Etiket arşivi: Yeni Akit

Bediüzzaman Terör Konusunda da Haklı Çıkıyor

Yeni Akit gazetesi yazarı Yavuz Bahadıroğlu “‘Sevgi dini’nin dindarları” başlıklı yazısında terörü “insan merkezli” devletler bağlamında değerlendirdi. İnsan ve yaratılanı sevmek üzerinde duran Bahadıroğlu birçok kişinin farketmeden bölücülük yaptığının altını çizdi.

Bahadıroğlu terörü besleyen duyguların hırc ve bencillik eksenin olduğunu ifade ederek şunları sölyedi: “Bediüzzaman bir kez daha haklı çıkıyor: “Kalb-i insaniden (insan kalbinden) rahmet ve merhamet çıksa, akıl ve zekâvet daha onu durduramaz, anarşist olur, bir semm-i katil (öldürücü zehir) hükmüne geçer.””

Bir insanın insan olması için kalbinde “rahmet” ve “merhamet” taşıması lazım diyen Bahadıroğlu yazısının ilgili kısmında şunları kaydetti:

İnsanın gerçekten insan olması, bir başka deyişle “adam gibi adam” olabilmesi için kalbinde “rahmet” ve “merhamet” taşıması lâzım. Bu ikisi “sevgi” eksenlidir. Demek ki, insanın gerçek insan olabilmesi için diğer insanlara karşı merhametli olması ve tabiî hayatı-kâinatı sevmesi gerekiyor.

Ancak durduk yerde insan insanı sevemez. İnsanın insanı sevebilmesi için, o mükemmel varlığın Yaratıcısını kavraması lazım.

Ancak Yaratıcıyı kavrayabilir, idrak edebilirse, “Eşrefi mahlûkat” (yaratılmışların en yücesi, en şereflisi) olarak yarattığı en müstesna varlığı da (insanı da) sevebilir.

Yani işin başı yine Allah sevgisi…

Yunusleyin bir deyişle, “Yaradan’dan ötürü, yaradılanı sevme” san’atıdır.

Oysa biz hâlâ Yaratıcı Kudreti kavrayamadık. Onu kavrayamadığımız için de insanı sevmeyi öğrenmedik…

Hâlâ “benim inancım, benim mezhebim, benim milletim, benim tarikatım, benim cemaatim, benim siyasetim, benim partim, benim liderim, benim takımım, benim hemşehrim” mantığındayız…

Farkında olmadan bölücülük yapıyoruz!

Oysa kadîm kültürümüz devlet, para, ya da eşya eksenli değil, insan merkezlidir.”

Yavuz Bahadıroğlu / Yeni Akit / Risale Haber

Çağın Vicdanı Bediüzzaman

Çağın Vicdanı” ismi öncelikle kitaba hakikaten çok yakışmış.

Nesil Yayınları’ndan çıkan “Çağın Vicdanı Bediüzzaman” adlı eserin yazarı Prof. Dr. Nevzat Tarhan.

Geçtiğimiz hafta içinde kitapla ilgili geniş kapsamlı bir toplantı yapıldı ve kitabın serüveni hakkında bilgi verildi.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri; “önyargılı ve peşin hükümlü” olmayıp, insan olan Müslim veya gayrimüslim herkes için cidden “Çağın Vicdanı“dır.

Nefsi ile yüreği arasında sıkışıp kalmış ve sadece nefsini taşıyarak, hem kendilerini hem insanlığı yoranlar, nefislerini geri plana atıp akıllarını öne çıkarabilseler, Bediüzzaman’ın doğumundan ölümüne kadar, Din-i İslâm için çalıştığını göreceklerdir.

Çağın Vicdanı” ismi Bediüzzaman’ı anlatma ve özellikle yaşadığı dönemin Türkiye’sini “aydınlatma” bakımından çok çok önemlidir.

¥

Eseri kaleme alan Prof. Dr. Nevzat Tarhan için bu çalışmanın kişisel bir tarafı varmış. Kendisi şöyle anlatıyor:

Tıp öğrencisi olduğum günlerden başlayarak, akademik yaşamımın ilerlediği yıllar içinde hep ‘tesadüfi varoluş, hayatın anlamı, Darwinizm, kötülükler neden var, din ihtiyacı, inanmanın psikolojisi, ölümden sonra yaşam var mı, insanın akıl ve ruhu nasıl doyum sağlar?‘ gibi sorularla boğuşup durdum.

Sorularıma cevap ararken, ‘başlangıçta anlaşılması zor‘, fakat anlamaya başladıktan sonra da her okuyuşumda yeni anlamlar yakaladığım Risale-i Nur eserleri önüme çıktı.

Pozitif bilim disiplininde yetişmiş, hemen hemen hiç din eğitimi almamış birisi olarak çıktığım ‘keşif yolculuğunda’ Risale-i Nur eserleri olağanüstü bir rehberlikle zihnimi ve yolumu açtı.”

¥

Çağın Vicdanı Bediüzzaman” adlı eser, Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatına dair “psikobiyografik notlar” ile başlıyor.

İlk bölümde okuyucuların karşısına çıkan analizler, Bediüzzaman’ın kişiliğini anlama noktasında dikkat çekici tespitlerle dolu.

Mesela; hiperaktivitenin bir “öcü“ye dönüştürüldüğü günümüzde, “hiperaktif” bir kişilik olarak Bediüzzaman’ın bu yaratılış özelliğini, nasıl bir kazanıma dönüştürdüğünü öğreniyoruz.

Bediüzzaman Said Nursi’nin “ego“sunun peşinde koşmak yerine, “ego“sunun önüne koyduğu aşkın bir idealin peşinde, nasıl kendi benliğini aşabildiğine dair tespitler, yine bu açıdan dikkat çekici.

Bediüzzaman’ın duygusal okur-yazarlığı, “yenilik” ile “geleneği” buluşturmayı sağlayan duygusal ahengi ve bütüncül yaklaşımı, farklı kişilikleri ortak amaç için bir araya getirebilme yeteneği, bu yeteneği sağlayan manevi ve duygusal liderliğinin arkaplanına dair analizler, oldukça ilginç.

Sonuç olarak Nevzat Tarhan şöyle diyor:

Bütün bu tahliller ışığında, vicdan için geçerli tarif; ‘ne yapmak gerektiğini söyleyen iç ses, yanlış yapmaktan koruyan iç bekçi, hiçbir şey yapmama yanlışından koruyan iç ölçü, nasıl yapacağını anlatan bir iç eğilim’ ise eğer, Bediüzzaman bu toplumun vicdanı olarak yaşamış, çağın vicdanî normlarını tanımlamış ilginç ve sıradışı bir kişiliktir.

Hüseyin Öztürk – Yeni Akit

Avrupa’ya İslâm’ı anlatmalıyız!

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde düzenlenen panelde öğrencilere hitap eden Sevilla Camii Vakfı Başkanı Abdurrahman Malik Ruiz, İspanya’daki Müslüman sayısının 30 yıl önce ne kadar az olduğunu vurgulayarak şimdiki sayıya dikkat çekti ve yapılması gerekenleri anlattı.

Salamworld’ün davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Malezya, İspanya, Almanya ve Kuveytli Müslümanlar, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde (FSMVÜ) gerçekleşen panelle İslâm’ın dünyadaki gelişimini anlattılar. FSMVÜ Medeniyetler İttifakı Enstitüsü’nde gerçekleşen panelde üniversite öğrencilerine hitap eden Almanyalı Müslüman aktivist Abu Bakr Rieger, dünya insanlığının İslâm’a ihtiyaç duyduğunu dile getirirken, Malezya’daki KasehDia Vakfı Başkanı Hajjah Azmi de Müslümanların birbiriyle iletişime geçmesinin büyük önem taşıdığını söyledi.

MEDENİYETLERİN İTTİFAKI BÖYLE OLUR

Programa İspanya’dan katılan Sevilla Camii Vakfı Başkanı Abdurrahman Malik Ruiz ise “Burada, içinde bulunduğumuz ortam, bir medeniyetler ittifakıdır. Türkiye’den, Malezya’dan, Almanya’dan ve İspanya’dan gelen insanlar aynı masada oturuyor ve Müslümanların sorunlarına çözüm bulmak istiyor. Bizim küreselleşmemiz de böyledir. Farklı coğrafyalardan Müslümanlar birbirlerinin sorunlarıyla hemhal oluyor” dedi.

İspanya’da İslâm’ın büyük hızla yayıldığını kaydeden Malik Ruiz “Şu anda İspanya’da 2 milyon civarında Müslüman var. Bu sayı 30 yıl önce o kadar azdı ki; şu an geldiğimiz noktada Müslümanlar olarak İspanya’da ciddi bir varlığımız var. Bu 2 milyonun yarısını göçmenler oluşturuyor ama geri kalan yarısını sonradan Müslüman olmuş benim gibi mühtediler oluşturuyor. Avrupa’ya İslâm’ı güzel şekilde tanıtmalıyız” diye konuştu.

‘İSPANYOLLAR, İSLÂM’IN YAYILMASINDA ÖNEMLİ’

İspanya’da Müslümanların eğitimi ve İslâm’a davet vazifesini hakkıyla yapmaya gayret ettiklerini, bu konuda kendilerine büyük görevler düştüğünün bilincinde olduklarını ifade eden Abdurrahman Malik Ruiz, İspanyolca’nın hem İspanya’da, hem de Latin Amerika’da konuşulduğuna dikkat çekerek, Latin Amerika’daki insanların hidayet bulmasında İspanyol Müslümanlar kilit vazifesi gördüğünü vurguladı.

Fahrettin Dede / Yeni Akit

Teröre Bediüzzaman Seferberliği

Zulümle emniyet sağlanmaz, güç kazanılmaz, iktidar olunmaz. Huzur, refah, ekonomi ve adalet gelmez.

Zalimlikle hak elde edilmez. İnsanlık tarihinde zalimlerin zalimlikler yaparak elde ettikleri bir hak görülmemiştir.

İster insanlık tarihine, ister İslam tarihine bakılsın, her iki halde de mazlumlar kazanmış, zalimler kaybetmiştir.

Bugün terörle adı hiç gündemden düşmeyen Doğu ve Güneydoğu’muzda da insanlık ve İslam tarihi boyunca zalimler gelmiş gitmiş ama hep mazlumlar kazanmıştır.

Peygamberlerin, Sahabelerin, Tabiinlerin, Evliyaların, Âlimlerin, Bilginlerin pek çoğu, bu bölgemizde kısa ya da uzun süreli bulunmuş veya vefat etmiştir.

Onlar da yaşadıkları dönemlerde zalimlerin zulmüne uğramışlar ama her şeye rağmen içinde yaşadıkları topluma huzur aşılarken, gelecek nesillere de mesajlarını bırakmışlardır.

¥

Bediüzzaman gibi asrın imamı da bu bölgenin insanıdır ve Kürt’tür. Yalnız ömrünün bir saniyesinde dahi ırkçılık yapmamıştır.

Bütün ömrünü insanlığın selameti için harcamış, bunu yaparken de zalimlerin zulmünden bir nefeslik de olsa kurtulamamıştır.

Hayatının her safhasında kendisinden ve talebelerinden eksilmeyen takibatlara, işkencelere, tehditlere, baskılara rağmen, o hep iyiden ve iyilikten yana olmuştur.

Hakkını helal “etmemesi” gereken kişilere bile hakkını helal eden Bediüzzaman, bugün milyonların kalbinde ve dilinde yaşıyor. Ona zulmü reva görenlerin ise arkasından bir tek Fatiha okuyanları olmadığı gibi adlarını sanlarını bilen de yok.

¥

Bunları niçin hatırlattım. Doğu ve Güneydoğu halkı, risaleleri okusalar da okumasalar da her halükârda Bediüzzaman’a karşı bir hürmet hissi beslerler.

Hükümet başta olmak üzere, terörü bitirmek isteyen çevreler, Doğu ve Güneydoğu’da bir Bediüzzaman seferberliği başlatmalıdırlar.

Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatı başta olmak üzere, memleketin ve milletin selameti için neler söylediği, yaptığı, gönüllü alaylarla Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği yararlılıklar; sokak sokak, cadde cadde, köy köy, belde belde, ilçe ilçe, il il, anlatılmalıdır.

Bakın Bediüzzaman memleketin terör belasından kurtuluşu için neler söylüyor:

Bu milletin ve bu vatanın hayatı içtimaiyesini anarşilikten kurtarmak ve büyük tehlikelerden halas etmek için, beş esas lazımdır ve zaruridir.
Birincisi; “Merhamet.”
İkincisi; “Hürmet.”
Üçüncüsü; “Emniyet.”
Dördüncüsü; “Haramı helali bilip haramdan çekinmek.”
Beşincisi; “Serseriliği bırakıp itaat etmektir.

Yine Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin sık sık sesini ve sözünü duyurabildiği herkese ısrarla söylediği şu ikazı da çok önemlidir:

Sakın sakın birbirinizin kusuruna bakmayın. Hiddet yerine hürmet ediniz. İtiraz yerine yardım ediniz.

Evet, cahil cühela takımı ne demek istediğimi anlamayacaktır ama bu memleketi ve milleti seven; huzur, güven ve emniyet isteyen “namuslu” her vatandaşımız, Doğu ve Güneydoğu’da Bediüzzaman’ın düşünceleriyle halkın irşad edilmesini benimseyecektir.

İslam’da can ve mal emniyeti esastır. Müslümanlar böyle inanır ve iman ederler.

Hüseyin Öztürk / Yeni Akit