Etiket arşivi: seminer

Hutbe-i Şamiye paneli Ankara’da yapılacak

Hutbe-i Şamiye paneli Ankara'da yapılacakRisale Akademi’de başlayan ‘Hutbe-i Şamiye Okumaları’ geniş katılımlı bir programla devam ediyor.

“İslam Dünyası ve Avrupa Ekseninde Medeniyet İnşası” başlıklı panel iki oturum şeklinde düzenlenecek.

20 Temmuz 2019 Cumartesi saat 14’te Risale Akademi’nin Ankara’daki merkezinde başlayacak olan panelin    moderatörlüğünü Dr. İsmail Benek yapacak. 

Panelde Prof. Dr. Bilal Sambur, Doç. Dr. Ahmet Yıldız, Doç. Dr. Yasin Yılmaz, Bestami Çiftçi, İsa Ceylan, Mustafa Akça, Cemil Kara ve İbrahim Çevik konuşacak.

Kaynak: Hutbe-i Şamiye paneli Ankara’da yapılacak 

www.NurNet.org

Gençlik Rehberi Ekseninde Yaradılış Alfabesi 2

7 Haziran 2013 Cuma günü, Risale-i Nur ekseninde “Gençlik Rehberi Ankara” seminerlerinin sekizincisi düzenlenecek. Muzaffer Alacaoğulları’nın vereceği seminer “Gençlik Rehberi Ekseninde Yaradılış Alfabesi 2” konusu altında düzenlenecek.
Seminer bitiminde katılımcılarla müzakere yapılacak.

PROGRAM

Konuşmacı: Muzaffer Alacaoğulları
Yer: Risale Akademi Konferans Salonu
Tarih: 7 Haziran Cuma 2013
Saat: 18:30
İletişim: rasem@risaleakademi.com

Risale Ajans

Nurun Kahramanları Elbistan’da Yad Edildi

KAHRAMANMARAŞ Yeni Asya temsilciliğinden eğitimci yazar Atilla Yılmaz, Yeni Asya Vakfı Elbistan temsilciliğinde ‘Nurun Kahramanları’ konulu seminer verdi.

Seminer öncesi, katılımcılar akşam yemeğinde bir araya geldi. Atilla Yılmaz, konuşmasında Bediüzzaman Said Nursî’nin başlattığı iman mücadelesinde sebatkâr olan talebelerinin hayatlarından kesitler sundu. Yılmaz, Üstadın hizmetinde bulunan Nur kahramanlarının yaşadığı zorlukları anlatırken salonda bulunan dinleyiciler oldukça duygulandı, bazıları ise gözyaşlarını tutamadı.

BÜTÜN ZORLUKLARA RAĞMEN HİZMET ETTİLER


Yılmaz, konuşmasında “Bunların içerisinde öyleleri vardı ki; asırlar öncesinden, sekiz yüz yıl evvelinden, Gavs-ı Azam Abdulkadir-i Geylani tarafından, Mehdi-i Azam Bediüzzaman Said Nursî’nin etrafında hizmet edecekleri müjdelenmişti. Kimisi gizli gizli Bediüzzaman’ın dilinden dökülen Kur’ân Nurları’nı yazar; kimisi bu yazılanları köyden köye, şehirden şehire ulaştırır. Kara kışa, kara güne aldırış etmeden; zorbalığa, zorba idarecilere boyun eğmeden; tehditleri, takipleri umursamadan, Bediüzzaman’ın mektuplarını, Risalelerini kardaşlarına ulaştırırlardı” ifadelerini kullandı.

Yılmaz, talebeleri hiçbir Süfyani oyunun Bediüzzaman ve eserlerinden koparamadığını belirtti. Bediüzzaman’ın

“Ezcümle, arkadaşlarımızdan -Allah rahmet etsin- iki genç vardı: Biri İlâmalı Sabri, diğeri İslâmköylü Vezirzâde Mustafa. Bu iki zât, talebelerim içinde kalemsiz oldukları halde, samimiyette ve iman hizmetinde en ileri safta olduklarını hayretle görüyordum. Hikmetini bilmedim”

sözleriyle Üstadın övgülerine mazhar olan talebeleri düzenlediği seminer ile dinleyicilere anlatan Atilla Yılmaz, konuşmasında ibretli hayat hikâyelerinden de kesitler sundu. Dinleyiciler, 90 dakika süren semineri büyük bir dikkat ve heyecan ile takip etti.

