Etiket arşivi: Şerh

Şerh ve izah Çalışmaları

Şerh ve izah Çalışmaları

 

Risale-i Nur’un şerh ve izahı ehemmiyetli bir vazife olarak nur talebelerine tevdi edilmiştir. Mürur-u zamanla daireye sadakatle dahil olan yeni nur talebeleri teknolojinin getirdiği sühuletle çok daha kolay bir tarzda nurlara eski nur talebelerinin çektiği sıkıntıları çekmeden onlar kadar belki de onlardan daha fazla Külliyata vâkıf olacakları akıldan uzak bir şey değildir. Telefonlar ve muhtelif nur sitelerinde var olan külliyat metinleri ve ders videoları insanın nurlarla ünsiyet kesbetmesi ve nurlara kalb ve ruhunun ısınıp dostluk oluşturmasına muavenet etmekte, asistan vazifesini görmektedir.

 

Nedendir bilinmez ki ya bir hased yada nura sadakat namına yapılan her şeye muhalefet etmek gibi bir his veya bir damar bazı eşhasta tezahür etmektedir. Hakikaten garip hâldir bu hâl. Çünki  Risale-i Nur bir kenz-i mahfî ve bir sandukça-i cevher ve menba-i envârdır.”[1] Böyle bir kenz-i mahfi olan gizli hazinenin cevherlerinin çıkartılmasına karşı çıkılması ise acınacak bir hâldir.

 

Risale-i Nur Külliyatı “bir kenz-i mahfîyi iddihar ediyor.”[2] Bu iddiharat yani yapılması gerekli olan işi yapanları hased veya bağnazlık damarı ile tenkid edip yaptığı vazifeye sed çekmeye çalışmak ise bir hamakattir. Faraza sadîk olsan, sadîk-ı ahmak olursun. Adüvv-üd dinden daha muzırsın.” [3] belki ağır olmadı mı dersin ama şuna bakmak lâzım. Yapılan işe ortaya sonradan bir şeyler peydahlamak değildir, var olan bir hazinenin cevherlerinden istifade ederek bir şey yapmaktır. Ortaya bir emek, bir eser, bir sühulet çıkartmaktır. “her şeye zahire göre hükmetmemek gerektir. Muhakkikin şe’ni; gavvas olmak, zamanın tesiratından tecerrüd etmek, mazinin a’makına girmek, mantığın terazisiyle tartmak, herşeyin menbaını bulmaktır.” [4] muhakkik yani meseleleri delilsiz olarak değil delilleri yanında hazır olmak gerektir. Yoksa çok rüzgara oyuncak olan yaprak gibi savrulur durur insan. Muhakkik olmak bu sebeple ehemmiyetlidir. Yelkenli gemi ile ne tarafa gitmek istersen yelkenini or yöne çevirirsin. Rüzgar o yöne seni götürür. Yoksa kaptan aynı kaptan, rüzgar aynı rüzgar, gemi aynı gemi.. ama senin istikametini belirleyen şey ise yelkenin konumudur.

 

Şerh ve izah meselesine dair: Risale-i Nur size mükemmel bir me’haz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, meselâ Kur’an kelâmullah olduğuna ve i’cazî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı bürhanlar cem’edilse ve hâkeza.. mükemmel bir izah ve bir haşiye ve bir şerh olabilir.” [5] derken şerh ve izahın usulünü de gene buradan alıyoruz. Aynı meseleyi netice yeren mebhasın cem edilmesidir. Bunun nümunelerini ve böyle olması gerektiğini Zübeyr Gündüzalp ağabeyimizin (r.a.) çalışmaları olup şimdi elimizde okunan Hizmet Rehberi, Mirkat-üs Sünnet, Rahmet ve Şefkat ilaçları.. gibi eserlerden de görmekteyiz. Kendisinden bir şey katmadan orijinal metni alıp bir araya getirmiştir. Gene çok kimsenin elinden bırakmadığı İman ve Küfür Müvazeneleri eseri de Merhum Said Özdemir Ağabeyimizin (r.a.) bir çalışmasıdır ve umumen kabul edilmiştir. Demek ki bu tarz çalışmalara ihtiyaç var. O hakikate muhtaç olan gönüllerde önüne hazır konulmuş bir eser.. yemede yanında yat cinsinden.

 

Risale-i Nur Külliyatını Şerh ve izah çalışması yaparken başka eserler şerh ve izah içerisine giremez hariçten kalem karışamaz. Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazan izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor.”[6] Risale-i Nur’un hocası, Risale-i Nur’dur.”[7] sırrınca Nur’un izahı ancak yine Risale-i Nur’la yapılır. Risale-i Nur bir eksiklikten dolayı değil tam aksine sahip olduğu zenginlikten dolayı şerh ve izah edilir. Risale-i Nur Külliyatı muhakkik ve müdakkik üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin (r.a.) hakikat denizinde bir kenz-i mahfi olan Kur’an-ı Kerim’den almış olduğu mücevherattır.

 

Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir.[8] hakikati bunu ifade etmektir.  Şerh ve izah, Risale-i Nur’un mizan ve muvazenelerine göre,  Risale-i Nur hakikatlerinin dışarısına çıkmadan yapılır.

 

Nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı hislerle yazılan şeyler şerh ve izah değil, soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklitçiliktir. Şerh ve izahlarda enâniyet-i ilmiye hükmetmemelidir. Şerh ve izah, Risale-i Nur hakikatlerinin ifade ettiği manayı kaybetmeden o mana etrafında ve dairesinde olmalıdır. Bir nevi hakikatın etrafında yapılan kazılar gibidir. Kazılar hakikatin ortaya daha net olarak çıkması içindir. Hakikatlerin manası kaybolduğunda şerh ve izah o noktada bitmiş demektir. Zaten kaybolduğunun alameti ise tesir etmemesindir.

 

Barla Lahikasında ;“Muhterem Üstadım, fakirin bir nokta çok hayretini mucip oluyor. Sizden bir meselenin izahını rica ediyorum. İzah ediyorsunuz. O izahta da, muhtaç izah noktaları bulunuyor. Öyle lâtif ve şümullü cümlelerle cevap veriyorsunuz ki, o cümleleri de anlamak için sual icap ediyor. Bundan şu netice çıkıyor ki, Sözlerinizin her satırı bir kitap teşkil edecek kadar şümullü ve mânidardır. İstenildiği kadar izah olunabilecektir.” diyen Re’fet ağabeyin ifadelerinden de anlaşıldığı üzere Risale-i Nur’un dairesinde,  nurların dışına çıkmadan hakikatler istenildiği kadar izah edilebilir. İzah edilmesini istemek Nurları tahrip veya mesleğe sadakatsizlik değildir. Hakikati fehmedip anlamak için istenir.

 

Şerh ve izah yeni şeyler getirmek değil, bir kenz-i mahfinin reşahatı olan Risale-i Nur’un mana ve kelime hazinesinden istifade etmek demektir. Buna karşı çıkmak ise alışılmışın dışına çıkmaktan korkmaktan başka bir şey değildir. Alıştığı tarzı terketmek korkusu şu darb-ı meseli derhatır ettirir “herkese kendi adeti hoş gelir!” bir nevi bunda enaniyet kokusu da geliyor. Çünkü benim dediğim doğrudur, benim bildiğim gibi olur manaları hafi olarak seziliyor. Şerh ve izah çalışması yapan kardeşlerimi tebrik ederim.

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Emirdağ Lahikası-1 ( 97 )

[2] Barla Lahikası ( 178 )

[3] Birinci Makele / Yedinci Mukaddeme – Muhakemat ( 34 )

[4] Birinci Makele / Beşinci Mukaddeme – Muhakemat ( 26 )

[5] Kastamonu Lahikası ( 56 )

[6] Kastamonu Lahikası ( 56 )

[7] Konferans / Sözler ( 772 )

[8] 29.Mektup / Mektubat ( 426 )

Risale-i Nur’u Risale-i Nur İle İzah Etmek

Aziz, sıddık kardeşlerim!
Onuncu Şua namında, yazdığınız Fihriste’nin İkinci Kısmı bana şöyle kuvvetli bir ümid verdi ki: Risale-i Nur benim gibi âciz ve ihtiyar ve zayıf bir bîçareye bedel, genç, kuvvetli çok Said’leri içinizde bulmuş ve bulacak. Onun için bundan sonra Risale-i Nur’un tekmil ve izahı ve haşiyelerle beyanı ve isbatı size tevdi’ edilmiş tahmin ediyorum. Bir emaresi de şudur ki: Bu sene çok defa ihtar edilen hakikatleri kaydetmek için teşebbüs ettim ise de çalıştırılamadım.

Evet Risale-i Nur, size mükemmel bir me’haz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin herbirisine, meselâ Kur’an’ın kelâmullah olduğuna ve i’cazî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı bürhanlar cem’ edilse ve hâkeza. Mükemmel bir izah ve bir haşiye ve bir şerh olabilir. Zannederim ki, hakaik-i âlîye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok.  Barla(rnk) – 370

  • Risale-i Nurun dersine, akıldan başka, çok letaifin de hisseleri olduğu gibi taallümünde de muallimlere muhtaç değildir.
  • Risale-i Nur, en avama kadar ders veren sühulet-i beyan sahibidir.
  • Risale-i Nur, ekseriyetle ilham ile yazıldığından, fikir ile tasarruf edilmemeli.
  • Zaman ve şartların değişmesiyle düsturların değişmeyeceğine dair bir parçadır.

Üstadımız Bedîüzzaman Said Nursî Hazretlerinin meslek ve meşrebine dair Kur’andan ders aldığı çok muazzam bazı hakikatleri, hizmet-i imaniyede bulunan Nur Şakirdleri için daima tazelenen bir dersimiz ve her vakit temessük edeceğimiz değişmez düsturumuz, maddî – manevî her türlü engeller karşısında muvaffakıyete, rıza-yı İlahîye îsal edici en ehemmiyetli rehberimiz manasıyla neşrediyoruz.

Çünki Risale-i Nur’un dairesi çok genişlemiş; çok muhtelif efkâr ve mizaç sahibleri, bu hizmet safında yer almışlardır. Elbette bütün efkâr, kanaat, meslek ve meşrebler üstünde makam-ı sıddıkiyette yer tutmuş ve şahs-ı manevî-i Âl-i Beyt’in mümessili olarak hizmet-i Kur’aniyenin başına geçmiş Üstad Bedîüzzaman’ın a’zamî ihlas, a’zamî sadakat ve a’zamî fedakârlık manasını ihtiva eden, gösteren ve işaret eden mesleğini nazara vermek lâzım gelmektedir. Ta ki, hizmet-i Nuriyede bulunacak Kur’an Şakirdleri kıyamete kadar bu düsturlar müvacehesinde hareket etsinler. Muvaffakıyetin ve rıza-yı İlahîye nailiyetin, ancak bu suretle mümkün olacağına kat’i kanaat getirsinler.

… Çok dikkatle üzerinde durulması, tefekkür edilmesi gereken bedihî bir hakikat vardır ki, o da şudur: Risalelerde, mektublarda, lâhikalarda defalarca yazıldığı gibi mübarek Üstadımıza müracaat edenler ve ziyarete gelen bütün ziyaretçiler hemen umumiyetle daima görüyorlardı ki:
Üstadımız onların nazarlarını Risale-i Nur’a tevcih ediyordu. Acaba bunun sırr-ı hikmeti ne idi? Mütemadiyen ne için bu noktada tahşidat yapıyordu?
Evet bu muazzam bir hakikattır ve Hazret-i Bedîüzzaman’a kâfil bir muazzam hakikatın ifadesidir ki, dersimizi hakaik-ı Kur’aniye ve envâr-ı imaniye hazinesi olan Risale-i Nur’dan aldığımız gibi, birbirimizle manevî münasebet, alâka, uhuvvet ve muhabbet düsturlarımızı da hep o Risale-i Nur’dan ders alacağız.

… Risale-i Nur’daki hakaik, nasılki doğrudan doğruya feyz-i Kur’andan mülhem hakaik-ı imaniyedir, ZAMAN ve ZEMİNE GÖRE DEĞİŞMEZ EBEDÎ HAKİKATLARDIR. O kudsî hakaikın ders ve taliminde, neşir ve ilânatında da hizmete taalluk eden irşad, ikaz, teşvik ve tergibi tazammun eden şu gelecek mes’eleler de herhalde değişmez dersler ve esasattır ki, Nur Talebeleri hayatın ve hizmetin muhtelif saha ve safhalarında onlardan istifade ederler… (Hizmet Rehberi – MUKADDİME)

Risale-i Nur’un te’lifi, zuhuru ve neşri ile beraber hizmet-i Nuriyenin ve ders-i Kur’aniyenin taliminde ve îfasında ve meslek-i Nuriyenin taallümünde ve uzun bir zamandaki hizmetin devamında vaki’ olacak binler ahval ve hücuma maruz talebelerin cereyanlar karşısında sebat, metanet ve ihlasla hareketlerinde onlara yol gösterecek, hizmet-i Kur’aniyenin inkişafında sühulete medar olacak ikaz ve ihtarlara elbette ihtiyaç zarurîdir, kat’îdir, bedihîdir.

İşte Hazret-i Üstad’ın bu gibi şübhe götürmez hakikatlara ve mes’elelere isabetle parmak basıp dikkati çekmesi, talebelerini ikazda bulunması, elbette bu hizmet-i kudsiyenin ehemmiyeti iktizasındandır. Hem bu lâhikaların bir kısmı, ihtiyaca binaen yazılmış ve yazdırılmış ihtarlar olması ve aynı ihtiyacın her zaman tekerrürü melhuz bulunduğundan daima müracaat olunacak hikmetleri ve düsturları muhtevidir. Nitekim yüzer vakıalar, hâdiseler ve mes’elelerde bu ihtiyaç, kendini göstermiştir…

Bedîüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Hizmetkârları
Tahirî, Zübeyr, Hüsnü Bayram, Mustafa Sungur, Bayram

www.NurNet.org

Risale-i Nur İçin 15 Vazife Arama Konferansı Düzenleniyor

Risale-i Nur, milletimizin manevi ve kültürel mirası arasında yer alan klasik bir şaheserdir. Asrımızın imansızlık hastalığının devasıdır ve Kur’an’ın öz malıdır. Müellifi Bediüzzaman Said Nursi’nin dediği gibi ilham-ı ilahî ve sünuhat-ı kalbîdir. Yani kesbî ilimden ziyade vehbî ilme dayanmaktadır.

Bediüzzaman’ın, Risale-i Nur’da anlattığı âlî hakikatlerin büyük bir kısmını veya tamamını herkesin bir anda anlayıp kavraması mümkün değildir. Bu nedenle, Kur’an gibi okuyucularına usanç vermeyen Risale-i Nur metinlerindeki kudsî kelimelerin feyzini uçurmadan,  sünuhat-ı Kur’aniye’nin hüsün ve cemaline zarar vermeden, selaset ve akıcılığını bozmadan, beyinlerin cevelan sahasını daraltmadan, tefekkürü kısırlaştırmadan ve mana tabakalarının hayatiyetini kurutmadan, her seviyeden insana veya yaş gruplarına anlatılması ve anlaşılır kılınması gereği hissedilmektedir. Bu ihtiyaca binaen sadeleştirme yapılması, İslami şeair hükmündeki kelime ve kavramların derinliğini ve genişliğini ifade etmekten aciz dar kalıplı kelimelere indirgeme anlamını taşımaktadır.

Bediüzzaman, 29. Mektub’un Altıncı Kısmı’nda, Beşinci Desise-i Şeytaniye’de; “Bu dürûs-u Kur’aniye’nin dairesi içinde olanlar, allame ve müctehid bile olsalar, vazifeleri, ulum-u imaniye cihetinde yalnız yazılan şu sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir.” (e-risale.com, s. 605) demektedir.

Ayrıca Barla Lahikası 285. Mektup’ta; “Risale-i Nur’un tekmil-i izahı ve haşiyelerle beyanı ve ispatı size tevdi edilmiş, tahmin ediyorum. Bir emaresi de şudur ki: Bu sene çok defa ihtar edilen hakikatleri kaydetmek için teşebbüs ettimse de çalıştırılamadım. Evet, Risale-i Nur size mükemmel bir mehaz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, mesela Kur’ân Kelâmullah olduğuna ve i’câzî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı burhanlar cem edilse ve hâkezâ, mükemmel bir izah ve bir hâşiye ve bir şerh olabilir. Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş; başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazen izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve tâlimle, belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci Mektupları telif ve Dokuzuncu Şuâ’nın Dokuz Makamı’nı tekmille ve Risale-i Nur’u tanzim ve tertip ve tefsir ve tashihle devam edecek. Risale-i Nur’un samimî, hâlis şakirtlerinin heyet-i mecmuasının kuvvet-i ihlâsından ve tesanüdünden süzülen ve tezahür eden bir şahs-ı mânevî, size bâki ve muktedir bir kuvvet-i zahrdır, bir rehberdir.” (e-risale.com, s. 527) demesi, Nur Talebelerini 15 vazife ile yükümlü kıldığını göstermektedir.

