Etiket arşivi: sevmek

Gençlerle bir sohbet

Sevgili gençler…

Hayat sosyal medya aracılığıyla sağa-sola düzen vermekten ibaret değil!..

Sınıf geçmekten, üniversite sınavı kazanmaktan, iyi not almaktan, a, b ve c şıkları arasında dolaşmaktan ibaret de değildir.

Hayatın bütünü, her safhası bir sınavdır. Bunlardan bazılarını kazanacaksınız, bazılarını kaybedeceksiniz.

Asıl başarıyı kaybettiklerinize yanmamakta, kazandıklarınıza kanmamakta arayın! Dikkat edin: Başarılar da başarısızlıklar gibi kalleştir! Hepsi gelir geçer. 

“Baki kalan bu kubbede bir hoş sada”dır. Esas olan hayattan geriye hoş bir sada bırakabilmektir.

Bu işin özündeki sır, dengeli bir hayat yaşamaktır. Her anlamda olgunluk ise hayatı ayrıntılarıyla kavramak anlamına gelir. 

Başarıdan dolayı şımarmayan, başarısızlıktan dolayı da paniğe kapılmayan insan, olgun insandır. Siz olgunluğa talip olun. 

Sevgili gençler, hayatı daha anlamlı kılan birkaç şey var:

1. Allah’a ve indirdiklerine şuur plânında inanmak,

2. Kalıcı hedef sahibi olmak,

3. Hiçbir şekilde ümitsizliğe kapılmamak,

4. Zamanı iyi değerlendirmek,

5. Okumak, araştırmak, baktığını görmeyi bilmek,

6. Sevgiyi sevmek,

7. Her şartta elden geleni yapmak.

Allah’a ve indirdiklerine şuur planında inanmak insanı güçlü kılar. Gerçekten inanan insan olaylar karşısında yılmaz, yıkılmaz. Çalışır, çabalar, ama buna rağmen üstesinden gelemediği problemler karşısında “Tevekkeltü Alellah”tevekkülü içinde Yaradanına sığınıp dünyayı sırtında taşımaktan kurtulur.

Bu hem “kul” olmanın gereğidir, hem de moral verir: Başarıdan şımarmamak, başarısızlık karşısında yıkılmamak için de inanç lâzımdır.

Gelelim şimdi kalıcı hedef sahibi olmaya:

Osman Gazi’nin hedefi devlet olmaktı, hedefine kilitlendi ve devlet oldu…

Fatih’in hedefi Bizans’ı İstanbul yapmaktı, hedefine kilitlendi ve istediğine ulaştı.

Yavuz’un hedefi İttihadı İslâmı(İslam birliği) sağlamaktı. Halifeliği aldı, birliği kurdu.

Peki, sizin hedefiniz nedir?..

Hedefiniz nerededir?..

Ona nasıl ulaşacaksınız?..

Şunu asla unutmayın: Hem hedefiniz meşru olmalıdır, hem de sizi hedefe ulaştıracak vasıtalar: Aksi takdirde handikaba düşer, kendi kendinizi harcarsınız.

Tüm hayallerinizi dünya hayatıyla sınırlamayın. Ebediyet için yaratılmış ve cennet vadedilmiş insanın, dünya ile kendini sınırlaması doğru olmaz. Hedefiniz hem dünyayı kuşatmalı, hem de dünya ötesine taşmalı. O zaman hedefiniz ebedileşirken, siz âbideleşirsiniz.

Fani hedeflerde varlık aramayın. Kendinize sonsuzluğu hedef seçin: Sonsuzlukta kâinatı keşfedeceksiniz. Kâinattaki mükemmel nizamda da o nizamın nâzımını, yani Allah’ı bulacaksınız: “Dünya ötesi hedef belirleme” derken, kastettiğim buydu.

Birkaç sene sonra bazılarınız memleketin yönetiminde söz sahibi olacaksınız…

Ama siz, bazı büyüklerinizin dediği gibi, bu yüzden önemli değilsiniz…

Yönetici olmasanız da önemlisiniz, üniversiteyi kazanamasanız, bitiremeseniz de önemlisiniz, sınıfınızı geçemeseniz de önemlisiniz, başarılı olamasanız da önemlisiniz… 

Çünkü sizler bizim çocuklarımızsınız; sizi çok seviyoruz! 

Yavuz Bahadıroğlu – yeniakit.com

Beni Sev

Beni seviyorsan söyle!                                                                               

beni sevdiğini göster,                                                         

beni kucağına al,

öp kokla!

Sen benim annem babam değil misin?    

Bak Peygamberimiz ne diyor:“Her öpücük için cennette beş yüz yıllık mesafesi olan bir derece verilir” 

“Allah, öpmeye varıncaya kadar çocuklarınız arasında adil davranmanızı sever.”

İstersen bir de hayvanlar dünyasına bak!

Dr. Selçuk Eskiçubuk

www.NurNet.Org

 hayvanlar dunyasi sevgi

Beni Sevsen.. (Şiir)

Sen’i seven çoktur

layıksın her şeye

sevgiye, övülmeye

yetmez   hiçbir söz, Sen’i övmeye

hiçbir dil, Sen’i anlatmaya

 

Ama ya ben,

kaç kişi sever bilinmez?

Sen’in sevdiklerinden

Sen’in sohbet ettiklerinden

Sen’i görenlerden

biri olsam bir gün

şu küçücük bedenim

başka bir şey istemez

 ömrüm de

bir salise dahi yaşamak…

Dr. Selçuk Eskiçubuk

www.NurNet.Org

Tanımak Ve İbadetle Sevmek

Bediüzzaman tanıttırmak fiiline

Onuncu Sözde başka bir keyfiyet kazandırır. İnsana verilen kabiliyet Allah’ı tanımaya yeterli bir kabiliyettir, o kabiliyet kainat ve yeryüzündeki masnuat, sanatlı canlıları ve evrende her şeyin yerli yerine yerleştirilmesinden tanıttırmak isteyeni tanıyacak bir ağırlıktadır. Bunu anlatır Bediüzzaman.

Evet hiç mümkün müdür ki insan umum mevcudat içinde ehemmiyetli bir vazifesi, ehemmiyetli bir istidadı olsun da, insanın Rabbi de insana bu kadar muntazam masnuatıyla kendini t a n ı t t ı r s a , mukabilinde insan onu i m a n ile tanımazsa.” (sözler 71)

Demek tanımak iman demek.

Daha sonra tanıtmanın arkasından sevdirme geliyor. “ Hem bu kadar rahmetin süslü meyveleriyle kendini sevdirse , mukabilinde insan ibadetle kendini ona sevdirmese…”(sözler 72)

Rahmetin süslü meyveleri sevdirmeyi, ana karşılık da sevmenin şekli i b a d e t l e sevmek.

Tanıtmak—iman Sevdirmek –ibadet

Bediüzzaman görsel bir din ortaya koyuyor.

Her şey âlemden yapılan gözlemlerle ortaya konuyor. İbadetle sevmenin arkasından, muhabbet ve rahmet karşılığında, şükür ve hamd ve hürmet geliyor.

Hem bu kadar bu türlü nimetleriyle muhabbet ve rahmetini ona gösterse, mukabilinde insan şükür ve hamdle ona hürmet etmese, cezasız kalsın, başıboş bırakılsın. O izzet ve gayret sahibi Zat-ı Zülcelâl bir dar-ı mücazat hazırlamasın”(Sözler 72)

Tanıttırmak, sevdirmek, muhabbet ve rahmet, bu üç şey mukabillerini bulursa insan ebedi bir saadeti hak eder.

Tanıttırmaya karşı — iman

Sevdirmeye karşı– ibadet

Muhabbet ve rahmete karşı – şükür ve hamd

“Hem hiç mümkün müdür ki O Rahman-ı Rahimin kendini tanıttırmasına mukabil, i m a n ile t a n ı m a k l a ve sevdirmesine mukabil i b a d e t l e s e v m e k, ve sevdirmekle ve r a h m e t i n e mukabil şükür ve hürmet etmekle mukabele eden müminlere bir dar-ı mükafatı , bir saadet-i ebediyeyi vermesin . “(Sözler 72)

Tanıttırmak- iman, sevdirmek – ibadetle sevmek- muhabbet ve rahmet- şükür ve hamd

İnsan ne kadar ibadet ederse Allah’ı o kadar sever, ibadeti ile sevgisi doğru orantılı, ibadet ne kadar zayıf ise sevgi de o kadar zayıf. Demek Hz Muhammet ibadetten ayakları yara oluyorsa bu bir sevgi tezahürüdür, herkesin sevgisi ibadeti kadardır.

Allah kendi sanat eserlerine insana açıp ona kendisini tanımasını hissettiriyorsa o da iman ile tanımalı, imanı çok olan çok tanır, az olan az tanır. Ne kadar iman o kadar tanıma.

Allah seviyor sevdiğini nimetleri ile gösteriyor, kul da seviyorsa ibadetle göstermeli

On Birinci sözde tamamen görselliğe ve eylemlere dayanan bir okumalar ve sorumluluklar zinciri vardır.

Bediüzzaman kâinat kitabı ile Allah’ın kitabı arasında müşterek okumalar gerçekleştirir, natüralistlerin boğulduğu tabiatı Allah’ı anlatan kutsal bir metne dönüştürür.

“Ey ahali şu kasrın meliki olan Seyidiniz bu şeylerin izharıyla ve bu sarayı yapmasıyla kendini size tanıttırmak istiyor. Siz dahi onu tanıyınız ve güzelce tanımağa çalışınız.

(Demek gösterme , izhar , ve yapma tanıtmak için , insan da onu g ü z e l c e tanımalı. Çünkü yapılanlar güzeldir, karşılık da güzel olmalıdır. )

Hem şu tezyinatla kendini size sevdirmek istiyor. Siz dahi onun sanatını takdir ve işlerini istihsan ile kendinizi ona sevdiriniz.

(Süslemek sevdirmek içindir, süsü seyreden ve süsten anlayan estetik donanımlı insan bu güzellikleri takdir etmeli ve beğenmeli. Takdir ve istihsan sanat terimleridir., bir sanatçıyı takdir ve beğenmek , asıl sanatçı olan Allah’ın sanatlarını beğenmek, tanımak ve takdir etmek ve sevmek insanın ince bir zihinsel faaliyetidir.

Aynı sözün devamında görsel olarak yapılması gerekeni anlatır. Allah’ın sanatlarını kâinat galerisinde seyrederek ona karşı tavırlarını ortaya koyarlar. Sanatsal bir faaliyettir onu tanımak ve takdir etmek, bütün terimler sanatın terimleridir.

O Sani-i Zülcelâl’ın kendi sanatının latiflerini, harikalarını, antikalarını, sergilerde teşhirgah-ı enamda neşrine karşı “ Maşallah” diyerek takdir ederek, “ Ne güzel yapılmış” deyip istihsan ederek, “Barekallah “ deyip müşahede etmek, “Amenna “ deyip şehadet etmek geliniz bakınız hayran olarak “Hayyalelfelah “ deyip herkesi şahit tutmakla mukabele ettiler. “ (Sözler 138)

Prof. Dr. Himmet Uç

İslam’ın Toplumu Kucaklaştıran Emir ve Tavsiyeleri…

Toplum olarak birlik beraberliğimizi güçlendirmenin önem kazandığı bir devreden geçmekteyiz.

Böyle devrelerde Peygamber Efendimiz’in (sas) bizi kucaklaştıran emir ve tavsiyelerine daha fazla ihtiyaç duyup uygulama lüzumu hissetmeliyiz.

Geçmişte halka mal olmuş fakat şimdilerde zayıflamış gibi görünen bu önemli emir ve tavsiyeleri bir bakıma tazeleyerek dikkatinize sunmaya çalışacağım bugün.

İlginizi çekmek için konulara sorularla girmek istiyorum:

1- Toplumun her kesimiyle sevgi saygı köprüsü kurmak istiyor musunuz? Sakın bunun çok zor olduğunu sanmayın. Yeter ki vardığınız her yerde ilk sözünüz ‘önce selam sonra kelam’ olsun. Bunun için bakın Efendimiz (sas) Hazretleri ne buyurmaktadır:

– Toplum içinde ilk sözünüz önce selam sonra kelam olsun!.. Tanıdığınız tanımadığınız herkese selam verin, aranızda selamı yayın…

Evet, İslam’da selam, toplumun her kesimiyle kurulan ilk dostluk köprüsüdür. Bu köprü asla yıkılmaz. Çünkü Müslümanlar bu köprüyle irtibat kurarlar birbirleriyle.
‘Önce selam sonra kelam!’

Selamını veren sevap almış, duyup da almayan günahla kalmış demektir.

2- Allah’ın sevdiği kamil bir Müslüman olmak istiyor musunuz? Öyle ise toplumda incinip incittiğiniz kimselerle üç günden fazla küs ve dargın durmayın. Bunun için de Efendimiz (sas) Hazretleri şöyle buyurmaktadır:

– Kamil Müslüman, toplum içinde üç günden fazla küs durmayan Müslüman’dır!

Demek ki kırdığımız, yahut da kırıldığımız kimselerle en fazla üç gün dargın ve kırgın durabiliriz. Daha fazlası bize de yakışmaz, Müslüman toplumun fertlerine de…

Şayet kamil manada Müslüman olmak isteniyorsa tabii…

3- Toplumda sevilen ve sayılan bir Müslüman olmak istiyor musunuz?

İstiyorsanız, çevrenizdeki insanları sevin, sevdiğiniz insanlar tarafından da sevilmeye değer verin.

Efendimiz (sas) Hazretleri, bu konuda da şöyle buyuruyor:

-Mümin çevresini sever, sevdiği çevresince de sevilir!..

Ancak hadisin sonundaki ikaza da dikkat edin:

– Çevresini sevmeyen, sevmediği için de sevilmeyen müminde hayır yoktur!

Öyle ise toplum içinde çevremizi sevmeli, çevremizce sevilmeye de değer vermeliyiz.

4- Maruz kaldığınız küçük günahlarınızın sararmış yapraklar gibi dökülmesini istiyor musunuz? Öyle ise karşılaştığınız dostlarınızla önce elinizi uzatıp musafaha yapacak kadar yakınlık gösterin, sıcak davranın. Bu konuda da Efendimiz (sas) Hazretleri’nin uyarısı şöyledir:

– Karşılaşan iki mümin el uzatıp da sevgi ile musafaha ederlerse, ağaçların sararmış yapraklarının döküldüğü gibi küçük günahları dökülür! Günahsız olarak ayrılırlar birbirinden.

5- Zorda kaldığınız yerlerde Allah’ın yardımının size de ulaşmasını mı istiyorsunuz?

Öyle ise siz de çevrenizde sıkıntıda kalanların yardımına koşun. Bunun için de Efendimiz (sas) Hazretleri şöyle buyuruyor:

– Allah kuluna yardım eder, kul kardeşine yardım ettiği takdirde!

Evet, Efendimiz (sas) Hazretleri toplum içinde karşılıklı tutum ve tavırlarımızı böyle tespit ve tavzih etmekte, insanları da bu tutum ve tavırları uygulayarak içinde yaşadığı toplumla kucaklaşmaya davet etmektedir.

Ne dersiniz, insanları toplumla kucaklaştıran bu gibi sosyal insani ve İslami davranışları her yerde yaşamalı ve yaymalı değil miyiz? Özellikle birbirimize selam vermekten bile çekinir hale geldiğimiz yabancılaşma ve çözülmelerin başladığı şu devrelerde bu türlü sıcak yakınlaşma örneklerine daha çok ihtiyacımız yok mu?

Bazı çevrelerin çekindiği İslam, bizi uzaklaştırıyor mu, kucaklaştırıyor mu?

Ahmed Şahin
Zaman