Üç Harfli Mucize: DNA

DNA, her hücrenin çekirdeğinin içinde bulunan ve organizmaya ait tüm genetik bilgileri taşıyan çift sarmal şeklindeki bir moleküldür. Hücrelerde DNA, kromozom olarak adlandırılan genetik birimlerde saklanırlar. Bu yapıyı, bir makara etrafına sarılmış ipliğe benzetebiliriz. Ancak elektron mikroskobu ile görülebilen bir kromozom içindeki DNA ipliğinin uzunluğu bazen 10 cm’yi bulabilir. Bir hücredeki bütün DNA’lar açılsaydı 2 metre uzunluğunda bir iplik kadar olurlardı. İnsan vücudunda 100 trilyondan fazla hücre olduğunu düşünürsek bir insandaki toplam DNA’nın uzunluğu da yaklaşık 200 milyar kilometre olacaktır.

2 metre uzunluğundaki DNA, 6 mikron büyüklüğündeki hücre çekirdeğine nasıl sığıyor?

İlk başta karmaşık ve biraz da imkânsız gibi görünen DNA paketlenmesi işi bilim insanlarınca “süper kıvrımlar” görüşü ile açıklanmaktadır: Yani DNA kıvrılarak boncuk şeklinde ve daha sonra kendi üstüne tekrardan kıvrılarak bir süper kıvrım (supercoil) şekli verilir. DNA, bu şekilde kendi üzerine katlanan çifte sarmal halinde olmasaydı genetik kodumuz belki de vücudumuza sığmazdı. 

Peki, bu kadar karmaşık ve ilim gerektiren bu işi; akılsız, kör ve cansız maddelerden oluşmuş bir DNA molekülünün kendi kendine yaptığı söylenebilir mi?

Muhteşem Bir Yaratılış Harikası: DNA

Bilim insanlarına göre bir insanda 70-100 trilyon civarı hücre bulunmaktadır. Her bir hücrede birer tane DNA molekülü vardır. Sadece bir DNA’nın içinde 3 milyar farklı konuda bilgi yer alır. Bu bilgileri bir yere yazacak olsak toplam 1 milyon sayfalık bir seri kitap oluşturabiliriz ki, bu da yaklaşık 1000 cilt demektir. Yani, çıplak gözle bile göremediğimiz bir hücrenin içerisindeki, belki özel mikroskoplarla 100.000 kez büyüterek görebileceğimiz bir molekülün içine 1000 cilt kitabın taşıdığı bilgiye sahip bir kütüphane yerleştirilmiş. Daha doğrusu bir insan vücuduna bunun gibi 100 trilyon kütüphane yerleştirilmiş.

Yeryüzünde bunu başarabilecek herhangi bir teknoloji var mıdır? Bu muazzam bilginin evrim süreci içerisinde tesadüf eseri olarak hücrelerin içine yerleşmiş olması mümkün müdür? Ne tesadüflerin, ne sebeplerin, ne de insan yapısı teknolojinin bu hayranlık uyandırıcı eseri meydana getirecek gücü olmadığı açıktır. İşte insan genom projesinin yürütücüsü Prof. Dr. Francis Collins de DNA’daki bu muhteşem yapıdan öyle etkilenmiş ki “DNA”da Allah’ı gördüm” diyerek, Allah’ın ilmine hayranlığını dile getirmiştir.

DNA, Kaderden ve Külli Bir Programdan Haber Veriyor

DNA, hücrelere yerleştirilmiş bir programın varlığını bizlere işaret ediyor. Bedenimizin boy, göz rengi, yeteneklerimiz vb gibi özelliklerinden, yani kaderden (plandan) ve külli (her şeyi kapsayan) bir programdan haber veriyor. Yani DNA, kaderin mücessem (gözle görülür) bir delili ve her şeyi kuşatan bir ilmin, varlıklar üzerindeki ilahi kontrol ve idarenin apaçık bir göstergesidir.

Kur’an’ın asrımıza bakan bir tefsiri olan Risale-i Nur’da “vahdehu” kelimesinin tefsiri verilirken hem DNA’ya hem de her canlının bütün programının çekirdeğinde yazılı olduğuna şu ifadelerle değinilmektedir: 

“Hem her şey’in evveline ve âhirine bakıyoruz, hususan zîhayat nev’inde (canlılarda) görüyoruz ki: Başlangıçları, asılları, kökleri, hem meyveleri ve neticeleri öyle bir tarzdadır ki; güya tohumları, asılları; birer tarife, birer proğram şeklinde bütün o mevcudun cihazatını tazammun ediyor (içinde barındırıyor). Ve neticesinde ve meyvesinde; yine bütün o zîhayatın manası süzülüp onda tecemmu’ eder (toplanır), tarihçe-i hayatını ona bırakır. Güya onun aslı olan çekirdeği, desatir-i icadiyesinin (yaratılışı ile ilgili kurallarının) bir mecmuasıdır (kitabıdır). Ve meyvesi ve semeresi ise, evamir-i icadiyesinin (yaratma ile ilgili emirlerinin) bir fihristesi hükmünde görüyoruz.” Bu cümleler arasında geçen “tarife,” “birer program,” “tarihçe-i hayat,” “desatir-i icadiye,” “mecmua,” “evamir-i icadiyesinin bir fihristesi” tabirleri DNA molekülünü ne kadar veciz ve güzel tanımlıyor.

Prof. Dr. Fatih Satıl – Zafer Dergisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: