Teselli ve taziye mektubu

Aziz sıddık kardeşim,

Rahatsızlığınızdan müteessir oldum.  Allah şifa versin. İnsanların günahlarını çok insanlara verilen hastalıklar, Dergahı ilahiye de İnşaallah tevbe ve nedametinizle, hastalığın gitmesine sebep olur. Meattessüf hayatımı sana verip senin yerine ve bedeline ölüp kabre girmek benim elimde değil. muhtemel olan vefatınıza karşı, Hazreti Azraile (A.S.)mın cesedi misaliyesine bir tokat akmak cesareti bana verilmemiş.

Ve lakin bu yoklarımın yanında dua gibi kuvvetli bir silahım. Denizin ortasında kırık bir tahta parçasına yapışıp fırtınanın dinmesi için dergahı İlahiye ye iltica eden bir insanın halet-i ruhiyesi ile o silahı böyle istimal ediyorum. Sende “Amin” de!

“Ya Rab! Başta bu kardeşimiz olartak umum Nur Şakirdlerine maddi ve mȃnevi şifa ihsan eyle Amin Bizleri son nefesimize ve kıyamete kadar Risale-i Nur kisvesinde hakaiki-i İmaniye ve esrar-ı Kur’ȃniye ile kemal-i sevinçle eyle Amin”

Keçeli bahtiyarsın ki, ölümde ki firak acısını hissetmiyorsun. Bahtiyarsın ki kardeş adedince ruhların baki kalacak. Ve yine bahtiyarsın ki kevseri Kur’aniyeden sözülen tatlı büyük bir havuzu kazanmak için bir buz parçası nevindeki şahsiyetini ve enaniyetini o havuz içine atıp erittin.

Bahtiyansın ki sivrisinek tantanasını, bal arısı demdemesini bozsa, hiç bozulmayacak bir şevk içinde yaşadın.

Bahtiyarsın ki dereleri hayatlandıracak ve dağları müzeyyen edecek kardeşlerden müteşekkil efradın var.

Bahtiyarsın ki, “Sin” ile başlayıp sırat-ı müstekim üzere geçen ömrünün son “Mim” ini de koymak üzeresin.

Sen ki kabrinde Münker ve Nekir’i, dershaneye yeni getirmiş talebe gibi, meyvenin hakikatlarıyla cevap verip, tebessüm ettireceksin, yüzünden hiç eksik olmayan tebessümün ebede kadar sürsün.

Sen ki, hem keyf hem ticaret için  geldiğin dünya seyahatinden, memnun ve bahtiyar olarak diğer tarafa suluk etme gayretindesin.

Senki intizamı askeri altındaki sağ yolun yolcusu olarak, mugaddi hulasalardan dolu dört okkalık bir çanta, her adüvvü mağlub edecek iki kıyyelik mükemmel bir miri silahı taşımayı hiç ihmal etmedin.

Sen ki, istasyona kardar bir parça para masraf ederek,  fakat o masraf içinde efendinin hoşuna gidecek öyle bir ticaret elde ettin ki, birden binlere çıkardın.

Sen ki, seferberlikteki taburundan muallem ve vazife perver bir asker olarak talimatına ve cihȃdına a’zȃmi dikkat ettin.

Sen ki, içinde fabrika, makina, at ve silah gibi her şeyin bulunduğu padişahın emanet çiftliğini, onun yaveri ekremi vasitasıyla sana gönderip, “Elinizde olan emanetimi, beyhude zayi olmasın, hem muharebe bittikten sonra size daha güzel bir surette iade edeceğim” dediği fermanını dinleyip,”baş üstünde ben meal iftihar satarım” deyip bin teşekkür ettin.

Sen ki, bir asker olarak meydan-ı harb ve imtihanda, kȃr ve zarar deveranında pek müthiş bir vaziyete düştüğünde, sağ ve sol iki tarafta dehşetli iki yara ile yaralı ve arkada cesim bir arslan sana saldırmak için bekliyor gibi dururken, gözünün önünde bir darağacı dikilmiş, bütün sevdiklerini asan ve mahvederken, hem bu halinle beraber uzun bir yolculuğun varken, sağ cihetindeki Hızır gibi bir hayırhah ve nurȃni bir zata kulak vedin, onun verdiği tılsımları ve ilaçları istimal ettin. O dehşetli meyusiyrtten kurtuldun.

Sen ki, şu dünya ve dünya içinde ki ruh-u insanı ve insanda dinin mahiyet  ve kıymetlerini idrak edip ve eğer Din-i hak olmazsa, dünya bir zından olmasını ve dinsiz insan en bedbaht mahluk olduğȗnȗ ve şu alemin tılsımını açan ve ruh-u beşeri zulümattan kurtaran “Ya Allah ve “Lailȃhe illallah” olduğunu bildin. Arslanı atı, ejderhayı cennet bahçesine açılan bir bahçeye çevirdin.

Sen ki, namazın şu beş vakte hikmet-i tahsisının hikmetıni fehmettin, her bir namazın vakti mühim bir inkilab başı olduğu gibi, zemin bir tasarruf-ı İlahiyenin ȃyinasi ve tasaruf içinde ihsanat-ı külliyye-i İlahiyenin bir make’si olduğunu, Kadiri Zülcelale o vakitlerde daha ziyade tespih, tȃzim ve hadsız nimetlerinin iki vakıt ortasında toplanmış yekȗkuna karşı şükür ve hamd demek olan namazla emredildiğıni bildin.

Eger Allah seni Yanına alirsa, gideceğin ve göreceğin yerlere bizden selam söyle. Resülullah (A.S.M.) ve Üstadımıza (R.A.) muhabbet ve hürmetlerimizi bildir.

İnşa Allah, bin kere İnşa Allah, zerrat sayesince İnşa Allah, Katarat adedince İnşa Allah, yarın mahşerde Resülullahın ( A.S.M.) sancağı altında buluşmak “Emeli” ve “Ümidiyle.” Şimdilik hoşça kal sevgili kardeşim.   Esselamu Aleyküm.

Allah bu kardeş gibi hayatta Risale-i Nurdan bol bol ders alıp hayatına veda etmeği beklerken hazır olma bizede nasip ve müyesser eylesi Amin… Paylaşan: Kardeşiniz

Abdülkadir Haktanır