Zekât verirken dikkat edilmesi gereken hususlar

Ramazan ayı maddî ve manevî birçok güzelliklerin bir arada yaşandığı, güzel duygu ve hissiyatın öne çıktığı mübârek bir aydır.

Rahmet, bereket ve mağfiret ayı olan Ramazan ayı dinî açıdan taşıdığı önemle birlikte mü’minler arasında sosyal açıdan da yardımlaşma ve dayanışmanın en yüksek olduğu aydır.

Bediüzzaman Hazretleri, orucun sosyal ve içtimaî hayata verdiği önemi hakkında şöyle buyurur:

“Oruç, hayat-ı içtimaîye-i insaniyeye baktığı cihetle çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: İnsanlar maişet cihetinde muhtelif bir surette hâlk edilmişler. Cenâb-ı Hak, o ihtilâfa binaen, zenginleri fukaraların muavenetine dâvet ediyor..” (Mektubat)

Cenâb-ı Allah (cc) bu dar-ı dünyada geçim cihetiyle kimi insanları zenginlikle; kimini de fakirlikle imtihana tabi tutar. Zengin mü’minler ibadetle birlikte muhtaç ve fakir insanlara şefkat elini uzatmakla mükelleftirler. İnsanlara hatta bütün varlıklara acımayanın, Allah’ın rızasını kazanması da mümkün değildir.

“Ben fakir insan bulamıyorum ki bir sadâka vereyim” diyerek, herkesi zengin zannederek yardım elini uzatmayan zenginler vardır. Oysa, herkes kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir.

Malın zekâtını verelim, aksi takdirde, mal bir şekilde bizden fazlasıyla alınır, biz de fakir ve acınacak hale düşebiliriz. Veya emanetçisi olduğumuz mal ve servet hayırsız evlâtlar tarafından da çarçur edilerek elden çıkabilir….

“Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.” İnsanlar arası yardımlaşma ve dayanışmayı en güzel ifade eden Peygamberimiz (asm) Hadis-i Şerifiyle insanlara ne kadar anlamlı bir mesaj vermiştir…

Keza, Hz. Ömer (ra) yiyeceği olmayan aç bir aile için sırtına aldığı un torbası, insanlığa yardımlaşma ve dayanışmanın önemine güzel bir örnektir.

Sosyal yardımlaşma ve dayanışma, öncelikle şahsın toplum karşısında sorumluluğunu bilmesiyle başlar. Hele Müslüman toplumu içerisinde yardımlaşmanın vasıtası olan zekât İslâm’ın köprüsüdür, yardımlaşma onunla sağlanır. Hatta asayişi sağlayan unsurlardan biri de zekâttır. Zengin zekâtını verdiği zaman, fakire karşı bir merhamet besler, fakir de de zengine karşı bir hürmet duygusu uyanır. Böylece toplumda karşılıklı sevgi ve saygı sağlanmış olur.

Eğer zengin, “Ben tok olayım da, başkası açlığından ölürse ölsün, bana ne!” derse o zaman fakir de; zengine karşı kin ve adavet besler, zengini düşman görür, hatta asayişi bozmaya kalkar, memleket dahi huzursuz olur.

Hülâsa sosyal adâletin garantisi ve huzurun temini için, zekât en güzel vasıtadır. Sevabın binlere çıktığı Ramazan ayı, zekât ayı olarak bilinmektedir. Bu vesileyle zekât dağıtımında öncelikle dikkat edilmesi gereken hususlardan biri, zekâtı muhtaç olan yakın akrabaya, komşuya, borçluya, darda ve müstahak olanlara vermek lâzımdır.

Zekât, İslâm’ın şartıdır. Sadâka ise onun ziynetidir. Biri malın bereketine, diğeri belânın def’ine vesiledir.

Rüstem Garzanlı

08.06.2018

Dipnot: 

1- Mektubat, 29. Mektup, 3. Nükte.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: