Yalan Söylemek

İşarat-ül i’cazdaki ifadeler yalanın ne kadar dehşetli birşey olduğunu anlamak ve anlatmak için herhalde yeterli…lakin uygulamada cevazı var denilen kinaye kelimesi sanki bazen bazıları tarafından yanlış yorumlanıyor gibi geldi bana. Bu meseleyi sizlerin müzakeresine havale ediyorum…

Mesela birisi işyerinde veya evde cevap vermek istemediği birisi telefonla aradığında odadan çıkıverip kendisi hakkında “O dışarı çıktı” veya “Şu an burda değil” gibi bir söz söylettirip “Kinaye caizdir, kizbden sayılmaz” fetvasıyla amel ettiğimizi sanıyoruz. Bu davranışta bir kizb olduğunu vicdanen hissediyor ama ifade edemiyordum. Dün akşam muhakematı okurken baş taraflarında kinaiyat izah edilirken dikkatimi çekti ki: sıdk ve kizb maani-i ulaya değil maani-i saneviye raci’dir. Yani kelamın zahiri değil anlaşılan mana sıdk ve kizb terazisinden geçmesi gerekiyor. Eğer “O dışarı çıktı” sözü kinaye olarak kullanıldığı söyleniyorsa, suret-i mana yani kelamın zahiri olan odadan çıkmış olmanın doğru olması bizi kurtarmıyor. Çünki kinaiyatta maani-i ula maksad değil. Tıpkı “Kayışının bendi uzundur”dan uzun boylu olmak anlaşıldığı gibi o kelamla örfen kasdedilen ve muhatabın da anladığı evden veya işyerinden çıkmak olduğuna göre biz kizbe giriyoruz diye düşünüyorum.

Yok eğer bu tutum kinaiyatla savunulmuyorsa “Yalan mı kardeşim çıktığım” gibi daha basit bir müdafaaysa bu durumda da en azından karşımızdakini aldatma niyetinde olduğumuzu unutmamalıyız. Aldatma da kizbin temel ruhunu teşkil eder herhalde.

Maalesef Müslümanların hususan aldığı tefekkür dersleriyle tevil kabiliyeti güçlü olan Nur talebelerinin çok az bir kısmında bu hata gözlemlenebiliyor. Cenab-ı Hakk cümlemizi muhafaza buyursun,amin.

Selam ve muhabbetle

KİZB BAHSİ

Yedinci cümleyi teşkil eden  nin veçh-i irtibatı:

Münâfıkların  mezkûr  cinayetleri arasında yalnız kizb ile vasıflandırılması, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar tesirli bir zehir olduğuna bir şahid-i sadıktır. Zira kizb, küfrün esasıdır. Kizb, nifâkın birinci alâmetidir. Kizb, kudret-i İlâhiyeye bir iftiradır. Kizb, hikmet-i Rabbaniyeye zıttır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrip eden, kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren, ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvâlini fesada veren, kizbdir. Nev-i beşeri kemalâttan geri bırakan, kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ve rüsvây eden, kizbdir.

İşte bu sebeplerden dolayıdır ki, bütün cinayetler içinde tel’ine, tehdide tahsis edilen, kizbdir.

Bu âyet, insanları, bilhassa Müslümanları dikkate dâvet eder.

Sual: Bir maslahata binaen kizbin caiz olduğu söylenilmektedir. Öyle midir?

Cevap: Evet, kat’î ve zarurî bir maslahat için mesağ-ı şer’î vardır. Fakat hakikate bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği veçhile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz; çünkü, miktarı bir had altına alınmadığından suistimale uğrar. Maahaza, bir şeyin zararı menfaatine galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terk etmekte olur.

Evet, âlemde görünen bu kadar inkılâplar ve karışıklıklar, zararın, özür telâkki edilen maslahata galebe etmesine bir şahittir.

Fakat kinaye veya târiz suretiyle, yani gayr-ı sarih bir kelimeyle söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.

Hülâsa, yol ikidir: Ya sükût etmektir; çünkü söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır; çünkü İslâmiyetin esası, sıdktır. İmanın hassası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâmın nizamı, sıdktır. Nev-i beşeri kâbe-i kemalâta îsal eden sıdktır. Ashab-ı Kiramı bütün insanlara tefevvuk ettiren, sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâmı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.

İşaratül i’caz

Paylaşan: Abdülkadir HAKTANIR