Görüldüğü üzere, bu vazifeler arasında sadeleştirme geçmemektedir. Bütün bunları göz önüne aldığımızda, metnin orijinalliğine dokunulmadan;

 1-ŞERH
2-İZAH
3-TEKMİL
4-TAHŞİYE
5-NEŞİR
6-TALİM
7-TELİF
8-TANZİM
9-TERTİP
10-TEFSİR
11-TASHİH
12-BEYAN
13-İSPAT
14-CEM
15-TAFSİL 
yapılacaktır. Bunu da; “Risale-i Nur’un samimî, hâlis şakirtlerinin heyet-i mecmuasının kuvvet-i ihlâsından ve tesanüdünden süzülen ve tezahür eden bir şahs-ı mânevî”yapacaktır. 
Muhterem Hocam, 
Mektupta geçen ve bizden istenen 15 vazifenin akademik bir zeminde kavram olarak ifade edilmesi, çalışma perspektifleri ile prensiplerinin belirlenmesi ve birbirleri ile ilintili ve mütemmim bu kavramların sınırlarının nerede başlayıp nerede biteceği ve bu kavramların hangi ilmî disiplinlerle ilişkilendirilmesi gerektiği hususlarına cevap aramak üzere aşağıda belirlenen sorular çerçevesinde bir arama konferansı düzenlemiş bulunuyoruz.
 
Sorular: 
1-Her bir alanda çalışma kriterleri ve metotları ne olmalıdır?
2-Her bir alanda çalışmaları yürütecek kadrolarda aranacak yeterlilik kriterleri ne olmalıdır?
3-Hangi çalışma alanları birbiriyle ilişkili ve birinci derecede yakın görülmektedir? Bunların ortak disiplini nasıl sağlanmalıdır?
4-Risale-i Nur’da geçen benzer ifade, kavram veya konular üzerinden 15 vazifenin başka bilimlerle ilişkisi nedir ve nasıl olmalıdır?
5- Risale-i Nur’da istenilen 15 vazifenin yapılabilmesi için Risale-i Nur’un anabilim dallarına göre tasnifinin sağlanması için ne yapılmalıdır?
6-Bu çalıştayın yeni çalıştaylarla ve her 15 vazife alanının ayrı ayrı sonradan disipline olabilmesi için başlangıçtaki yol haritamız ne olmalıdır?
7-Sizce belirtilen mektubun, Risale-i Nur’un ruh-u aslisine uygun ve manasına sadık bir şekilde akademik zeminde muhatap bulması için öncelikle hangi bilim dalları ile ortak çalıştaylar düzenlenmelidir?
8-Amaç, kapsam, metot, kavram, tanım, muhatap/hedef kitle, kıyas, yeni sonuçlar bağlamında yapılacak araştırma, eğitim ve yayın faaliyetleri nasıl bir sistemde ilerlemelidir?
9-Risale-i Nur’daki imanın âlî hakikatlerini her kesimden ve seviyeden insana anlaşılır kılma şekil ve yöntemleri neler olabilir?
10-Sizce birbirleri ile ilintili ve mütemmim olan bu kavramları sınırlandırmak kabil midir? Yoksa mütedahil daireler gibi mi değerlendirmek gerekir?
11-Bütün bu görevlerin yerine getirilmesinde bir metodolojiye/ilmî usule ihtiyaç var mıdır? Varsa, bunun esasları nelerdir/neler olmalıdır?
Bütün bu görevlerin ve cevabı aranan soruların kuvvetli bir beyin, ihtisas, vukufiyet, zaman ve himmet gerektirdiği malumunuzdur. Bu konuda yolumuz açık, me’hazımız ve icazetimiz var. Şimdi Bismillah deyip başlama, müzakere etme, uzman elini uzatma ve halis bir niyetle fiili duanın kapısını çalma zamanıdır.
Bunun çok anlamlı bir tefekkür, latif bir inayet, derin bir dokunuş, çetin bir nefis kırma cehdi ve çok farklı bir zihni inkişaf kapısı olacağı muhakkaktır. Fen ve sanat dürbünü ile ve belağatla bu asır insanına ulaşmak, onlara açılmak ve hakikatlerin sırlarını açmak, manalar âleminde ruhları mesrur eyleyen zevkli bir serüven olacaktır.…
Bu 15 vazifenin, birinci derecedeki disiplininiz, ilgi alanınız ve birden fazla disiplinle olan ilişkileri ile ilgili, özel ve genel çerçeve ve prensiplerin ortaya konması amacıyla düzenlediğimiz arama konferansına zât-ı âlinizin de bir sunum ile katılmasını ve katkı sağlamasını arzu ediyoruz.
Sevgi, muhabbet ve hürmetlerimizle…
 
Risale Akademi
Çalıştay tarihi: 19 Mayıs 2012
Saat: 09.00-17.00
Yer: Başkent Öğretmenevi
Beşevler / ANKARA