Etiket arşivi: sohbet

Risale-i Nur Dersi Olan Günlerde Gayrısız İçtima Var!

Risale-i Nur Dersi Olan Günlerde Gayrısız İçtima Var!

Bu bir askeri terimdir. Yani kim nerede ne iş yapıyorsa yapsın bırakıp yoklamaya katılacak demektir.

Evvelâ: bilinmelidir ki, “gayrısız içtima“, Nur Talebeleri nezdinde yalnızca bir toplantı vakti değil; bilâkis bir “vazife-i İlâhiye”nin icra edildiği, bir “tefekkür meclisi”nin tesis edildiği, bir “cemaat ruhunun” tecellî ettiği, “şahs-ı manevî”nin tesis edildiği, “akt-i uhuvvet ve muhabbet”in müstesna ubudiyet anıdır.

“Ne vakit bir araya gelsek, Sözler’den birini açıp okuyoruz, tatlı tatlı istifade edip, üstadımızla görüşüyoruz.”[1]

Gayrısızlık: Mazeretsiz Katılım, İhlâsın Şa’şaalı Bir Tezahürüdür

“Risale-i Nur Talebeleri… kendilerini Üstadlarıyla içtimaa mecburiyet hissetmiyorlar… Risale-i Nur kitapları onların eline geçmekle, Üstad yerine onlara bir ders verir. Herbir Risale, bir Said hükmüne geçer.”[2]

Bu beyan ile anlaşılıyor ki, mazeretsiz iştirak yalnız fiziken değil, aynı zamanda kalben, fikren ve ruhen bir mevcudiyettir. Ders günü geldiğinde bu mevcudiyeti temin etmek, sadakat ve ihlâsın bir gereğidir. Derste de dersin âdâb-ı muaşeretine uygun bir tarzda yani ya dersi takip etmek için elde kitap ile veya aplikasyon uygulamalardan o metni takip etmeli. Tüm dikkatimizi derse vermeliyiz. Yoksa bir gözü uykuda bir gözü ortama bakan, yarım yamalak kafayla olmamalıdır.

İçtima: Cemaat Şuurunun Tecellîgâhı

Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevî daha metindir ve tenfîz-i ahkâm-ı şer‘iyeye daha ziyade muktedirdir.”[3]

Böyle bir içtima, yalnız bedenlerin değil; fikirlerin, gönüllerin, duaların ve niyetlerin de birleşmesidir. Her bir içtima, “bir şahs-ı manevî”nin ruhuyla nefes alır. Bu nefes ortak bir teşebbüsten hâsıl olduğu için manevi meselelerde insana bir kuvvet olur.

Ders Vakti: Mukaddes Bir Vakit

“Risale-i Nur, Kur’anın hakikî bir tefsiri ve hakikatının bir tercümanı ve mes’elelerinin bürhanıdır.”[4]

Risale-i Nur, Kur’ân’ın bir hakikî tefsiri ve imana dair bir ders-i Kur’ânî olduğu için, o dersi dinlemek bir nevi ibadet gibi olup bir hizmet için gayret etmek, neşretmek ise, bir tebliğ hükmündedir.

Çünkü bu vakitlerde “iman ve Kur’ân hizmeti” icra edilmektedir ki, bu en büyük ubudiyet nev’inden addedilmiştir.

Gayrısız İçtimanın Hikmeti: Nefs-i Emmâre’ye Terbiye

> “Risale-i Nur Talebesi, her dersi bir terakki vesilesi, her içtimayı bir tecdit-i iman, her müşavereyi bir muhasebe bilir.” (Barla Lâhikası, s. 229 – Envar Neşriyat)

Bu hal, şahsî kemâlâtı cemaatle elde etmenin bir yoludur. Nefs-i emmâre, bu istikrarlı içtimâlar vesilesiyle terbiye edilir; sadakat, ihlâs ve metanet kuvvet bulur.

İçtima, Kardeşlik Hukukunun İnşasıdır

> “Nur Şakirdleri… birbirinin ibadetine, duasına, hasenatına hissedardırlar. Yani herbirisi, sair kardeşlerinin yaptığı ibadet ve hizmetten manevî bir hisse alır.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 186 – Envar Neşriyat)

İşte bu mana, içtimayı sadece bir okuma halkası değil; aynı zamanda bir “manevî hisse ortaklığı” hâline getirir.

Gayrısız içtimanın ifade ettiği manalar; ihlâs, sadakat, hizmet ve cemaat ruhunun birleştiği bir hakikattir. Nur Talebeleri için bu meclisler, dünya meşgalelerinin ötesinde, ahiret pazarı hükmündedir. O gün geldiğinde hiçbir dünyevî meşguliyet, bu içtimaya mâni teşkil etmemelidir.

“Risale-i Nur’daki mukaddes Kur’an hakikatleri bizim kalblerimize işliyor, kalbimizde nurdan muhabbet alevleri yandırıyor, imanımıza kuvvet veriyor, maneviyatta derecatımızı yükseltiyor.

Risale-i Nur bizi fitnelerden uzaklaştırıyor, tarîk-ı müstakime, Kur’an yoluna intisab ettiriyor.

Bizi şeytanların, cinnîlerin ve bizi din perdesi altında aldatıcı, kandırıcı kimselerin şerlerinden emin kılıyor.”[5]

“Bu Risalelere, bizler ekmekten, sudan, havadan ziyade muhtaç olduğumuzu; okudukça idrak ediyoruz, anlıyoruz.

Böyle böyle Nur Risalelerini devrediyoruz.

Nur Risaleleri bizim ruhumuzdur, kalbimizdir, başımızın tacıdır, gönlümüzün nurudur.

Nurları sinemize basıyoruz.

Onları yanımızdan, dilimizden, çantamızdan eksik etmiyoruz…”[6]

Onun içindir ki; bizi insanlık seviye ve seciyesinde en yüksek mertebelere çıkaran ve her sahadaki terakkiyatımızı sağlayan ve biz gençlere din, vatan ve millet aşkını aşılayarak uğrunda bütün mevcudiyetimizi feda ettirecek hakikî bir dinperver olarak bizleri yetiştiren Risale-i Nur eserlerini okuyoruz ve okuyacağız.”[7]

“Allahü Teâlâ’ya sonsuz şükürler…

Onun nuru bize de yetişti.

Hasta kalbimize merhem olan Nur Risalelerini okuyoruz.. Orada her derde deva bulduk.

Kalbimizdeki ye’si kovdu, bizleri baştan ayağa nura garketti.

Allah bu risalelerin müellifi Bedîüzzaman Said Nursî Hazretlerinden ebediyen razı olsun.”[8]

Cenâb-ı Hak bizleri bu ulvî içtimâlara daimî ve sâdık eylesin. Âmin.

Allah’ım! Bizleri ihlâs, sadâkât ve sebat ehlinden eyle. Ayaklarımızı Kur’ân ve iman hizmetinde sabit kıl. Kalblerimizi muhabbetullahta, muhabbet-i Rasullullata i ve Kitabullah aşkı üzere eyle. Bizleri Nur sofralarında, dua meclislerinde cem edip ibadetlerin en güzeliyle hüsn-ü hatimeye mazhar eyle. Âmin. Âmin. Yâ Rabb’el-âlemîn.

Bârika-yı hakikat şimşekleriyle nurlanmak temennisiyle…

Selâm ve dua..

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Kastamonu Lâhikası (216)

[2] Emirdağ Lâhikası-2 (168)

[3] Mesnevî-i Nuriye (102)

[4] Şualar (685)

[5] Hanımlar Rehberi (154)

[6] Hanımlar Rehberi (157)

[7] Şualar (546)

[8] Hizmet Rehberi (244)

Kaynak: RisaleHaber

www.NurNet.org

Risale-i Nur Dersi Nedir?

Risale-i Nur Dersi Nedir?

Okunan dersler, mütalaalar, müzakereler ve talimlerde en temel maksadımız da budur. Bir iman hareketidir bu hizmetimiz. Tesanüt, ittihat, ittifak bu yolun temel harcıdır. Bu sebeple uhuvvetin tesisi, nur talebelerinin irtibatı çok ehemmiyetlidir. Bir araya gelerek yapılan derslerin de bir gayesi budur.

Uhuvvet ve ihlâsın temel manasına, gayesine hizmet edip uhuvvet ve ihlâsın “sırr-ı uhuvvet ve sırr-ı ihlâs”a inkılab etmesinin aracıdır. “Sırr” bu manaların levh-i mahfuzdaki hakikatini yakalamaktır. Bunun için en kuvvetli bağ olan uhuvvetin şuurla idraki, ihlâsla tatbikinin bir ibadet edâsıyla ihya edilmesi şarttır. Zaten bu manalar nevzuhur bir şey değil Rasulü Ekrem’in (asv) sünnet-i seniyyesidir.

“Mesleğimizde en mühim esas, ihlâs, takva, tesanüttür. Halisen livechillah çalışmaktır. Enaniyeti bırakmak, şahsî menfaati düşünmemektir. Unutulmamalı ki bu hizmet-i imaniyede, her şey rıza-i İlâhî hesabına bakar. O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok.”[2] (Lem’alar, 20. Lem’a – İhlâs Risalesi)

Derslerimiz, ihlas ve uhuvvet hakikatlerinin talim ve terbiye sınıfıdır. Bir elimizle kitap okurken diğer elimizle de ihlas, uhuvvet manalarını tutmalıyız. Sohbetler, arayıp hal hatır sormalar da bunun vesilesidir.

Derslerimiz sadece müzakere ve mütalaa sahası değildir. Sadece ilm-i irfan olarak görülürse ülfet başlar. Derslerde, ihlas hizmet eder, ilim kendini belli eder, tevazu arz-ı endam eder.

Cemiyete bakarak İslâmiyeti anlamak ve anlatmaktan ziyade ders ve talimlerimizdeki hakikatlere bakarak o sağlam esasların tatbiki ve şuuruyla iman etmenin, ihlâsla muamelenin eğitim alanıdır.

“Biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-ı imaniyenin kemalatını ef’alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyet’e girecekler, belki küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyet’e dehalet edecekler.[3] ifadesini düstur edinen nuranî bir zemindir.

Bu zamanda, cemaatin ehemmiyeti pek ziyadedir. Cemaatteki bir şahs-ı manevî, ferdî kahramanlıkları geride bırakır. Bu sebeple hizmete ciddi devam gerekir.

“Şahsî dehalar ve harekat, cemaatın şahs-ı manevisinin icraatına mağlup düşmüş bir zamanda”[4] ne kadar kabiliyetli olsa da, şahs-ı manevînin dehasına karşı mağlup olabilir.

Buradan anlaşılıyor ki ders halkaları bir cemaat ruhu meydana getirir; bu cemiyet-i nuraniye, şahs-ı manevînin teşekkülüyle sırr-ı tesanüdü tahakkuk ettirir.

Bu hakikat her adımımızda kulaklarımızda çınlasa sair İslami hareketler de Risale-i Nur Külliyatı’nın ehemmiyetini anlayıp ondan istifade etmeye çalışırlar. Çünkü Risaleler Nurcuların tapulu malı değildir. “Mal-i umumidir.” Bazı nur talebelerinin yanlış tutumları bir nevi inhisar zihniyeti oluşturup “Bu Nurcuların kitabı” algısını oluşturmuştur.

Risale-i Nur sohbetlerinin her birinde, şahsımızdaki ve toplumdaki eksik ve hatalı anlayış ve tatbiklerin ikmal ve ıslahının hemen hepsinin birden tamir ve tadilatını beklemek acelecilik olur.

Takdir edilmeli ki tamir zordur ve zaman alır. Bu sebeple her ders, duvara konulan bir tuğla, oradaki her muhabbeti uhuvvet harcı görmek bu babda doğru olan bir yaklaşımdır. Bu sebeple bilinir ki ağır işler, zaman alır.

Sohbetlerde yeri gelir birebir derslerle ferdî eğitim, yeri gelir umumi ders ile genel talim olur. Yeni kişiler dâvet edilir. Onlar, gördükleri bu samimî havaya meftun olurlar. Yenileri derslere bağlayan şey ilgi ve alakadır. Bu sebeple yenilerle ilgi alaka çok mühimdir.

İlk zamanlarda okunanı anlamamalarına rağmen o samimiyete hayranlıkla bir süre devam ederlerken zamanla okunanı anlamaya başlarlar, bu durum bir süre sonrasında karşımızda Risale-i Nur Hizmetinin kutsiyetini anlayan şuurlu, hoşgörülü bir nur talebesi olacaktır.

Risale-i Nur sohbetlerinin en dikkat çeken vasıflarının başında ihlâs, uhuvvet ve samimiyet gelmektedir. İnsanların gönlüne girmek hizmette çok mühim bir kilit adımdır. Gönüle girmeden ne kadar ilim verilmeye çalışılırsa çalışılsın tam tesir edilmeyecektir.

Yani dersler, sadece malumatı artırmak için değil; kalbî tahassüs, ahlâkî tekâmül ve İslamî kardeşliğin tahkimi için bir vesiledir.

İhlâs, bir rûhtur; o ruh gitse cesed kalır. Samimiyet, bir nurdur; o nur sönse, okunan tüm manalar karanlık kalır.

Derslerde yeni gelenlerin gönlünü bağlayan da işte bu samimiyet, bu halis niyet ve bu şefkat-i imaniyedir.

Netice-i kelâm: Derslere iştirak, ruh-u Nebevî’den süzülen bir sünnet-i seniyyedir. Rıza-i İlâhî için yapılan her ders, bir ubudiyet, bir tefekkür, bir tahassüs, bir muhabbet, bir mekteptir. Ve her bir nur talebesi bu mektepte bir talebe-i ulûmdur. Ama gurura, ucbe, riyaya girmeden kapı aralamadan. Her birimiz bu mektepte birer talebeyiz. Fakat hiçbirimiz ne ilimle, ne faziletle, ne meziyetle değil; ancak Rabbimizin lütfuyla bu meclislerdeyiz. “İhsan-ı ilahi olarak” tabirini unutursak kendimizi kibriyalık yolunda buluruz hafazanallah. Arada çok ince bir çizgi var. Ya ipten düşüp helâk oluruz ya ip üstünde kalır kurtuluruz.

Cenâb-ı Hak bizleri bu ders halkalarında, ihlâs ve uhuvvet içinde, rıza-i İlâhî yolunda daim eylesin. Kalblerimize sadakat, lisanımıza hikmet, nazarımıza ferâset ihsan buyursun. Âmin.

Selam ve dua ile..

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Lem’alar (152)

[2] Lem’alar (160)

[3] Asar-ı Bediiyye (363)

[4] Mektubat (517)

Kaynak: RisaleHaber

Çay kimi çağırır?

Vakti vardır…

Ve can çeker. Ama berrak ve demli bir çaydan daha iyi olan şey, o çaya sohbet katan, lezzet katan dostlardır. Çay da, dost da, teselli makamında bir talihtir. Yalnızlığa hüzün taşır çay…

Sohbete muhabbet…

….. Hayatın neresinde, ne şekil ve görüntüde olursak olalım; mesele şudur: Bir bardak demli çayın yanında ne kıymetimiz var? Hangi dostun bir bardak demli çayı için ”hasretin adı” ve ”katma değer”iyiz? …..

Vakti vardır..

Ve can çeker. Can, çayı bahane edip dost ister. Profesör istemez, genel müdür hiç istemez…

Makam ve mevki…

Ve dahi şan ve şöhret…

Ve dahi mal ve mülk sahibi istemez. Aradığı insandır. ”İnsan” sıfatının yanında, som altına şekil katmak için sokuşturulmuş bakır kadar ehemmiyeti olmayan unvanları hesaba katmaz…

Ve can, insan çeker. Bir bardak demli çayın her yudumunu, ab-ı hayata dönüştüren insan! …..

Bir daha mesele şudur: Canımız kimi çeker ve kimin canı bizi çeker? Ve neden? …..

Hayattan aldığımız ve hayata kattığımız can sıkıntılarının çoğunun sebebi, maalesef değersiz şeylerden ibarettir. Ne bu dünyadan çekip giderken bizimle birlikte gelirler. Ne sonrası için işe yararlar. Üstelik, bir bardak demli çayın yanında bile, sahibini ”beş kuruş” sahiplenmezler …..

Su kaynar…

Aşk ateşinde…

Bir tutam çay yaprağıyla karışmak, vuslattır. Bu sıcaklığa…

Bu buhara ram olur ve yayılır duygular. Sonra aşkın rengidir ve demidir görünen. Ve aşkın rayihası. …..

Söyleyin şimdi: Can kimi çeker? Kimin canı bizi çeker? Bu şiire kim bir mısra katar gönlünden? Sohbeti kim demler?

Murat Başaran / Zafer Dergisi

Hayata Dair Nasihatler

Alimlerle sohbet edin

Hatanızı kabul edin

Malınızı boşa sarf etmeyin

Emanete ihanet etmeyin

Tehlikeye dikkat edin

 

Tevazuu elden bırakmayın

Aza kanaat edin

Nefsinizle inat edin

Yaramaz ise def edin

Esirgemeyin, lütfedin

Rıza-ı Lillah’ı gözetin

İşinizi kolaylaştırın

 

Daima sabırlı olun

İnanmayana ispat edin

Yalan yere yemin etmeyin

Ahde vefa gösterin

Rabbinize çok şükredin

Batıl inançlara inanmayın

Allah’ı çok anın

Kalpleri fethedin

Islah edici olun

Rükû ve secdeyi çoğaltın

 

Ahmet TANYERİ – DİYARBAKIR

(20.09.2013 – Cuma)

www.NurNet.org

Nurettin Yaşar Abi’nin anlatımıyla Risale-i Nur Gözlüğünden Deprem (Video)

Bir yaprak bile kainatın sahibinin izni dışında hareket etmezken, koskoca zeminin harekete geçtiği deprem hadisesinin hikmeti nedir?

Hangi günahlar umumi musibetlerin gelmesine sebep olabiliyor?

Ahir zamanda işlenen günahlar ve insanların başına gelen hadiseler nelerdir?

Dünyada işlenen ameller, misal aleminde nasıl şekil alıyor?

Hepsini bu sohbette bulacaksınız.

Uzun yıllar vakıfane iman ve kuran hizmetinde bulunmuş  Nurettin Yaşar abinin İstanbul Şirinevler Dershanesinde bol açıklamalı ve samimi uslubuyle anlattığı bu dersi kaçırmayın.

www.NurNet.org