Etiket arşivi: Sözler

Sözler Risalesi Tiyatroda Sergilendi

Bediüzzaman Said Nursi’nin ‘Sözler’ isimli eserinde anlatılan misaller, Antares Sanat Merkezi Tiyatrosu tarafından Turhal’da sahnelendi.
Turhal Eğitim ve Yardımlaşma Derneği (TEYDER) tarafından organize edilen program Belediye Kültür Merkez’inde yapıldı. Programa çok sayıda vatandaşın yanında Turhal Belediye Başkanı Ali Gözen, İlçe Emniyet Müdürü Salih Turalı, İlçe Milli Eğitim Müdürü Nihat Aymak, Turhal Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Sami Dinler, Dantela Eğitim Hizmetleri Müdürü Mehmet Çekin ve TEYDER Başkanı Uğur Fidan katıldı.
Risale-i Nur Külliyatının Sözler isimli eserinde iman hakikatlerini anlatmak için kullanılan misaller tiyatro sahnesinde canlandırıldı.Her yıl ilçeye değişik tiyatrolar getirdiklerini ifade eden TEYDER Başkanı Uğur Fidan, amaçlarının ilçenin sosyal ve kültürel yapısına katkı sağlamak olduğunu söyledi. Yıl içinde çeşitli zamanlarda değişik faaliyetler yaptıklarını kaydeden Fidan, dernek olarak eğitimde her yıl yüzde yüz başarı sağladıklarını dile getirdi. Fidan, tüm katılımcı ve sponsorlara katılım ve desteklerinden dolayı teşekkür etti.
Cihan

‘Sözler’ Artık Tiyatro Sahnesinde!

Bediüzzaman’ın bir eseri ilk kez tiyatro sahnesine taşınıyor. Sözler adlı kitabında anlatılan 5 misal, aynı isimli tiyatro oyunuyla 10 Kasım’da Antares Sanat Merkezi’nde prömiyer yapacak.

Bediüzzaman Said Nursi’nin hayat hikâyesi iki sinema filmine konu olmuştu. Şimdi ise eserlerinden ‘Sözler’ ilk kez tiyatro sahnesine taşınıyor. Sözler kitabında anlatılan misaller, Adem’in nefsi ile (Nefir) hesaplaşması konusuyla işleniyor. Ankara’daki Antares Sanat Evi’nde Genel Sanat Yönetmeni Vural Arısoy’un rol aldığı ‘Sözler’ 10 Kasım’da seyirci ile buluşacak.

Adem’in nefsi Nefir karakteri ile seyircinin karşısına çıkacak Arısoy, oyundan dolayı çok heyecanlı olduğunu söylüyor. Şimdiye kadar Bediüzzaman’la ilgili, biri animasyon olmak üzere, sadece iki sinema filmi çekildiğini hatırlatan Arısoy, ilk kez tiyatro sahnesine Bediüzzaman’ın bir eserinin aktarıldığını belirtiyor.

İrem Özdemir’in senaryolaştırdığı ve yönettiği ‘Sözler’ le birlikte kendisinin de çocukluk hayalinin gerçekleşmiş olduğunu anlatıyor. 14-15 yaşlarında ilk kez Risale-i Nur’larla tanıştığını aktaran Arısoy, eserleri ilk gördüğünde, “Bunları keşke tiyatro oyunu yapsak.” diye hayal kurduğunu ifade ediyor. “Allah, insana nasip etmeyeceği şeyin hayalini kurdurmaz.” diyen Arısoy, aradan geçen 20 yıla yakın sürenin sonucunda ‘Sözler’i sahneye taşımayı başarıyor.

Arısoy, Sözler’i sahneye taşıma süreci ile ilgili de şunları paylaşıyor: “Goethe’nin ‘Faust’ isimli eserini sahnelemek üzere hazırlıklar yapıyorduk. O eserde de insanın şeytanla karşılaşması ve hesaplaşması var. Hazırlıklar sürerken, Sözler’i yeniden okumaya başladım. Oradaki meselleri okurken birdenbire ‘bunu sahneye taşımalıyız’ diye şimşek çaktı kafamda. Faust çalışmalarını sonlandırdık. İrem Özdemir de fikre olumlu yaklaştı ve senaryoyu yazmaya başladı. Senaryo tamamlandıktan sonra da gösterim için hazırlıklara başladık. Şimdi de seyircinin karşısına çıkmaya hazırlanıyoruz.” Arısoy, insanın kendi kendisi ile hesaplaşması gerektiğine inanan herkesin oyundan, ‘Sözler’ eseri ışığında, belirli dersler çıkarabileceğini dile getiriyor.

 Aslıhan Aydın / Zaman

Macaristan ve Risale-i Nur (Sözler ve Mektubat’ı artık Macarca okuyabilirsiniz!)

Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1526 Mohaç Meydan savaşını müteakip islamiyetle tanışan Macaristan Risale-i Nur hakikatleri ile buluşuyor.

Uzun ve ve titiz bir çalışma neticesinde Sözler ve Mektubat risalelerinin tamamı tercüme edildi.

Sarayevo ve Varşovada faliyet gösteren Reyhan Yayınevi tarafından Macar lisanına kazandırılan bu iman ve Kur’an hakikatlari başta Macaristan’da olmak uzere dünyada tüm macarca lisanını konuşanların istifadelerine sunuluyor.

Bu degerli eserin tercüme çalışmalarında başından beri maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Sungur Abi, Fırıncı Abi ve İstanbul İlim ve Kültür Vakfı mensuplarına ayrıca teşekkürlerimizi bildiririz.

Reyhan Yayınevi

Dilimi Değdirdiğim Yere Kalbim Yetişir mi

Korkuyorum. Dilim kolayca dolanıyor süslü kelimelere. Büyük laflar damağımın her yanına yapışmış gibi. Dudağımdan sözler yâr yüzünden düşen yaşmak gibi kayıveriyor göğe.

Göğsünde taşıdığını bilmiyor gibi, içinde büyüttüğünü tanımıyor gibi heceler. Ayrılık sözleri dilimden eksik olmuyor. Ölümü sıkça anıyorum belki.

Hasret, hüzün, keder, sızı, sancı, ağrı, ölüm, ayrılık, özlem birer kelime sadece… Dile dokunduğunda acıtmıyor, kulağa vurduğunda can yakmıyor.

Bunlar sözler, sadece sözler, sadece sözler. Ağzımda kolayca yankılanıyorlar. Birçok kulağa çarpıyorlar. Belki birkaç kalbe de iniyor. Havada asılı duruyor sesler. Harflerin zincirine tutunuyor sözler. Dört harf “ölüm” ve sadece iki hece. “Ölüm” derken, kelimenin tam ortasında dil damağa değiyor. Bitirdiğinde dudak dudağa kavuşuyor. “Ölümmmm..” Buluşuyor dil ve damak. Isınıyor dudaklar, kavuşuyor. Kolay ölüm… bu kadar kolay. Demesi kolay.. Ya olması ölümün. Ya dudakları soğutması. Eşiğinde durmak son nefesin nasıl bir tükenmişlik. Nice bir yangındır ömrün bir nefese daha yetmemesi.. Ölümün kendisini ruhunla hecelediğin oldu mu? Ayrılığı kıvrana kıvrana içtin mi hiç? Hasretin tam ortasında kala kalıp zamanın kırık cam parçaları gibi gırtlağına battığını hissettin mi?

Korkuyorum. Yalancı olmaktan korkuyorum. Dilimi değdirdiğim yerlere kalbimi yetiştirememekten korkuyorum. Dudaklarıma vuran sözlerin tenimde iz bırakmadan savrulması yalancı eder mi beni? Ya her şeyimi yitirmiş ve geriye sadece sözlerim kalmışsa? Kuru sözler, boş sözler, süslü sözler, içinde kalp olmayan kalp sözler…

Ölümün yüzüne yüzünü değdiren ne çok yüzler oldu. Güldü mü ölüm onların yüzüne? Gözleri ölümün gözleri olunca neyi gördüler? Hangi hasretler koşuştu dudaklarına? Yarınlar var diye yarım kalmış işler, sonra söylerim diye söylenememiş sözler, sırası değil diye gecikmiş sevmeler ölümün eşiğinde kimbilir nasıl haykırdı? Ölüm anında susan dudak söyleyeceklerinin hepsini söyleyememişti. Ölümün kollarında açık kalan eller, sahip olunacakların hepsini bitirmiş miydi?

Sözleri yok ölümün. Ne söylüyorsa gözleriyle söylüyor. Bir ölünün gözlerine yığıyor tereddütlerin hepsini. Sessizce iniveren kirpiklerin ucuna savuruyor geç kalmışlıkların hepsi. Sanki ruhunu dudakları arasındaki ince çizgiye biriktirmiş gibi ölümler, hem hiç konuşmuyor hem hep konuşuyor.

Hayat gibi değil ölüm. Az konuşuyor. Heceleri sessiz. Sözleri keskin. Benim gibi sözlere tutunma sevdası yok ölümün. Ömür boyu suskun. Bir kez konuşur ve konuştuğunda en büyük sözünü söyler. Ne kadar konuşsam ve yazsam, ancak ölümün sözünü ederim. Ölümün sözü, ölümün kendisi değil. Bir beden ki, ölümün kırık hecesidir her daim. Hücre hücre ölüme yazgılıdır içinde yürüdüğüm bu gövde. Zamanın her “tik-tak”ı uzaklıkların sinsi habercisidir; çatlaklar açar aramızda, içimizde.

Hayat, aslında hep ölümü anlatır dinleyene. Hayat ölümle berbat olsun diye değildir bu. Ölümün eşiğinde yaşanan bir hayat daha çok anlam arar kendine, daha çok heyecan bulur da o yüzden. Ölümü bilirsen çerçeve çizersin kendine. Bildiğin, beklediğin bir son varsa, hayatı som bir altın gibi işlemeye koyulursun. Ucunu açık sanırsan, oyalanmaya durursun, hoyratça savurursun, oyuna dalarsın. Rüyanın rüya olduğunu bile unutacak sahte bir uyanıklık içinde uyursun. Uyanamazsın.

Buraya yazıyorum: en güzel, en içten yazımı öldüğümde yazmış olacağım.. En sahici nasihatimi, en umulmadık haykırışımı cenazem söyleyecek sana. Hayata nokta koyduğumda yüreğine çelikten sözler dikmiş olacağım. Çelikten sözler.. Ezsen de unutkanlığınla, kalbinin odacıklarında bir yerde suskun bir tohum gibi patlamayı bekleyecek. Hiç beklemediğin anda çiçekler açacak, buruk meyveler sunacak.

Sen sus ey ölüm. Ben sana hece hece yaklaştıkça, sen bigâne kal. Ben kelimelerle yoluna tuzak kurdukça, sen suskunlukların ardına kaç. Ben ele avuca sığdırmaya çalıştıkça seni, sen perdeler ardına saklan. Sen sus ki, bana söz söylemek kalsın. Yalan sözler. Kuru sözler. Ağız dolusu. Dil bulaşığı. Yüreksiz sözler. Sözler kalsın.

Yalanı dilimden uzak eyle Rabbim!

Senai Demirci