“Hürriyet, helâl ve haram dairelerinden dilediğini seçebilme yetkisi ve netice itibariyle de cennet ve cehennem yollarından istediğine girme serbestisidir.”
(Prof. Dr. Alaaddin Başar)

İnsan, ne kadar özgür olursa olsun sonuçta Abdullah’tır yani Allah’ın kulu ve kölesidir. Dolayısıyla O’nun çizmiş olduğu dairenin dışına çıkamaz. Çıkarsa nefsin esiri olup şeytanın tuzağına düşer. Zaten “Helal dairesi geniştir. Keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.”(Bediüzzaman). Kısacası tüketim ahlakı; tasarrufu, paylaşmayı ve yardımlaşmayı gerektirir. Özellikle de milyonlarca insanın sefil ve aç yaşadığı bu yüzyılda… (İbrahim Yardım’ın yazısı..)

Anadolu’da üst üste sekiz belki dokuz medeniyet katmanı olduğu söyleniyor. Ne kadar derine inilirse o kadar farklı medeniyetlerle karşılaşılır. Manaların da böyle katmanları vardır, Bediüzzaman kelimeleri katmanlarına göre kullanıyor, herkes kazı yapma, düşünme ve zekâsı oranında manalara iniyor ve ulviyat ile meşgul oluyor.