Tarih Okuma Zorunluğu

Tanzimat üdebasından olan Namık Kemal, Ziya Paşa tarihin zaruretine inandılar. Namık Kemal tarihe “maşuka-ı vicdanım” der. Yani vicdanımın aşık olduğu şey. Osmanlı tarihi yazar, Kanije Müdafasını yazar. Evrak-ı Perişan’da büyük Osmanlı hükümdarlarını ve islam hükümdarlarını yazar. Bunlar Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmet, Selahattin Eyyübi Moğolları Müslüman eden Emir Nevruz’dur. Süleyman Demirel Üniversitesinde mezuniyet heyecanı içinde mehter çalınacağını duyunca oraya gittik kızımla beraber. Çok kalabalık bir heyetti, Mehter takımı marşları çalıyordu, ben ise onlarla birlikte söylüyordum.

Tarihler boyunca çınladı serhat
Doğudan batıya Yemen Belgrad
Duyarak bakışan gözler görüyor
Fatih Topkapıdan şehre giriyor.

Sen böyle yürürken tuğla sancakla
Türkün zaferleri geliyor akla
..
Yelkenler biçilecek yelkenler dikilecek
Dağlardan çektiriler yelkenler çekilecek
..
Yürü hala ne diye oyunda oynaştasın
Fatih’in İstanbulu fethettiği yaştasın
Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir , Süleymandır
Bu kürsü sinanünden bu minare Sinandır
Haydi artık uyuyan destanını uyandır.

Tarih hissi “vicdanlardaki kirleri silen bir özelliğe sahiptir” biri demiş. Isparta Belediyesi her istenen yere mehteri götürüyor, düğün, sünnet düğünü , açılış ne olursa olsun bakıyorsun sokakta mehter takımı çalıyor, geçen rastladım, yıllardan beri böyle bir şey görmediğim için oturdum, onlarla birlikte Asya bozkırlarına, Afrikaya, orta Avrupaya gittim. Mehter askerleri ruhen dolduran ve ulvi heyecanlar ile dolduran bir musiki, yeni nesiller terbiyeli ve anan eli olan musikimizin yerine arajmanlar ve müstehcenlikler içeren şarkıları dinliyorlar, birçok klip yatak odası seyri gibi. Üniversitelerin kantinleri bu iğrenç şeyler ile dolu, engel olmak isteyen yok güya muhafazakarız ya.

Başımıza gelen bu kadar felaketin arkasında şımarmak ve rahat ve idealsizlik, vurdumduymazlık var. ”La yühibbil ferihin “ diyor. Allahı zülcelal. Allah şımaranları sevmez.

Siyaset malzemesi olarak değil bir belediye başkanı Kazım Kara Bekir’i inkar etmeye neden gerek duyuyor? Türkleri de Kürtleri de istedikleri noktaya getirmek isteyen güçler onlara dinlerini ve tarih ve edebiyatlarını unutturdular. Tarih bilinmeyince insanı dalalete ve gaflete sürükler. Kur’an tarih ve coğrafya kitabı değildir diyor Bediüzzaman. Ama o da Allah’ın kahramanları olan peygamberlerinin geçmiş hayatlarından vakalar nakletmek suretiyle insanı eğitiyor. Nuh ve oğlunun macerası, geminin arkasından bağıran oğlunu almak isteyen Nuh’a Allah-ı Azimüşşan ”Ya Nuh leyse min ehlik” o senin ehlinden değil der, oğlunun sulara garkeden azgın denizi baba seyreder. Kur’an’ı tarih nazarı ile anlatan vaazlar yok, hep aynı parça ayetler ve mealleri var. Önce hocaları eğitmek lazım, sanattan anlayan sanat gözüyle bakan yok , halbuki dünyanın en büyük sanat metni olan kitabımızı sanat gözüyle yorumlayan dersler de yok.

Bediüzzaman’ın şöyle bir beyanları var. “Mazi istikbal tohumlarının mahzeni olduğu gibi, istikbal dahi mazi tohumlarının tarlasıdır” bu söz çok büyük bir tarih felsefesidir.. adeta tarih eğitimini kuşatan bir cümledir.

Çoğunun dikkatini bile çekmemiştir. Bediüzzaman çok iyi tarih bilir, ama onun bildiği tarih bize öğretilen vaka ezberlemesi değil, o tarihi toplumları eğitmek konusunda kullanır. Mesela Hz Eyüb’ün macerasını öyle güncelleştirir ki hep maziye gömdüğümüz o hakikati güne taşır, hem edebiyat hem de sanat şahaseridir o satırlar. Hz. Yusuf’un macerasını yine öyle..

Kendisi “ ben Osmanlıyım “istanbul’un kurtuluş şenliklerine katılır ve seyreder, bu vaka bir prototiptir, onu anlatmak için yoksa sayfalarca tarih felsefesi yapmak büyük adamların işi değil. Küçük vakalar ile büyük dersler çıkarmak. Fatih ve Yavuz’un mezarına gider ve onlara Fatiha okur, Sultan Abdülhamit İçin “ Ben onu büyük büyük bir veli biliyorum “der. Büyük zatların hayatları konusunda derin yorumlar yapar. Savaş sonrası meclise sunduğu ve devrin reisi cumhuruna gönderdiği bir mektubunda olmektup Mesnevi isimli eserindedir. Milli mücadelecilere şöyle der. “ Şu muzafferiyetteki harikulade nimet-i ilahiye bir şükran ister ki devam etsin, ziyade olsun. Yoksa nimet şükrü görmez ise gider. Madem-ki Kur’an ‘ı Allah’ın tevfiki ile düşmanın hucumundan kurtardınız, Kur’an ‘ın en sarih ve en kati emri olan Salat gibi feraizi imtisal etmeniz lazımdır. Ta onun feyzi böyle harika suretinde üstünüzde tevali ve devam etsin” Risalei nuru etnik duruşu meyilleri ve mizacına göre yorumlamak yanlış, Bediüzzaman dikkat ile okunmalı yoksa ..

Birinci Mertebe-i Nuriyeyi Hasbiye ‘de ilgi alanını belirler, imanının ışığında,”bütün ehli kemalata karşı bir uhuvvet peyda olduğunu “ söyler. Eserlerinin birçok yerinde edebiyat adamlarından bahsin gerektirdiği kadar bahseder, bu onun edebiyatı bir söylem aracı olarak kullandığını gösterir. Niyazi Mısrı, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavi, hatta Fikret‘ten bahseder.

Ziya Paşa bir yabancının Endülüs Tarihini çevirir. Lise yıllarında Feridun Fazıl Tülbentçinin Kahramanlar Geçiyor isimli eserlerini okumuştum, ağabeyim çok ciddi tarih meraklısı idi, Osmanlı tarihleri, Hammer’in Osmanlı tarihi, Zuhuri Danışman’ın tarih kitapları onun kütüphanesinde vard. Deha derecesinde zeki olan, daha orta okul yıllarında bu kadar tarih merakı olmaz bir şey hayret şimdi söylüyorum, sonra gitti esnaf oldu. Ne yapsın babamın ufku dar, ben de evden dershaneye kaçmasaydım benim olacağım da esnaflıktı. Kırkıncı hoca bana tarihi sevdirdi, onunla tarih okurduk, Tac üt Tevarih, Osmalı tarihini okuduk.Vahdet ağabey bir tarih ve mehter sevdalısı idi, yolda derse giderken marşlar söylerdik.

Tarih okumak ümidiyle ..

Prof. Dr. Himmet Uç

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: