Allah övülmek mi ister? Allah’ın övülmeye ihtiyacı var mıdır?

Soru
Fransa’dan kardeşimiz soruyor. Bugün şöyle bir soru ile karşılaştım. Allah’ın bizim onu övmesine ihtiyacı yok. Öven melekler var. Niçin bizi yaratmış ve niçin övülmesini istemiş? Böyle bir soruya somut cevap nasıl olur? Allah’a emanet olun.

Cevabımız

Değerli Kardeşimiz;

Allah hiçbir şeye muhtaç değil, övülmeye de muhtaç değildir. Allah’ın övülmeyi istemesi genel olarak iki şeyden kaynaklandığı düşünülebilir: Allah’a bakan yönü, insana bakan yönü. Ancak biz bunu birkaç madde halinde açıklamaya çalışacağız:

a. Her sanat ve maharet sahibi kendi sanat ve maharetini sevdiği gibi, Allah da kendi sanat ve maharetini sever. Kendi harika sanatını, eşsiz maharetini sevmeyen, ona değer vermeyen kimse, kendini tanımayacak, güzel sanatının kıymetini bilemeyecek kadar cahil olduğuna hükmedilir. Eşsiz bir cemal ve kemal sahibi, benzersiz bir sanat ve maharet sahibi yüce yaratıcının bu güzelliklerini görmemesi, onlara değer vermemesi düşünülebilir mi?

b. Kendi sanat ve maharetini seven, beğenen herkes, o harika sanatların başkası tarafından takdir edilmesinden memnunluk duyar. Böyle bir duyguya sahip olmayan kimsenin bir eksikliği var demektir. İnsan için bu husus bir ihtiyaçtan kaynaklansa bile, Allah için düşünüldüğünde elbette bu bir ihtiyaçtan kaynaklanmaz. Ancak, Allah’ın da kendine mahsus –hiçbir şeye muhtaç olmayan varlığına yakışır- bir kutsal memnuniyeti, kutsal lezzeti vardır. 

c. Allah’ın sıfatları sonsuz olduğuna göre, onun kutsal memnuniyeti de sonsuzdur. Bu sonsuz memnuniyetini -sırf bir lütuf, bir değer vermenin ölçüsü olarak- kâinatta en mükemmel varlık olarak yarattığı ve vahiy mesajlarına muhatap kabul ettiği insanlarla paylaşması da o nispette geniş bir yelpazede ve bütün zaman dilimlerinde cereyan edecektir.

Bunu hazmedemeyen varsa, vicdanının derin sesine kulak versin, “tasdik” sinyallerini duyacaktır.

d. Bütün kâinat hal diliyle Allah’ı tespih etmekte, onun kusursuz, mükemmel bir sanatkâr olduğunu haykırmaktadır. İnsanın gözü, kulağı, midesi, bağırsağı, sindirim sistemi, dişleri, damağı ve dimağı da bu tespih harmonisine katılmaktadır.  Mükemmel sanat, sanatkârın mükemmelliğini göstermektedir.

Acaba, bütün kâinatta en mükerrem, en muhterem bir varlık olarak yaratılan, kendi yaratıcısına karşı en sevecen, en nâzik ve nazenin olması gereken insanı yalnızlıktan kurtarmak, bu evrensel tespih harmonisine katılmaya davet etmek, insana verilen bir değer değil de nedir?

Demek ki, Allah’ın övülmesini istemesi, kendi ihtiyacından değil, insanların ihtiyacına bakar. “İnsan ihsanın/iyiliğin kulu, kölesidir” düsturu, bu gerçeğe işaret etmektedir. Bütün her şeyini kendisine borçlu olduğu Allah’a karşı her an saygıyla dolu olmak, sonsuz nimetlerine karşı teşekkür etmek, iyiliklerini nankörlükle ört-pas etmeyip –överek- ilan etmek ne kadar güzel bir hakikat ise, bu vicdanî hazzı duyması için insana, bu lezzet verici teşekkür ve övgülerini nasıl yapması gerektiği konusunda rehberlik etmek, övgünün şeklini öğretmek de o kadar güzel bir hakikattir.

e. Kaldı ki, Allah Kur’an’ında ve peygamberi vasıtasıyla ahlakını bildirmektedir. Allah’ın bu ahlakını beğenmeyenler, Allah’ın kendini olduğu gibi değil, kendilerinin istediği gibi olmasını isteme küstahlığını göstermektedir.  Oysa Allah’ı tespih etmek, ona teşekkür etmekten ibaret olan övgüler, Allah’ın en çok önem verdiği birliğinin bir simgesi ve ortağının olmadığının bir ilanı hükmündedir. Allah’a hamd eden, bütün nimetlerin sahibi yalnız Allah olduğuna şahadet etmiş olur. O’na teşekkür etmesini bilmeyenler, ister istemez gaflet nedeniyle Allah’ın nimetlerini sebeplere taksim ederler. Bu ise, imanın esaslarına ters olduğu gibi, gerçek anlamda fıtratı tevhit üzerine kurulmuş olan insanın şirk çukuruna yuvarlanıp kendi değerinden kayba uğraması anlamına gelir.

Beş kuruşluk dünya menfaati için şeytanın bile ayağını öpmekten çekinmeyen bu gibi insanlar, Allah’ın rahmet elini öpmekten uzak durmaları gerçekten ibret vericidir.

Bir ressamın –Allah’ın sanatını taklit ederek- yaptığı bir resim tablosunu öve öve bitiremeyenler, kâinatın yaratıcısına karşı övgüde bulunmaktan sıkılmaları, nankörlük içinde bir hezeyandan başka ne ile izah edilebilir.

Ayrıca unutmamak gerekir ki, şeytanın işi, böyle düşüncelerle insanların aklını çelmek ve şüphe uyandırmaktır. Eğer Allah –haşa- “övülmeyi istemeseydi, hatta yasak etseydi”, bu takdirde şeytan “Övülmeyi istemeyen, kendi kıymetini bile bilmeyen, kendi değeri için bir taş koymayan bir tanrıya inanamazsın..” türü telkinler yapacaktı. Ne yapabiliriz ki, cennet adam istediği gibi, cehennem de adam ister. Bu düşünceler bize gösteriyor ki, cennet ucuz olmadığı gibi, cehennem de lüzumsuz değil 

Selam ve dua ile…

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: