Etiket arşivi: şeyh said

Said Nursi İsyanı Ret Etti (Şiir)

Kürt aşiret reisi, Kör Hüseyin Paşa geldi

Üstad’la, gizli özel olarak görüşmek istedi

 

Hususi konuşmayı, Bediüzzaman kabul etmez

Kararı kesin olup, bundan asla vaz geçmez

 

“Vücudumun, azası gibidir benim talebelerim”

Dedi “herkesin gözü önünde açıkça görüşelim”

 

“Altınla dolu bir mendili, zekât olarak teklif etti”

“Zekât yerinde verilir” diye üstad çok sinirlendi

 

Şiddetle kızdı, birden hiddetlendi Bediüzzaman

“Köyünde yok mudur, senin hiç fakir akraban?”

 

Almadı altınları, Hüseyin Paşa’nın yüzüne fırlatır

Aşiret ağası, sonunda baklayı ağzından çıkarır

 

“Bütün aşiretler toplanmış verilmiş karar”

“Bizim Mustafa Kemal’le savaşımız var”

 

“Hazır her şey, at silah cephane asker”

“Sizden, sadece destek ve emir bekler”

 

Üstad şimşek oldu çaktı, gök gibi gürledi

“Ne diyorsun sen, bu vatanın kimdir askeri?”

 

“İyi düşün! Ahmet’i Mehmet, ne için öldürecek?”

“Göster düşmanı, bu millet kimle harp edecek?”

 

“Bu cennet vatanın, has evladı askerler”

“Öz akraba olur, ülkedeki bütün aşiretler”

 

Hayrette kaldı, çok şaşırdı Hüseyin Paşa

Kurtulacak gibi değildi, girdi büyük bir şoka

 

Şeyh Said’den, bir mektup geldi Bediüzzaman’a

“Sizin nüfuzunuz çok kuvvetli katılın” diyor isyana

 

Said Nursi hemen cevap yazdı Şeyh Said’e

Önemli tarihi cevabi mektup ise şu mealde

 

“Asırlardır, dine bayraktarlık yaptı bu asil millet”

“Yükseldi Dünyada, yüce  Din-i mübin-i İslamiyet”

 

“Cennet vatanın toprağında çok veliler yetişti”

“Din, vatan, Kur’an uğruna sayısız şehitler verdi”

 

“Böyle bir milletin torunlarına, kılıç çekilmez”

“Dinen caiz değil, kardeş kardeşle dövüşmez”

 

“Kurtuluşumuz, Kur’an hakikatlerini ilan etmek”

“En büyük düşman olan cehaleti, ilimle yenmek”

“Niyetinizden vazgeçin, sonuç çok vahim olacak”

“Binlerce insan, yıllarca töhmet altında kalacak”

 

Bediüzzaman’ı dinlemedi, Şeyh Said etti isyan

Yok, oldu mal mülk canlar, netice çok hüsran

 

Asır imamını tanımayan cehalet üzerine ölür

Dünya ve Ahiret hayatında ebediyen dövünür

 

Bekir Özcan

www.NurNet.org

Said Nursi’yi Anma Gecesi Yapıldı

 Not: Bu yazı Kırklareli’nde 10 Mayıs’ta yapılan Bediüzzaman Konferansından sonra aylık siyasi bağımsız gazete olan “Sarantalı Köylüm” isimli yerel gazetenin 16. sayısında çıkmıştır. Yazıyı gazetenin imtiyaz sahibi Mustafa Karaca kendi köşesinde bizzat yazmış ve bizlerde harfiyyen yazısını sitemize ekliyoruz.

Kırklareli Üniversitesi Kültür Merkezi Salonu’nda Said Nursi Anma Gecesi

Kırklareli 24 saat içinde çok çeşitli etkinliklere sahne oluyor. Kırklareli Üniversitesi Kültür Merkezi Said Nursi taraftarlarını konuk etti. Kalabalık bir seyirci kitlesi tarafından ilgi ile izlenen etkinlikte Said Nursi’nin hayatı, eserleri ve “Nur Cemaati“nin zaman içinde seyri anlatıldı.

Said Nursi’ nin talebesi olan konuşmacı efsane ile gerçek tanımlaması güç anekdotlarını anlattı. Kırklareli esnafından bir çok tanınmış ismin katıldığı gece, nur cemaatinin geçmişte çektiği sıkıntıları ve bugün gelinen noktayı vurguladı.

Konuşmacılar “geçmişte merdiven altlarında veya aile meclisleri ile kapalı ortamlarda yapmış oldukları toplantılar ile yetinmek zorunda kaldıkları günlerden, bugün Üniversitelerin Kültür Salonlarında geniş kitlelere ulaşmanın onur ve gururunu yaşıyoruz” dediler. Gerçekten nur cemaatinin geçmişteki sıkıntılı günlerinden, bugün Üniversite Salonlarına taşınması Türkiye’nin ilginç bir yönünü oluşturuyor.

Peki, Türk siyasal yaşamını etkileyen fikirleri ile topluma ayrı bir renk ve görüş kazandırmak isteyen “nur hareketi” ve bu hareketinin lideri olan “Said Nursi” kimdir? Eminim ilgilenenlerin dışında toplumda pek az kimse gerçeği bilmez. Hatta Said Nursi’nin Şeyh Said ile karıştırıldığı zaman ve mekanlar vardır.

Said Nursi 1873 yılı Bitlis doğumludur. Kürt kökenli bir din adamı olmasına rağmen Türk’ler arasında bu kadar yoğun taraftar bulması, örgütlenme çalışmalarının batıda daha yoğun olması ilginçtir. Said Nursi’nin Kuran eğitimi sırasında en büyük ideali 1900 lü yıllarda Van’da bir Üniversite kurmaktır. O yıllarda ilkokul veya lisenin bile olmadığı Türkiye’ de veya o zamanki adıyla Osmanlı İmparatorluğu’nda Üniversite kurma düşüncesi oldukça ileri ve uçuk bir düşünce idi. Doğuda Medresetü-z Zehra adını vermek istediği ve din ve fen bilimlerinin birlikte okutulduğu bir İslam Üniversitesi fikri kulağa hoş görünse de gerçekleşme imkanı çok zor bir düşünce idi.

Acaba böyle bir Üniversite kurulabilse idi doğu bugün olduğu gibi olur muydu veya başka bir deyişle Ülkemiz insanlarını ve kaynaklarını yok eden Kürt kökenli bir terör örgütü bu topraklarda hayat bulur muydu?

O yıllarda Savaşlar ve işgaller ile, dış kaynaklı sorunların sebep olduğu iç sorunlar ile uğraşırken, amaç sadece yaşamak ve Vatanı işgalden koruma iken, eğitim düşünülemiyordu bile. Savaş yeni bitmiş, işgalden kurtuluşun sevincini yasayamadan. İngiliz altınları ile beslenen Şeyh Said isyanı Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşüyordu Şeyh Said isyanından sorumlu tutular Said Nursi batı’ya sürgün ediliyordu. Burdur, Isparta ve Barla’da geçen sürgün günleri, Denizli, Afyon ve Eskişehir’de geçen mahkeme ve soruşturmalar arasında eserler vermeye çalışan Said Nursi 23 Mart 1960 tarihinde vefat eder ve Urfa’ya defnedilir.

Buraya kadar hepsi tamam da 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra, Urfa’ dan bir uçak ile alınan naşının parta yakınlarında bir yere nakledilir ve mezar yerinin bilinmemesi olayı büyük üzüntü yaratır. O günden sonra taraftarları takibe uğrar ve “nurcuk faaliyetleri” yasak faaliyetler kapsamına alınır.

Said Nursi’ yi anma toplantıları bugün Üniversite Salonlarında halka açık olarak yapılabiliyorsa gelinen nokta hayli mesafe kat edilmiş bir nokta oluyor demektir.

Mustafa Karaca / Sarantalı Köylüm

Not 2: 6 sayfayla yayın yapan yerel gazetede manşetten bu haber geçilirken aynı gazetede yer alan bir kaç anasayfa haberininde başlıklarını nakledelim istedik. “Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının bulunduğu sürmanşet haberi, Türkan Saylan’a özlemle sesleniş vs…”

 

Said Nursi, Şeyh Said ve Said Molla?

Çok önceleri konuşulan, zamanında gündemi çok meşgul eden; Bediüzzaman Said Nursi ismiyle, çoğu kişi tarafından bilinmeden karıştırılan veya bazı kesimlerin özel itinalarıyla karıştırmak istediği iki isim hakkında yanlış bilgi taşıyanları bilgilendirme ihtiyacı duyduk.

Bu iki isim, Bediüzzaman Hazretleri ile aynı dönemde yaşamış insanlar… Şeyh Said, Said Molla

Şeyh Said

1865’de Elazığ’ ın Palu ilçesinde doğan Şeyh Said efendi Medrese eğitimi aldı, ve babası Şeyh Mahmut’un vefatından sonra şeyh oldu. Palu’dan, Erzurum’un Hınıs kazasına yerleşip, kısmen ticaret ve medrese eğitiminde talebe yetiştirmekle meşgul oldu.

1 Şubat 1925’ de tarihte “Şeyh Said İsyanı veya Olayı” diye bilinen hadisenin başında yer aldı. Beşbin kişilik bir güçle ayaklanma başlattı. Bu ayaklanma Hani, Muş, Elazığ, Varto ve Erzurum’a yayıldı. 2 Mart 1925’ de harekete geçen devlet güçleri ayaklanmayı bastırdı. Hemen ardından Takrir-i Sükun Kanunu çıkarıldı ve bu kanun çerçevesinde İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Kurulan bu İstiklal Mahkemelerinden, Şark İstiklal Mahkemesi’nde yargılanan Şeyh Said ve beraberindeki 47 kişi idama mahkum edildi… (29 Haziran 1925)

Şeyh Said Efendi, bu isyan hareketinden önce Bediüzzaman Said Nursi hazretlerine bir mektup yazarak iştirak etmesini talep etmiş, ancak Bediüzzaman “Bu Osmanlı ordusunda belki yüz bin evliya var. Ben bu orduya kılınç çekemem ve size iştirak etmem.” diye karşılık vermiştir.

Sait Molla

Cumhuriyet’in kurulmasından önce kurulan cemiyetlerden birisi olan “İngiliz Muhipleri Cemiyeti” kurucusu, İngiliz ajanı olan bu şahıs çeşitli şekillerde halkı, veya hükümet yetkililerini İngiliz sevgisi ile aşılamaya çalışan bir İngiliz sempatizanıdır. Bu zat ile alakalı tarihi kaynaklarda pek çok ifadeler bulunmaktadır. O dönemde Mister Frew isimli rahiple olan yazışmaları, meclis yetkililerine attığı telgraf ve mektupları, Mustafa Kemal’in bizzat Nutuk’da ve Millet Meclisindeki konuşmalarında da ilan ettiği üzere, tarihe vatan haini olarak geçmiş bir şahıstır.

Bu şahsın Bediüzzaman hazretleri ile kasten karıştırılması tarihi az-çok bilenler ve Bediüzzaman’ın Risale-i Nur eserlerini birazcık karıştıranlar için oldukça komik bir iddiadır. Çünkü Bediüzzaman, İngilizlerin, İstanbul’ u işgali esnasında halkın birlik ve beraberliği sağlamak namına halka konuşmalar yapıp, eserler neşredip milli mücadelede bulunmuş, hakkında İngilizlerin idam kararı verdiği tarihi ve milli bir kahramandır.

Diğer tarafdan vatanın diğer ucunda Ermenilere karşı vatan savunması yapmış, Ruslara esir düşmüş büyük zorluklar ve fedakarlıklar yapmış, mukabilinde o zamanki hükümet tarafından taltif edilmiş, mükâfatlandırılmış birisidir.

Hal böyle olunca Milli bir kahraman olduğu o dönemin hükümeti tarafından bile kabul edilip, takdir edilen birisini, bu durumun tam aksiyle yani bir “İngiliz ajanı ile” karıştırmak normal şartlarda pek de masumane bir yalan olmamaktadır.

Yusuf Sıddık / bediuzzamansaidnursi.org

Said Nursi ve Şeyh Said

Çok önceleri konuşulan, zamanında gündemi çok meşgul eden; Bediüzzaman Said Nursi ismiyle, çoğu kişi tarafından bilinmeden karıştırılan veya bazı kesimlerin özel itinalarıyla karıştırmak istediği iki isim hakkında yanlış bilgi taşıyanları bilgilendirme ihtiyacı duyduk.

Bu iki isim, Bediüzzaman ile aynı dönemde yaşamış insanlar : 1. Şeyh Said, 2. Said Molla.

1. Şeyh Said, 1865’de Elazığ’ ın Palu ilçesinde doğan Şeyh Said efendi Medrese eğitimi aldı ve babası Şeyh Mahmut’un vefatından sonra şeyh oldu. Palu’dan, Erzurum’ un Hınıs kazasına yerleşip, kısmen ticaret ve medrese eğitiminde talebe yetiştirmekle meşgul oldu. 1 Şubat 1925’ de tarihte “Şeyh Said İsyanı veya Olayı” diye bilinen hadisenin başında yer aldı. Beşbin kişilik bir güçle ayaklanma başlattı. Bu ayaklanma Hani, Muş, Elazığ, Varto ve Erzurum’a yayıldı. 2 Mart 1925’ de harekete geçen devlet güçleri ayaklanmayı bastırdı. Hemen ardından Takrir-i Sükun Kanunu çıkarıldı ve bu kanun çerçevesinde İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Kurulan bu İstiklal Mahkemelerinden, Şark İstiklal Mahkemesi’ nde yargılanan Şeyh Said ve beraberindeki 47 kişi idama mahkum edildi… (29 Haziran 1925)

Şeyh Said Efendi, bu isyan hareketinden önce Bediüzzaman Said Nursi’ye bir mektup yazarak iştirak etmesini talep etmiş, ancak Bediüzzaman “Bu Osmanlı ordusunda belki yüz bin evliya var. Ben bu orduya kılınç çekemem ve size iştirak etmem.” diye karşılık vermiştir.

2. Sait Molla, Cumhuriyet’ in kurulmasından önce kurulan cemiyetlerden birisi olan “İngiliz Muhipleri Cemiyeti” kurucusu, ingiliz ajanı olan bu şahıs çeşitli şekillerde halkı, veya hükümet yetkililerini İngiliz sevgisi ile aşılamaya çalışan bir İngiliz sempatizanıdır. Bu zat ile alakalı tarihi kaynaklarda pek çok ifadeler bulunmaktadır. O dönemde Mister Frew isimli rahiple olan yazışmaları, meclis yetkililerine attığı telgraf ve mektupları, Mustafa Kemal’ in bizzat Nutuk’ da ve Millet Meclisindeki konuşmalarında da ilan ettiği üzere, tarihe vatan haini olarak geçmiş bir şahıstır.

Bu şahsın Bediüzzaman hazretleri ile kasten karıştırılması tarihi az-çok bilenler ve Bediüzzaman’ ın Risale-i Nur eserlerini birazcık karıştıranlar için oldukça komik bir iddiadır. Çünkü Bediüzzaman, İngilizlerin, İstanbul’ u işgali esnasında halkın birlik ve beraberliği sağlamak namına halka konuşmalar yapıp, eserler neşredip milli mücadelede bulunmuş, hakkında İngilizlerin idam kararı verdiği tarihi ve milli bir kahramandır.

Diğer tarafdan vatanın diğer ucunda Ermenilere karşı vatan savunması yapmış, Ruslara esir düşmüş büyük zorluklar ve fedakarlıklar yapmış, mukabilinde o zamanki hükümet tarafından taltif edilmiş, mükâfatlandırılmış birisidir. Hal böyle olunca Milli bir kahraman olduğu o dönemin hükümeti tarafından bile kabul edilip, takdir edilen birisini, bu durumun tam aksiyle yani bir “İngiliz ajanı ile” karıştırmak normal şartlarda pek de masumane bir yalan olmamaktadır.

Yusuf Sıddık