Etiket arşivi: tıbbi fayda

Oruç Tutmanın Sıhhata Zararı Var Mıdır?

İnsanların farklı zamanlarda, farklı mevsimlerin yiyeceklerine karşı perhizi, bu hastalıklara karşı onları koruyucu olur. İnsanın doğumundan ölümüne kadar devamlı surette çalışan sindirim sisteminin, senenin belli ayında yarım günden (12 saatten) fazla dinlendirilmesinin tıbbi faydaları tartışılmaz bir hakikat olarak karşımıza çıkmaktadır.

Her oniki ayın birinde, vücudun dinlendirilmesi demek olan orucun da, vücuda kazandırdığı faydaların yanında koruyucu hekimlik yönünden faydaları inkâr edilemeyecek kadar açıktır. Ayrıca, bir ay vücudun değişik bir beslenme rejimine adaptesi (uyumu), vücudun hastalıklara karşı mukavemetini artırır, gıda maddelerinden vücuda tam istifade fırsatını temin eder.

Bütün gün hafif vücutla çalışmayı, geceleyin de tam bir istirahat ve beslenmeyi sağlar. Bu esnada gösterilen sabır ve tahammülün, şahsiyet teşekkülündeki rolü; kanın bağırsakta değil de beyinde kullanılması neticesi kişiye salim bir düşünüş; eşyayı kendi kıymetine göre tanıma ve hadiselere bakışta berraklık kazandırması ele alınırsa, bu çeşit bir perhizin yani orucun insan için zaruri olduğu kesinlik kazanmış olur…

Orucun ruh ve beden sağlığına faydası hakkında şu ana kadar çok söz söylenmiş, bu hususta bir hayli makale ve kitap yazılmıştır. Bu sebeple konuya farklı bir bakış açısıyla yaklaşacağız. Oruç hakkında yer yer alternatif fikirlerle karşılaşmaktayız.

Önce orucun metabolizma üzerine menfi bir etkisi olup olmadığı üzerinde duralım. Kısa süreli açlıklarda protein metabolizmasının menfi etkilenmesi söz konusu değildir. Vücut önce karbonhidratını enerji kaynağı olarak kullanır. Vücudun karbonhidrat depo miktarı (kas ve karaciğerdeki glikojen açısından) birkaç yüz gramdır ve yarım gün vücudun enerji ihtiyacını karşılar. Daha sonra primer enerji kaynağı olarak yağlar gelir. Ancak birkaç hafta hiçbir şey yenmediği takdirde vücut proteinleri üzerinde menfi bir tesir meydana gelir.(1)

Ege Tıp Fakültesinde yapılan bir araştırmada kağıt elektroforez metoduyla, oruç tutanların serum proteinleri inceleniyor ve orucun serum proteinleri üzerinde menfi bir etkisi olmadığı Aydar ve Gündüz tarafından bildiriliyor.(2)

Orucun ülser üzerinde menfi bir etkisi olup olmadığı hakkında tartışmalar yapılmaktadır. Mide ve oniki parmak ülserleri üzerinde açlığın negatif bir etkisi olabilmektedir. Bilindiği üzere ülser belli mevsimlerde artış göstermektedir. Burada üzerinde özellikle durmamız gereken son derece önemli bir husus vardır: Oruç, bir diğer ifadeyle Ramazan ayı ülserin aktif aylarına denk geldiği aylarda ancak menfi bir tesir olabilir. Zaten ibadet ve diğer konularda kolaylık gösteren dinimiz de ülserin aktif dönemlerinde oruç tutulmayabileceğini, daha ileri aylarda ülserin aktif olmadığı dönemlerde bunun kaza edilebileceğini ifade buyurmaktadır. Yukarıdaki tezimizi teyid eden bazı çalışmalar da vardır. Haydarpaşa Numune Hastanesi I.Dahiliye kliniğinde “Gastrit ve Ulcus Kanamalarının Ramazan Ayları ile İlişkisi” isimli bir doktora tezinin sonuçlarına göre ülser ve gastrit kanamalarında, oruç tutma sebebi ile midenin uzun süre boş kalmasının denklanşan bir faktör olarak etki göstermediği, ülserin aktif olduğu aylar ile Ramazan aylarının çakıştığı dönemlerde ancak menfi bir netice olacağı hususu ortaya çıkmıştır.(3)

Pakistan Dekar Tıp Fakültesinde yapılan bir araştırmaya göre klinik ve biyokimyasal olarak orucun böbrek dolaşım ve kan üzerine menfi bir etkisi görülmemiştir.(4)

Vakıf Gureba Hastanesiyle, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde 20 yıllık sürede orucun ülserlerde mide delinmesine etkisi olup olmadığı araştırılmıştır. Ataseven ve Aydınlıoğlu grubunun çalışmasına göre ülser perforasyonu (mide delinmesi) Ramazan ayında aşikâr bir artma göstermemektedir.(5)

Bu şartlar altında orucun insan sağlığı üzerinde menfi bir etkisi yoktur. Bazı özellik arzeden hastalarda da zaten dinimiz kolaylık göstermekte, onların oruç tutmamalarına izin vermektedir:

Hiçbir hâlukârda orucu tutmaya gücü yetmeyecek tarzda hastalık olursa orucu bozmak vacip olur. Zarar görerek ve meşakkat çekerek ancak oruç tutabilen hastaya orucunu bozması müstahabtır. İbni-Sirin “İnsan hastadır denilecek bir duruma düştüğünde orucu bozabilir” dedi. Sefer illetinden ötürü orucunu bozabilecek misafire kıyas etti.

Hasan Basri “Ne zaman hastalıktan ötürü namazda ayakta duramıyorsa o zaman orucunu bozar” dedi. Buhari “Nişabur’da hafifçe hastalandım. Bu da Ramazan ayına tesadüf etti. O esnada İshak b. Raheveyh beni ziyarete geldi. Beraberinde bir kaç arkadaşı da vardı. Bana “ey Eba Abdullah orucunu bozdun mu?” dedi. Ben “Evet bozdum” dedim. İshak, “Ruhsatın kabul edilmesinden zaif kalınabileceğinden korktum. Onun için sordum” dedi. Abdullah İbni Mubarek’ten o da İbni Cureyiç’ten rivayet “Atadan sordum: Hangi hastalıktan ötürü orucumu bozabilirim”. Ata “Hangi hastalık olursa” diye cevap verdi. Ebu Hanife “Eğer kişi orucunu bozmadığı takdirde bedeninin daha fazla acı çekeceğinden ve sıtmanın daha şiddetleşeceğinden korkarsa orucunu bozar” dedi.(6)

Bu şartlar altında şu sonuçlara varabiliriz. Orucun insan sağlığı üzerinde menfi etkisi yoktur. İnsan sağlığına zararı olabilecek durumlarda da tutulmamasına dinimizce izin verilmiştir.

Orucun zararı olmadığını gösteren bir çok yayın olmasının yanısıra sıhhi açıdan birçok faydası da vardır. Yüce Rehberimiz “Oruç tutun, sıhhat bulursunuz“(7) ifadesiyle bu noktaya işaret etmektedir. Alman profesör Cehardet iradenin takviyesi konusunda yazdığı kitapta, orucu tavsiye ederek, insanın maddi meyillerinin esiri olmaması, nefsinin dizginlerine malik bir hayat yaşaması için ruhun cesede hakimiyetini temin edecek en tesirli yolun oruç olduğunu belirtir(8).

Profesör Hamidullah da bu noktada şunları söyler, “Oruç ayı olan Ramazan devir devir kış veya yaz senenin bütün mevsimlerine tesadüf eder ve bir kimse böylelikle yazın kavurucu sıcaklıklarında olduğu kadar kışın dondurucu soğuklarında da bu mahrumiyetlere alışmış olur. Şüphe yok ki bir kimse bundan sıhhi, askeri vb. bir takım faydalar kazanır(9)

Dr. Rawy ise bu hususta, “Oruç vücudun hastalıklara karşı mukavemetini artırır. Bu önemli tıbbî hakikati İslam, orucu farz kılarak ortaya koymuş, bugünkü modern tıp ise orucu hastalıklara karşı koruyucu ve ilaç olarak kullanmaktadır” demektedir.(10)

Bu hususu teyiden Dr.Nurbaki şöyle der, “Oruçta özellikle gündüz besin alınmaması nedeni ile karaciğer besin depolama işinde fevkalade rahatlar. Ve de bu rahatlık sırasında vücut için hayatî önemi haiz globulinler hazırlar. Bu sayede korunma sistemimiz güçlenir.(11)

Yukarıda Dr.Ravvy’nin sözlerini teyid edercesine Dr.Henri Lahman’ın Saksonya’nın Dresden şehrindeki hastanesinde, Dr. Berşerbenr, Dr.Moliere ait sağlık evlerinde oruçla tedavi yapılmaktadır.(12)

Bugün beslenmeyi kontrol altına alma ve perhizle vakaların birçoğunda ilaçsız olarak yüksek tansiyon kontrol altına alınabiliniyor ve serum kolesterol trigliserid, açlık kanşekeri ve serum ürik asit seviyeleri müspet şekilde etkilenebiliyor. Stamler Grim ve Gosch’ın yayınları bunu destekler mahiyettedir.(13) Oruç da bu durumu çok uygun bir şekilde yerine getirebiliyor.

Sigara, sağlıklı kimselerin damar duvarının daha sertleşmesine ve atar damar kan akımında menfi etkiye yol açarak damar sertliği gelişmesine vesile olmaktadır.(14)

Bu noktada Ord. Prof. Kazım Gürkân ise şöyle fikrini açıklar, “Oruç bir rejimden ibarettir. Gayesi de yine, beşerin sıhhat yoluyla saadetini sağlamaktır… Düşünmeli ki hamiye’nin (rejim) en büyük tedavi yolu olduğu bir dogma halinde konduğu zaman tansiyondan, kolesterolden, lipitten bu insanların haberleri yoktu. Bundan dolayı ben bu dini rejime çok saygı gösteririm.(15)

Orucun müspet bir tesiri de kan yapımı üzerinedir. Oruçlu iken kanda besinler en az seviyeye düşünce kemik iliği uyarılır. Bu yüzden kanlıların tersine böyle kansızlar oruç tuttuklarında daha kolay kan yaparlar. Oruçlu iken karaciğer dinlenmiş olduğundan kemik iliğinin kan yapmak için ihtiyaç duyduğu maddeleri daha da iyi ve sağlıklı hazırlar.(11)

Orucun en önemli tesiri de kanser oluşumunu azaltıcı oluşudur. Oruçta günlük enerji alımı kısıtlanmaktadır. Diyetle günlük enerji alımının kısıtlanması DBA ve C3H farelerde meme kanserlerinin oluşumunda Swiss micelarda (farelerde) akciğer kanserlerine ABC micelarda benzopirin ile oluşturulan deri tümörlerinin oluşumunu azaltmıştır. Bu hususta Tannenbaum ve arkadaşlarına ait bir araştırma vardır.(16)

Ross ve Brass da kısıtlı enerji ile bu hayvanlarda kanser oluşumunun azaldığı ve hayat süresinin arttığını tespit etmişlerdir.(17)

Hankin ve Ravviing ise Asya ve bazı Afrika ülkelerinde kanser oranının düşüklüğünü, günlük enerji alımının düşük oluşuna bağlamaktadır.(18)

Burada etkili faktörün İslam ülkelerinde oruç mefhumunun mevcudiyeti; gerek hadislerin ve gerekse mutasavvifinin ısrarla az yenmesini tavsiye etmesidir. Orucun insanlarda da kanseri azalttığını Prof. Trüb fizyopatolojik temelli izahatla söylemektedir(15)

Bu şartlar altında ilmi gerçekler şu Yüce Beyan ifadesini tefsir edici mahiyettedir “Eğer biliyor iseniz (Yani vücut fizyoloji ve fizyopatolojisini biliyorsanız) sizin oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır” (Bakara-184). (19)

Dr. Kenan Dildar

LİTERATÜR

1-) Guyton, A.C: Textbook of Medical Physıology. Sixth ed. VV.B.Saunders Co.Philadelphia.1981. p:867,905.

2-) Aydar, S.Gündüz, M.: Oruç tutan normal şahıslarda serum proteinlerinin kâğıt elektroforezi ile incelenmesi. Ege.Ün.Tıp.Fak.Mecm.9:431,1970

3-) Yazıcıoğlu, M.: Gastrit ve Ulcus Kanamalarının Ramazan Ayları ile İlişkisi. Haydarpaşa Numune Hastanesi. İhtisas tezi. 1975.

4-) Ataseven, A.,Aydınlıoğlu, K ve ark: Ülser perforasyonunun açlıkla ilişkisi. Cerrahpaşa Tıp.Fak.Derg.6:203,1975.

5-) Arslan A: Büyük Kur’an Tefsiri. Arslan yay.İst.1987.1/598

6-) Said Havva: İslam. İkbâl yay. Ankara.1/150.

7-) Berki, H:250 Hadis. Diyanet yay. Ank. 1977 s:130

😎 Abdulfettah Tabbara: İlmin Işığında İslamiyet.İst.1977 s:274

9-) Muhammed Hamidullah: İslama Giriş. İrfan yay.İst.1973 s:104 10-) Kırca Celal, Kur’an-ı Kerimde Fen Bilimleri. Marifet yay.İst.1984 s:141 11-) Nurbaki Haluk, Kur”an-ı Kerimden Ayetler ve İlmi Gerçekler. Diyanet yay.Ank.1983.2/36,39 12-) Abdurrezzak Nevfel: İslam ve Modern İlim. Sönmez yay. İst. 1970 s:209

13-) Standler, R.et. al: JAMA. 257:1484-1491,1987 14-)Caro G.et. al: Lancet.2:11-13, 1987

15-) Özönder, H:Peygamberimizin Sağlık Öğütleri. İrfan matb.İst.1974 s:408

16-) Aksoy M: Beslenme ve Kanser. Çağ matb.Ank.1984 s:40 17-) Ross H.H.Bras G:J, Nutr. 103:944-949, 1973 18-) Haskın J.Rawling. V:Am.J.CIin Nutr.31:2005-2016,1978 19-) Arslan, A.Büyük Kur’an Tefsiri. Arslan yay. İst. 1987 1/591

yeniumit.com.tr

Oruç Tıbben Faydalı Mıdır?

Oruç vücudun bütün sistemlerine tesir yapan, sıhhat veren bir hassayı haizdir. Bir kimse sıhhat için oruç tutarsa orucu kabul olmaz. Allah için tutacak ve hikmet de bir bahşiş halinde zuhur etmiş olacaktır.

1- SİNİR SİSTEMİNE ETKİSİ

Oruçlu kimse gıdaî faaliyetinin azalması dolayısiyle farkına varmadan bir çok lüzumsuz yorgunluklardan kaçınır. Aynı zamanda her fert iktisadî gücü nisbetinde iftar ve sahurda fazla gıda ve vitamin alır. Diğer taraftan şehvet ve cinsî arzunun istirahat halinde oluşu, bütün sinir sistemine açık bir sıhhat sağlamaktadır. Bazı kimselerin oruçken sinirli oluşlarının sinir sistemiyle alâkası yoktur. O cihet nefse ait mânevî bir keyfiyettir.

Karaciğer, oruçlu fertlerde istirahat halinde olduğu için, bir çok zehirli maddeleri tahrip ederek sinir sistemini yorgunluk dediğimiz vahim illetten halâs eder.

2- DOLAŞIM SİSTEMİNE ETKİSİ

Oruçken gündüzleri kanda kolesterolün seviyesi düşer. Damar cidarlarında biriken eski kolesterolün artıklarını yavaş yavaş kan deveranına vererek sertliklerini giderirler. Kezâ bilhassa öğle sonu tansiyon biraz düştüğü için damarlarda az tazyik sebebiyle büsbütün bir istirahat meydana gelir. Böylece bu günün en korkunç hastalığı olan arterioskleroz (kalb tıkanması ve felçlerin sebepleri) oruç ve abdestin müşterek tesiriyle âdeta yok olur. Ben, oruçlu ve devamlı abdest alan 300 ihtiyarın tansiyonları üzerinde yaptığım tetkikte, kendilerinde en ufak bir artioskleroz ârazı olmadığını, 65 ten yukarı yaşlarına rağmen tansiyonlarının 12 nin üstüne çıkmadığını müşahade ettim.

Kalbe gelince: Kalp üzerinde kötü tesir yapan üç etken vardır: Damar sertliği, sinir yorgunluğu ve midenin devamlı tazyiki. Bu üç etken de orucluda otomatik olarak bertaraf olur. Oruçlunun kalbi -mânâsı gibi- maddesi de felâh da kalır.

3-HAZIM SİSTEMİNE ETKİSİ

Doğuştan ölüme kadar durmadan çalışmaya mezun olan hazım sistemi, oruçta vasati olarak günde dört saat mutlak istirahata geçer. Dolayısiyle yıpranan taraflarını tamir imkânını bulur.

Orucun en açık sıhhat tesiri karaciğer üzerinedir: Vücudun çeşitli sahalarında birbiriyle ayrı guruplar halinde karaciğerin 50 ye yakın vazifesi vardır. Yağları hazmeden, safrayı yapmaktan tutun da hastalıklara karşı muafiyet maddesi hazırlamaya kadar bütün işler; daha doğrusu bedendeki kimyasal her hadise karaciğer tarafından yapılır. Buna karşılık karaciğer sıhri bir ölümsüzlük içinde -durmadan- hayat sonuna kadar çalışır. Pek nadir olarak hastalanır -karaciğer- çok yüklenince görevlerinin bir kısmını eksik yapmak zorunda kalır. Bugünün tıbbı, bir çok hastalıkların iptidaî sebebini (yani vücut mukavemetinin kırılması, muafiyet teessüs edemeyişi) karaciğere ve onun yüklü olmasına bağlar.

İşte oruç, karaciğere bir günde üç dört saatlik bir istirahat sağlar. Vâkıa karaciğer vazife ve faaliyetini durdurmaz; ama limit bir yavaşlama gösterir. Böylece her uzuvda olduğu gibi karaciğerde de istirahat yanında umumi revizyon ve yenilenme vuku bulur. Vücudun müdafaa, kan kimyası ve hazım cihazı böylece en ideal şekle döner. İşte oruç, sağlık korunmasının asıl merkezi halinde felâh bulucu mânâsını böylece maddeleştirir.

4- KAN KİMYASINA ETKİSİ

Vücudun en hassas kimya olayları kanda cereyan eder. Çeşitli gıda maddeleri, müdafaa maddeleri ve hayati teneffüs enzimleri muayyen bir nisbette kanda bulunur. Bu maddeler yoğunluklarını arttırdıkça vücut bunu telâfi için çetin bir faaliyet gösterir. Oruçluda bu maddeler en düşük seviyede kalır. Dolayısiyle de kanın kimyasal olayları büyük bir kolaylık içinde seyreder. Zayıf olduğu için oruç yiyen ahmak bilmez ki; kendini kemiren asıl oruçsuzluktur. Çünkü zayıflarda kan kimyası bir türlü denge sağlayamamaktadır.

5- ÜROGENİTAL SİSTEME ETKİSİ

Gerek sinir sistemi sükûneti, gerekse bakışlarda bile cinsi arzuyu franleyen bir şehvet perhizi, şüphesiz ki cinsi hayat için çok kıymetli bir hassa taşır.

Böbreklerin, gıdaların yanma ürünlerini süzdükleri nazarı itibara alınırsa, her böbrek hücresinin her an çeşitli gıdaları süzmekteki güçlüğü yanında, oruçlunun dört saat içindeki mutlaka yakın istirahati açıktır. Demek ki sağlığın topluca hıfzıssıhası orucun en yakın varlığıdır. Bu nokta ilâhî bir emri vâkîdir.

Onkolog Uzm. Dr. Haluk Nurbaki