacağı vatanı olmayanın evi, barkı ve mülkü olmaz, namusu tarumar olur. Millet ile vatan, ruh ve ceset gibidir. Devletsiz, vatansız bir millet yetim; milletsiz vatan da harabe bir ev gibidir. İnsanın en esaslı görevlerinden birisi de vatanını sevip sevdirmesi ve ona gereken hizmeti yapmasıdır. Çünkü devlet ve vatan, Cenab-ı Hakk’ın bizlere ihsan ettiği büyük nimetlerdir.

Vatanı sevmenin sayısız sebepleri vardır. O, bizim şefkatli ve sevgili validemiz, bizler onun kıymetini bilen ve ona can feda eden hürmetkâr evlatlarıyız. Din, can, mal, namus ve evlat vatan ile muhafaza olunur. Kendi menfaatlerini vatanın ve milletin menfaatine tercih eden bir kimse vatan ve milletine ihanet etmiş olur.

Vatan; sağlam,  güvenli sığınacak yerimizdir, evimizdir ve ibadethanemizdir. Bu dünyanın nimetlerini o hanede kazandığımız gibi, cenneti ve ebedî saadetimizi de yine orada kazanacağız. Vatan cennetin bir salonudur. Bunun içindir ki, Kainatı efendisi (sav) Vatan sevgisi imandandır. demiştir.

Peygamber Efendimiz (sav.) vatanını pek ziyade severdi. Düşmanları kendisini Mekke-i Mükerreme’den çıkarttıkları gün; “Ne yapayım? Ben seni çok seviyorum, ama düşmanlarım beni senden çıkarttılar. ” diye teessürünü ifade etmiştir. Hz. Peygamber’in (sav.) yanında vatandan bahsedildiğinde mübarek gözleri yaşla dolardı. (http://www.mehmedkirkinci.com/index.php?s=article&aid=1326)

Bediüzzaman’ın dediği gibi: “... Memleket dahi bir hanedir ve vatan dahi bir millî ailenin hanesidir. ”(Şualar) Bu hane içinde büyümüş, ilim ve irfandan nasibini almış vatanperver, şuurlu bir insanın hayatı boyunca bu nimete karşı şükretmesi dinî ve vicdanî bir borçtur. Bediüzzaman’ın buyurduğu gibi: “Madem ben de bu vatanın bir evlâdıyım, bu vatanın saadetine hizmet etmek benim için farzdır.”(Emirdağ Lahikası)

Tarihe altın sayfalarla yazılmış eşsiz bir destan olan “Çanakkale Zaferi”ne atılan imzada ana dili, etnik kökeni değişik olmasına rağmen, yüz binlerce gazi ve şehit vatan evlâdının izi bulunmaktadır. Bu, milletimizin gönlünde yer eden, “Vatan sevgisi imandandır” inancının tezahürüdür. İmandaki zayıflamanın, vatan sevgisi ve vatana bağlılığı da zayıflattığı bilinen bir gerçektir.

Üzerinde yaşadığımız vatanımızın her karışı binlerce şehidin kanıyla yoğrulmuştur. Vatanımız için içimizde daima fedakârlık duygularını besleyip ona hizmet arzusunu yüreğimizin derinliğinde daima duymalıyız. Vatanını seven bir kişi kendi memleketinde sevilen bir kişi olur. Bu kişiden hiç kimseye zarar gelmez. Menfaatlerine dokunulduğu için, yaşadıkları ülkeye düşman oldukları için,  vatanını, milletini, devletini, devletinin yöneticilerini sevmeyenler kötü ve tehlikeli insanlardır. Böyle olanlar ailelerinin, ülkelerinin hatta insanlık âleminin yüz karası olurlar. Kendi ülkesine kötü emeller besleyenlerden nefret edilir. Vatanını milletini sevmeyenler, idarecilerine İslami hassasiyet içinde olmasına rağmen iftira atanlar, düşmanlarla bile işbirliği yapacak kadar alçalabilirler. Maalesef  ülkemize bu duruma düşenler var. Allah onlara feraset versin. Vatan birbirini sevip sayan fedakâr ve gayretli evlatlarının omuzlarında yükselir. Bir insanın ailesine karşı fedakârlığı bir ise, vatanına,  devletine ve milletine karşı bin olmalıdır. Evet, “… Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir. ”(Hutbe-i Şamiye)

Vatan şairimiz Mehmet Akif de bir şiirinde vatan sevgisini için:

“Sahipsiz olan vatanın batması haktır,
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.” Bir diğer beyitte ise:

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda,

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda” dediği gibi bu güzel vatanımızın her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmıştır. Canımızla, malımızla O’nu korumak bizlere namus borcudur.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var, diyen şair, bu vatanın evlatlarındaki iman gücüne dikkat çekerek hiçbir maddi gücün ve silah imkânının onu yıldıramayacağı gerçeğine dikkat çekmektedir.

Vatan sevgisi ve onu muhafaza gayreti olmasa, memleketler harap olur, viraneye inkılap eder. Milleti ise esarete mahkûm olur. Vatanlarını muhafaza edemeyen milletler tarihten silinmişlerdir. İşte Suriye’nin hali… “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır..  Unutmayalım,  Bu vatan, bu memleket hepimizin.

Türkiye’de güzel şeyler oluyor. Bu güzelliklerden rahatsız olanlar olabilir. Ekonomik ve siyasi istikrarı baltalamak için, ülkemizi karıştırmaya çalışabilirler. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra içteki ve dıştaki hainler düğmeye basarak ülkemizi karıştırmaya başladılar. Başta PKK olmak üzere diğer terör örgütlerini kullanarak askerimizi, polisimizi, insanlarımızı şehit etmeye başladılar.  Anında cevabını aldılar. Devletimizin terörü kurutuncaya kadar kararlı olması milletimizin gönlüne su serpmiştir. Ülkemizdeki istikrarın devam etmesi geminin denizde rotası istikametinde ilerlemesi demektir. Gemidekiler geminin rotası ile terör olayları ile ülkeyi karıştırarak  oynamamalıdırlar, geminin dibini delmemelidirler. Gemi batarsa hepimiz boğuluruz.. Gemiyi batırmaya çalışanlara fırsat verilmemelidir.Bu vatan, bu memleket hepimizin. Milletimizde zaten 1 Kasım 2015 seçimlerinde buna fırsat vermedi Ak Partiyi  yine tek başına iktidar yaptı.

Dinimizde vatana hıyanet etmek, devlete karşı ayaklanmak, bu milletin evi olan gemiyi batırmak, devlet yöneticilerine iftiralar atarak, fitne çıkarmak kesinlikle yasaktır.“Fitne katlden daha şiddetlidir.(Bakara suresi, 191. ayet)

Enes (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“Üzerinize tayin edilen yönetici, başı kuru üzüm gibi siyah bir köle de olsa sözünü dinleyip kendisine itaat ediniz.”

Hz. Ömer (ra) devlet yönetiminde gerek dinî, gerekse dünyevî konularda istişare sistemini faaliyete geçiren örnek yöneticilerden birisidir. Dinleyelim adaleti, cesareti ve devlet yönetimindeki üstün başarısıyla meşhur olan Hz.Ömer (r.a)’ı, “Bir devlet başkanı elinizden Kur’anı almayıp, namazınıza engel olmuyorsa; hakkında çıkan dedikodular fitneden ibarettir ”

Vatanın, ülkenin bütünlüğü, birlik ve beraberliği için, devlet adamlarının haksızlıklar, adaletsizlikler, zulümler, savaşlar, terör ve her türlü vesayet  karşısında duruşları vardır. Bu duruşlar, millet için, gelecek nesiller için, ümmet için çok önemlidir. Bu duruşlar zillet içinde yaşamaktansa, izzet içinde ölmenin şerefidir.

Ülkemizde artık ancak Allah’ın huzurunda eğilen,  içteki ve dıştaki hainler karşısında dik duran, eğilmeyen idarecilerimiz var. Cumhurbaşkanımız var, başbakanımız var. Vatanın ve milletin bütünlüğü, huzuru, refahı için çalışan idarecilerimiz var.

Memlekete hizmet eden idarecilerimizin işini zorlaştırmak değil, bütün gücümüzle kolaylaştırmak ve yardımcı olmak durumundayız. Dünyanın hali malum. Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de meseleler bitmiyor. Türkiye’nin kuvvetli, lider ülke olması lazım…1 Kasım 2015 seçimleri Türkiye’nin lider ülke olması için millet tarafından yolunun açılması olayıdır.

Üzerinde yaşadığımız vatan topraklarının korunması;  mazlumların, mağdurların, masumların, mültecilerin, muhacirlerin umudu olmamız için, lider ülke olabilmek için, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bazı niteliklere, vasıflara sahip olması gerekiyor. Sahip olunan bu vasıfların doğru, etkin ve stratejik olarak kullanılması gerekiyor.

Strateji, bir milletin veya milletlerin savunmasında askeri, siyasi, ekonomik ve manevi güçleri bir arada kullanma ve düzenleme sanatı olarak tanımlanmaktadır. Devletlerin güçlü olmaları, dünyada söz sahibi olmaları uyguladıkları strateji politikaları ile yakından ilgilidir.

Bugünlerde KASEM- Kadim Stratejiler Encümeni Merkezi başkanı, Prof. Dr. Ali Arslan’ın yeni yayınlanan ‘Doğu-Batı Ekseninde, Stratejik Rekabet’kitabını okuyorum. Kitaptan bazı cümleleri sizlerle paylaşalım…Kitapta, Devletlerin güçlü mü, zayıf mı olduğunun veya kabiliyet ve nüfuzunun var olup olmadığını anlamak için büyük, güçlü devletlerde bulunması gereken vasıflar sayılıyor.“ Bir devletin yalnız isim olarak değil, gerçek bir devlet olarak kabul edilmesi için, lider ülke olması için, Eğitim Seviyesi, Fikri Hürriyet ve Beyin Gücü,  Stratejik Ufuk,  Teknolojik Gelişim, Üretken Ekonomi, Nitelikli Nüfus,  Etkin Ordu; ve Jeopolitik Konum vasıflarını taşıması ile orantılıdır…Stratejik bir devlet olmanın gereği söylemden ziyade icraata bakmaktadır. Buradan hareketle, gerçekçi bir strateji oluşturmanın elzem şartlarından birinin de dost ve rakiplerin stratejilerini anlamak olduğu bilinmelidir…Kendi stratejisi ile birlikte diğerlerinin stratejisini bilerek hareket etmek; ülkeye, millete akraba ve dost toplumlara güven ve güç verecektir. ” Büyük ve güçlü devletlerde bulunması gereken vasıflar kitapta tarihi süreç içinde örneklerle açıklanıyor…

2023, 2053,2071 hedefleri olan Yeni Türkiye’nin yukarıda sayılan  vasıflara bürünmesi elzemdir. Yeni kurulacak Ak parti hükümeti, seçim propagandalarında ifade ettiği, ‘Bu memleket hepimizin, bu vatan hepimizin’ söylemini icraatlarında da göstermelidir. Yeni dönemde Ak Parti Hükümeti,  Stratejik devlet olmanın vasıflarını yerine getirerek, uygulayarak, 2023, 2053, 2071 hedeflerine yürürken;  ülkede kalıcı barışı, adaleti, huzuru, refahı sağlamalıdır. Terör Türkiye’nin gündeminden çıkarılmalıdır. Yatırımlara  kaldığı yerden hızla devam edilmelidir. Türkiye, Uluslar arası arenada da  büyüklüğünü ve gücünü her zaman hissettirmelidir.

Türkiye, İslam aleminin umudu, mazlumların, mağdurların, mültecilerin, muhacirlerin umudu. Bu umudun devam etmesine bu aziz millet 1 Kasım seçimleriyle evet dedi.Türkiye demokrasi bayramı yapıyor, İslam dünyası bayram yapıyor.Bosna  Hersek, Filistin bayram yapıyor…Seçimi kazanan, Başbakan Davutoğlu’nun  ilk sözü ELHAMDÜLİLLAHoluyordu. ‘Bu vatan topraklarına, bu tertemiz tarlaya sevgi ekmeye geliyoruz. Bugün rakip yok, hasım yok. Bu topraklarda sadece sevgi erenleri var,’ diyordu.

Mehmet Abidin Kartal

www.NurNet.org

Said Nursi’nin Talebelerinden 1 Kasım Seçim Açıklaması

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayatta olan talebeleri gündem ve 1 Kasım seçimleri ile ilgili bir açıklama yaparak, bu seçimlerde vatan, millet, İslamiyet ve insaniyet namına Ak Parti’yi desteklediklerini bildirdiler.

Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin hayatta olan talebeleri tarafından yapılan açıklama şöyle:

Evvela, Ankara’da cereyan eden müessif hadisede vefat eden kardeşlerimize Cenab-ı Hak’tan rahmet niyaz ediyor, yaralı kardeşlerimizin bir an önce şifa bularak sıhhat ve afiyetlerine kavuşmaları için dua ediyor, ölen ve yaralananların yakınlarına ve milletimize de sabr-ı cemil diliyoruz.

Bu müessif hadisenin apaçık manası şudur:
İslam aleminin en büyük kalesi olan bu memleket, tarihinin en mühim hamlelerini yapmakta olduğu bir sırada, aleyhinde ittifak etmiş bulunan dahili ve harici şer kuvvetleri onu yolundan alıkoymaya çalışmakta, kendi menhus emellerini gerçekleştirmek için devletimizi zaafa uğratmak ve milletimizin fertlerini birbirine düşürmek istemektedir.
Fakat milletimiz engin sağduyusuyla bu hain emelleri teşhis etmekten şimdiye kadar geri kalmadığı gibi, bugün de geri kalmayacak, inşaallah el ve gönül birliğiyle bu felaketleri aşarak iç ve dış düşmanlarını bir kere daha tarihin önünde hezimete uğratacaktır.

Bu sebepten, yaşamakta olduğumuz bu derin acıları, kader-i Ezelinin milletimiz, alem-i İslam ve insanlık için takdir ettiği mesut bir istikbalin doğum sancıları olarak görüyoruz ve Cenab-ı Erhamürrahimin’den, bu mesut günlere bir an önce bizleri kavuşturmasını niyaz ediyoruz.

Saniyen:  Yeni ve mühim bir seçimden geçmek üzere olan memleketimizin içinde bulunduğu fevkalade nazik durum sebebiyle, büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayattaki talebeleri olarak, aşağıdaki açıklamayı yapmak zaruretini hissetmiş bulunuyoruz:
Bütün gayesi vatan ve milletin selametinden ibaret olan ve hayatının her anında bu gayeyi takip etmiş bulunan Üstadımız, siyasetten şiddetle kaçındığı halde, “İslam kahramanı” olarak vasıflandırdığı Adnan Menderes ile Demokrat Parti’yi her zaman desteklemiş ve vatan, millet, İslamiyet ve Kur’an hesabına bu partiyi desteklemeye mecbur olduğunu defalarca ve açıkça beyan etmiştir.
Herkesin malumu olduğu üzere, Üstadımızın bu desteğine sebep, Demokratların şeair-i İslamiyenin en mühimlerinden olan ezanı serbest bırakmaları, milletin hak ve hürriyetlerini tanımaları, dışarıda da İslam alemine karşı dostane münasebetler tesis etmeleridir.

Bu sebeptendir ki, Üstadımız merhum Adnan Menderes’i “İslam kahramanı” olarak vasıflandırmış ve mektuplarında onu bu isimle yad etmiş, hatta bazı mektuplarında, siyasetle alakasını kesmiş bulunduğu halde, Adnan Menderes gibi bir İslam kahramanı ile sohbet etmek arzusunda olduğunu beyan etmiştir.

Üstadımızın alem-i bekaya irtihalinden sonraki yıllarda yaşanan hadiseler ve dini hak ve hürriyetlerin maruz kaldığı kısıtlamalar, Demokratların iktidardan düşmesi halinde ortaya çıkacak tehlikelere dair ikazlarının ne kadar yerinde olduğunu göstermiştir.
Milletimizin serbest iradesiyle iktidara gelen ve halen iş başında bulunan idarecilerimize gelince, bunlar, iktidarda bulundukları müddet içinde, İslam kahramanı Adnan Menderes ve arkadaşlarının yaptığı hizmetlerden çok daha fazlasının tahakkukuna, Allah’ın izin ve inayetiyle muvaffak olmuşlardır. Ezcümle:
  • Başörtüsü gibi İslam’ın en önemli bir şiarı üzerindeki yasaklar tamamıyla kalkmıştır.
  • İmam Hatip Okulları ve Kur’an kursları da yeniden eski serbestisine kavuşmuş, hatta eskisinden daha da haşmetli bir şekilde yurdun dört bir yanında bu milletin evlatlarına hizmet vermeye başlamıştır.
  • Tek parti devrinin eseri olan ve gençliği her türlü dini hissiyattan uzak bir şekilde yetiştirmeyi hedef alan eğitim politikalarının ıslahına girişilmiş, bu cümleden olarak Kur’an, Siyer ve Osmanlıca dersleri devletin okullarında okutulmaya başlamış ve gençlerimiz arasında da büyük bir rağbet görmüştür. Hele masum yavrularımızın okul sıralarında o günahsız dilleriyle Kur’an-ı Kerim’i okumaya başlamaları, “Allah Teala bir kavme azap edeceği zaman, Kur’an okuyan çocukların sesini işitince azaptan vazgeçer” mealindeki hadis-i şerifi bize gözyaşları içinde hatırlatıyor.
  • Yine Üstadımızın fevkalade ehemmiyet verdiği ve “alem-i İslam’ın kalesi ve şanlı ordusu” olarak yad ettiği kahraman ordumuz bazı mihrakların elinde bir darbe aleti olmaktan kurtarılmış ve milletimizin ve alem-i İslam’ın nezdindeki o müstesna mevkiine kavuşturulmuştur.
  • Kur’an’ımız başta olmak üzere dini ve manevi değerlerimiz, devletimizin bütün kademelerinde eski itibarına kavuşmuş, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde ve devlet erkanının iştirak ettiği mühim toplantılarda Kur’an okunması gibi, yakın zamana kadar kimsenin hayal bile edemediği işler büyük bir vakar ve sükunet içinde gerçekleşmiştir.
  • Yıllardır ihmal edilen ve hatta küçümsenerek bakılan İslam alemine devletimiz tekrar gülen yüzünü çevirmiş, nerede bir mazlum gördüyse oraya yardım elini uzatmış, bütün İslam ülkelerinin ve hatta bütün mazlum milletlerin samimi muhabbetlerine mazhar olmuş, böylece, dünyanın en büyük gücü olmaya layık olan İslam ümmetinin Üstadımız tarafından sık sık müjdelenen ittihad-ı İslam hedefine doğru derlenip toparlanacağına dair alametler açıkça görülmeye başlamıştır.
Bütün bu mesut ve müjdeli gelişmeleri bir arada mütalaa ettiğimiz zaman, bugünkü idareyi iktidarda muhafaza etmenin vatan, millet, İslam alemi ve hatta insanlığın sulh ve selameti açısından ne kadar hayati bir önem taşıdığı, açıkça ortaya çıkacaktır. İşte bunun içindir ki, yurt içinde ve yurt dışında bütün menfi mihraklar, milletimizin bu mesut istikbale doğru yol alışını durdurmak için ittifak etmişlerdir. Bu sebepten, önümüzdeki seçimlere sıradan bir seçim olarak bakmak mümkün değildir.
Bugün bir seçim mücadelesi görüntüsü altında cereyan eden şey, şu veya bu partinin iktidar olması meselesi değildir.
Bu, siyaset sahasındaki muhtelif cereyanlardan birinin nöbeti diğerine devretmesi meselesi değildir.
Bugünkü mücadele, bu vatan ve millet için çalışanlar ile vatanı parçalamak ve milletimizi ecnebilere köle yapmak için çalışanlar ve onların şuurlu yahut şuursuz müttefikleri arasında cereyan eden bir mücadeledir.
Bu, asırlardır İslam’ın bayraktarlığını yapan ve İslam aleminin istikbali için bütün ümmetin ümit bağladığı bir milletin ayaklarındaki prangaları çözmeye çalışanlar ile, bu kahraman milleti birbirine düşürüp vatanını parça parça ederek bütünüyle ecnebi kuvvetlerin hakimiyeti altına sokmak isteyenler arasındaki bir mücadeledir.
İşte, bir kısmına kısaca temas etmeye çalıştığımız bu sebepler muvacehesinde,Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayatta olan talebeleri olarak bizler, tıpkı Üstadımız gibi, vatan, millet, Kur’an, İslamiyet ve insaniyet namına, bugünkü idarecilerimizi iktidarda tutmayı ve onları bu hizmetlerinde desteklemeyi bir vazife biliyoruz.

Bizim mesleğimiz asla siyaset değildir. Bu tarz beyanatımız bazı kardeşlerimizce siyasete ziyade temas gibi anlaşılmaması gerekir. Zira Üstadımızın hal-i hayatındaki tatbikatını ve lahikalarda ifade ettiği tavrını ifadeden ibarettir.Bir vazife i vataniye ve diniyedir ki bize hüsn-ü zan eden kardeşlerimize bir hatırlatma ve mevcud müsbet hükümete de mütecaviz dinsizlere karşı bir yardımdır. Üstadımızın ifadesi ile:

“Risale-i Nur, dünyada her cereyanın fevkinde bulunması ve umumun malı olması cihetiyle, bir tarafa tabi’ ve dahil olmaz. Belki mütecaviz dinsizlere karşı haklı tarafa yardımcı olur ve dost olur ve ihtiyat kuvveti hükmünde onlara bir nokta-i istinad olur. ” (Emirdağ – 1, s. 160).
Allah doğruların yardımcısıdır.
Bediüzzaman Hazretlerinin talebe ve hizmetkarları
Ahmet Aytimur  Abdullah Yeğin  Hüsnü Bayramoğlu
Nurdan Haber

İstikrarın Önemi Anlaşıldı!

Seçimden önceki yazımda vurguladığım “Doğru tercih ile vebalden kurtul”başlıklı iddialarım, bugün te’yid edilmiş oldu. İstikrara oy vermeyenler ise sebep oldukları bu çirkin ve tüm şer güçleri sevindiren tabloya bakarak, kara kara düşünsünler…

Öncelikle, “seçim neticeleri hayırlı olsun” diyelim.

Ancak bu tablo, hiç te hayırlı gözükmüyor. Çünkü seçmenin sehven tercihi olan bu tablo, çok net bir biçimde istikrara, doludizgin koşan hizmetlere ve kalkınmalara “DUR” demiştir. Güzel ülkemizin ve istikrarın bir nevi CELLADI olan koalisyonlara mecbur bırakmıştır. Bu tabloya sebep olanlar hiç sevinmesinler, çünkü kesinlikle vebal altındadırlar.

Öncelikle bu geçiş döneminde bile, borsa düştü, Döviz fırladı, faizler tırmanmaya başladı, enflasyon kontrolden çıkacak, sermaye ve baronlar kazanacak, yoksul iki kat daha yoksullaşacak ve diğer olumsuzluklar nüksetmeye başlayacaktır. Gümbür gümbür gelen tehlike, apaçık bir şekilde ortadadır.

Şöyle ki: TBMM 550 milletvekili ile çalışıyor. İktidarın herhangi bir konuda karar alabilmesi için, meclisin yarıdan çoğunun (yani 276 M.V.’nin) “KABUL” oyuna ihtiyaç vardır. Sağlıklı bir çoğunluk için ise 300 milletvekili şarttır. Bu seçim neticesinde ise seçmen iktidara, yani istikrara, sadece 258 milletvekili verdi. 258 Milletvekili ile ise asla istikrarlı bir hükümet kurulamaz. Koalisyon şarttır…

Seçmen bu iktidara 258 MV vererek, böyle çok büyük RİSK ve vebal altına girmiştir. Çünkü birinci ve en büyük parti, ya diğer 3 partiden birisiyle koalisyon kurmak zorunda kalacak ki, bu da icatlara çok KÖSTEK olacağı için, kesinlikle tercih edilmemelidir. Veya birbirine zıt olan diğer 3 parti, KOALİSYON kurarak iktidar olacaklardır. Bu daha yakın gözüken bir ihtimaldir.

İşte bu durumda esas sorunlar ayyuka çıkacaktır. Üç koalisyon ortakları, önemli bakanlıklar için mutlaka kavgalar verecek. Milli Eğitim, Savunma veya İç İşleri Bakanlığının HDP’ye verilmesine, MHP asla razı olmayacak. Şayet bir an için razı olduğunu düşününüz, atamalar başlayınca mutlaka çıngar çıkacak.

Her hangi bir bakanlık için PKK gölgeli ve eli kanlı bir partiye, milliyetçiler razı olmayacaklar. Diyanetten sorumlu Başbakan yardımcılığının, HDP’ye verildiğini bir düşününüz! Bu didişmeler ise dövizi, istikrarı, ekonomiyi ve gidişatı hep kötü etkileyecektir.

Bundan sonra olacaklardan, 3. Köprünün, 3. Hava alanının, kanal İstanbul’un, metroların, hızlı trenlerin, dev tüp geçitlerin, duble yolların, tünellerin ve devam etmekte olan DEV projelerin durmasından, iptalinden, aksamalarından, Yüce dinimize ve mukaddesatımıza gelen tüm olumsuzluklardan, istikrara oy VERMEYENLER sorumludur ve vebal altındadırlar…

Pensilvanya’nın talimatıyla HDP’ye oy verenler, “bu iktidara bir ders verelim” diye cahilce koşuşturan cüce partiler ve onlara tav olan saf Müslümanlar vebal altındadır. Sadece Öcalan’ın yeğenini meclise sokup, halkın vergileriyle besleme vebali size yeter! Kurban eti dağıtırken kafası taşla ezilerek öldürülen Yasin’in, Savcı Kiraz’ın, belediye otobüslerinde molotofla yakılan öğrencilerin, onlarca masum esnafın ve askerlerin katillerini meclise sokma vebali, sizlere yeter!…

Van depreminden sonra, dünyada görülmemiş bir sür’atle, sadece bir yıl içinde, tüm Vanlı depremzedeleri yeni evlerine kavuşturan iktidara, %80 RED OYU vererek NANKÖRLÜK ÖRNEĞİ göstermeleri, unutulacak bir vefasızlık değildir!… İstikra oy verenler, eğer bu konuda gayret de gösterdilerse MÜSTERİH olsunlar.

Size ne kadar zarar değerse, onları da aynı zararlar sarıp sarmalayacaktır. Üstelik de zerre kadar insafları var ise daha dünyada vicdan azabı çekecekler…

Kim bilir, belki de: “Asê, en tekrahu, şey’en” ayeti tecelli edecek. Yani, 2/216. Ayet;“Hoşlanmadığınız bir şey, sizin için daha hayırlı olabilir,” ayeti tecelli edecek. Bu tabloya sebep olanlar, bu gidişattan müthiş pişman olacakları için, bizler müsterih olurken, onlar kahrolacaklar. “Ellerim kırılsaydı da, istikradan taviz vermeseydim, bu acı tabloya sebep olmasaydım” diyecekler…

Nasihat ve onca uyarılarla uyanmayıp yanlış yapanlar, koalisyonun sebep olduğu felaketlerle akılları başlarına gelenler, ellerine geçecek ilk fırsatta, (erken seçimde)çok ciddi bir İSTİKRAR tablosu ve çok güçlü bir iktidar çıkaracaklardır… Kim bilir?… Bekleyip, musibetlerin ve kaosun şeklini ve tahribatını hep beraber göreceğiz…

Çok net olan şu: Dinden, imandan, mukaddesattan, gerçek vatan sevgisinden nasibi olmayanlar ve tüm şer güçler elbette çok sevinecekler.

Kalbinde bir nebze iman ve vatan sevgisi olup aldananlar, acıları ve kazanımların kaybedildiğini gördükçe, bu gidişattan ve vicdan azabından kahrolacaklar.

İstikrara oy verenler ise gerçekten her yönden masum ve MÜSTERİHTİRLER…

A. Raif Öztürk

7 Haziran Seçimleri Sadece Partiler Arası Bir Seçim Değildir!

7 Haziran Seçimleri Sadece Partiler Arası Bir Seçim Değildir;

Türkiye’yi Mısır Gibi Yapmak İstiyenlerin Planladıklari İkinci Gezi Olayıdır

Kardeşlerim!

Bu mesele parti meselesi de değildir; Türkiye’nin istikrarına, gelişmesine ve huzuruna yönelik bir soğuk savaş sözkonusudur.

Bu hükümetin ve devletimizin karşısında kimler var biliyor musunuz?

– Ermeniler ve Ermenistan.

– Yahudiler ve İsrail.

– Sisiler ve Hizbullah gibi teröristler.

-Almanya ve İngiltere başta olmak üzere Avrupa ve Amerika’daki karanlık güçler.

– The New York Times, Washington Post ve The Guardian gibi uluslararası basın.

– Ateist olan PKK Terör Örgütü (Başlarında bir Demirtaş var) ve bunun siyasi uzantısı olan HDP (Başında yine bir diğer Demirtaş var).

– Bir Avrupalı devlet adamının ifadesiyle “Biz PKK’li Türkü seviyoruz; biz Ermeni Türkü seviyoruz;biz Ali’siz Alevi Türkü seviyoruz ve biz KUR’AN’A İNANAN TÜRKLERİ SEVMİYORUZ” DİYENLER VAR.

Ama bu sözlerime itiraz edenlerin var olduğunu hissediyorum. Bunlar iki gruptur ve onlara da söyleyeceklerim var:

BİRİNCİ GRUP: Hükümetin bazı hatalarını ileri sürerek yani sivrisineklerin ısırmasından rahatsız olarak yılanın ve ejderhanın kucağına düşme tehlikesini fark edemeyenlere şunu söylüyoruz:

  1. Bence yol ikidir: Mizanın iki kefesi gibi; birinin hafifliği, ötekinin ağırlığna geçer. Ben tokadımı, Antranik ile beraber Enver’e, Venizelos ile beraber Said Halîm’e vurmam. Nazarımda, vuran da sefildir.” Sünuhat-Tuluat-İşarat ( 55 )

Biz samimi bir Müslüman lider olduğunda hiç şüphe etmediğimiz Cumhurbaşkanımız’a ve gece namazlarını bile terk etmeyen Başbakanımıza; Diyaneti kaldırmaya çalışanlar; Kur’an mealine karşı çıkanlar ve Ka’be yerine Taksim’e dönenlerle birlikte tokadımızı vurmayız ve vuramayız. Kaldı ki; biz tarihin hiçbir döneminde bütün memur ve bürokrasisi ile masum bir hükümet asr-ı saadet dışında göremiyoruz.

Mesele, iyiliklerinin kötülüklerine galip gelmesidir. Bunda da hiç şüphemiz yoktur:

Zerratı günahkârlardan mürekkeb bir hükûmet, tamamıyla masum olamaz. Demek nokta-i nazar, hükûmetin hasenatı seyyiatına tereccuhudur. Yoksa seyyiesiz hükûmet muhal-i âdidir. Ben öyle adamlara, anarşist nazarıyla bakıyorum. Zira onlardan birisi -Allah etmesin- bin sene yaşayacak olsa, âdeta mümkün hükûmetin hangi suretini görse, hülya ile yine razı olmayacak. Şu hülyanın neticesi olan meylüt tahrib ile o sureti bozmağa çalışacak. {*: Ki, komünist ve anarşist manasıyla Kemalizm ve inkılab softaları ve dönmeleri görmüş gibi haber veriyor.} Şu halde böylelerin fena zannettikleri Jön Türkler nazarlarında dahi, mel’un, anarşist ve iğtişaşcı fırkasından addolunurlar. Meslekleri ihtilal ve fesaddır.”

Münazarat ( 17 )

İKİNCİ GRUP: Saf bazı dindar insanlardır. Bunlara cevabım Bediüzzaman’ın verdiği şu cevaptır:

Ben 31 Mart hâdisesinde şuna yakın bir hal gördüm. Zira İslâmiyet’in meşrutiyetperver ve hamiyetli fedaileri, cevher-i hayat makamında bildikleri nimet-i meşrutiyeti şeriata tatbik edip, ehl-i hükûmeti adalet namazında kıbleye irşad ve nam-ı mukaddes şeriatı meşrutiyet kuvvetiyle i’lâ; ve meşrutiyeti şeriat kuvvetiyle ibka; ve bütün seyyiat-ı sâbıkayı, muhalefet-i şeriat üzerine ilka etmek için bazı telkinatta ve teferruatın tatbikatında bulundular. Sonra, sağını solundan farketmeyenler, hâşâ şeriatı istibdada müsaid zannederek, tuti kuşları taklidi gibi “Şeriat isteriz!” demekle, hakikî maksad ortada anlaşılmaz oldu. Zâten plânlar serilmişti. İşte o zaman yalan olarak hamiyet maskesini takınan bazı herifler, o ism-i mukaddese tecavüz ettiler. İşte cây-ı ibret bir nokta-i siyah!” Tarihçe-i Hayat ( 83 )

Prof. Dr. Ahmed Akgündüz

www.NurNet.org

Nur Talebeleri Platformu Kime Oy Vereceğini Açıkladı

Risale-i Nur Talebeleri ve bağımsız Nurcu gruplardan oluşan “Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri Risale-i Nur Talebeleri Platformu” yaptığı iştişare toplantıları sonucunda 7 Haziran seçimlerinde AK Parti’ye destek verme kararı aldı.

Güneydoğu ve “Doğu Anadolu Bölgeleri Risale-i Nur Talebeleri Platformu” bugün kamuoyu ile paylaştığı açıklamadan bazı başlıklar:

BU KARARIMIZDA BEDİÜZZAMAN’I REHBER EDİNDİK

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir tarzda, kamuoyunda temsil ettikleri ideolojileri ve görüntüleri zahiren çok farklı olmasına rağmen, gerek dahilde ve gerekse hariçte bu kadar şer odaklarının can-ciğer ittihadı ve ittifakı içerisinde son derece hayati öneme sahip bir genel seçime doğru gidiyoruz. Mevcut siyasi durum nazar-ı dikkate alınmadan yapılacak olan her bir değerlendirme, fevkalade yanlış kararlara varmayı beraberinde getirecektir. Özellikle Nur Talebelerinin, tercihlerini ortaya koyarken, zaman ve zeminin ilcaatını dikkate almakla beraber, Bediüzzaman’ın bu hususlardaki aydınlatıcı ve rehber olan düsturlarını, bilinçaltı ezberlerden ve önyargılardan uzak, samimi ve halis olarak ortaya koyma zarureti bedihidir.

DİN, VATAN VE MİLLETİN SELAMETİ OYUMUZU AK PARTİ’YE VERECEĞİZ

Önümüzdeki 7 Haziranda yapılacak olan seçimin

1. Bugüne kadar elde edilen -yukarıda sayılan- bütün bu ve bunun gibi birçok müsbet neticelerin korunması,

2. Ehl-i imanın hizmetleri için oluşturulan iklimin sürdürülmesi,

3. Ülkemizin bu hızlı yükseliş trendinin artarak devam etmesi,

4. Mahzun ve mazlum İslam Dünyası’nın yegâne ümitlerinin kırılmaması adına büyük ehemmiyet taşıdığı düşüncesindeyiz.

Bütün bu sonuçları göz önüne getirip, büyük fotoğrafa baktığımızda, Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri Risale-i Nur Talebeleri Platformu olarak; hiçbir şahsi, grup veya cemaat menfaati gözetmeden sadece ve sadece Din, Vatan ve Milletin selameti namına, yapılacak olan 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde, Ak Parti’yi destekleyeceğimizi kamuoyuna saygıyla bildiriyoruz.

Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgeleri Risale-i Nur Talebeleri Platformu

(Diyarbakır – Mardin – Şırnak – Siirt – Batman – Bingöl – Muş – Bitlis – Van – Ağrı, Silvan, Ergani, Çermik, Kulp, Bismil, Hani, Çüngüş, Kocaköy, Eğil, Kızıltepe, Midyat, Nusaybin, Mazıdağı, Cizre, Gevaş, Edremit, İpekyolu, Tuşpa, Çaldıran, Başkale, Gürpınar, Genç)