Etiket arşivi: Selahattin Yıldırım

Toplumsal barışın harcı selam

Hemen hepimiz selamlaşmanın öneminden, birbirini görünce kafasını çevirip yoluna devam eden insanların duyarsızlığından dem vursak da bu konuda pek de başarılı olduğumuz söylenemez.

Geçtiğimiz günlerde sanatçı Gülben Ergen ile bir izleyicisi arasında yaşanan ‘selam polemiği‘ konuyu bir kez daha gündeme taşıdı. Zira Ergen yaptığı televizyon programına telefon bağlantısıyla katılan konuğunun ‘Selamün aleyküm‘ diyerek verdiği selama ‘Merhaba‘ ile karşılık verdi. Bunu diğer konuklarına da tekrarlayan Ergen’in bu hareketi izleyicilerin gözünden kaçmadı. Twitter’da kendisine yağan tepkilere cevaben “Sizden mi öğreneceğim selamlaşmayı? Selamını alıyorum, kendi üslubumca selam veriyorum.” diye çıkışan Gülben Ergen’le birlikte selamda üslup konusu da gündeme gelmiş oldu. Ergen’in yaptığı bilinçli bir tercih olsa da işin en trajikomik tarafı bu polemiği gündeme getiren gazetecilerin kurduğu “Gülben kendisine ‘Selamın aleyküm’ diyen izleyicisine…” şeklinde başlayan cümleleriydi. Allah’ın selamının yazılışından bihaber olmalarını bir kenara bırakırsak, selamın kimlere nasıl verilmesi gerektiği önemli bir husus. Müminin parolası selamın detaylarını Marmara Üniversitesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Prof. Dr. Ali Coşkun, Prof. Dr. Nihat Temel ve ilahiyatçı Doç. Dr. Selahattin Yıldırım’dan dinledik.

Selamın şekilleri ve kimlere nasıl verildiğine geçmeden önce ne anlama geldiğine değinmekte fayda var. Doç. Dr. Selahattin Yıldırım, ‘Selam’ın, Allah’ın isimlerinden biri olduğuna dikkat çekiyor. Cenab-ı Hakk’ın her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olduğu ve üstün sıfatlarla muttasıf olduğu anlamına geliyor. ‘Selamün aleyküm’ ise çoğumuzun bildiği üzere, ‘Allah’ın selamı sizin üzerinize olsun.” anlamına geliyor. Girilen ortamda selam vermek sünnet, verilen selamı “Ve aleyküm selam (Allah’ın selamı bizim üzerimize olduğu gibi, sizin de üzerinize olsun!)” diyerek almak ise farz. Selamın dinimizdeki yeri ayet ve hadislerle sabit. Yani selamlaşmak dinî bir vecibe. Selam vermek sünnet, almak farz olduğu için Müslüman olduğunu tahmin ettiği veya tanıdığı bir Müslüman’la karşılaşan kişinin selam vermemesi sünneti terk etmek, verilen selamı almamaksa farzı terk etmek olacağı gibi, aynı zamanda edep ve nezaket kurallarına da riayetsizlik. Ebû Hureyre Radiyallahu Anh’ın rivayet ettiğine göre, Resul-i Ekrem bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz; Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.” İlahiyatçı Prof. Dr. Nihat Temel de Kur’an-ı Kerim’de müminlerin kendi kendilerini selamlamalarının tavsiye edildiğini şu ayetle anlatıyor: “Ey müminler evlere girdiğimiz zaman kendinize Allah katından bereket, esenlik ve güzellik dileyerek selam verin.” (Nur, 61)

Selama misliyle karşılık verin

İlahiyatçılar Prof. Dr. Nihat Temel ve Prof. Dr. Ali Coşkun ve Doç. Dr. Selahattin Yıldırım, selamın misliyle alınması konusunda hemfikir. Yüce Allah, bu husustaki emirlerinden birisinde şöyle buyurmuştur: “Bir selam ile selamlandığınız zaman, ondan daha güzeli ile selam verin veya verilen selamı aynen iade edin.” (Nisa, 86) Bu ayetten anlaşıldığına göre selam veren kişi, “Es-selamü aleyküm.” veya “Selamün aleyküm” dediğinde, ona karşılık olarak bir cümle ilavesiyle “ve aleykumu’s-selam ve rahmetullah” demek sünnet. Eğer selam veren kişi, “Es-selamü aleyküm ve rahmetullah.” derse, buna ilaveten “ve aleykum selam ve rahmetullahi ve berakatühü” cümlelerini kullanıp, bir fazlasıyla karşılık vermek daha sevap.

Kimlere selam verilmez?

Her amelin olduğu gibi, selamın da adabı var. Bunları, Ebû Hüreyre radiyallahu anh’ın rivayet ettiği hadisten öğreniyoruz: Resulullah (sas) buyurmuştur ki, “Binekli olan yürüyene, yürüyen oturana, sayıca az olan çok olana selam verir. Buharî’nin rivayetinde ise, “küçük büyüğe selam verir” ilavesi vardır. Yemek yiyene selam verilmez, “Bereketli olsun.” denilir. Namaz kılana, Kur’an-ı Kerim okuyana ve dinleyene selam verilmez. Uyuyana, tuvalette olan kişiye ve savaşta düşmana selam vermek de uygun değil.

Kaynaşmayı sağlıyor

Bir topluluğa girildiğinde selam vermek, kişinin iletişime açık olduğunun göstergesi. Dolayısıyla sosyal kaynaşmayı sağlayan etkenlerden. Dinimizce makbul şekli “Selamün aleyküm” olsa da, günlük hayatta kullanılan başka biçimleri var. Örneğin asansör kabininin boyasını incelemek yerine, komşunuza “günaydın” diyebilir, iş çıkışı çantanızı alıp kapkaççı gibi olay yerinden uzaklaşmak yerine arkadaşlarınıza “İyi akşamlar” dileyebilirsiniz. Yabancı ülkelerde yaşayanlar cadde ve sokaklarda tanımadığı insanlara dahi selam vermeyi ihmal etmiyor. İtalya’da yaşayan gazeteci Hasan Fatih Türk İtalyanların selam verip almayı çok önemseyen bir millet olduğunu söylüyor. Neredeyse günün her saatine uyacak ayrı bir selamları var zira. Türk’e göre İtalya’da bir yere girerken ya da bir yerden çıkarken selam vermeyene iyi gözle bakılmıyor. Amerika’da yaşayan gazeteci Sezai Kalaycı ise burada selamlaşmanın kültürel bir alışkanlıktan öte, insanlar arasında sulhun, ortak yaşamın akidesi gibi olduğu görüşünde. “Tanıdık, tanımadık, sokakta ya da işyerinde veya herhangi bir ortak yaşam alanında selam vermeden geçen insan yok gibidir. Selamlaşma kültürünün en fazla yaygın olduğu bölgeler genelde ya taşra ya da üniversitenin çok olduğu, daha nitelikli, eğitimli insanların yaşadığı semtlerdir.” diyor, Kalaycı.

“Selama mukabele haktır”

Marmara Üniversitesi Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Prof. Dr. Ali Coşkun: Selamlaşma dinimizde ayet ve hadislerle sabit. Müslüman’ın Müslüman üzerindeki haklarından birinin de verilen selama mukabele etmek olduğunu da Peygamber Efendimiz’den öğreniyoruz. Dinimizde ‘merhaba’ selam yerine geçmez, ancak selamdan sonra söylenebilir. Birine selam verdiğinizde duymamış ya da almamışsa, o selamı kendinizin alması gerekir. Allah’ın isimlerinden olan Selam esenlik, huzur, barış ve sevgi göstergesi, “Seni tanıyorum, benden sana zarar gelmez.” mesajı. Selam vermemek de bunun aksini gösterir. Selam, Müslüman’ın kültürel kodlarından biri.

“Selam dil ve söz ile alınır verilir”

Marmara Üniversitesi İlahiyat Prof. Dr. Nihat Temel: Selamlaşmamüminin kardeşine vazifelerinden biri. Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde müminin mümin üzerindeki haklarından bahsederken selamlaşmaya özellikle işaret buyurmuştur. Selam müminin mümine hediyesidir. Selam barıştır. El ile baş ile değil, dil ile söz ile alınır verilir. Dinimizce en güzel selam verme ‘es selamu aleyküm’dür karşılık olarak da “ve aleykümüsselam”dır. Selamlaşmayı ihmal edenleri Peygamber Efendimiz, kınamıştır. Kıyamet gününde Rabb’imizin selamına muhatap olabilmemiz için bu güzel duayı birbirimizden esirgemeyelim.

“Müslümanların parolası gibi”

İlahiyatçı Doç. Dr. Selahattin Yıldırım: Selam, es-selamü aleyküm veya selamün aleyküm şeklinde icra edilen dinî bir sorumluluk. Merhaba ise, selam veren kişiye dostane bir karşılama anlamını ifade eden bir kelimedir. Selamlaşmak, Müslümanlar arasında kaynaşmaya ve sevişmeye vesile olan bir ibadet olduğu için bir Müslüman’ın selamlaşma adabını öğrenmesi ve bunlara riayet etmesi gerekir. Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur: “İnsanların Allah katında en makbul olanları, selama ilk başlayanlardır.

Merve Tunçel / Zaman Gazetesi