Yunanistan’dan Mektubunuz Var!

Aziz  ve  muhterem   ağabey  ve  kardeşlerimiz!

Sözlerimize  Hamd ve Şükür  ile başlamak  istiyoruz. Zira  Tarihçe-i Hayatın ahirinde yazdığı mektup  ile tanıdığımız  merhum  Hafız  Ali Reşat Abinin, 1950’li yıllarda  başlattığı  Risale-i Nur Hizmeti,  arada   geçirdiği  tevakkuf  devresinden  sonra, bundan 10  yıl  kadar önce  Gümülcine’de  ilk  dershanemizin  açılmasıyla  parlamaya   başladı. (Merhum   Hafız  Alı  Reşat  abinin  başlattığı   hizmete  binaen  1960 larda  Aldulmuhsin   Elkonnavi  abinin  Berlinden  gelerek  Asa-yı   Musa,  Sikkeyi  Tasdiki   Gaybi,  Mucizat-ı  Ahmediye  gibi  bazı   eserleri  istinsah  ettirmesi  ile  1960  ile  1975  yılları   arasında  Gümülcine’de  Dramalı  Salih Αbinin   açtığı  küçük  bir  dershanede,  Risale-i  Nur  dersleri  yapılması  bu   hizmetlere  dahildir.)

İlk olarak 1999 da Yunanistan’ın Gümülcine kasabasında, Üniversite eğitimleri esnasında Adana’da dershanede kalan iki İbrahim ağabeyle ile beraber Gümülcine’de tanıştıkları bazı kahraman ağabeylerle beraber hizmete başlayan Nur Dersanesi hizmetlerinden bir ay sonra, uzun yıllardan sonra ilk defa ciddi bir şekilde Yunanistan-Türkiye arasında siyasi manada da müsbet, barışa yönelik görüşmeler başlamıştır.

Üstadımız  İhlas  Risalesinin  başında  Bizler  gayet  az  ve  zayıf   ve  fakir  ve kuvvetsiz   olduğumuz  halde, gayet  ağır  ve  büyük   ve  umumi  ve  kudsi  bir   vazife-i  İmaniye  ve  hizmet-i  Kur-aniye   omuzumuza  İhsan-ı  İlahi  tarafından  konulmuş buyuruyor.

Bizlerde   bu  İman  ve  Kur’an  hizmetinin  gerçek  sahibinin  Cenab-ı  Hak  olduğunu  ve  bu hizmetin   hakkımızda  bir  ihsan  olduğunu  ve   Cenab-ı  Hakk’ın  bu  kudsi vazifeyi   yaptırmak  için  bizleri  biraya  getirdiğini   anladık.  Şöyleki;

2004 yılının  Mayıs  ayında   Gümülcine’deki  dershanemizi  daha  geniş   ve  hizmete  elverişli  yeni  bir   daireye  taşımaya  karar  verdiğimizde İskeçe’de bulunan bir kardeşimizin ablası bir  rüya  görüyor.  Rüyasında biri ona seslenerek Resullullah  Efendimiz  (S.A.V.) kendisine   “üç  tane  gömlek  dikip  hazır   etmesini  istediği” söylenir.  Ablası da  bu  meseleyi  kardeşine  anlatır.  Oda  “vardır  bir   hikmeti,  sen  hazır  et”  der. Ancak Abla ne boyutta dikmesi gerektiğini de bilmez. Bunun üzerine rüyasında Resullullah’ı (S.A.V.) gören bir kardeşe de sorulur. O da bir boyut tarif eder. Sonuç olarak abla farklı renklerde gömlekleri diker ve bir kenarda saklar. Ancak gömleklerden biri tamamen isteği haricinde diğerlerine nisbeten daha küçük olur.

Bizler  bir  yandan  yeni  dershanemizi  açma  hazırlığı  yaparken   bir  telefon  aldık.  Nurettin   Yaşar  Abi  ile  Diyarbakırlı   Hafız  Ali  Mülayim  Abi  Almanya  dönüşü  Yunanistan‘a  uğramaya  karar  vermişler, kendilerini karşılamamızı  istiyorlar.

İbrahim  kardeş  onları  Selanik‘ten  aldıktan  sonra  İskeçe‘nin  yanından  geçerken  burada  bizim  bir kardeşimiz var onu  ziyaret edelim düşüncesiyle  İskeçe’ye  dönüyorlar  ve Muharrem kardeşi ziyaret  ediyorlar. İlk ders yaptıkları yer o ablanın üst katında oturan Muharrem kardeşin bir odasındadır. Ve Asa-yı Musa’dan yapılan ilk ders o andan itibaren İskeçe’nin her Pazar yapılan programlı dersi olmuştur.  Orası kalmaya müsait olmadığından bu Ağabeyler Gümülcine’deki dershaneye götürülürler.

Orada da resmi Tarihçe-i Hayat’ın en arkasındaki resimde bulunan ve Yunanistan’da Risaleleri en uzun zamandır bilen çok mübarek bir ağabeyimizle beraber kalırlar. Abla bunu duyunca heycanlanır ve kardeşine “Gümülcine’de dershanede kalan o üç kişi bu üç gömelğin sahibi olabilir mi?” diye sorar. Kardeşi gömlekleri sardırır ve Gümülcine’ye o gece gider. Durumu misafirlere anlatır. Ve gömlekleri gelişi güzel üçüne verir. Ve farklı renklerde olan gömlekleri alanların itiraflarına göre üçüne de en sevdikleri renklerde olduklarını söylerler ve terzide ölçülerini vermelerine rağmen bukadar uygun dikilmediğini itiraf ederler. Ve en ilginç olanı aralarında en küçük yapılı olan ağabeyimize ki; diğerlerinden epey farklı idi, yanlışlıkla daha küçük olarak dikilen gömleğin ona tevafuk etmesi ve tam denk gelmesi idi.

