Etiket arşivi: tartışma

Tart(ış)Ma

Evet tartışma. Ben tartışmanın insanın yaratılışına zıt bir şey olduğunu düşünüyorum. Kainatta gözümü çevirip ne yana baksam bir ahenk ve kafiye görüyorum bu ahenk ve kafiyeyi sanırım sadece insan bozuyor.

Eşek arıları bal arılarına neden bal yapıyorsunuz diye savaş açmamış. Gergedanlar fillere savaş açmamış. Ne böceği ne bitkisi hiçbir varlıkta bir savaş ve zıtlık yok olmamış. Nede güzel uyum içindeler.

Bir taburda uygun adımda yürüyen askerler vardır ki ayağını o tabura uyduramayan hep bir kafiyeyi ve düzeni bozduğu için ceza görüyor onunla beraber olan taburda o cezadan hissesine düşeni alıyor.

İslam Peygamberi Hz. Muhammed a.s.v a bakıldığında sahabeleri ile hanımları ile çocukları ile insanlar ile ne az ne çok nede hararetli bir tartışması olmamış bilakis böyle ortamlarda bulunmamayı böyle bir durumla muhatap olunduğunda susmayı tavsiye eden hadisler var.

Efendim tartışalım tartıştıkça hakikat çıksın diyorlar. Masaya konuyu yatıralım ve tartışalım herkes dökülsün.

Hayır efendim tartışmayalım masaya yatıracağımız konuları hiç tartışmayalım. Çünkü masaya problemler hastalar yatırılır onun çözümü ve ameliyatı ise tartışarak olmaz tedavi hükmünde izah ve ilmi usuller ile olur.

Tartışma yaparken hangi taraf ağır basarsa o galip çıkacaktır fakat tartışma sonucunda üste çıkan doğrudur demek değildir.

Müslüman’ın üst kimliklerinden görüyorum tartışma yapmamasını.

Bir konu hakkında söz sahibi olur izah yapar cevap verir itirazda eder neden ve sonuçlarını da anlatır fakat ben böyle söyledim sen böyle dedin ben doruyum sen yanlışsın birazda mantık oyunları ile felsefi yaklaşımlarla laf cambazlıkları ile konuşmalar oldu mu artık ne bir diyalog ne bir ittifak ne bir ittihad sağlanılabiliniyor. Baltalanmadık güzellik kalmıyor.

Peki kim soktu iman edenlerin içine bu tartışalım huyunu suyunu. Hz. Muhammed aleyhisselam ve Kuranı getirmedi. Ey ümmetim sizin en hayırlınız en hararetli tartışanınızdır kim tartışırsa kıyamet günü o zorluk görmeyecektir tartışın selamet bulun demedi haşa ve kella yahut Kuranda şüphesiz ki tartışma içine giren Müslümanlar için cennet vardır denilmedi haşa ve kella..

Daha başka nasıl izah edilir ki bilmiyorum.

Bildiğim tek bir şey var oda hiç bir şey bilmediğim            .

Bilmiyorum, manaları, sırları, sebepleri, nedenleri.. çünkü  sorulardan vazgeçtim zira cevaplardan bıktım, şimdi izahlar ile manaları idrak ile meşgulüm..

Evet bilsem de artık bilmiyorum,

bilsem de bildiğimi iddia etmiyorum,

zira öyle bir yüz yılda yaşıyoruz ki bildiğini sandığın çok şey gün gün değişiyor,

yepyeni bir gündem  ile yepyeni bir hal ile karşınıza çıkıyor.

İşte bu yeniliklere açık olduğum için bilmiyorum.

Takıntılarım olmadığı için bilmiyorum..

Hele ki dinlerken hiç bilmiyorum

Sözün güzelliği kısalığındadır, öz konuşan, az söz ile çok manayı anlatır, işte o bilenleri bilmek istiyorum ki membaına bizleri de götürsünler..

O membaa tez ulaşmak için merak ve istekle ilim ile merdivenleri edeple çıkmak gerekiyor. Tartışmayı bırakalım Allahın sonsuz ilmi yanında kısır ve sınırlı ilim sandığım kendimizi bilir sandığımız mevzular ile meydanlara çıkmayalım. İzah edin hitap edin soru sorun araştırın cevaplar bulun söyleyin fakat bu tartışma huyundan vaz geçin bazen izlemesi dinlemesi hatta olayın içinde doğrudan muhatap olarak da tartışma içinde olmak bazılarına keyif verir bazıları bunlardan nemalanır.

Siz bir dikkat edin horoz dövüşü gibi insanları tartıştırırken ekranlarda meydanlarda bu işten kar sağlayanlar kimler zarar edenler kimler..

Üstadın güzel bir sözü vardır:

Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.           (Mesnevi-i Nuriye – 129)

 

Birde şu sözü :

Bu çeşit mesaili münakaşa etmenin birinci şartı; insaf ile, hakkı bulmak niyetiyle, inadsız bir surette, ehil olanların mabeyninde, sû’-i telakkiye(kötü anlayışa) sebeb olmadan müzakeresi caiz olabilir. O müzakere hak için olduğuna delil şudur ki: Eğer hak, muarızın elinde zahir olsa, müteessir olmasın, belki memnun olsun; çünki bilmediği şey’i öğrendi. Eğer kendi elinde zahir olsa, fazla birşey öğrenmedi, belki gurura düşmek ihtimali var.           (Mektubat – 351)

İllaki tartışacaksan münakaşa yapacaksan müzakere edeceksen şu iki cümleyi sürekli hatırla..

Hesap memurluğuna da hiç soyunma Allah hesap görücüdür dünyada da mahkemeler kurulmuştur hem vicdanda hem kamuda..

Tartışma duygunu nefis ve şeytanın için sürekli kullan

İman eden birine inancı üzerinde bir konuyu tartışamazsın inanmadığı bir şey ile onu meşgul edemezsin beyhude uğraşma..

Sapla samanı birbirine karıştıranları görürsen de takılma ne sap işimize yarar ne saman..

 

Araştırmacı Yazar

Süleyman Yasin AKDENİZ

Görmez: “Herkesin Eline Bir Kova Su Alıp Tartışmayı Söndürmesini İstiyorum”

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, hem bir Müslüman olarak hem de ülkenin yüce değerlerine hizmet eden bir müessesenin mensubu olarak Türkiye’de olup bitenlerden, yapılan tartışmalardan son derece büyük bir üzüntü duyduğunu belirterek, “Türkiye’de olup bitenler, yapılan nefret yüklü tartışmalar, öfke yüklü dualar gönül coğrafyamızda milletimize umudunu bağlamış mazlum milletlerin umudunu artırmıyor” dedi.

Görmez, Libya İslam İşleri ve Evkaf Bakanı Ali El Beşir Hamuda ve beraberindeki heyetle görüştü. Ziyarette bir gazetecinin ”Kamuoyunda son dönemde dini terimlerle de tartışılan bir konu var. Dini argümanların olduğu konuyla ilgili siz hep suskun kaldınız. Bu dönemdeki suskunluğunuzu kamu merak ediyor” demesi üzerine Diyanet İşleri Başkanı Görmez, ”Evet, sustuğum, konuşmadığım doğrudur. Doğrusu bu konuda sevgili Peygamberimizin bu gibi hallerde ‘Ya hayır konuşun ya da susun’ prensibini uygulamayı şahsen tercih ediyorum” karşılığını verdi.

‘Hem bir Müslüman olarak hem de ülkemizin yüce değerlerine hizmet eden bir müessesenin mensubu olarak ülkemizde olup bitenlerden, yapılan tartışmalarda son derece büyük bir üzüntü duyduğumu, kalben hüzün duyduğumu ifade etmek isterim’ diyen Görmez, şunları kaydetti:

HERKESİ ATEŞİ SÖNDÜRMEYE ÇAĞIRIYORUM

‘Çünkü olup bitenler, yapılan tartışmalar, az önce Libyalı sayın bakan ile konuşuyoruz, Libya’da ülkelerini yeniden imar etmekle uğraşan Ömer Muhtar’ın çocuklarını sevindirmiyor. Türkiye’de olup bitenler, yapılan nefret yüklü tartışmalar, öfke yüklü dualar, gönül coğrafyamıza, milletimize umudunu bağlamış mazlum milletlerin umudunu artırmıyor. Türkiye’de yapılan tartışmalar, olup bitenler, Afrika’da bize umut bağlamış gönlü yaslı, gözü yaşlı mazlumları sevindirmiyor.

Aynı şekilde Türkiye’de olup bitenler, yaptığımız tartışmalar, yanı başımızda Suriye’de varil bombalarıyla katledilen çocukların feryadını dindirmiyor. Onun için bu gibi hallerde ben herkesi kin, öfke ateşini söndürmeye davet ediyorum. Herkesin eline bir kova su alıp her türlü öfkeli tartışmayı söndürmesini istiyorum. Eğer eline kova almazsa bile İbrahim’in ateşini söndürmeye giden karınca misali avurtlarında öfke değil, su taşımasını istiyorum. Tabii ki hukuka intikal eden konularda da hakkın ve adaletin tecelli etmesini diliyorum.’

Haber7

Felsefeciler İslam Diyarında Hala Allah’ı Arıyorlar!

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, katıldığı bir felsefe toplantısında “Felsefe, Tanrı ve Din”i iki gün boyunca, felsefenin en derin koridorlarında dolaştık. Tanrı’yı aradık” diyor.

 “İki gün boyunca Tanrı’yı konuştuk. ODTÜ’den, Mimar Sinan Üniversitesi’nden, Galatasaray Üniversitesi’nden, Işık Üniversitesi’nden, Cumhuriyet Üniversitesi’nden öğretim üyeleri, felsefede “Tanrı” kavramının çeşitli  görünümlerini anlattı. “Tanrı vardır” demenin de, “Yoktur” demenin de özgürce konuşulduğu bir toplantıydı. Sonuç: Anladık ki, kimimiz bulmuş, kimimiz hiç bulamamış, kimimiz ise bulmuş da sonradan kaybetmiş. Bana gelince… Allah’ı başından bulmuş, hiç kaybetmemiş bir insanım. Ama “din” derseniz… Onda epey şeyi kaybettim…” demiş,   

Hazreti Âdem (as)’den Hz. Muhammed (asm)’e kadar gelen tüm peygamberler ve evliyaların icmai Allah’ın varlığı ve emirlerini insanlara tebliğ etmişler. Bugün dünyada yaklaşık altı milyar civarında bulunan Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar vs. din mensupları Allah’a iman ediyorlar, hatta İslamiyet’ten önce vahşettin ve cehaletin en ileri derecede olduğu zamanlarda bile insanlar yaratıcı bir gücün olduğuna inanmış, kimi Allah’a, kimi güneşe, kimi, ateşe, kimileri de put ve sanemlere inanmışlar,  İslamiyet’in gelişiyle batıl inançlar artık bir bir yok olup gitmesine rağmen, halen İslam diyarı olan Türkiye’mizde  ‘Tanrı’ var mı yok mu? Kısır döngülerin peşine düşüp Allah’ı bulamayanlar var. Eyvah!…

Ey Felsefeciler! Kâinata bakınız zerreden yıldızlara kadar her şeyde Allah’ın varlığına ait sayısız işaretlerin bulunduğu ve başka elin müdahalenin olmadığını göreceksiniz. Havanın her bir zerresi Allah’ın varlığına ve birliğine şahittirler. Sebeplerin ve tabiatın yaratılışa hiçbir tesiri yoktur, her şey tamamıyla Cenab-i Allah tarafından yaratılmıştır.

İnsanların gerçek görevi Allah’ı tanımak ve o’na iman etmektir. Bir başınızı kaldırınız ve bakın! yıldızlardan atmosfere, bulutlara, şimşeklere; Denizlere, ırmaklara, dağlara, ovalara, bitkilere, hayvanlara ve insanlara kadar bakın. Onların dilleriyle sizi kim yaratmış? Deyiniz:   Şüphesiz Ezel ve Ebed olan Allah bizi yaratmış, diyecekler. O zaman bu kadar sadık şahitleri dinleyip “Allah vardır” demek lazım gelmez mi?

Felsefecilerin, felsefe mantığı ile bu azim arayışın içine girmeleri kim bilir? …Nereden ve ne için icap etmiş….Belki bilmediklerimiz var, belki de ecdatların inandıkları Allah’a inanmak… Ertuğrul beyin belirtildiği üzere: Bu arayışla Allah’ı kabul edenler de olmuştur. Etmeyenler de… “Hidayet Allah’tandır.”Umarım, bu İslam diyarında kimse Allah’ız kalmasın. Allah’ı bulanlar da İslam şuuru ile yaşasın…

Bediüzzaman, Cenab-i Allah’ın vacib’ül vücut olduğu hakkal yakin derecede birçok eserinde izah etmiştir.

 Örneğin: 11–16–22–30–32 ve 33.ncü Sözler, 20 ve 24.ncu Mektup, 23 ve 30.ncu Lem’a, 2–7–11 ve 15.nci Şua’lar.

Bunlardan,Yedinci Şua, Ayatü’l Kübra da, şöyle bir izahat vardır:

“Madem âlemde ve her şeyde tagayyür ve tebeddül var; elbette fânidir, hâdistir, kadim olamaz. Madem hâdistir, elbette onu ihdas eden bir Sâni var. Ve madem her şeyin zâtında vücudî ve ademî bir sebep bulunmazsa müsâvidir; elbette vâcip ve ezelî olamaz. Ve madem muhal ve bâtıl olan devir ve teselsül ile birbirini icad etmek mümkün olmadığı kat’î burhanlarla ispat edilmiş; elbette öyle bir Vâcibü’l-Vücudun mevcudiyeti lâzımdır ki, nazîri mümteni, misli muhal ve bütün mâadâsı mümkün ve mâsivâsı mahlûku olacak.”1

Bu bundan oldu, şu şundan oldu biri birine sebep göstermekle yaratıcılık olmaz. Bu kısır döngülerle varlık bulunmaz. Başlangıcı olmayan birisinin olması lazımdır. Bu da ancak ezeli ve ebedi olan Allah’tır. Allah bütün eşya üzerinde tasarruf eder. O sânidır, varlıklar ise onun sanatıdır.

Gene, Bediüzzaman hazretleri Mesnevi-i Nuriye eserinde şöyle diyor: “ Sani-i Âlem, Âlemde dâhil olmadığı gibi, âlemden hariç de değildir. İlmi ve kudreti ile her şeyin içinde olduğu gibi, her şeyin fevkindedir. Bir şeyi gördüğü gibi, bütün eşyayı da beraber görür…

…Bak, zaman-ı mazi senin gibi geçmiş olanlara geniş bir kabir olduğu gibi, istikbal zamanı da geniş bir mezaristan olacaktır. Bugün, sen iki kabrin arasındasın. Artık sen bilirsin.” 2

Allah’ım, Kur’anı akıl, kalp ve ruhlarımıza nur, nefislerimize mürşit eyle âmin, âmin, âmin…

Rüstem GARZANLI

Kamu Yöneticisi

KAYNAKLAR

1-Yedinci şua,

2-Mesnevi-i Nuriye, 1.Bab.

Yıkıcı Tartışmalardan Kaçınmanın 10 Yolu

Barton Goldsmith, Ph.D.den çeviren psikolog İclal Eskioğlu

Her çift tartışır. Bazıları açıktan açığa birbirine bağırarak tartışırken; bazıları da ilişki ve iletişim kurmayı reddeder. Yöntemleri ne olursa olsun, sonuç aynıdır – duyguların incinmesi ve düş kırıklığı. Yapıcı bir şekilde tartışmanız için bazı ipuçlarım var; eğer doğru bir şekilde uygulanırsa, gelişme ve problemlerin çözümü için bir yol olabilir.

  1. Kızgınlığın kendisinin tahripkâr bir duygu olmadığını bilmek gerekir. Kızgınlıkla öfke arasında muazzam bir fark vardır. Bir kişi kızdığı zaman duygularını ifade etme ihtiyacı duyar, bir şeyleri ya da ilişkileri bozmaz – ki bu türlü bir davranış öfkedir.
  2. Sinirlenmeden önce duygularınızı ifade edin. Siz veya eşiniz olaya olduğu gibi yaklaşabilirse ve güvenli bir şekilde çözmeye çalışırsa, olay tartışma noktasına gelmeyebilir. Bazen bazı şeyler sadece ifade edilmeye ihtiyaç duyar ve eğer eşiniz sizin nasıl hissettiğinizi anlarsa, birçok tartışma önlenebilir.
  3. Sesinizi yükseltmeyin. Kırılmış duygularınız veya farklılıklarınızla ilgili meselelerin bir fısıltıyla çözülebilmesi oldukça şaşırtıcıdır. Birbirine bağıran eşlere sadece bir fısıltıyla iletişim kurmalarını tavsiye ederim ve böylece ilişkilerindeki kızgınlık faktörünü büyük ölçüde azaltmış olurlar.
  4. İlişkinizi tehdit etmeyin ve her tartışmayı ilişkinize karşı bir tehdit olarak algılamayın. Bu tarz duygusal şantajlarla karşıdaki panik ya da kaçış moduna girer. Siz ayrılmak istediğinizi söylerken, karşınızdaki yeni bir eş bulmak için planlar yapıyor olabilir. Bunun yanı sıra karşınızdaki kişi ailesini kaybetmek fikriyle öylesine yıkılmıştır ki şiddetli bir depresyon yaşayabilir ve bu sizi sonuca götürmez.
  5. Problemlerinizi biriktirmeyin. Biriktirdiğiniz takdirde, eski problemleriniz mevcut probleminizin çözümünü engelleyecektir. İlk önce mevcut meselenizin üstesinden gelin ve eğer gerçekten geçmişteki problemlerle ilgili karmaşık duygularınız varsa başka bir zaman onlarla ilgili konuşun.
  6. Kızgınlığınızı bastırmayın. Eğer hissettiklerinizi uzun bir sure içinize atarsanız, bir gün bu duygularınız patlak verir ve pişman olacağınız şeyler söylersiniz ya da yaparsınız. Kızgınlık sevgiyi azaltmaz; sevdiğiniz kişilere kızmanız normaldir. Aslında sevdiğimiz kişiler bizi en çok üzenlerdir; çünkü onlar en çok sevdiğimiz kişilerdir.
  7. Problemlerinizi kızmadan çözebileceğiniz yöntemler üretin. Konuşmanıza her biriniz beşer dakika boyunca duygularınızı ifade ederek başlayın; sonra yirmi dakikalık bir ara verip meseleleri düşünün ve geri gelip on dakika problemin çözümü için en iyi yolun ne olduğu hakkında müzakere edin. Ayrıca, problemin hemen çözülememesinin de normal olduğunu bilin.
  8. İstismara asla müsaade edilmemelidir. İstismar sözlü saldırıyı ve kapıları çarpmak, tabakları kırmak veya dayak gibi şiddet çeşitlerini içerir. Eğer tartışmalarınız istismar düzeyine ulaşırsa, evden ayrılmanız gerekir. Şayet eşlerden biri kaba kuvvete başvurursa polis raporu tutulması ve bir terapistten randevu alınması zorunludur.
  9. Her şeye reaksiyonda bulunmayın. Unutmayın ki aldırış etmemek de bir dikkattir. Eğer eşiniz sizi bir tartışmaya çekmek istiyorsa, uzak durun. Bazı insanlar hakikaten tartışmayı severler; çünkü bu durum onlara geçici bir güç duygusu ve haz verir. Bu kişilerin ilgiye olan ihtiyaçları içinde sıkışıp kalmayın.
  10. Vücudunuzu dinleyin. Kızdığınız zaman vücudunuzda, kendinize, eşinize ve ilişkinize zarar verici şekilde davranmanıza sebep olabilecek bazı kimyasallar salgılanır. Duygularınızı anlamayı ve kızgınlık sürecinin sizi fiziksel ve duygusal olarak nasıl etkilediğini öğrenin.

Araştırmalar gösteriyor ki, zamanlarının %20′sinden fazlasını tartışarak geçiren çiftler büyük bir ihtimalle ilişkilerini devam ettiremiyorlar. Ümit ederim bu ipuçları tartışmalarınızı kontrol altına almanıza ve tartışmalarınızın şiddetini düşürmenize yardımcı olur. Eğer bu ipuçları size yardımcı olmazsa ve ilişkinizi korumak istiyorsanız nitelikli bir evlilik terapisti bulmalısınız.

Kemal Sayar / kemalsayar.com