Etiket arşivi: tesettür

Işıl Cinmen Hanımefedinin Yazısına Cevap

Işıl hanım hemcinsleri olan hanımlara arka çıkmak için, yazı yazmış. Bu yazıyla, hanımların açık saçıklıkları, pek mühim bir şey değil manasına gelen yazısı. Ve Kur’ani kerimden Ayete ma’na vererek: Kadınların sokağa çıkmalarını zaruret göstererek, “Erkekler sokakta yürürken yere baksınlar” önüne çıkan hanıma çarpsada mühim değil. Yeter ki yarım çıplak gezen kadınlara bakıp,  kendilerini günahtan kurtarsınlar. Işıl hanım bilmiyor ki sokaklar caddeler erkeklerindir. Bu sebepten Peygamberimiz a.s.m  “El evvelu leh vessani aleyh” buyurmuş. Yani erkek tarafından sokakta yürüyen hanımlara birinci bakış, bakanın lehindedir, ikinci bakış aleyhindedir. Yani ilk bakışta günah yoktur,ancak ikinci defa şehvet nazari ile bakarsa o zaman günaha girmiş olur erkekler.

Evet Allahımız, nesli çoğaltmak için şehvet duygusunu tatminden alınan lezzeti insana peşin ücret olarak vermiştir. Çünkü insan ücretsiz iş yapmaz ki. Bu sebepten yabancı erkek ve kadın o şehvet duygusunu canlandırmadan beraber kalamazlar. Yine bu sebepten, asırlarca Osmanlılar hakim oldukları zaman kadın vücudunu şöyle dursun yüzünü de Peçe ile örtmüştür. Benim Annem hayatı boyunca dışarıda peçeyle gezmiştir. Ve vücuduna fistan değil belden aşağı şalvar, belden yukarıda göğsünün büyüklüğü belli olmayacak şekilde, kadınlara mahsus bir gömlek giyerlerdi. Evet. Dini emirlere göre Tesettür kanunu, yalnız hanımın etini örtmek değil, örttüğü yerlerin kalınlığı belli olmayacak şekilde olmalı.

Işıl hanım, Kur’andaki Ayetten mana verirken, bilmiyor ki: Dini bir hüküm vermek için, onunla ilgili bütün Ayetleri ve hadisleri bilecek, ondan sonra mana verecek. Bakın İçki üç ayeti kerime ile yasaklanmıştır:

1- Sana şarap ve kumardan soruyorlar. de ki “Bu ikisinde büyük günah ve insanlara bazı yararlar vardır. Ancak günahları yararlardan daha büyüktür.” (Bakara 219)

2- “Ey iman edenler! Sarhoş bir vaziyetteyseniz, ne söylediğinizi bilebilecek hale gelinceye kadar namaza yaklaşmayın.” (Nisa 43)

3-  “Ey iman edenler! Hamr (Yani alkollü içkiler), talih oyunları (yani kumar), (tapmak üzere) dikilen taşlar ve fala bakıp kehanette bulunmak üzere kullanılan oklar, muhakkak ki şeytan işi birer pislik ve murdardır; o halde bunları terk edin! (Umulur ki felah ve başarıya erersiniz.” (Maide 90) 

İşte gördünüz ki bir ayeti okuyup mana veremeyiz üçünü bilmeliyiz ki Kur’andan doğru mana çıkaralım.

Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesine göre Kur’ani kerimden  müfessirler 350.000 tefsir yazmışlardır. Kur’ani kerimin ayetlerdeki meallerinden herkes değil, yalınız o sahada alimler bazi şeyler anlayabilirler. Çünkü Kur’ani kerimin her asra munhasir bir yüzü vardır. Kelamullah her asrın ihtiyaçlarına cevap vermeye muheyyadır.

Evet görün Türkiye’de neler geçirdik Risale-i Nurların Müellifi 28 sene sürgün ve hapishanelerde. Hatta dünya kanunlarına ters düşen uzun hücre hapislerine maruz kaldığı halde ve 19 defa hükümet adamları tarafından zehirlenmiştir. Bediüzzamana bu zulmü ingilizler yapmamış, bizden görünen din düşmanları yapmış.

Evet o işkenceli yerlerde yazdığı Risale-i Nur eserleri bugün 60 dile tercüme edildi. Hatta: İstanbul’un, Ataköy Sinan Erdem Spor kompleksinde 22 Eylülde başlayıp 3 gün süren: 10. Uluslararası sempozyumuna 40 devletten 200 den ziyada Profesör ve yazarlar katılıp 6000 sahifeden müteşekkil olan Risale-i Nur ve onların Yazarı Olan Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini nasıl methettiklerini Işıl hanım görmeliydi. Türkiyede Risale-i Nurlar ve okuyucuları, bin küsur def’a civarında mahkemeye çıktıkları halde Sekizinci Sempozyumda Bir Profesör dediki: araştırdık Türkiye’de 10.000.000 kişi Risale-i Nur Eserlerini okuyormuş

Evet  Kur’ani Kerimden meydana geldiği 350.000 tefsir bize gösteriyor ki: Bir ayetin ma’nasını verebilirsin. Fakat o ayetin manası yalınız öyle değildir. O derin ma’nalarını çıkarabilene aittir. Kur’anı kerimde “Verrasihune fil’ilmi” Yani (İlimde derinleşenler) o işi yapabilir manasında diyor.

Din bilgisinde derinleşme, bilgisine “İlmi kelam” denilir. Din bilgisinden nasibi az, veya hiç olamayanlar, bu sahada fikir yürütmezler. Onların mesleğine Felsefe denilir, Yani  o saha, din ile bağdaşmayan, yalnız kafadan bilgi atma sahasıdır felsefe sahası.

Işıl hanım “Men teşebbehe bi kavmin fehüve minhüm”  (Bir kimse başka bir kavimden birisine benzerse, o onlardandır.) Zaten Cumhuriyeti ilan etmeden önce bu hadisi tefsir edip kitap yazan İskilipli Atıf efendiyi o sebepten idam etmişler. Hakim ona: “Ne o kadar bunun üzerinde duruyorsun? Şapka bir bez parçasıdır” İskilipli hakime cevaben: Dayandığın bayrak da bir bez parçasıdır haydi yırt bakalım ve devamında demiş: Bir askeri gemiye Türk subayı yunan bayrağını assa, siz ona ne yaparsınız? Hakimin cevabı sukut.

Evet Işıl Hanım Bu hususta haklısınız. Diyorsunuz Müslümanların Müslüman olduklarına dair bir alamet yok. Müslümanların çoğu: Yahudi ve Hristiyan alameti olan kasket ve fötr dan kurtuldukları için rahat başaçık geziyorlar. Çünkü Şeyhülislam Zembilli ali efendi Demiş ki Bir Müslüman şaka ile de şapkayı başına koysa kâfir olur. Fakat ne yapsın zavallı Türk Müslümanları Cebir Altında.

Evet Işıl hanım! Hanımların hakları o zaman ellerinde idi, o zaman, ne zaman ki İslam şeriatı hakim idi. Dış düşmanlar içteki bazı hainlerle birleşerek Tepemizde tuz döğdüler. 80 sene bu mazlum milleti ezdiler Anlat bana 1923 ten 1950 ye kadar Türkiye’de nasıl ilerleme olmuş. 24 sene Türkiye’de Kur’an öğrenmek yasak. On sekiz sene ezan okumak yasak. Ezan yerine Minarelerde Türkçe şarkı söylüyorlarmış bu dünyanın hiç bir yerinde görülmemiş. Milletin çektiklerinden yalnız bir tane: Bediuzzamanın nasıl ve ne kadar çektiklerini yukarıda sana anlattım. Camide namaz kılan adam çıkarken takkesini çekmeğe unutmuş hemen hapse atmışlar.

Televizyonda Bir muhabir Öyle diyor Cumhuriyet devrinde 1800 tane cami yıkılmış. Kütahyadan bir dede bana anlatıyor: Askere İstanbula tayini çıkmış gelmiş Sultan Ahmed camiinde Ranzalar koymuşlar orada yatıyorduk diyor. O devirde insanların çektiklerinden sizde öğrenmişsiniz. İnönü devrinde İmansız Öğretmen yetiştirmek için Köy enstitüleri isimli okullar açılmış. bu sebepten dindarlar dinsiz olur diye evlatlarını okula göndermemişler ve bu millet bu hale gelmiş. Hanımlardan dini çok zayıf olanların kızları yarım çıplak. Güya dindar olanların kızları de DANDİK tesettürle geziyor.

Sen samimiyetten bahsediyorsun Bunu hiç bir zama “Eddinu Nasihatun” o Mübarek Peygamberimiz bu (Din nasihatten ibarettir) kelimesini 3 defa tekrarlamiş. Samimiyet değil bu kelime: Bilgi manasındadır. İnsan, Kulağından ve gözünden ne aldı ise o odur. Ha bilgisini sağlam aldıktan sonra samimi olabilir. Bu sebepten Yukarıda Risale-i Nur eserlerinden bahsettim onların tamamı 130 Risale dir. Fakat onlardan birtanesi de İhlas Risalesidir (yani samimiyet)  bu risale hakkında diyor en az onbeş günde bir defa bunu okuyunuz. Evet Samimiyet, ama o samimiyet bilgisiz olmaz

Hanımlara hak vermişler mi yoksa ellerinde olan haklarını almışlar mı? Bak sana hanımların haklarını anlatayım: Peygamberimizin a.s.m hanımları Müslümanların anneleri hükmündedir Ayeti kerimede: “Pergamberinizin a.s.m. hanımlarına gerekli bir şey soracağınızda bir perde arkasında sorun! Öyle yapmanız, hem sizin kalpleriniz hemde onların kalpleri için daha çok temizdir.” (Ahzab 52) Hanımlar âileden ve okuldan sağlam terbiye almadıkları için mahkemelerde 100.000 lerce boşanma dosyaları mevcut. Bediüzzaman Talebelerine emretmiş beş defa günde kıldıkları namazdan sonraki tesbihatta ” Allahım hanımların şerrinden, hanımların belasından, hanimların fitnesinden bizi Sen koru” duasını okuyun demiş ve her talebe onu okur.

Peygamberimiz Mi’racdan geldikten sonra: Cehennemin çoğunluğu hanımlarmış diye haber vermiş. Yani hanımlar kolay aldanabilir bir vaziyettedirler de ondan: Kendilerini cehenneme birer parça odun yapmaktan çekinmiyorlar zavallılar. Bunuda bildireyim ki hanımlar cumhuriyet sisteminden çok yara aldıkları için ben evimde bir daireyi onların toplanıp din iman ve öldükten sonra, ya ebedi cennet ya ebedi cehennem insanı beklediğini öğrenmeleri için orada Haftada bir umumi dersleri var ve ara sıra toplanıp programlar yaparlar. Mes’ele bundan ibaret Işıl hanım.

Bakın Üstad Bediüzzaman hazretleri SÖZLER eserinin Lemaat kısmında hanımın yerini nasıl tayin ediyor:

“Mim”siz medeniyet, tâife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metâı yapmış. Şer’-i İslâm onları Rahmeten dâvet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada; rahatları evlerde, hayat-ı âilede. Temizlik zînetleri;

Haşmetleri hüsn-ü hulk, lûtuf ve cemâli ismet, hüsn-ü kemâli şefkat, eğlencesi evlâdı. Bunca esbâb-ı ifsad, demir sebat kararı Lâzımdır, tâ dayansın. Bir meclis-i ihvânda güzel karı girdikçe, riyâ ile rekabet, hased ile hodgâmlık debretir damarları.

Yatmış olan hevesât birden bire uyanır. Tâife-i nisâda serbestî inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birden bire inkişafı.

Şu medenî beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu sûretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir; Hem müthiştir tesiri.

Abulkadir Haktanır

www.NurNet.org

Anne Sıfatı ile Mücehhez Kız Kardeşim!

basortusuEy şehid dedenin torunu bacım! Dikkatli ol. İç ve dış düşmanlar senin şerefini ayak altına alıp çiğnemesinler. Bu kısacık hayatın zehirli bal hükmünde ki geçici lezzetlerine aldanıp, Allah tarafından sana va’d edilen cennette ki ebedi mutluluğunuzu kaybetmeyin. Bunuda ilave edeyim:

Yeni evlenen çiftlerin dini nikâhını yapan hoca dese ki: (Şahitlerin huzurunda ben bu çiftleri ömürlerinin sonuna kadar beraber yaşamaları için nikâh ediyorum.) O nikâh kabul olmaz. Çünkü evlenenler, şu kısacık dünya hayatı için değil de, ebedi hayat olan ahret  hayatında, cennette mutlu yaşamak için evlenirler. Evet, hanımlar insanlığın yalnız yarısı değil, onlar insanlığın annesidir. Fakat ne yazık ki, kötü sistemler onları evin içişleri bakanlığından düşürüp, bir ticaret metaı ve reklam aracı yaptılar.

Feminizim erkek ve hanım arasında eşitlit kanunu getirdi. Anlatın bana: O iki cins eşit olabilirmi mademki eşitmişler, niye hanımları da askere almıyorlar. Niye hanım hassas, nazik bir varlık olduğunu bilmezlikten geliyorlar. Ne yazık ki zavallı hanım kardeşlere hak vermek şöyle dursun, onların mevcut haklarını de ellerinden aldılar.

Üstadın dediği gibi:  “Hanımların asıl vazifesi nesli çoğaltmaktır.” Öyle olduğu halde, anlatın bana fazla demiyorum, me’mure olmuş çalışan kaç tane hanımın 5 evladı var? O zavallıları çalıştıkları işlerinin zahmetinden ötürü bir veya iki evlattan fazla evlada sahip olamıyorlar. Kolaymı kardeşim hem bütün gün elin işinde çalışsın hem de evlat büyütsün.  Zavallı hanım işten yorgun geliyor, bir taraftan beyi yemek istiyor, öte yandan evladı annesini özlemiş ağlıyor. Pedagoglar diyorlar: Çocuk, terbiyesini %80 annesinden alır. Çocuk yuvasında büyüyen yavrulardan nasıl bir terbiye bekliyoruz. Gizli kamerayla çekilen bir çocuk yuvasındaki hadıse: Çocun annesi içn ağlıyor, bakıcı bir tokat atıp çocuk yine susmuyor. Sonra biraz uyuşturucu çocuğun ağzına sürüyor uyuyor. Böyle olmasada çocuk yuvasında yavrular nasıl terbiye aldıklarını öğrenmemiz için mahkemelerde 100 binlerce boşanma dosyasından cevabını alabiliriz.

Biz bu yazılarımızda Allahın (c.c) ve Allah tarafında gönderilen Peygamberimizin (a.s.m.) ortaya serdiği ölçüleri nazara alarak yazıyoruz. Bu dalda felsefe geçmez “Sadırdan (gögüsten) degil satırdan” anlatacağız. “Bana göre bu böyledir” demek, o cahillerin sözüdür.

Zaruri ihtiyaç olunca hanım vücudunun öteki taraflarını örtüp,  bu düşünce ile baş açık gezebilir: Aşkla şevkle, kendine: Ah! Allahım ne zaman bana  nasip edecek Allahıma isyan etmekten kurtulup başımı örteyim  diyerek  çalışabilir. Fakat, başı açık gezen kız, başörtüsü bir şey değildir dedi mi dinden çıkıp bir gavur kızı olduğunu bilmelidir. Siz anlatın bana, çalışan hanımların 100 de kaçı zaruretten çalışıyor? Zaruretten çalışanlar % 10 nunu geçmez. Peki ötekiler ne için çalışıyor? Ya para kazanıp beyine kafa tutmak için. Veya beyin zoru ile çalışır.

Unutmayalım ki, Allah bu dünyada insan neslini çoğaltmak için, erkek ve hanıma birleşme şevki vermiş bu durumda olan kadın ve erkek nasıl günaha girmeden beraber çalışabilirler? Veya bölük çağına giren kız ve erkekler günaha girmeden nasıl beraber okuyabilirler? Kızlar ayrı yerde hanım öğretmenlerden ders almak, erkekler kendi cinsi olan öğretmenlerden ayrı yerde ders alma durumuna daha kavuşamadığımıza göre. “İlim kadın ve erkeğe farzdır” ibaresinden maksat dini bilgilerdir.

Bakın Üstadımız nasıl fenni ispatı takip ediyor: “Sokakta ki tesettürsüzlük neticesinde, Müslümanlarda  unutkanlık  oluyor. Çünkü Müslüman erkek haramlara bakmak neticesinde, evine geldikten sonra kendi helalı ile zaruretten fazla birleşiyor bu sebebten beyinde zafiyet oluyor” Ve bu sebepten Pergamberimiz a.s.m “Ahır zamanda hafızların göğsünden Kur’an çıkacak” buyurmuş.

Evet, bu devirde hanım ve kızın tesettürüne dikkatli olabilen babalara barekâllah. Çevreye uymadan bu dini hassasiyeti gösteren anne  va baba olan kardeşlerim çok tebrikler hak ederler. Bazı gafil anne ve babalar:“Var vakit daha gençtir yaşlandımı örtünsün” Bu gafil ahmaklara cevabımız yaşlanınca çıplak gezsin, ona kim şehvet nazari ile bakacak ki. Zaten yaşlanmış hanımlardan ancak vicdanı bozuk olanlar tesettüre bürünmez. Ötekiler ölümden çok korktuğu için sağlam örtünürler.

Bu sebepten Hadisi şerifte “Aleyküm bi dinil acaiz” ( Aceze hanımların dindarlığı gibi dindar olun) buyurması manidardır. Bu sebepten Ağabeylerimiz bu şartlada, hanım kızlarımızı üniversitede okutmayı müsaade etmiyorlar. Unutmayalım ki: Âlemi İslam da dertlerin en büyüğü açık saçıklıktır. Bu itibarla Müslüman anne babanın en zor ve en mühim işi çocuklarını bilhassa kızlarını eğitirken, onları Müslümana yakışır olarak yetiştirip, cehenneme birer odun parçası yapmamaktır.

Hz Ömerin r.a.hın bir hadise si ile yazıma son veriyorum: Bir Gün Hz Ömer Peygamberimize a.s.m. gelip Ya Resulullah aklıma bir şey gelince kıs kıs gülüyorum başka bir şey gelince kendimi tutamıyorum ağlıyorum. Güldüğümün sebebi: Annem veya hanım hamurdan put yaparlardı, biz onlara tapardık, herhangi yolculuğumuzda onları yanımıza alarak onlardan ümit beklerdik, karnımız acıktığı zaman onları yerdik.

Ağladığımın sebebini de şöyle anlatayım: İmansiz olduğum o cahiliyet devrinde, kız babası olmak ayıp olduğu için, 10 yaşında bir kızım vardı. Bir gün onu annesine yıkattırıp saçını taradıktan sonra çölde gümmek için ben kızı aldım çölde ona çukur kazarken sakalım tozlanıyordu. Kızım, babamın sakalı tozlanmış sakalımı silmeye çalışiyordu. Ben hiç acımadan kızı alıp çukura gümdüm. Bu aklıma geldimi, kendimi tutamıyorum ağlıyorum.

Peygamberimizin a.s.m. cevabı şöyle olmuş: Müslüman daha iman etmeden önce yaptığı günahlar af olur. Yani o günahlar senden silinmiştir. Kızda, masum günahsız olduğu için oda cennete gidecektir inşallah. Fakat gelecek bir zaman! (Bizim yaşadığımız zamanı kast ederek.) Anne baba (ahiretlerini düşünmeden) gece gün evlatlarının maddi rahatlıklarını temin etmek içi  koşacaklar. Aman evi olsun, parası olsun, bahçesi olsun şusu olsun busu olsun diye koşacaklar. Asıl evlat katili onlar olacaklar buyurmuş!…

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Müslüman kadının giyim şekli nasıl olmalıdır? Diz altına kadar gelen etek ile tesettür sağlanmış olur mu?

Müslüman kadının giyiminde esas mesele, tesettürü sağlamasıdır. Eli ve yüzü dışında bütün vücudunu örtmesi, açık kalmamasıdır. Giyilen bir elbisenin tesettüre uygun olması için de altını göstermeyecek şekilde kalın ve avret yerlerini örtecek kadar uzun olmalıdır. Bunun için altını gösterecek şekilde ince ve şeffaf olan bir elbise ile örtünme gerçekleşmiş olmaz.

Kadınların yüzleri ile ellerinden başka  bütün bedenleri avrettir. Yüzleri ile elleri  namazda ve namaz dışında  fitne korkusu olmadıkça avret değildir. Ayaklarının avret olup olmaması ihtilaflıdır. Sahih kabul edilen görüşe göre  kadınların ayakları da avret değildir. Diğer bir görüşe göre  namazda kadının ayakları avret sayılmazsa da  namaz dışında avret yeri sayılır. Bu ihtilaftan kurtulmak için ayaklarını örtmeleri iyi olur. Sahih olan görüşe göre  kadınların kolları  kulakları ve salıverilmiş saçları da avrettir.

Bu meseleye esas teşkil eden hadis-i şeriflerin meali şöyledir:

Hz. Âişe’nin rivayetine göre, kız kardeşi Hz. Esma bir gün Peygamberimizin huzuruna gitti. Üzerinde altını gösterecek şekilde ince bir elbise bulunuyordu. Resulullah (a.s.m.) onu görünce yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu: “Ya Esma, bir kadın buluğ çağına erince—yüzünü ve ellerini göstererek—bunlardan başka bir tarafının görünmesi sahih olmaz.” (Ebû Dâvud, Libas 31)

Sahih-i Müslim’de Ebû Hüreyre (r.a.} tarafından bir rivayette Peygamberimiz,giyindiği halde açık olan, yani ince ve şeffaf elbise ile dolaşan kadınların Cehennemlik olduklarını, Cennetin kokusunu bile alamayacaklarını bildirirler. (Müslim, Libas,125)

Alkame bin Ebi Alkame annesinin şöyle dediğini rivayet eder:

“Abdurrahman’ın kızı Hafsa’nın başında, saçını gösterecek şekilde ince bir başörtüsü olduğu halde Hz. Âişe’nin huzuruna girdi. Hz. Âişe başından örtüsünü alarak ikiye katladı, kalınlaştırdı. (Muvatta’, Libas:4)

Hz. Ömer (r.a.) ise, cam gibi şeffaf olmasa da, giyindiği zaman altını iyice belli eden elbisenin kadınlara giydirilmemesi hususunda mü’minlere ikazda bulunmuştur. (Beyhaki, Sünen, 2/235)

İmam Serahsî bu nakilden sonra, kadının giydiği elbise çok ince de olsa yine aynı hükmü taşır, şeklinde bir açıklama getirir. Daha sonra da, “Giyindiği halde açık” olan mealindeki hadisi kaydeder ve şöyle der: “Bu çeşit bir elbise şebeke (ağ) gibidir, örtünmeyi temin etmez. Bunun için yabancı erkeklerin bu şekilde giyinmiş bir kadına bakması helâl olmaz.” (el-Mebsût, 10/155)

Elbisenin şeffaf olmasındaki ölçü, tenin rengini belli etmesidir. Dışarıdan bakıldığı zaman elbisenin altından insanın teni görünüyorsa, elbise ince de olsa, kalın da olsa böyle bir elbise ile örtünme gerçekleşmiş olmaz. Bu mesele Halebî-i Sağir’de şöyle belirtilir: “Elbise altını, tenin rengini belli edecek şekilde ince olursa, bununla avret yeri örtülmüş olmaz. Fakat kalın olsa da, uzva yapışsa ve uzvun şeklini alsa (uzvun şekli görünür hale gelse), bu durumda örtünme hasıl olduğu için men edilmemesi gerekir, namaz caiz olur. (Halebî-i Sağır, s.141)

Mesele diğer mezheplerde de aynı şekilde ifade edilir.

Mâliki mezhebinin görüşü şöyledir:

Elbise şeffaf olur, cildin rengini hemen belli ederse, bununla örtünme olmaz. Bu şekilde kılınan namazın mutlaka iade edilmesi gerekir. İnce ve dar olduğu için azanın şeklini belli eden elbiseyi giymek de mekruhtur. Çünkü bu bir şahsiyetsizlik sayılır ve selef ulemasının giyim tarzına muhalif hareket edilmiş olunur. (Menânü’l-Celü, 1/156)

Hanbelî mezhebinin görüşü ise şu şekildedir:

Vacip olan örtünme, cildin rengini belli etmeyecek şekildeki örtünmedir. Eğer giyilen elbise cildin rengini belli edecek tarzda ince olur da bedenin beyazlık ve kırmızılığı görünürse namaz caiz olmaz. Çünkü bununla örtünme gerçekleşmiş olmaz. Şayet rengini örter de, hacmini belli ederse namaz caiz olur. Çünkü örtü kalın da olsa bundan kaçınmak mümkün değildir. (İbni Kudâme. el-Muğnî, 1/337)

Şafiî mezhebinin görüşü ise şöyledir:

Vacip olan, cildin rengini belli etmeyecek elbiseleri giyinmektir. İnceliğinden dolayı cildin rengini belli eden bir elbiseyi giymek caiz olmaz. Çünkü böyle bir elbise ile tesettür gerçekleşmiş olmaz. Yani, inceliğinden dolayı cildin beyazlığını veya siyahlığını gösteren elbise tesettür için kâfi gelmez. Yine, elbise kalın olsa da, dokunuşu itibariyle altından avret yerlerinin bir kısmını gösterse yine yeterli şekilde örtünme sağlanmamış olur. Diz kapakları ve uyluklar gibi bedenin incelik ve kalınlığını belli eden bir elbise ile kılınan namaz sahihtir, çünkü tesettür sağlanmış demektir. Fakat azaları belli etmeyecek şekilde bir örtü kullanmak müstehaptır. (el-Mecmû, 3/170-172)

Bütün bu nakillerden şöyle bir neticeye varmak mümkündür:

Kadının kendine nikah düşen erkeklerin yanında giymiş olduğu tenin rengini belli edecek ve gösterecek şekilde ince ise bununla örtünme gerçekleşmiş olmayacağından giyilmesi caiz olmaz. Bu giyecek, bir elbise, gömlek ve etek olduğu gibi, başörtüsü ve çorap da olabilir.

Buna göre tesettürün dinen makbul olabilmesi için bazı şartları vardır, onlara dikkat etmek gerekir:

–    Elbisenin vücudu gösterecek tarzda ince olmaması,

–    Nazar-ı dikkati çekecek kadar süslü ve renkli olmaması,

–    Vücudun hatlarını gösterecek şekilde dar olmaması gerekir.

Vücudun azalarını iyice belli edecek şekilde giyilen dar pantolon ve dar gömlekle namaz sahih olsa da, bakanların dikkatini çekip tahrik edeceğinden dinen helal olmaz. Merhum İbn-i Âbidin de eserinde bu hususa işaret etmektedir. (Reddü’l-Muhtar, 5/238)

Diğer taraftan kadınlar gerekli örtüyü sağlamak zorunda oldukları gibi, erkeklerin dikkatini çekecek bakışlardan, konuşmalardan ve yürüyüş tarzından da sakınmaları gerekir:

“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.” (Nur Suresi 31)

İşte hür kadınların, bu istisna edilmiş kimselerden başkasına zinetlerini göstermemeleri, kendi iffet ve korunmaları ve güzel geçimleri noktasından gayet önemli olduğu gibi, yabancı erkekleri etkilememek, günaha sokmamak, edeb ve iffet telkin etmek noktasından da çok önemlidir. Özellikle bu noktayı da düşündürmek ve tesettür emrinin kuvvet ve şumülünü bir daha hatırlatmak üzere, yürüyüş tavırlarının bile düzeltilmesi için buyuruluyor ki: gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar, yani baştan ayağa örtündükten sonra yürürken de edeb ve vakar ile yürüsünler. Örtüp gizledikleri sunî veya doğal ziynetler bilinsin diye, bacak oynatıp ayak çalmasınlar, çapkın yürüyüşle dikkat nazarları çekmesinler; çünkü erkekleri tahrik eder, şüphe uyandırır. Fakat unutulmaması gerekir ki, kadının bu konuda başarısı daha önce erkeklerin iffeti ve görevlerine dikkati ve toplumda olanların gayreti ve özeni ile de ilgili olarak, bunlar da Allah’ın yardımı ile ayakta durabilir. Onun için bu noktada Resulullah (s.a.v) den bütün müslümanlara hitap ve erkekleri zikredip kadınları da içine alacak bir şekilde buyuruluyor ki:

Ve ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz. Demek ki bozuk bir toplulukta kurtuluş ümid olunmaz, toplumun bozukluğu da kadınlardan önce erkeklerin kusur ve hatalarındandır. Bundan dolayı başta erkekler olmak üzere erkek dişi bütün müminler imana yaramayan ve cahiliyyet izleri olan kusur ve hatalarından tevbe ile Allah’a dönüp Allah’ın yardımına sığınıp emirlerine özen ve dikkat göstermelidirler ki, topluca kurtuluşa erebilsinler. O halde herkesin kurtuluşu bakımından iş sahipleri ve ilgili şahıslar şu emirlere de özen göstermelidir. (Elmalılı, Tefsir)

Mehmet Paksu / Sorularlaislamiyet.com

Kamuda Tesettür’e Evet Dediler

Bu akşam sosyal medya’da #Gençler kamuda tesettür’e evet dediler…

Twitter’da bugün farklı bir konu gündeme oturdu… #KamudaTesettür hashtag’inin TT (Trend Topic) olması ve bu etiketle atılan etiketler “Artık başı kapalı bacılarımızın Kamusal alanda da başları kapalı olarak çalışmalarına izin verilmeli” şeklinde gündeme damgasını vurdu.

İşte gündemden bazı tweetler:

@genclerTT: Yıllardır yapılan zulmün son bulması ve gündeme taşımak için #Kamudatesettür başlığıyla seri tweetler atıyoruz. Haydi Bismillah.

@isra_htc: mutlaka olmalı.madem özgürlük var bu ülkede tesettürde de özgür olalım!!!

@bjbjk1903: #Kamudatesettür artık serbest olsun başı kapalı olmak demek beyni kapalı anlamına gelmiyor bu zulüm bitsin artık.

@rnktr: “Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor.” #rnk #Kamudatesettür serbest olsun!

@abdestalanlaik: Tesetture sokmak lazm hersyi!Haya kalmadi!Kamuya da tesettur gerekiyor.Bacilarimizin da tesetturle işe gitmeye ihtiyaci var #Kamudatesettür

@kendinelaik1: Haydi Müslüman iş başa düştü%1’lik kesimin, koydugu saçma sapan, özgürlükleri kısıtlayan bu yasaklarını kaldıralım. #Kamudatesettür

@Imankarr: İnsanların gözünde değil, Rabbimin nazarında özel olduğum için tesettürlüyüm #kamudatesettür

@islamitt: #Kamudatesettür serbest olmalı ancak hanım kardeşlerimizle şuurlu örtünerek buna layık olmalı. Hal ile tebliğ yaptığımızı unutmamalıyız.

@saitozan: Tesettür Allah’ın emridir, beşerin kanunları yasak koyup Allah’ın emrini çiğnememelidir! #Kamudatesettür’e evet!

@metinayirtir: #Kamudatesettür zavallilar söyleyin ne yapti bu dindar insanlar size dağa mi çiktilar yolmu kestiler neden bu kin artik buna bir son verin

@ynsolcer: Bize kamu falan bilmeyiz haci her yer Allah’ın #Kamudatesettür serbest olmak zorunda.

@mrw_merveylmz: Bunu musluman bi ulkede istememiz komik ama napalim mecbur ettiniz! #Kamudatesettür istioruz.

Tesettürün Aile Hayatını Korumadaki Önemi

Giyim-kuşam en önemli aile meselelerimizden birisidir. Zira, tesettür, evvela kadın-erkek için dini bir emirdir.

Sâniyen; eşler ve ailenin diğer fertlerini psikolojik olarak etkilediğinden (kıskançlık, olumsuz bakışları celbetmek vs.) yönünden de önem arz eder. Tesettüre riayetsizlik, kimi zaman aile içi kavgalara ve nihayet boşanmalara kadar götürür.
Yüce kitabımızda örtünmeye dair pek çok âyet-i kerimeden birkaçı şöyledir:
“Ey Âdemoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi… İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar diye onları indirdi.
“Ey Âdemoğulları! Şeytan, ana-babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.
“Ey Âdemoğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yiyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’râf, 26-27, 31.)
“Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yarattı. İşte böylece Allah, Müslüman olmanız için üzerinize nimetini tamamlıyor.” (Nahl Sûresi, 81.)
Bu emirler kadın erkek herkese yöneliktir.
Tesettür ve giyim kuşama verilen önem başka âyetlerle de şöyle desteklenmektedir:
“Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.” (Nur Sûresi, 30)
“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut erkek kardeşlerinden yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut Müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (Nur Sûresi, 31)
Şüphesiz bu âyetlerin her biri bir emirden öte insanın imtihanında başarılı olması için verilen işaretlerdir. İnsanoğlu harama batmamak için, sadık ve dürüst bir hayat sürmek için bu emirleri uygulamalıdır. Allah’ın “Settar” isminin bir gereğini yerine getirmeli, O’nun isimlerini kendi üzerimizde tecelli ettirmeliyiz. Elbet bu emirlerin altında yatan hikmetler sadece bu kadar ile sınırlı değildir. Bir de bunun sevap ciheti vardır ki herhangi bir maddiyat ile ölçümü mümkün değildir.
Ali FERŞADOĞLU / Nur Postası