Anne, Aile İçindeki Dengeyi Sağlayan Stabilizatör Gibidir

Anne, çok sağlıklı ve bilinçli olmasına karşın baba, annenin yaptığı her şeyi yıkıp geçiyor, annenin çocuğuna aktardığı değerleri, ahlak kurallarını ve düzenli davranış kalıplarını bir çırpıda yerle bir ediyorsa… Anneyle başlayan ve babayla devam etmesi gereken çocuk eğitim süreci sağlıklı yürüyemez..

Aile içinde, çocuk eğitiminin iki başrol oyuncusu vardır. Biri anne, diğeri de babadır. Yalnız günümüzdeki birçok ailede anne “annelik” rolünü, baba da “babalık” rolünü karıştırıyor. Mesela mevcut hayat şartları anneyi, hem annelik hem de babalık yapmaya zorluyor. Sabah erkenden evden çıkıp akşam geç saatlere kadar çalışan baba, kendi rolünü sadece yıllık izinlerde, hafta sonlarında, birkaç saatlik dinlenmeler esnasında yerine getirmeye çalışıyor. Böylece çocuk, çok sesli bir orkestradan gelen güzel nağmelerle hayata adım atacakken tek telden çalan bir bağlamanın sesiyle eğitilmeye çalışılıyor.

Anne, aile içindeki dengeyi sağlayan stabilizatör gibidir. Annenin aile içinde hiç zorlanmadan yapacağı bu görev için gerekenler, zaten yaratılıştan bu yana içinde hazır bulunur.

Doğal aile yapısında annenin çocuklarına karşı beslediği sevgi ve şefkat hissi, aile içinde bozulması muhtemel dengeleri her an düzeltebilecek güçtedir. Bu itibarla bakıldığında anne, kelimenin tam anlamıyla, aile içindeki, sevgi ve şefkat duygularının ana kaynağı niteliğindedir. Ailede kim sevgiye ve şefkate ihtiyaç duyarsa teselli bulacağı yer, annedir.

Ne yazık ki günümüz aile yapılarında annenin sevgi ve şefkat kaynağı olmasına “pasiflik” olarak bakılıyor. Çocuklarına karşı şefkat gösterisinde bulunan anneyi, çevresi, “Bu kadar yumuşak olma. Çocuklar büyünce seni dinlemez.” diye ikaz ediyor.

Hâlbuki çocukların aile içindeki kuralları dinleyip dinlememesi, baba otoritesine bağlıdır. Anne, baba otoritesinin ev içindeki dengeleyicisidir. Eğer anne de baba gibi otorite görevine soyunursa ailenin duygu pınarı kapanmış olur. O takdirde sevgi ve şefkate ihtiyaç duyan çocuk, bu ihtiyacı kimden giderir? Çocuk anneden alması gereken bu sevgiyi ondan alamazsa içindeki eksikliği dış dünyadan karşılamaya çalışır. Çünkü sevgi, dinmek bilmeyen bir ihtiyaçtır.

Sağlıklı bir aile yapısında, anne ve baba birbirini destekleyerek çocuk eğitimini üstlenirler. Eşlerin birbirlerindeki eksiklikleri tamamlaması zafiyet değil, aksine sağlıklı bir sürecin işaretidir.

Baba, evdeki düzeni bozan oğluna-kızına otoritesini kullanarak onun kurallara uymasını sağlayabilir. Uyum sürecinde sıkıntı yaşayan çocuk teselli aramak için doğruca kendini annesinin şefkatli kucağına atabilir. Anne, kurallara uymanın gerekliliğini kendi sevgi diliyle ona anlatabilir. Çocuğunun kimi zaman saçını okşar, kimi zaman da yanına uzanır. Böylece çocuk, bir yandan kurallara uymanın zorluklarıyla tanışırken, diğer yandan da anne sevgisiyle sıkıntılarını aşılabileceğini hissedip öğrenir.

Ne yazık ki katıldığımız birçok konferansta anneler, “Anne-baba her zaman aynı çizgide olmalı. Eğer baba bir ceza verdiyse anne de onun uygulanması için çocuğa yumuşak davranmamalı diye biliyorduk.” diyor. Oysaki babanın kural koyuculuğundan kaçan çocuk annesine sığınamazsa, oğlunuzun-kızınızın kendini teselli edecek bir kucak aramasından korkmaz mısınız hiç?

Hem anneden hem de babadan ceza alan çocuk duygularına yenik düşer, öfkelenir, nefret ve kin duygularını geliştirir içinde. Yaptığı bir yanlıştan dolayı, hem annesinin hem de babasının kapılarının kapandığını gören çocuk, kendini başka kapılara atma ihtiyacı hisseder. Anne sonrasında ne kadar çırpınırsa çırpınsın, “Ben saçlarımı süpürge ettim.” desin, iş işten çoktan geçer. Anne çocuğunu kaybeder…

O halde, bu yanlış anlayışı düzeltmekte fayda var. Çocuk, babadan kaçtığında, anne, sevgi dolu kucağını açmalıdır ona. Ama bu kucak, babasını haksız çıkarmak ya da onun otoritesini sarsmak için değil, aksine o otoriteyi sevgiyle desteklemek içindir.

Uzman Pedagog Dr. Adem Güneş

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: