Yaz Kur’an kurslarının hatırlattığı misaller

Kur’an’dan ayetler ezberleyenlerle ezbersiz kalanların farkını anlatmak için verilen misalde deniyor ki:

-Yolda yürürken yerde gördüğünüz bir kâğıdın üzerinde Allah adının yazılı olduğunu görürseniz basıp geçemez, hemen eğilip alır, kâğıdı hürmetle korumaya çalışırsınız değil mi? Çünkü üzerinde Allah ismi celalini taşımaktadır bu kâğıt. O kutsal isim o kâğıdı hürmet edilecek dereceye yükseltmiştir.

İşte insan kalbi de aynen bu kâğıt gibidir. İnsan kalbinde ezberlediği herhangi bir ayet yoksa kendini kıymetlendirecek bir değerden de mahrum demektir. Onu kıymetli kılacak bir yazı yoktur çünkü. Böyle değil de, en azından namazlarda okuyacağı kadar Kur’an’dan ayetler, sûreler ezberlemiş, yani kalbine Allah’ın kelamını yazdırmışsa, artık o kimse ayak altına düşecek boş kâğıt değersizliğinden çıkmış, üzerinde Allah ismi yazılı değerli kâğıt kutsiyetine yükselmiştir. Hem öylesine yükselmiştir ki, Rabb’imiz de kelamını ezberleyerek kalbine yazdırmış olan hafız kulunu, cennetine layık görmekle kalmıyor, ayrıca şefaat etme izni vereceğini de vaat ediyor.

Nitekim meşhur hadis kitabı İbni Maceh’te zikredilen hadiste Peygamberimiz (sas) Hazretleri Kur’an’ı ezberleyip manasıyla amel eden hafızın şefaat etme iznine sahip olacağını şöyle haber veriyor:

Kim Kur’an’ı okuyup ezberler, ezberlediği Kur’an’ın emirlerine de uygun şekilde yaşarsa, o hafızı Allah Teala ezberlediği Kur’an hürmetine cennetine almakla kalmaz, ayrıca akrabalarından (Cehenneme gitmesi kesinleşen) on kişiye de şefaat etme izni verir!..

Evet, ünlü hadis kitabından (İbni Maceh) alınan hadis aynen böyle haber veriyor Kur’an’ı önce okumasını öğrenen, sonra da ezberleyerek manasıyla da amel eden hafızın şefaat iznini.

Kur’an kursuna giderek ya da evinde özel gayretle Kur’an öğrenerek bazı sûreleri ezberleyip hafızasına yazdıranlar, bu müjdeden hissedar olabilirler. Tatil devresinin böyle bir fırsatı değerlendirme devresi olduğu unutulmamalıdır.

Bu konuda Hazreti Mevlânâ’dan vereceğimiz şu saygı misali de Kur’an’ı ezberleyenin değerini daha da net şekilde anlatmış olmaktadır.

Huzuruna giren bir genci ayağa kalkarak karşılayan Hazreti Mevlânâ, bununla da kalmaz, genci makamına çağırıp oturtur, kendisi de karşısına geçip iki dizi üzerine çökerek hürmetle dinler.

Çevredekiler Mevlânâ’nın makamını bir gence terk edip de karşısında hürmetle diz çöküşünü uygun bulmazlar da itiraz yollu sorarlar. Büyük insan, gence bu hürmetin gerekçesini şöyle açıklar:

-Bu genç der, Kur’an’ı ezberlemiş bir hafızdır. Kalbinde Kur’an yazılıdır. Siz sokakta üzerinde Allah yazılı bir kâğıdı görünce hemen hürmet göstererek eğilip alıyor, yüksek bir yere hürmetle koyuyorsunuz. Ben de kalbine Kur’an’ın tamamı yazılı bir gence ayağa kalkıyor, hürmet gösteriyorum. Sizin hürmet gösterdiğiniz kâğıt üzerindeki yazıdan daha fazladır bu gencin kalbinde yazılı Kur’an!..

Hazreti Mevlânâ, sözlerini şöyle tamamlar:

-Sadece ben değil Allah (cc) da kelamını ezberleyerek amel eden hafızlara büyük değer veriyor, cennetine almakla kalmıyor, akrabalarından cehenneme gidecek on kişiye de şefaat ederek kurtarma hakkı tanıyor!.. Yeter ki o hafız ezberlediği Kur’an’la amel etmede bir ihmale düşmesin.

– Ne dersiniz, bu tatil devresinde böyle özel ve güzel müjdelerden bizler de hissedar olsak mı? Biz de kalbimize Kur’an’dan namazlarda okuyacağımız ayetler, sûreler yazdırarak kendimizi değerli insan haline getirsek mi? Yoksa hiçbir şey ezberlemeden boş kâğıt gibi kalma değersizliğine düşmeye razı mı olsak?

Takdir elbette tercih edenin olacaktır. Ama hiç olmazsa namazda okuyacağımız sûreleri kalbimize yazdırma değerini kazanmalıyız bu tatil devresinde..

Yoksa gönül razı olmuyor kendimizin de çocuklarımızın da boş bir kâğıt parçası gibi ayaklar altında değersiz halde kalmamıza..

Ahmed Şahin / Zaman Gazetesi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: