Anne sütündeki mucize
Son yıllarda tıp ilmindeki ilerlemeler anne sütünün mucize yapısını gözler önüne sermiştir. Mama endüstrisi anne sütünü taklit etmek için büyük bütçeler ayırmakta buna rağmen anne sütünün formülasyonunu yakalayamayacağını itiraf etmektedir.
Anne sütü gebelik boyunca gelişen meme dokusundaki salgı bezlerinde yapılmakta ve bebeğin emme refleksiyle kanallara boşaltılmaktadır. İçerdiği koruyucu maddeler nedeniyle anne sütü alan bebeklerde kulak enfeksiyonu, alerjiler, kusma, ishal, bronşit, bronşiolit, menenjit daha az sıklıkta görülür.
Anne sütünün içeriği annenin beslenme durumuyla tam olarak ilişkili değildir, bu durum ancak süt miktarını değiştirmektedir. Anne ne kadar zayıf olursa olsun, ne kadar kötü beslenirse beslensin sütün kalitesi genel itibarıyle aynıdır. Anne sütünün içeriği bebeğin ihtiyacı ile ilişkili olarak değişmektedir. Yani bebeğin gün içindeki ihtiyacına göre akşam sabah farklılıkları, yaşına göre farklılıklar (1 aylık çocuğun sütü ile 6 aylık çocuğun sütü aynı değil) görülmektedir. Vaktinden önce doğan (prematürite) bebeğin mide, bağırsaklar ve böbrekleri tam olarak gelişmediğinden anne sütü içeriği tamamen değişmekte ona uygun hale gelmektedir.
Görüldüğü gibi Adil-i Hakim annenin durumundan bağımsız olarak (zengin-fakir, efendi-köle, amir-memur, zayıf- şişman fark etmiyor) bebeğin neye ihtiyacı varsa o mucize gıdayı göndermektedir.
Hiç mümkünmüdür ki süt bezlerini oluşturan şuursuz zerreler çocuğun erken doğduğunu bilsin ve ona göre besin hazırlasın, hiç mümkü müdür ki bu zerreler bebeğe merhamet etsin sistemini değiştirsin, hiç mümkün müdür ki bu zerreler anne besin almadığı halde annenin vücudunda mündemiç olan maddeleri bulup sütü terkip etsin. Binlerce şuurlu insanın (hem de en zekavetlilerinin) en gelişmiş teknoloji ve makinelerle gece gündüz taklidine çalıştığı ve başaramadığı sütün bu şuursuz zerrelerce yapıldığını iddia etmek eblehlikten başka bir şey değildir.
“Nice canlı mahlûk var ki rızıklarını kendileri taşıyamazlar. Ama sizi de, bütün onları da rızıklandıran Allah’tır. O her şeyi hakkıyla işitir ve bilir” (Ankebut 60)
“İşte o zerrâttan hangi zerreye bir nazar-ı hikmetle baksan, göreceksin ki, basîrâne, muntazamâne, semîâne, alîmâne sevk olunan o zerreye, kör ittifak, kanunsuz tesadüf, sağır tabiat, şuursuz esbâb, hiç ona karışamaz. Çünkü, herbirisi unsur-u muhîtten tut, tâ beden hüceyresine kadar hangi tavra girmiş ise, o tavrın kavânîn-i muayyenesi ile güyâ ihtiyâren amel ediyor, muntazaman giriyor. Hangi tabakaya sefer etmiş ise, öyle muntazam adım atıyor ki, bilbedâhe bir Sâik-i Hakîmin emri ile gidiyor gibi görünüyor” (sözler, 29. söz)