Etiket arşivi: Zübeyir Kılıç

Hususi Dünyamızın inşası

Son iki yüz yıldır islam Dünyası islamın Dünyası değil. Yaşadığımız çağın bize sunduğu Ateizm, Modernizm, Kapitalizm adı altında akan kan ve göz yaşı bunun açık bir göstergesi. islam ise bin sene boyunca gittiği her yere hayat suyu vermiş, yeşertmiş ve insana insan olduğunu tekrar fark ettirmiştir. Bizim ikiyüz yıldır yaşadığımız aşağılık kompleksini batılılar bin sene yaşadı. Bizim şekillendiremediğimiz ve özgüvenini yitirmiş topluluklar olarak başımızı dahi kaldıramadığımız bir dünyada nasıl hakikat nefesini derinimize çekip gelecek nesillere üfleyeceğiz?
Öncelikle kendi Dünyamızı hakikat ile doldurup, zihnimizi gereksiz malumatlardan arındırmak.

Acaba benim gibi sen dahi kafanı teftiş etsen, malûmatın içinde ne kadar lüzumsuz, faidesiz, ehemmiyetsiz, odun yığınları gibi câmid şeyleri bulursun. Çünkü ben teftiş ettim, çok lüzumsuz şeyleri buldum.(1)

Zihni körelme ve artıklardan kurtulduktan sonra Dünya Kadar bir Dünyamız olduğunun farkına varıp artık onun inşasına başlamaktan geçiyor.

Ve bu dünyada, bu dünya kadar büyük, hususî dünyamdaki bütün mevcudatı, hamd ve tesbihât-ı İlâhiyede tasavvur ve niyetimle istimal etmek bir hakkım olduğu nokta-i nazarından..(
2)

Demekki her insanın kendine ait hususi bir dünyası var. Bu Dünyayı tanzim etmek, Nurlandırmak , Felaha ulaştırma yolu acık. Işte bin sene Islamı Cihana Hakim kılan anlayışın ilk adımı öncelikle kendi dünyalarını Hakikatten ve Fetihten nasiplendirmiş olmalarıdır.

Yoksa Islamın maruz kaldığı maddi ve Zihni hücumlara karşı kalabalık topluluklar içinde Slogan kültürüne yönelmek bu saldırıları püskürtmeye yetmeyecek ve aksine sürekli Reaksiyon göstermemize sebep olacaktır. Şuurun ve Hikmetin önündeki en büyük engellerden biriside Slogan kültürüdür . Dünyamızı imar etmek ise kısa, orta ve uzun vadeli hareketlerimizin yol haritasını çizerek Reaksiyondan Aksiyona geçişimizin önünü açacaktır.
Yaşadığımız bu Çağda bunun tespitin yapan ve iç Dünyaları Kur´an Hakikatleri ile imar eden, Imani Aksiyon üreten Risale i nur tamda bu zamanda Ümmete can suyu verecektir.

Zübeyir T. Kılıc

(1) Barla Lahikasi
(2) Lema´lar

Oğlum Bana Ders Veriyor

Bir evlat babası olmadan önce islam coğrafyasındaki sıkıntılar beni şimdiki kadar etkilemiyordu. Hatırlarsınız yıllar önce, babasının kolunun altına iki ateş arasında kalan ve erken yaşta Şehadet makamına eren Gazzeli Muhammedi.

Yaşım çok küçük olmasına rağmen o görüntü beni çok etkilemişti. Ama şimdi içimde fırtınalar kopuyor. Sebebi ise oğlum. Cenab-ı Hak oğlum vesilesi ile “Müminler ancak kardeştir” duygusunu Hakkalyakin yaşatıyor. Ben evimde konforlu ve rahat koltuğumda ve çok çeşitli iftar soframda otururken, oğlumun gözlerine her baktığımda bana Gazze deki Muhammedi hatırlatıyor, Suriyedeki Abdullah’ı hatırlatıyor, Myanmar daki Hasan’ı hatırlatıyor.

İftar sofrasında Ekmek, Su ve Hurma’dan başka birşeyi olmayan aileleri hatırlatıyor. Oğlumun gözleri yemeğimi boğazıma diziyor, iyide oluyor.

Ancak oğlumun gözlerinin derinliklerinde müjdelerde görüyorum “Sizin şer gördüğünüzde hayır vardır” ve “Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada İslamiyet’in olacaktır.” diye sesiz bir haykırış duyuyorum. Müthiş bir umut ve heyecan görüyorum. Oğlum’un gözlerinde hayatı görüyorum ve ondan ders alıyorum. Korkuyuda hatırlatıyor umudu’da. Acıyı da hatırlatıyor lezzetide. Henüz dili ile konuşamayan evladım gözleriyle hayatımı dengeliyor.

Sizde evlatlarınızın gözlerine dikkatle bakın, size anlatmak istedikleri çok şeyler var.

Zübeyir Kılıç

www.NurNet.org

İman ve İslam Kardeşliğinde Yükselmek

İnsan, başına bir dakika sonra ne geleceğini bilemediği için her an hazırlıksız durumlarla karşı karşı kalabilir. Bu ister olumlu ister olumsuz karşılamalar olsun, eğerci başımıza gelecek olayları tahkiki iman gözü ile tezahür etmez isek, duygularımızı yaşanacak olaylara kontrolsüz teslim etmiş oluruz.

Yaşanan olumsuzluklar bizi derin düşüncelere itebilir, günlerce zihnimizi meşgul edebilir, hatta o kadar etkilenebiliriz ki Depresyonlar geçirebilir ve içinden çıkamayacağımız haller yasayabiliriz. Bu sıkıntılardan kurtulmanın yolları elbette var. Biz müminler kaza ve kaderin Allah (C.C) tan geldiğine iman etmekle bu sıkıntıları bertaraf edebiliriz. Bu İman hakikatine inanmayan veya bilmeyenler, bilmediklerinin düşmanları oldukları için başlarına gelen sıkıntılardan kurtulamazlar. Ayrıca enaniyetlerine güvenip cevreden gelecek yardım ellerine de el uzatmazlar.

Mümin ise yaptığı hatadan dolayı tövbe etmeli ve kendini yüce yaratıcının rahmet kucağına bırakmalıdır ve yaptığı hatayı iyi analiz edip tekrar aynı hataya düşmemek için hatasından ders çıkarmalıdır. Eğer hatalarımızdan ve dönmemiz gereken yoldan dönemediğimiz zaman sadece kendimizi kaybetmiş olmakla kalmayıp, sevdiklerimizin ve ailemizin yavaş yavaş bizden uzaklaştığını görür ve bir zaman sonra onları da kaybettiğimizi anlarız.

Hayatimizi sürdürdüğümüz dünya durağı bir imtihan yeri olduğunu unutmamalı, o sebepten dolayı da her an imtihana tabi tutulacağımızın farkında olarak hayatimizi devam ettirmek ve düştüğümüz hatadan ve günahtan çıkamamaktan korkmamız gerekir. Madem hayat kısa ve imtihan büyük, o zaman bu durumdan kurtulmanın yegâne yolu iman hakikatlerini hayatımıza yansıtmaktan geçiyor. İmanımızı ne kadar güçlü tutabilirsek, içinde bulunduğumuz ahir zaman fitnesinden ve zorluklarından o kadar az tahribat ile dünya hayatinin imtihanlarından sabır ile geçmiş oluruz.

Bir diğer yol ise, nasıl ki on bin kişilik bir düşman ordusuna karşı koyabilmek için, karşısına en az o kadar bir ordu ile yada daha fazlası ile çıkmak gerekir, aynen bunun gibi yaşadığımız bu hayatın içindeki manevi hayatımıza hücum eden düşmanlara karşı İslam kardeşliği, birlik ve beraberlik, güçlü aile bağları ve cemaat şuuru ile karşı koyabiliriz.

İnsanlarla birlik olmak, onlarla fikir alışverişinde bulunmak, yaşadığımız aktüel meselelere iman ve İslam penceresinden bakabilmek, menfaatin olmadığı ilim ve irfan`a talip insanlarla birlikte olmanın faydalarını ve güzelliğini, kendi alemimizde nasıl manevi inkişaflar verdiğini yasayarak anlayacağız.

Vakit geç olmadan, kendimizi, sevdiklerimizi ve ailemizi kaybetmeden. Nefsimiz ve enaniyetimiz maneviyatımızı eritmeden, biz nefsimizi ve enaniyetimizi bu büyük İslam kardeşliği havuzuna atıp eritmemiz gerekir. Göreceğiz ki nefsimiz ve enaniyetimiz eridikçe, Ruhumuzda inkişaflar (yükselmeler) olacaktır.

 Zübeyir Kılıç