Etiket arşivi: tatil

Bu Tatil Başka Tatil Olsun

Tatilde ne yapmayı planlıyorsunuz bilmiyorum; ama yapmamanız gereken en önemli şey, çocuğunuzun tatilini zehir etmek.

Her gün tekrar etmeyin örneğin “Kaç gün oldu hâlâ hiç ders yapmadın!” diye.

Zira tatil, ders yapma zamanı değil, ders yapmama zamanıdır. Korkmayın, okulda öğrendiklerini unutmaz çocuk. Aksine, pekiştirir tatilde. Ama ders yaparak değil, öğrendiklerini uygulayarak…

Mesela, matematik kitabına bırakın okulda çalışsın ama uygulamasını sokakta yapsın. Verin parayı, gitsin markete. 10 yumurta, 2 süt, 1 ekmek almaya… Hesap etsin kendince, parasını denk getirmek için. Göreceksiniz odada yalınız başına ders yapmaktan daha keyifli gelecek matematik ona.

“Tatil bitti, sen bir sayfa bile kitap okumadın!” demektense, alın çocuğunuzu gidin bir ören yerine, coğrafya dersinde anlatılan konuları orada görsün çocuğunuz. Heyecanlansın, çokbilmişlik taslasın, size anlatsın derste duyduklarını oraları gezerken. Keyif alın onu dinlerken. Baba olmanın tadını çıkartın. İşte tatil bu, fırsat ayırın kendinize…

Hem evde rahatlamak ister insan; konuşmak, gülmek, sohbet etmek, dinlenmek ister…

İzin verin istediği saate kadar yatsın örneğin. ‘Hadi kalk kahvaltı yapacağız’ diye başlamayın hemen söylenmeye tatilde de.

Genişleyin biraz…

Özgürlüğünü hissetsin sizin genişliğinizle. Bilirsiniz, özgürlük iyi gelir insana.

Sallapati dolaşsın evin içinde örneğin. ‘Atletin görünüyor elbisenin altında, ne biçim çekmişsin pantolonunu!’ demeyin hemen.

İnsan umarsız olmak ister arada bir, bazen de kuralsız…

Kaygılanmayın, her çocuk biraz öyledir, bazen sakar, bazen beceriksiz… Söylenmek yerine, bu sefer bir kez de tebessüm edin çocuksu hâline. Göreceksiniz iyi gelecek bu ilişkinize. Çocuklar unutmuyor tebessüm ettiklerinde anne babalarının hatıralarını…

Sinemaya gittiklerini de unutmuyor…

Hesap edin, en son ne zaman sinemaya gittiniz ailecek?..

Uzman Pedagog Dr. Adem Güneş

Sizinki Tatil Mi Tebdil Mi?

Modern insanın tatil anlayışı “atıl kalma” demektir yani işlevsiz kalmak. Arapça bir kelime olmasına rağmen ilginçtir ne Kur’an’da ne de sünnette tatil kelimesi hiç yer almaz. Modern insana seçenek sunulsa, eminim 356 günün tamamını tatil olarak geçirmek ister yani atıl olarak yaşamak ve her daim iş yapmadan, bir şey üretmeden bir ömür geçirmek.

Düşünün organlarımız tatil yapacağım dese ne olurdu? Biz buna ölüm diyoruz.

Aynı şekilde dünya ben tatil yapacağım dese ne olurdu? Bunun adına da kıyamet diyoruz.

Modern akıl hemen her şeyde olduğu gibi tatil kavramı üzerinde de manipülasyon yaparak, tatili zevk-ü sefaya dönüştürme, her türlü işten elini eteğini çekerek yan gelip yatma anlamını veriyor. Tatilin içerik olarak ne olduğuna geçmeden önce bizim inanç yapımızın da bir tatil anlayışı olduğunu hatırlatmak isterim. Bizim inanç yapımızda tatil bir tebdildir yani değişim; bir işten yorulunca başka bir işle uğraşarak dinlenme anlamına gelir.  Yüce kitabımız Kur’an’ı Kerim öyle buyurmuyor mu? “Bir işten boşalınca, yeni bir işe giriş ve sadece Rabbine yönel.” (94/7-8) Ayet çok açık; bir işten yorulduğunda yan gel yat veya bir işten yorulduğunda boş boş zaman geçir demiyor.

Kur’an’da şafak vaktine (İnşikak Suresi), geceye (Leyl Suresi), kuşluk vaktine (Duha Suresi), zamana (Asr Suresi) ve daha pek çok yerde zamanın hemen her versiyonuna yemin edilmiştir. Eğer Allah bir şeye yemine ediyorsa, insanoğlu o şeyi çoğu kez ihmal ediyordur. Aslında zamanın ayrı ayrı dilimlerine yapılan her bir yemin, hayatın geneline yapılan bir yemindir. Yani bir neyi; “Ey insan sabaha yemin ettim duymadın. Sen güneşin üzerine doğacakken güneş senin üzerine doğdu. Yani öldürdün zamanı. Kuşluk vaktine yemin ettim, geceye yemin ettim, tüm yaşadığın zamanı şahit göstererek yemin ettim ama sen anlamadın, duymadın çağrımı ve zayi ettim ömrünü.” diye bizi uyarıyor Rabbimiz. Peki, bunun arka planında yatan esas etken nedir? Neden insan bu kadar çağrıyı duymaz ve zamanını zayi eder? İnsanın en çok zayi ettiği şeyleri bir düşünün. İnsan fıtri olarak en çok neye sahip olduğunu düşünüyorsa, en çok onu ihmal etme eğilimindedir (sağlığı gibi, ailesi gibi). İşte bu nedenle zamanının çok olduğunu düşünen insan, yapması gereken sorumlulukları ve hayırları hep yarınlara erteleme eğilimindedir. İşte tamda burada herkes “Bu zamana kadar nice yarınlar geçirdim ve bu geçirdiğim yarınlarda hangi sorumluluklarımı yerine getirdim ve hangi hayırlı ameller işledim ki yarın hangi hayırlı amelleri işleyeceğim?” diye kendine sormalıdır.

Zamanı israf edenler aslında hayatı ıskalayanlar, hayatı israf edenlerdir. Kur’an’ı Kerime göre bu tip insanlar hüsrandadır, ziyandadır. “Asra (zamana) yemin olsun ki,  insan mutlaka ziyandadır.” (103/1-2) Ayetinde beyan edildiği gibi.

Aklıma her geldiğinde tebessümle karışık irkildiğim ironik bir fıkrada Cebrail (as) 90 yıl yaşamış birinin canını almak için yanına gelir ve ona canını alacağını, vadesinin dolduğunu söyler.

Adam: “Mümkün değil.” der.

Cebrail (as): “Neden?” diye sorar.

Adam: “Ben zaten hiç yaşamadım ki!” diye cevap verir.

Onca yıl yaşamasına rağmen zamanının hakkını ver(e)meyen birinin ibretlik bir cevabıdır bu.

Peki, o halde şu an binlerce öğrenci, yaşadıkları biz zaman dilimi olan tatilde nelerden uzak durmalı ve neler yapmalı?

Uzak durulması ve yapılmaması gerekenler kısaca:

  • Gece geç yatıp sabah geç kalkılmamalı.
  • Tatildeyim diyerek televizyon ve internette sınırsız zaman geçirmemeli.
  • Yarıyılda sıkıldım diyerek kitaplardan uzak durulmamalı.
  • Bütün gün yan gelip yatıp, hemen hemen bütün iş ve güçlerden el etek çekilmemeli…

Peki, ya yapılması gerekenler?

  • Herkesin önceliği bir diğerinden farklı olabileceği için öncelikler tespit edilerek, tatil müddetince kişisel gelişime yatırım yapılmalı. Bu kimine göre ders tekrarı, kimine göre yabancı dil eğitimi, kimine göre bir enstrüman çalmayı öğrenme, kimine göre bilmediği bir sureyi ezberleme, kimine göre hepsi veya daha farklı etkinlikler olabilir.
  • Herkesin önceliği farklı olsa da muhakkak gündelik kitap okuma yapılmalı ( Zübeyir Gündüzalp’in dediği gibi:  “Şimdi oku kabirde okuyamazsın.”)
  • Her gün azda olsa fiziksel aktivitelerde bulunulmalı.

Kısaca Mevlana’nın tabiri ile herkes mesul olduğuyla meşgul olmalı.

Yrd.Doç.Dr.Kenan Taştan

www.NurNet.org

Müslüman Hava Durumuna Göre Şekil Almaz

Musluman.Hava.Durumuna.Gore.sekil.AlmazTatil başladı! Dolayısıyla biz bir 3 ay kadar her türlü mücadeleyi, tebliğ faaliyetini bırakalım.Zaten yorulduk, dolayısıyla tatilde dinlenmemiz gerekir gibi bir mantık müslümana yakışmaz. Müslüman mücadele ettikçe, Kuran’a ve Allah’ın dinine hizmet ettikçe dinlenir. Asıl bunları yapmadığında yorulur Müslüman. Rabbinin nimetini durmaksızın anlat. (Duha Suresi, 11) ayetinde bildirildiği gibi, ara vermeden, durmaksızın ibadete devam etmek farzdır.

Sıcağın zayıf insanlar üzerinde caydırıcı özelliği vardır, yaz rehavetine karşı dikkatli olmak lazım. Sıcak havalarda bazı insanlar gevşer ve İslam’ı tebliğ etmeyi durdururlar. Yazlığa gidip ellerinde sineklikle sinek kovalamaları gerektiğini ya da karpuz yeyip çekirdeğini ayıklamaları gerektiğini düşünürler. Oysa bir müminin boşa harcayacak tek bir saniyesi olmamalıdır. Dünyanın dört bir yanında müslüman kardeşlerimiz zulüm görürken üç ay havuz keyfi yapıp, sadece nefsi tatmin etmek müslümana yakışmaz.

Kuran’da münafıklar diyor ki; bu sıcakta cihada, tebliğe, dini yaymaya çıkılır mı? Demekki sıcağın böyle caydırıcı bir özelliği var ki, zayıf nefisleri olumsuz etkiliyor ki Cenabı Allah Kuran’da o konuya işaret etmiş. Dikkat edin, yazın insanlara rehavet çöker ve çok gevşerler. Oysa irade kullanıp tam tersi şekilde davranmak gerekir. Daha şevkli, daha gayretli, daha heyecanlı olmak lazım. Zira müslüman hava durumuna göre şekil almaz.

Ölümün ya da hastalığın ne zaman geleceği belli olmaz. Hastalık da bazen insanı ölüm raddesine getirir, dünyadan geçirtir. Allah’ın,  bereket vermesinin,  güzellikler, huzur, sağlık, sıhhat vermesinin nedenini insanların iyi düşünmesi gerekir. İnsanı dünyevi zevkler ve menfaatler mutlu etmez. Allah’a hizmet etmek mutlu eder. Kuran’a hizmet etmek mutlu eder.

“İşlerinden boşaldığın vakit, tekrar çalış ve uğraş” İnşirah Suresi,7)

Cenab-ı Allah, “işinden boşaldığında”, yani işin bittiğinde “yeniden başla çalışmaya” diyor Peygamberimiz (s.a.v.)’e . Müslümanın da aynı tarzda, aynı tavır içerisinde olmalıdır. Onun için, “giderim, havuzda, denizde üç ay dinlenirim” olmaz.  Eğer Allah rızasını esas almıyorsan, gidiyorsan, Kuran’ı unutuyorsan, İslam’ı unutuyorsan, orada seni aniden ölüm yakalarsa, nasıl açıklayacaksın onu Allah’a? ”Yarabbim, ben tatildeydim” mi diyeceksin?

Kuran’ın neresinde var Allah’tan, Kuran’dan, İslam’dan uzak bir hayatı tatil olarak görmek? Elbette seyahat edilebilir, biryerlere gidilebilir. Ama yine Allah rızası için yapılır o gezi. İnsan gittiği yerde de bütün gücü ile İslam’ı ve Kuran’ı yaymak için gayret eder. İbadet hiçbir yerde ve koşulda durmaz. Müslüman olduğunu söyleyen herkesin var gücü ile Allah rızasının en çoğunu aramak konusunda gayret etmesi lazım.

Hiçbir şart ve ortam müminleri din ahlakını yaşamaktan, Allah’ı ve ahireti düşünmekten alıkoymaz. Allah Kuran’da müminlerin bu özelliğini şöyle bildirmiştir: “(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah’ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten ‘tutkuya kaptırıp alıkoymaz’; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar.” (Nur Suresi, 37)

Bu kıymetli günleri boş işlerden yüz çevirerek, Rabbimizin yüzü ve rızası için dolu dolu ibadetle geçirelim inşaAllah. Zira ölüm çok yakın. Geri dönüşü olmayan o ana geldiğimizde ‘keşke…” diyenlerden olmamak için, henüz vaktimiz varken bunu dua ve ibadetle en doğru şekilde değerlendirelim inşaAllah.

İbrahim Akın

Melekler tatil yapmıyor!..

Yaz tatili geldi. Pek çok kişi izne ayrılacak, tatil yapacak. Tatile gidenlere hatırlatırım; melekler tatil yapmıyor!.. Sağ omzumuzda sevap meleği, sol omzumuzda günah meleği durmadan, saniye saniye attığımız adımları yazıyor.

Tatil için lüks yerlere gezmeye gidenler etraflarına bakabilir; en güzel yerlerde en büyük günahlar işleniyor. Bu nankörlüktür. Yani demek istiyorlar ki: “Allah’ım sen böyle güzel yerler yaratmışsın. Ben de işlediğim günahlarla buraları çirkinleştiriyorum!

Güzel yerlere gidenler dönünce anlatır, “Öyle bir yere gittik ki, cennet gibi…” Peki, ben de sana soruyorum; o cennette ne yaptın? Cennette cehenneme hazırlık mı yaptın? Beş yıldızlı bir otel… Yiyecekler, içecekler, konforlu odalar, her şey tertemiz… İsteyen yüzüyor, isteyen yatıyor, isteyen deniz kıyafetiyle geziyor… “Cennet gibi yerde” günah deryası içinde kalınıyor.

Böyle söyleyince bazıları itiraz ediyor. Gezmeyelim mi? Görmeyelim mi? Allah’ın nimetlerinden istifade etmeyelim mi?

Allah her şeyi insanlar için yaratmış. Bu yarattıklarından elbette ki en çok Müslümanlar istifade etmelidir.

Amma Müslüman’ca!..

Mesela ben şu anda basit ve sade bir köy evindeyim. Ağaçlar, çiçekler, tertemiz bir hava… Bu basit köy evinin balkonu… Helal daire keyfe kâfidir. Burada oturmayıp sahilde plaja gitsem, sol taraftaki melek başlayacak yazmaya: “Helal daireden haram daireye geçti.”

Adam diyor ki: “Bahçeden bana ne, denize girmek istiyorum!” Araban varsa biner, ıssız bir yere gider denize girersin.

Efendim, muhafazakâr oteldeyiz. Hanımlara ayrı havuz, erkeklere ayrı deniz…

Şuurlu muyuz, haramdan korkuyor muyuz? Öyleyse ilmihalde hanımlar hanımların arasında, erkekler erkeklerin arasında nasıl giyinmeli, bahsi yeniden okunabilir.

Velhasılı…

Uçağa binmek zevkli, gökte uçmak güzel, meşrubat ve yemekler şahane. Buraya kadar iyi…

Fakat nereye gidiyoruz? Önemli olan bu…

Ben dünyayı dolaşmış bir insanım. Yabancı ülkelerin imtihanı da ağır diye düşünürdüm. Şimdi Türkiye’de pek çok yerde insan kendini yabancı ülkede gibi hissediyor.

Hem tatil deyince aklımıza niye lüks oteller geliyor? Mesela bu tatilde imkânı olan Kudüs’e gidebilir. Keşke hasta olmasam da ben de gidebilsem o mübarek yerlere. Üç gün, beş gün, bir hafta kalıp gezebilsem. Mescid-i Aksa’yı ziyaret edebilsem…

Tatilde üzerimizde nefsin hâkimiyeti olmamalı… Tebdil-i mekânda ferahlık vardır amma helal dairede olursa… Yoksa sonunda ferahlık değil, maddi-manevi karanlık vardır…

Hekimoğlu İsmail / Zaman Gazetesi