Yunan Felsefesi ve İslamiyet

Harun Reşit’in oğlu Me’mun zamanında beytül hikmet diye ilim meclisi kurulmuş, burada Yunan felsefeleri tercüme edilmiş, bunlar Müslümanlara da öğretilmiş, mitoloji felsefe gibi ilimlerden müteşekkil bu bilgiler ve fikirler doğru yanlış bir şekilde İslam literetürüne de girmiş. Aristo, Sokrates, Eflatun gibi ilim adamlarının bu bilgilerine bir çok Müslüman talebelik yaptı. Bu karışık bilgiler ve fikirler bu talebeleri tahkikten taklide sevk etti, oysa fikri kabiliyetleri İslâmiyetten ders almaya ve neticeye ulaşmaya müsaitti.

Dışarıdan gelen bu kelimelerle o fasih Arapça zarar gördü, bunu muhafaza edebilmek için muhakkikler bazı kurallar ortaya koydu, karışık zihinleri ayıklamak için eserler yazıldı ama tamamen muvaffak olunamadı. İmam Gazali’de felsefeyi anlatan kitap yazdı, fayda ve zararlarını net bir şekilde ortaya koydu o da tam muvaffak olamadı. Kelâm kitaplarına da felsefeden çok bilgi ve fikirler girmişti, bu kadarla da kalmadı, Kuran’ı Kerim ile Tevratın aynı olduğunu söylediler, akıl ürünü sözleri İlahi sözmüş gibi göstermeye çalıştılar.

“Semayı biz bina ettik onu genişletmekteyiz” ayetinin bingbang teorisini desteklediğini iddia ettiler, doğrudur veya yanlıştır ama bizi ilgilendiren Kuran ayetidir, teoriler zamanla çürütülebilir. Kuran’ın esaslarını teorilere uydurmak Kuran’ın doğruluğuna kanıt olmamalı, Kuran’ın doğruluğunu gösteren mucize oluşudur. Kuran’ın manası içindedir, sadefi dürdür, yani lafızları da inci gibidir. Bu iyi niyetle bile olsa bilim asıl, Kuran buna tabi demek doğru değildir, Süreyya semada aranır serada değil, başka payandalara ihtiyaç yok.

Asıl mana kulağa girenin zihinde nüfus etmesi, vicdanda bundan almalı, ardından fikir çiçekleri meydana gelmeli, Kuran ayetleri bunu yapmaktadır. Kendi anladıklarımızı, zihnimizde oluşanları Kuran’danmış gibi göstermek tehlikelidir yanlıştır hatadır. Zihninde bir şey teşekkül ediyor, Kuran böyle diyor, diyor.

Senin manan siliktir, sikkesi taklittir, yani sahte manadır hakikat onu reddeder. Ayet ve hadislere sahte mana verenlerin manaları hayallerinde haps edilir. Âyetin manası inci, seninki çakıl taşı. İfrat gibi tefritte muzırdır ortasını bulmak lazım Peygamberimiz(sav) “ehli kitabı tastik etmeyin tekzipte etmeyin, biz Allah’ın indirdiğine inandık deyin” diyor. Biz Allah’ın indirdiğine iman ettik. Tevrat ve İncilin tümü yanlış değil, tümü doğruda değil. Son sözü bilime söyletmek hiç doğru değil, son söz Allah’ındır.

İsrailiyattan ve Yunan felsefesinden gelenlere bu ölçülerle bakılmalı. Hazinemize bir yerden girmiş olan sahte para hazinenin kıymetini düşürmez, tefsirlerde ve bazı kitaplarda böyle durumlar söz konusu olabiliyor. Efkari umumî bir Kuran Tefsiri istiyor. İmamı Azam “sahabeye elbette bakarız dikkate alırız, ama bu kendi içtihatıysa bu bizi bağlamaz, onlarda adam bizde adamız” demiştir. Bediüzzaman Said Nursi’de “narayi merdane” gerektiğinde erkekçesine yüksek sesle konuşmalı, diyerek bu zamanda bir tefsir yazılmasını desteklemiştir.

Zaman ihtiyarlandıkça Kuran gençleşmektedir, tefsir yapmak için makbul alimler, değişik ilimlerden uzmanlar heyet halinde olmalı. “Ana rahminde üç karanlık içinde yarattık” ayetinindeki karanlığın tarifini hiçbir ilahiyatçı hakkıyla yapamaz, embriyoloji doktoru bunu çok daha iyi bilir ve böylece âyet daha iyi anlaşılır. Yıldızlarla ilgili birçok ayetler var, bir astronomi alimi bu ayetleri daha iyi anlayıp çok daha iyi değerlendirilebilir, belkide bazı bilinmeyenler ortaya çıkar. Her şeyde meşveret olmalı, öyleyse bu konudada ilmi olanlara söz verilmeli. Henüz böyle bir tefsir ortaya çıkmadı, fakat Bediüzzaman Said Nursî, tamamen elde edemesende, tamamen terk etme düstürundan hareketle, işaretül icaz adlı eseri 60 cilt şeklinde düşünmüştü, ama nasip olmadı. Risalei Nur Külliyatı buna bir manada cevap veriyor.

Çetin Kılıç

Kaynak Şadi Eren muhakemat dersleri.