2001 yılında İskeçe kasabasında bir kardeşin evinin bir odasında başlıyan bu dersler bir süre sonra dar gelmeye başlamıştır. Kardeşler İskeçe’de de bir dershane kiralanıp kiralanmamasını düşünürken kardeşlerden birisi rüyasında Üstadın kendi bohçasını hazırladığını ve yanındakilerine “hazırlanınız taşınıyoruz”  dediğini görür ve o rüyadan iki gün sonra Mevlam bir yer nasib eder ve kiralanır.

Daha sonra 2007’de Uhuvvet Kültür ve Eğitim Derneği (www.uhuvvetgr.org) kurularak hizmetler resmi kimliğe de sahib oluyorlar. İskeçe’nin bir kenar mahallesinde olan dershaneyi şehir meydanında çok güzel bir yere taşımayı Mevlam nasib eder. Büyük bir odası mescid yapılır. Dönerli ders olarak okunan Mektubat yeni bitmiştir.  Bir hafta sonra bir kardeş rüya görür. Rüyasında o yeni dershanenin mescidinde bilinen ve bilinmeyen kalabalık bir cemaat toplanmıştır.

Panjurlar ve pencereler kapalı, akşam vakti dışarısı karanlık, hava fırtınalı ve yağmurlu. Bir fısıltı dolaşıyor mescitte “Gelmiyecek galiba! Bu havada gelemez! Yarın gelir belki!” derken birden tüm ihtişamıyla yanında biriyle Resülüllah (s.a.v) mescidin kapısında beliriyor. Üzerinde hiçbir ıslaklık belirtisi yok. Herkes şaşkındır ayağa kalkarlar eline ayağına yapışırlar. “Ya Resülüllah bu havada bu yağmurda  nasıl geldiniz sizi beklemiyorduk” denir. Yanındaki zat “Biz de Ona (S.A.V.) öyle dedik ancak Resullullah (S.A.V.) daha fazla bekleyemeyeceğini, bir an önce gelip tebrik etmek istediğini söyledi.” Herkes elini öper ve gözyaşları içinde adına kasideler okunur.

Anladık ki   bu  olup  biten   hadiseler  başıboş  hadiseler  değil.   Allah  bir  şeyin  olmasını  murad   ederse  esbabı  bir  araya  topluyor. Bu  hizmette  bizleri  de  istihdam   ettiği  için  Cenab-ı  Hakka   ne  kadar  hamd  etsek  azdır.

Geçen zaman zarfında yine Allah’a sonsuz hamd ve senalar olsun  ki,  bu tür inayetler, ağabeylerin (başta Üstadın talebelerinden Abdulmuhsin El Konevi, Abdullah Yeğin, Ahmet Aydemir ağabey gibi..) ve daha pek çok kıymeyli ağabey ve kardeşlerin dua ve ziyaretleri ile, ve buradaki azami ihtiyaca binaen Mevlam bizlere;

Gümülcine dershanesini, İskeçe dershanesini, İskeçe’ye bağlı Ketenlik köyü dershanesini,Edirne okuma programı meyvesi olan yine İskeçe’nin Paşevik köyü dershanesini, Nurettin Yaşar ve Niğde’li Hacı Raşit Ağabeyin duası olan yine İskeçe’nin Şahin köyündeki  (Tarihçe-i Hayatın arkasındaki  resmin çekildiği köy) 1450 yapımı Karaca Ayşe türbesi Dershanesi, Gümülcine’ye bağlı Şapçı belediyesinin köylerinde ev dersleri,haftanın nerdeyse her gününde hanımların dersleri,Yunanca’ya tercüme faliyetleri, ve İnternet sayfası (www.uhuvvetgr.org) gibi nimetlerle Balkanlardaki Rumeli bostanının çiçeklerinin tohumlarını bizlere müjdeledi. Son olarak ta hepimizin gönüllerini feth eden Selanik’te dershane rüyaları da rüya olmaktan çıkmaya gidiyor inşaallah…

Şimdi Nur bahçıvanları, eczacıları, mühendisleri, doktorları için bu bostana gelip sulama, hastalıkları tespit edip ilaç verme, imar etme zamanı gelmiştir… biz kardeşleriniz, hazır bir şekilde Nur uzmanlarını bekliyoruz, ahiretine ciddi yatırım yapmak isteyenleri bekliyoruz, اَلسَّبَبُ كَالْفَاعِلِ sırrının en ön safında olmanın kıymetini bilenleri bekliyoruz… Gelin, Rumeli Bostanını Çiçeklerinden bir arsa da siz satın alın…

Batı  Trakya’dan   umum  ağabey  ve  kardeşlerimize  selam  eder,  buradaki  Risale-i  Nur  hizmetlerinin  muvaffakiyeti   için umum ağabey  ve  kardeşlerimizden  dualarını  talep  ederiz.

Yunanistan Nur Talebeleri

www.NurNet.Org

2 YILDIR DERS YAPILAN KETENLİK DERSHANESİNDEN KESİTLER…

Ketenlik Köyü

Ketenlik Dershanesi

PAŞEVİK KÖYÜ VE  DERSHANESİNDEN KESİTLER…

Paşevik Köyü

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: