Yine Nurlardan Bazı Damlalar

Kur’an ayine ister, vekil istemez. İçtihadlar Kur’nın ayinesi veya dürbünü olmalı. Gölge vekil istemez O şems-i mu’ciz- beyan.(Sözler)

KUR’AN ın sönmez ve sözdürülmez manevi  bir güneş olduğunu bütün dünyaya ispat edeceğim. (Tarihçe-i Hayat)

KUR’AN ın güneşi altına gir. İmanın nuruyla bak ki; yıldız böceği olan fikrin yerine her bir ayeti Kur’an birer yıldız misüllü sana ışık verir. (İman ve küfür muvazeneleri.)

KUR’AN ı Hakimin her harfinin okunmasıyla Öyle bir kıymeti olur ki; bir harf, on, yüz, bin ve binler sevabı ve baki meyve-i uhreviyi verecek mahiyettedir. (İşaratül-İcaz.)

Tergib ve tahrib, medh ve zem, ispat ve irşad ve ifham ve ifhǎm gibi bütün irşad-ı kȇlamiyede ve tabakat-ı hitabiyede beyanatı Kur’aniye en yüksek mertebededir. (Sözler)

Makamı irşadda beyanatı Kur’aniye o derece müessir ve rakiktir ve o derece munis ve şefiktir ki, şevk ile ruhu, zevk ile kalbi; aklı merakla ve gözü yaşla doldurur. (Sözler)

Kur’an-ı Azimüşşan  layık olduğu mevki-i muallayı bütün cihanda ihraz edecektir. (Sunuhat)

Akıl ve ilim ve fen hükmettiği istiğbalde elbette burhanı akliye istinad eder ve bütün hükümlerini akla tespit ettiren Kur’an hükmedecek. (Hutbe-i Şamiye)

Ziyasız göneşin vücûdu mümkün olmadığı gibi, Uluhiyet de tezahürsüz olamaz. Tezahürü ise, irsal-ı Resûl ile olur. Mesnevi-Nuriyye)

Karıncayı emirsiz, arıyı yasubsuz bırakmayan kudreti ezeliye; elbette beşeri Nebisiz bırakmaz. (Sözler)

İnsan bizzarure vicdan ve tabiatlara müessir ve nafiz olan mizann-ı adaleti İlahiyeyi tutacak bir nebi’ye muhtaçtır. (Muhakemat)

Nev-i beşerde nübüvvet, beşerdeki hayır ve kemǎlǎtın fezlekesi ve esasıdır. ( Mesnevi Nuriye)

Nubuvveti mutlaka, nev-i beşerde kutup, belki merkez ve mihverdir ki, ahval-ı beşer onun üzerine deveran ediyor. (Muhakemat.)

Adalet ve intzam ehli dinin ikazat ve irşadatıyladır ve o adalet ve faziletin esasları enbiyanın tesisleriyledir. (Muhakemat)

Nubuvvet öyle bir çekirdektir ki; İslamiyet şeceresi bütün semeratiyla, çekirdekleriyle o çekirdekten çıkmıştır. (Mesnevi Nuriye)

Manevi kȇmalǎt gibi maddi kemalǎt ve harikalar dahi en evvel mu’cize ile nev-i beşere hediye etmiştir. (Sözler)

Nübüvvetin velayete nispeti, güneşin aynı zatıyla, ayinelerde görülen güneşin misali gibidir. (Sözler)

Mu’cize dǎvǎyı nübüvvetin nispeti için münkirleri ikna etmek içindir, icbar için değildir. (Sözler)

Bütün ziruh mahlukatını konuşturan ve konuşmalarını bilen elbette kendisi dahi o konuşmalara konuşmasıyla müdahele etmesi Rububiyetin muktezasıdır. (Asayı Musa)

Vahiy gölgesizdir, safȋdir, havasa hastır. İlham ise gölgelidir, renkler karışır umumidir. (Şualar)

Sünnete ittiba etmeye, tenbellik eder ise hasaret-i azime, ehemmiyetsiz görür ise cinayeti azime, tekzibini işmam eden tenkit ise dalalet-i azimedir. (Lem’alar)

Sünneti seniyenin menbaı ve muafızı ve her cihetle iltizam etmesiyle mükellef olan Ȃl-ı Beyttir. (Lem’alar)

Sünneti seniyeyi terk eden Ȃl-ı beytten olmadığı gibi. Ȃl-ı Beyte hakiki dost da olamaz. (Lem’alar)

Hazine-i rahmetin en kıymettar pırlantası ve kapıcısı Zat-ı Ahmediye A.S.V. olduğu gibi, En birinci anahtarı dahi “BİSMİLLȂHİRRAHMANİRRAHİM” dir. Ve en kolay bir anahtarıda salavattır. Fazilet-i a’mal ve sevab-ı ef’ǎl ve sevabı uhreviye cihedinde Sahabelere yetişilmez. İçtihatta, yani istinbǎt-ı ahkâmda, Yani Cenab-ı Hakkın marziyatını kȇlamından anlamakta , Sahabelere yetişilmez. (Sözler)

Sahabelerin kurbiyeti İlahiye noktasında makamlarına velayet ayağı ile yetişilmez. Kırk dakikada bir Sahabenin kazandığı fazilete ve makama, kırk günde, hatta kırk senede başkası ancak yetişebilir. (Sözler)

Sahabilerde öyle bir hassa-i sohbet var ki, velayet ile yetişilmez ve Sahabelere tefevvuk edilmez ve enbiyaya hiçbir vakit evliya yetişmez.(Mektubat)

Hazreti mehdinin nûraniyesi, süfyan komitesinin tahribatçı rejimi bid’akaranesini tamir edecek; Sünnet-i senyyeyi ihya edecek. (Mektubat)

Sevad-ı ǎzama ittiba edilmeli. Ekseriyete ve sevad-ı ǎzama dayandığı zaman lǎkayd Emevilik, en nihaye ehli sünnet cemaatine girdi. Adetçe ekalliyette kalan salabetli Alevilik; en az bir kısım Rafiziliğe dayandı. (Mektübat)

Erkanı imaniye içinde “İMANI BİLLAH” ve “İMANI BİLYEVMİ’LAHİR” alem-i İslamiyetin iki kutbu ve iki göneşidir. (Kastamonu Lahikası)

Herşey lisanı hal ile “AMENTÜ BİLLAH” ve “BİLYEVMİ’LȂHİR” i yi okuyor ve okutturuyor. (Sözler)

Hangi şeye dikkat etsen şehadet eder ki; bu faniden sonra bir bǎki var. (Sözler)

Ahireti inkâr etmek dünya ve mǎfihǎyı inkâr etmektir.  Demek ecel ve kabir insanı beklediği gibi, cennet ve cehennem de insanı bekliyor ve gözetiyor. (Haşir risalesi)

Şu fani ǎlemden baki ǎleme dönülecek. Kǎdim-i Bǎkinin ebedi saltanat merkezine gidilecek. Dünyadan ǎhirete geçilecek. Döneceğiniz kapı O’nun dergâhıdır sığınacağınız yer, O,nun rahmetidir. (Bediüzzaman cevap veriyor)

Had ve hesaba gelmez işaretler, alametler var ki; bu ahali şu muvakkat misafir haneden alınacak, saltanatın makarr-ı dǎimisine dönülücek.(Sözler)

İzzetle mevti, zilletli hayata tercih edenlerdeniz. (Mektübat)

Bir şey kanunu tekâmülde dahil ise, o şeyde ala külli hal neşvü-nema fıtri vardır. Ömrü fıtrisi var ise, alǎkülli hal ecel-i fıtrisi vardır. (Sözler)

Eşya zeval ve ademe gitmiyor; belki daire-i ilme geçiyor. Ȃlemi şehadetten ǎlemi gaybe gidiyor; ǎlemi tegayyüz ve fenadan ǎlemi nura, bekaya müteveccih oluyor. (Mektübat)

Müddeti hayatta, tedrici cesed libasını değiştiriyor. Mevtte ise birden soyunur. Mevt kaderin takdiriyle, kudretin büyük tasarrufuyladır. Mevt ile, cesed dağılır, ruh baki kalır. (Sözler)

Mevt ancak ruhun cesed kafesinden çıkmasıyla tebdil-i mekân etmsinden ibarettir. (İşatül İcaz)

Derleyen: Abdülkadir Haktanır

 

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: