Zamanın kıymet ve değeri nedir?

Muhterem kardeşlerim! İnsan için en değerli varlık onun elinde olan, vakittir. Bunu boşa harcamamaya çalışan kimse çok kıymet ve değer kazanır. Bu sebepten ata sözü olmuş: “Vakit nakittir.” Ne yazık ki, insanların çoğu o cevher baha vaktini boş yerlere harcıyorlar. İnsanın elinde olan o vakit ile dünya hayatı da âhiret hayatı kazanılırken, üzücüdür; çok kimse vaktini olumsuz, boş yerlerde harcıyor. Bunu da asla unutmayalım ki! Bu dünya hayatı, kısa geçicidir. O ecel insana ne zaman gelecek hiç belli olmaz. Belki bugün, belki yarın, belki yarın dan da yakın, olduğunu bir tarafa, sanki daha 100 sene yaşayacakmış gibi vaktini boşa harcayan vatandaşın hali bizi çok üzüyor!..

Asla unutmamalıyız ki, herkes kendi ölümü ile sonu olmayan bir hayata gidecektir. O da insanın inancına göre netice elde edilir. Dindar âileden din terbiyesi alıp, müslüman için en mühim mesele olan imanın altı şartını, sağlam elde ettikten sonra Allahın bize emrettiği o ufak tefek ibadetleri asla terk etmeden yapabilen kimse, hiç sonu olmayan mutlu bir cennet hayatını kazanmakla ana hedefe ulaşmış olur.

İkinci hayat tarzı ise laik sistemli hayat tarzında yaşayıp, sosyete hayattan zevk ve lezzet alan anne babanın evlatları da, tabii ki ebeveynlerinin yollarını takip edecekler, Bu gibi zavallı evlatlar, eğer akıllarını kullanıp, anne ve babalarının ters yolundan kurtulabilirlerse bunlar tebrike layıktırlar. Bunları kötülemek şöyle dursun, bunları kalpten tebrik etmek lazımdır. Çünkü anne babaya itaat etmek lazım ama, Allaha karşı isyan tarzında olursa, onlara asla itaat edilmez. Geç de olsa onlar yaptıkları hatalarının cezasını görünce, anlayacaklar. Fakat, o iş fırsat elden geçtikten sonra olmuş olur ki, sahibine asla faydası olmaz.

Evet boş değil Bediüzzaman Hz. nin bu sözü “İman insanı insan eder belki insanı sultan eder” O iman insana her umuru hususta istikamet dairesinde hareket etmeyi temin eder. Düşünün bir insan sağlam bir itikada sahip ise ki o hesap gününde dünyadaki hayatımızdan hesap vermemiz için, ayeti kerime ile Allah bizi uyarıyor ve buyuruyor: “Kiramen Katibine yâ’lemune ma tef’alune.” Yani Allahın bize gönderdiği iki melek, burada yaptıklarımızın tamamını bilirler.

Meleklerin biri sağ tarafımızda durur sevapları yazar. Diğeri ise sol tarafımızda durur. O da yaptıklarımız günahları yazar. Allah bizi cehennem ateşinde yakmamak için sağdaki meleğe emredermiş: adam günah yaptığı zaman soldaki meleğe emret ki günahları hemen yazmasın. O da Günahlarını yazmakla mükellef olduğu kimsenin günahını hemen yazmaz 7-8 saat bekler. Beklemesinin sebebi de adam belki yaptığı günahlara pişman olur.

Eğer pişman olursa cehennemde yanmaktan kurtulur. Bu sebepten iman sahibini kat’i surette vaktini boş yerde harcamamaya gayret etmesini sağlar. O boş vaktini evinde geçirirken televizyondaki olumsuz filmleri seyredemez. Evin içinde çekilip bir köşede odun gibi de oturamaz. Peki ne yapacak eğer bilir ise Kur’anı Kerim okur veya Kelime-i tevhid okur veya salavatı şerife okumakla zamanını değerlendirir. Hatta yolda yürürken bile zikreder; salavatı şerife okur veya, başka herhangi virdleri okuyarak vaktini geçirir. Hatta vaktini boş geçirmemeye çalışan; şoför de olsa eli direksiyonu sağa sola çevirirken dili ya Allahı zikreder, ya salavatı şerifeyi tekrarlayarak okur veya istiğfar eder veya başka evrad okuyarak sevap kazanarak geçirir. Öteki gafil ise bahsettiğim uyanık şoförler gibi vaktini değerlendirmez boş geçirir.

İnsan eğer Kur’an okumasını bilirse, iyi. Eğer bilmez ise en kısa zamanda Kur’anı Kerimi öğrenmeye gayret eder. Kur’anı öğrenir ve okur. Ondan sonra her boş vakitte kendi okur veya evlatlarına Kur’anı Kerimi okutur. Eğer ev sahibi Kur’an okumasını biliyorsa evlatlarına kendi öğretir. Hanımı bilmiyorsa ona da Kur’anı Kerimi öğretir. İmandan bahseden herhangi kitabı de hem kendi okur. Hanımına veya evlatlarına, dinden imandan bahseden kitap okumalarını teşvik eder veya beraber okurlar.

Bilhassa Risale-i Nur Eserlerini önce kendiniz okuyacaksınız aile efradınıza ve sevdiklerinize de o eserleri okumalarını teşvik edeceksiniz ve o kitapların okunduğu yer olan derse gitmelisiniz. Çünkü o kitapların yazarı Üstad Bediüzzaman Hz. nakillerle pek uğraşmamıştır iki kere iki, dört eder derecesinde kesin delillerle iman hakikatlerini ispat ediyor. Bu sebepten bir prof demişti: Araştırdık, Türkiyemizde 10.000.000 nüfus o kitapları okuyormuş. Çünkü o kitapları yalnız cahiller değil. Fenciler de, hatta çok profesörler onları okuyor. Bu kitaplar çok değerli olduğundan ötürü dünyanın altmış diline tercüme edilmiş kitaplar haline gelmişler.

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır