15 Temmuz Darbe Girişimi Çocuklara Nasıl Anlatılır?
Bu olayı yaşlılığımızda ;“Ülkenin başbakanı asılırken ben her şeyden bihaber bir şekilde sokakta misket oynuyormuşum. Çocuktuk tabi bilemedik.” şeklinde torunlarımıza hiçbir anı aktaramayacak şekilde bir yaşantısızlığı bize armağan ettikleri için ailemize cidden kızardık.
Çocuklarınıza; bu vesile ile vatanını seven ve canını feda edenle vatanına ihanet edebilen kişinin ayrımını, din ile insanları kandırabilen kişilerin olabildiğini, iyi insan ve kötü insanın özelliklerini anlatabilirsiniz. Özellikle de şekilci ve görsellikle hareket eden somut işlemler döneminde olan çocuğumuza her asker kıyafeti giyenin asker olmadığını, iyi olmadığını, iyiliğin kıyafette değil kalpte ve karakterde olduğunu öğreterek soyut işlemler dönemine ait yani daha olgun bir bilgiyi vererek onun karakterinde oluşacak olan olumlu etkiyi gözlemleyebilirsiniz.Ama bu olgun bilgi verme durumu gelişim aşamalarının psikolojik ve psikososyal taraflarına olumsuz etki yapmayacak dozda olmalıdır.
-Bak yavrum sen artık büyüdün. Bunları anlayabilecek bir yaşa geldin. Ülkemizde doğrusu anlatılması, açıklanması zor günler yaşıyoruz. Askerlerin içine karışmış olan bazı kötü niyetli insanlar senelerce kendilerini gizleyip diğer askerlere onlardan olduklarını, iyi olduklarını inandırmışlar. Ama aslında askerlerin arasına karışmalarının asıl nedeni silahları ve komutanları ele geçirip iyi insanları öldürmek ve ülkemizi ele geçirmekmiş. Bu kötü insanlar, iyi insan olma oyununu ve rolünü o kadar iyi oynamışlar ki senelerce hiç kimse onların insan öldürecek kadar kötü olabileceğini tahmin etmemiş. Bu nedenle de onlara güvenip silah vermiş.
Onlar da işte 15 Temmuzda yurt dışındaki düşmanlarımızla işbirliği yapıp gizlice bu silahlarla iyi askerleri ve iyi insanları, sonra da Cumhurbaşkanımızı öldürmek istediler. Ama biz vatanımızı ve Cumhurbaşkanımızı çok sevdiğimizden onları Allah’ın koruması için çok fazla dua ettik. Sonra da Cumhurbaşkanımızın çağırmasıyla hemen Türk bayraklarımızı alıp sokaklara çıkıp ülkemize sahip çıktık.
Asker kıyafeti giymiş kötüler, önce iyilerin hepsini öldürebileceklerini sandılar. İyilerin hep kazanacağını bilmediklerinden önce bazı iyileri şehit ederek iyileri bitirebileceklerini veya korkutabileceklerini sandılar. Ama sonra tankları durdurabilecek kadar kahraman iyi insanları görünce korktular. Sonunda pes edip teslim oldular. Allah vatanımızı ve Cumhurbaşkanımızı korudu.
Kahraman insanlar olarak kendi ülkemizi kurtarmış olduk. Sonra bir de baktık ki bu iyi rolü yapan kötü kişiler kendileriyle beraber çok fazla kişiyi de kandırıp kötülere hizmet ettirmiş. Kötülere bilerek ve severek hizmet edenler de kötü olduğu için devletin diğer yerlerinde çalışan kötüler de devletten temizlensin diye kötü insan temizliğine başlandı. Bu iyi gibi görünen ama aslında kötü olan kişilere FETÖ deniliyor.
Bu kişiler de Fetullah Gülen isminde çok kötü bir adam tarafından yönetiliyor. Bu adam iyi bir hocaymış gibi herkesi kandırarak bazı kişileri emirlerine hiç sorusormadan itaat etmelerini sağladı. Şimdi ülkemizin bu terör örgütünden kurtulması için ve tekrar ülkemize zarar vermeye teşebbüs edemesinler diye meydanlara çıkıyoruz. Halkın gücünü, bu kötülere ve bu kötülerin hatta o Fetullah’ın da asıl patronları olan yurtdışındaki düşmanlara göstermiş oluyoruz. Hem de meydanlarda bol bol Kur’an okuyup duaya devam ediyoruz ve her görüşten insanla birlik içerisinde olup vatanımıza sahip çıkmış oluyoruz.“
“Çocuklar, yalnız Cennet fikriyle, onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilirler. Ve gayet zayıf ve nazik vücutlarında bir kuvve-i maneviye bulabilirler. Ve herşeyden çabuk ağlayan gayet mukavemetsizmizac-ı ruhlarında, o Cennet ile bir ümit bulup mesruraneyaşayabilirler. Mesela, Cennet fikriyle der: “Benim küçük kardeşim veya arkadaşım öldü, Cennetin bir kuşu oldu. Cennette gezer, bizden daha güzel yaşar.” Yoksa, her vakit etrafında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümleri o zayıf biçarelerin endişeli nazarlarına çarpması,mukavemetlerini ve kuvve-i maneviyelerini zir ü zeber ederek gözleriyle beraber, ruh, kalb, akıl gibi bütün letaifini dahi öyle ağlattıracak, ya mahvolup veya divane bir bedbaht hayvan olacaktı.”
” Bir zaman, bir zat, bir zindanda bulunuyor. Sevimli bir çocuğu yanına gönderilmiş. O biçare mahpus, hem kendi elemini çekiyor, hem veledinin istirahatini temin edemediği için, onun zahmetiyle müteellim oluyordu. Sonra, merhametkar hakim ona bir adam gönderir, der ki:“Şu çocuk çendan senin evladındır. Fakat benim raiyetim ve milletimdir. Onu ben alacağım, güzel bir sarayda beslettireceğim.”O adam ağlar, sızlar, “Benim medar-ı tesellim olan evladımı vermeyeceğim” der.Ona arkadaşları der ki: “Senin teessüratın manasızdır. Eğer sen çocuğa acıyorsan, çocuk şu mülevves, ufunetli, sıkıntılı zindana bedel, ferahlı, saadetli bir saraya gidecek. Eğer sen nefsin için müteessir oluyorsan, menfaatini arıyorsan; çocuk burada kalsa, muvakkaten şüpheli bir menfaatinle beraber, çocuğun meşakkatlerinden çok sıkıntı ve elem çekmek var.Eğer oraya gitse, sana bin menfaati var. Çünkü padişahın merhametini celbe sebep olur, sana şefaatçi hükmüne geçer. Padişah onu seninle görüştürmek arzu edecek. Elbette görüşmek için onu zindana göndermeyecek, belki seni zindandan çıkarıp o saraya celb edecek, çocukla görüştürecek-şu şartla ki, padişaha emniyetin ve itaatin varsa…”
İşte, şu temsil gibi, aziz kardeşim, senin gibi mü’minlerin evladı vefat ettikleri vakit şöyle düşünmeli:Şu veled masumdur; onun Halıkı dahi Rahim ve Kerimdir. Benim nakıs terbiye ve şefkatime bedel, gayet kamil olan inayet ve rahmetine aldı. Dünyanın elemli musibetli, meşakkatli zindanından çıkarıp Cennetü’l-Firdevsine gönderdi. O çocuğa ne mutlu! Şu dünyada kalsaydı, kim bilir ne şekle girerdi! Onun için ben ona acımıyorum, bahtiyar biliyorum. Kaldı kendi nefsime ait menfaati için, kendime dahi acımıyorum, elim müteessir olmuyorum.Çünkü dünyada kalsaydı, on senelik muvakkat elemle karışık bir evlat muhabbeti temin edecekti. Eğer salih olsaydı, dünya işinde muktedir olsaydı, belki bana yardım edecekti. Fakat vefatıyla, ebedi Cennette on milyon sene bana evlat muhabbetine medar ve saadet-i ebediyeye vesile bir şefaatçi hükmüne geçer. Elbette ve elbette, meşkuk, muaccel bir menfaati kaybeden, muhakkak ve müeccel bin menfaati kazanan, elim teessürat göstermez, meyusane feryad etmez.”