Mustafa Sezer /Elbistan

Yeni Asya

Üniversite Seminerinde “Veraset-i Nübüvvet” İşlendi

Diyarbakır Kültür Merkezi’nde düzenlenen üniversite seminerinde “Veraset-i Nübüvvet” konusu işlendi.

Eğitim Fakültesi öğrencisi Resul Olca’nın sunduğu seminerde Veraset-i Nübüvvet ile ilgili ayrıntılı bilgilere yer verildi. Velayet çeşitleri, veraset-i nübüvvet kavramı, sahabe mesleği olan Risale-i Nurda veraset-i nübüvvet alt başlıkları anlatıldı.

Olca, “Veraset-i Nübüvvet, peygamberliğin veya peygamberlerin varisliği demektir. Peygamberler miras olarak ilim bırakırlar. Bu meslek velayetin en büyük makamı olan velayet-i kübra yoludur. İşin özünde ise vazife vardır. Peygamberlerin yaptığı hizmete vazife itibariyle varis olan şahıs veya şahs-ı maneviler bu meslekte giderler” dedi.

Peygamber Efendimizin (asm) iki yönünün olduğunu, birisinin şahsi kemalat ve kesbi ile kazanmış olduğu kuvve-i velayeti, diğerinin ise vehbi olan nübüvvet yönü olduğunu söyleyen Olca, ”Hiçbir zaman velayet, nübüvvete yetişemez. Çünkü velayette kesb, yani şahsi çaba ile kazanılan makam vardır. Nübüvvette ise Vehbilik vardır. Yani Allah’ın ihsan ve ikramı ile verilen makamlar ve feyizler vardır” şeklinde konuştu.

SAHABELER VE VERASET-İ NÜBÜVVET

Bediüzzaman Hazretleri, Sahabelerin “Sohbet–i Nübüvvetin in’ikasıyla ve incizâbıyla ve iksiriyle” bir kademde ve bir sohbette, zâhirden hakikate geçebildiklerini” ifade ettiğini belirten Olca,”Sahabelerin bir kısmı, Resûl–i Ekrem’i (asm) ancak bir gün görebilmiş. O bir gün içinde de, bir kısmı ancak beş dakika yahut otuz dakika kadar sohbet–i Nübüvvet’te bulunabilmiş. Sonra Çin ve Hindistan gibi uzak diyarlara gidip, diğer medeniyetlere, kavimlere muallim ve rehber olmuşlardır.

Sohbet-i nebevi öyle bir nurani iksirdir ki; kızını sağ olarak defnedecek taş kalpliğinde olan bir bedevi adam, bir saat sohbet-i nebeviyeye müşerref olduktan sonra, karıncaya bile ayağını basamaz derecede bir şefkat ve merhamete ulaşmıştır.

Sohbet–i Nebeviye bir dakikada mazhar olan bir zat, senelerle seyr ü sülûka mukabil hakikatin envarına mazhar olur. Çünkü sohbette insibağ ve inikâs vardır. İşte bundan dolayıdır ki en büyük velîler Sahabe derecesine çıkamıyorlar. Peygamberimizin (asm) velayet ve nübüvvet şeklinde iki yönü vardır. Sahabeler bizzat Nübüvvet yönü ile muhatap olmuşlar.” dedi.

SAHABE MESLEĞİ OLAN RİSALE-İ NUR MESLEĞİ VE VERASET-İ NÜBÜVVET

“Sahabe mesleğinin bir cilvesi olan Risale-i Nur mesleği de tıpkı sahabe mesleği gibi tarikat berzahına, yani riyazet ve çile gibi uzun ve meşakkatli bir manevi yolculuğa girmeden, direk olarak zamansız ve zahmetsiz hakikatleri ders veriyor. Tarikat ehlinin kırk yılda elde ettiği velayet ve hakikati, Risale-i Nur istidadı olana, bazen kırk gün, bazen kırk dakikada veriyor. Bu da, Allah’ın, bu dehşetli ve sıkıntılı zamanında kullarına bir lütfu, bir inayetidir” diyerek sözlerine devam eden Olca, ”Çünkü bu zaman insanlarının eski zamandaki gibi, tarikat tarzı ile hakikatlere ulaşacak, ne vakti, ne de şartları vardır. Onun için Allah, bir lütuf ve inayet eseri olarak, Vehbi bir tarzda Said Nursi Hazretlerine bu yolu bahşetmiştir. Tıpkı sahabelerin bir anda, bir sohbeti nebeviyeye mazhariyet ile en yüksek makamlara çıkması gibi bunun bir cilvesini de bu zamanda Risale-i Nura bahşetmiştir. Bunun bir hikmeti de zaman ve şartların çok ağırlaşmasıdır.” kaydetti.

Risale Haber

Balkanlar Seminerini Ziyaret Ettik

Bağcılar Belediyesi ile Kırklareli Üniversitesi’nin ortaklaşa tertip ettikleri “Balkan Savaşlarının 100. Yılı” konulu seminer 11-12-13 Mayıs 2012 tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı. Ruba Vakfını temsilen bir heyetle seminere iştirak ettik.

Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan, Bosna Hersek, Karadağ, Makedonya, Romanya ve Ülkemizden çok sayıda Profesör ve Doçent seviyesinde akademisyen seminerdeydi. Balkan ülkelerinin Osmanlı Dönemindeki ve halihazırdaki ilişkileri, geleceğe dönük olarak ilişkilerin güçlendirilebilmesi için neler yapılabileceği sunum konuları arasındaydı.

Sunum bitiminde izleyicilerden sorular alındı. Ruba Vakfı adına söz alarak; “Balkan ülkelerinin entegrayonu ve kardeşliği için, sunumu gerçekleştiren akademik personelin yaptıkları akademik çalışmalarda son dönem önde gelen İslam Mütefekkirlerinden olan Bediüzzaman’ın fikirlerinden faydalanmayı düşünüp düşünmediklerini, tüm Balkan ülkelerinde faal olan Ruba ( Rumeli, Anadolu ve Balkanlar İlim ve Eğitim ) Vakfının ismini ve faaliyetlerini duyup duymadıklarını, Risale-i Nur Külliyatının Vakfımızın da gayretleriyle tüm Balkan dillerine çevrildiğini bilip bilmediklerini sorduk.” Sorumuzun ardından oturum başkanı ve aynı zamanda İslam Konferansı Teşkilatı Genel Direktörlüğü ile Balkanlar Medeniyet Merkezi Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini yürütmekte olan Dr. Halit Eren mikrofonu alarak, bu sorumuzu katılımcılar namına kendisinin cevaplandırmak istediğini belirtti. Balkanlardaki problemlerin çözümünde Bediüzzaman’ın fikirlerinden faydalanmanın müsbet neticeler vereceğine inandığını, Balkan dillerine tercüme edilen Risale-i Nurların yanımızda olması halinde katılımcılara dağıtmaktan memnuniyet duyacağını ifade etti. Biz de yanımızdaki eserleri kendilerine verdik ve katılımcılara dağıtıldı.

Semineri izlemek üzere gelen çok sayıda insanla konuşma fırsatımız oldu. Risale-i Nurları bilen ancak bu eserlerin Bulgarca, Yunanca gibi Balkan dillerine tercüme edildiğinden haberdar olmayan birçok kişi hayret ve takdirlerini ifade ederek, bu tercümeleri nasıl elde edebileceklerini sordular. Kendilerine yardımcı olmaya çalıştık ve yanımızdaki tercümelerden kendilerine verdik.

Verimli geçtiğine inandığımız Seminerin ardından salondan ayrıldık.

İstanbul, Mayıs 2012, Ruba Vakfı.